4 Kasım 2025 Salı

21.yüzyılda Etik Tartışmaları


21.yüzyılın başından itibaren etik düşünce, klasik normatif teorilerin (ödev, fayda, erdem) mirasını yeniden yorumlarken, aynı zamanda küresel krizlerin ve teknolojik dönüşümlerin dayattığı yeni sorularla yüzleşmektedir. Modernliğin ahlak anlayışına yönelik eleştiriler, iletişimsel akıl ve sözleşmecilik gibi rasyonel temellendirme girişimleri, erdem etiğinin topluluk ve gelenek bağlamında yeniden canlandırılması ve uygulamalı etik alanlarının (biyoetik, çevre etiği, teknoloji etiği, meslek etikleri) kurumsallaşması bu dönemin belirgin yönelimleridir.

Bu çerçevede etik, yalnızca bireysel davranışların değil, aynı zamanda küresel adalet, insan hakları, çevresel sürdürülebilirlik, dijital gözetim, toplumsal eşitsizlik ve biyoteknoloji gibi alanların da merkezinde yer almaktadır. Felsefi tartışmalar, bir yandan Nietzsche ve Foucault’nun soykütük eleştirilerinden beslenirken, diğer yandan Rawls, Habermas, MacIntyre, Singer, Scanlon ve Korsgaard gibi düşünürlerin farklı yönelimleriyle zenginleşmektedir.

Sonuçta 21. yüzyıl etiği, çoğulcu, disiplinler arası ve kriz odaklı bir karakter kazanmıştır:

  • Çoğulcu, çünkü tek bir evrensel teori yerine farklı yaklaşımlar yan yana varlığını sürdürmektedir.
  • Disiplinler arası, çünkü etik sorunlar hukuk, siyaset, ekonomi, tıp, mühendislik ve dijital teknolojilerle iç içe gelişmektedir.
  • Kriz odaklı, çünkü çağımızın etik soruları, iklim değişikliği, göç, eşitsizlik, yapay zekâ ve biyoteknoloji gibi küresel meydan okumalarla doğrudan bağlantılıdır.

Aşağıda önce Etik (Ahlak felsefesi) bağlamında giriş niteliğinde sayfalar yer almaktadır. Önerimiz konuya görece yabancı olan okurların bu sayfalara göz atarak, esas temamız olan 21.yy. etik düşüncedeki yeni eğilimlere geçiş yapmalarıdır.

Etik Not: Sayfalar, Gemini, Grok4, GPT5 dil modelleri ile yapılan sorulu cevaplı metinlerin ayıklanması ile oluşturulmuştur. Arşiv niteliğindeki sayfalarda kaynaklar belirtilmiştir. 

  🔎Ahlak Felsefesine Giriş

 🔎Etik

🔎Etik Tarihsel Süreç (Özet)

🔎Etik (Ahlak Felsefesi) Kavramlar Sözlüğü

🔎Etik  Düşünürler

🔎21.yy.Etik

🔎Meta Etik

                 🔎RussShafer-Landau

                🔎 J.L.Mackie

                🔎  AllanGibbard

🔎Normatif etik

                🔎 Alasdair MacIntyre

               🔎  MarthaNussbaum

 🔎Deontoloji

               🔎Christine Korsgaard

               🔎 PeterSinger

🔎Uygulamalı Etik

   🔎    Biyoetik

          🔎  Michael Sandel

          🔎 Julian Savulescu

          🔎 Nikolas Rose

   🔎Çevre Etiği

        🔎Holmes Rolston

   🔎Yapay Zeka Etiği

            🔎 Nick Bostrom

            🔎 Luciano Floridi 

    🔎Dijital etik

   🔎Medya Etiği

   🔎 Erdem Epistemolojisi

            🔎 Miranda Fricker
            🔎 Ernest Sosa
            🔎 Linda Zagzebski
    🔎 Etkili Fedakarlık
            🔎   Peter Singer
    🔎 Söylem Etiği

28 Ekim 2025 Salı

21.yy.da Bilgi Felsefesi

İnsan ölümsüzlük arayışında olduğu gibi, “doğru” bilginin de izini sürdü. BİLGİ  her zaman ana tema olarak düşünmenin odağında yer aldı. Epistemoloji (Bilgi Teorisi) günümüzde de önemli bir alan olarak varlığını sürdürüyor. Hakiki ! bilgi iddiası ve bu bağlamda yapılan “bilgi savaşları”  insanlığın başına bir çok sorunlar açtı.

Dünyadaki duruşumuzu belirlerken, dünyayı yorumlarken, kullandığımız bilginin en az yanlış içermesini arzu ederiz. En azından sağduyulu insandan beklenen budur. Post Truth çağında “hakikat” ulaşılması için çaba gösterilmesi gereken bir hedef olmaktan uzaklaştı.

Bilginin neliği (mahiyeti)/doğası üzerine tartışmalar günümüzde de sürüyor. Kuşkuculuk, antik dönemden bu yana bilgi üzerine düşünmelerin vazgeçilmez eşlikçisi.

“Epistemologlar, bilgiyi türlere ayırdılar: bir şeyle ilgili önermesel bilgi (bir şeyin şöyle şöyle olduğunu bilme) ve önermesel olmayan bilgi (örneğin tanışıklık veya doğrudan farkındalık yoluyla bilme), deneysel (a posteriori) önermesel bilgi, deneysel olmayan (a priori) önermesel bilgi ve bir şeyin nasıl yapıldığının bilgisi. Yakın dönemdeki epistemoloji, bu türler arasındaki ayrımlar konusunda ihtilafa düşmüştür. Örneğin (i) bu bilgi türlerinin bir kısmı arasındaki ilişkiler (örneğin nasıl'ın bilgisi, önermesel bilgiye indirgenebilir mi?) (ii) bu türlerden bir kısmının varlığı (örneğin gerçekten a priori diye ifade edilen veya kolayca anlaşılabilen bir kavram var mıdır?) bu ihtilaflardan sadece ikisidir.” (1)

“Platon'un Theaetetus diyaloğundan beri epistemologlar, önermesel bilginin temel, tanımlayıcı unsurlarını tespit etmeye çalışmışlardır. Bu unsurlar, önermesel bilgi konusunda bir çözümleme ortaya çıkarmıştır. Diğerleri arasında Platon ve Kant'tan ilham alan etkili bir geleneksel görüş, önermesel bilginin tek başlarına gerekli, bir araya geldiğinde yeterli üç unsurunun bulunduğu şeklindedir: gerekçelendirme, doğruluk ve inanç. Bu görüşe göre önermesel bilgi, "gerekçelendirilmiş doğru inanç" şeklinde tanımlanır. Bu üç parçalı tanım, "standart çözümleme" olarak isimlendirile gelmiştir” (2)

20.yüzyıl epistemolojisi, iki ana hattın gerilimi içinde gelişti:

  • Analitik gelenek, bilginin tanımı, gerekçelendirme ve doğruluk koşulları üzerine yoğunlaştı. Mantıksal pozitivizmden Gettier sonrası krize, doğalcı epistemolojiden erdem epistemolojisine uzanan çizgi, bilginin kavramsal çözümlemesini derinleştirdi.
  • Kıta gelenekleri ise bilginin özne, yorum, yapı ve iktidar bağlamlarında nasıl kurulduğunu araştırdı. Fenomenoloji, hermenötik, yapısalcılık ve post-yapısalcılık, bilginin yalnızca bireysel bilinçte değil, tarihsel, dilsel ve toplumsal ağlarda üretildiğini gösterdi.

Bu iki hattın kesişiminde, 21. yüzyıl bilgi felsefesi yeni sorularla şekillenmeye başladı. Artık mesele yalnızca “bilgi nedir?” değil, aynı zamanda “bilgi kim için, hangi koşullarda, hangi güç ilişkileri içinde mümkündür?” sorusudur. 

Aşağıda genel resmi görebilmek için, 20.yy.ı da kapsayacak şekilde, konuyla ilgili sayfalar yer almaktadır.  Aslında antik dönemden günümüze "bilgi" nin izini sürebilmek, felsefe tarihine bakmayı gerektirmektedir.

B.Berksan

(1) (2) Epistemoloji, Oxford, Editör. Paul K.Moser, Çeviri Editörleri: Hasan Yücel Başdemir, Nebi Mehdiyev, Adres Yayınları, 2018

 🔎  Bilgi üzerine düşündünüz mü?

Not: 1.  20.yy. epistemolojisinden 21.yy. a geçiş için

🔎  Bilgi Felsefesi Sözlük

🔎  Kıta ve Analitik Felsefe

Not: 2. 20.yy. epistemolojisi kavramsal giriş.

🔎Geniş anlamda epistemoloji bilgi ile hesaplaşmadır.


🔎Michel Foucault, 21.yy. Bilgi Felsefesine Köprü

🔎Yeni Kavramlar

   
            🔎 Timothy Williamson
            🔎 Paul Boghossian  
            🔎 Hilary Kornblith 

                      🔎Alvin Goldman
                      🔎José Medina
           🔎  Erdem Epistemolojisi
                      🔎 Miranda Fricker
                     🔎 Ernest Sosa
                    🔎 Linda Zagzebski
           🔎 Feminist Epistemoloji                  🔎   Adalet ve Eşitlik
                          🔎Sandra Harding
                          🔎Donna Harawey
                         🔎Elizabeth Anderson
            🔎 Luciano Floridi
           

21 Ekim 2025 Salı

Felsefenin İnsan'a Bakışında Yeni Eğilimler

 İlim ilim bilmektir 

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır

Yunus Emre

İnsan'ın kendi üzerine merakının ne zaman başladığını bilmiyoruz. Ancak yeni buluntular, neolitik çağ'da insanın kendi üzerine düşündüğünü gösteriyor. 21. yüzyıl felsefesinde 'insan' kavramı, teknolojinin, küreselleşmenin ve bilimsel ilerlemelerin gölgesinde yeniden tanımlanırken, bu tartışmaların kökeni antik dönemlere uzanır. Felsefe tarihi boyunca 'insan nedir?' sorusu, ontolojik, etik ve epistemolojik boyutlarda ele alınmış; her dönem, kendi bağlamındaki krizler ve keşiflerle bu soruya yeni  yanıtlar üretmiştir. B.Berksan

Antik Yunan felsefesinde, insan kavramı rasyonellik ve toplumsal yapı etrafında şekillenir. Platon (MÖ 427-347), Devlet ve Phaedo gibi eserlerinde insanı ikili bir varlık olarak tanımlar: Ruh (idea dünyasına ait) ve beden (maddi dünyanın mahkûmu) arasında sıkışmış bir varlık. Platon'a göre insan, mağara alegorisiyle betimlenen gibi, gerçek bilgiye (formlara) ulaşma potansiyeline sahip, ancak duyusal yanılsamalarla sınırlı bir varoluştur. Aristoteles (MÖ 384-322), hocasının idealizmini eleştirerek, insanı 'rasyonel hayvan' (zoon logon echon) olarak konumlandırır; Nikomakhos'a Etik ve Politikada vurguladığı üzere, insan eudaimonia (mutluluk) için erdemli bir yaşam sürer ve polis (şehir-devlet) içinde gerçekleşir. Bu dönem, insanı kozmik hiyerarşinin parçası olarak görür; örneğin Sokrates, 'kendini bil' ilkesiyle içsel sorgulamayı vurgular.

Ortaçağ felsefesi, teolojiyle iç içe geçerek insanı Tanrı-merkezli bir ontolojiye yerleştirir. Thomas Aquinas (1225-1274), Aristoteles'i Hıristiyanlıkla sentezleyerek, insanı 'rasyonel ruhlu beden' olarak tanımlar; Summa Theologicada, insan Tanrı'nın suretinde yaratılmış, özgür iradeye sahip bir varlık olup, kurtuluş için inanç ve akıl birliğini gerektirir. Bu dönem, Agustinus (354-430) gibi düşünürlerle insanın günahkârlığını (orijinal günah) vurgular; insan, zaman içinde var olan, Tanrı'ya yönelen bir hacıdır.

Aydınlanma ve modern felsefe, insanı bireysel özerklik ve rasyonalite üzerinden yeniden kurar. René Descartes (1596-1650), Meditasyonlarda 'düşünen varlık' (cogito ergo sum) olarak insanı tanımlar; dualizmle (zihin-beden ayrımı), insanı maddi dünyanın ötesinde, şüpheyle doğruya ulaşan bir özne yapar. Immanuel Kant (1724-1804), Saf Aklın Eleştirisinde insanı 'özerk ahlaki ajan' olarak görür; kategorik imperatifle, insan evrensel yasaları kendi aklıyla koyar. Jean-Jacques Rousseau (1712-1778), doğal durum (state of nature) kavramıyla insanı doğuştan iyi, ancak toplum tarafından yozlaşmış bir varlık olarak betimler; Toplum Sözleşmesinde, genel irade ile özgürlüğü vurgular. Friedrich Nietzsche (1844-1900), Böyle Buyurdu Zerdüştte insanı 'köprü' olarak tanımlar; Tanrı'nın ölümü sonrası, üstinsan (Übermensch) olma potansiyeli taşır, değerleri yeniden yaratır.

20.yüzyıl, varoluşçuluk ve fenomenolojiyle insanı krizler içinde konumlandırır. Martin Heidegger (1889-1976), 
Varlık ve Zamanda insanı 'Dasein' (var-oluş) olarak tanımlar; ölüm ve otantiklik arasında, teknoloji çağında yabancılaşmış bir varlık. Jean-Paul Sartre (1905-1980), Varlık ve Hiçlikte insanı 'özgür ama mahkûm' olarak görür; 'öz, varoluştan önce gelir' ilkesini tersine çevirerek, insan kendini yaratır. Bu düşünceler, II. Dünya Savaşı sonrası hümanizmi sorgular.

Bu tarihsel miras, 21. yüzyıl felsefesinde post-hümanizm, nörofelsefe ve ekofeminizm gibi akımlarla dönüşür. Harari, Sloterdijk ve Clark gibi düşünürler, insanı teknolojiyle hibritleşen, ekolojik ağların parçası bir varlık olarak yeniden tanımlar. 


Çağdaş felsefenin insanı ele alış biçimlerini, ana konularına ve kullandıkları araçlara göre şöyle kategorize edebiliriz:

1. Nöro-felsefe ve Bilişsel Bilimler

Bu yaklaşım, felsefi sorunları çözmek için doğrudan sinirbilim, yapay zekâ ve bilişsel psikolojinin bulgularını kullanır. İnsanı anlamak için beyne ve bilincin fizyolojik temellerine odaklanır.

  • Temel Sorular: Bilinç nedir? Zihnin bedenle ilişkisi nasıldır? Ahlaki kararların nörolojik temelleri nelerdir?
  • Öne Çıkan Düşünür: Catherine Malabou'nun "plastisite" kavramı bu alandaki en önemli düşüncelerden biridir. Beynin kendisini yeniden şekillendirme yeteneği üzerinden kimlik, özgürlük ve travma gibi felsefi konulara yeni bir bakış açısı getirir. Patricia Churchland ve Daniel Dennett gibi analitik filozoflar da bu alanda çalışır.

2. Post-hümanizm ve Trans-hümanizm

Bu iki yaklaşım, insanı, evrimsel veya teknolojik olarak aşılması gereken bir tür olarak görür. İnsanın sınırlarını zorlamayı, hatta bu sınırları ortadan kaldırmayı hedefler.

  • Temel Sorular: İnsan sonrası bir varlık mümkün müdür? Teknolojik gelişmeler (yapay zekâ, genetik mühendisliği) insan doğasını nasıl değiştirecek? İnsan ve makine arasındaki sınırlar nasıl bulanıklaşıyor?
  • Öne Çıkan Düşünürler:
    • Donna Haraway ve Bruno Latour gibi post-hümanistler, insanı evrenin merkezi olmaktan çıkarıp, doğa ve teknoloji ağının bir parçası olarak görür.
    • Nick Bostrom gibi trans-hümanistler ise insan zekâsını ve fiziksel yeteneklerini teknolojiyle geliştirme fikrini savunur.

3. Yeni Materyalizm

Bu felsefi akım, insanı sadece biyolojik bir varlık olarak değil, aynı zamanda bedenle ve çevreyle sürekli etkileşim halinde olan bir maddi varlık olarak ele alır.

  • Temel Sorular: Bedenin politik ve sosyal anlamı nedir? Madde (maddeci varlık) ve zihin arasındaki geleneksel ayrım nasıl aşılabilir? Duygu ve hisler nasıl fiziksel bir gerçekliğe sahiptir?
  • Öne Çıkan Düşünür: Manuel DeLanda, maddenin kendi kendini organize etme yeteneği üzerine çalışır ve toplumsal yapıların da madde gibi belirli dinamiklerle oluştuğunu savunur. Bu yaklaşım, insanı sadece düşünen bir özne olarak değil, aynı zamanda aktif, maddi bir aktör olarak görür.

4. Felsefi Antropoloji (Geleneksel ve Çağdaş Yorum)

Bu alan, insanı anlamak için tarihsel ve kültürel bağlamlara odaklanır. Ancak 21. yüzyılda, teknoloji, dil ve ahlak gibi konularla yeni bir boyut kazanmıştır.

  • Temel Sorular: Teknolojik çağda insan olmak ne anlama gelir? İnsan, ahlaki bir varlık olarak nasıl evrilir? İnsanın diğer canlılardan farkı nedir?
  • Öne Çıkan Düşünür: Hans Jonas gibi düşünürler, özellikle teknolojik gelişimin ahlaki sonuçları üzerine çalışarak, insan sorumluluğu kavramını ekolojik bir bağlamda yeniden ele alır. Michel Serres gibi filozoflar ise, insanı, farklı bilgi alanları arasında köprü kuran bir "iletişimci" olarak görür.

Bu kategoriler, 21. yüzyılda insan felsefesinin ne kadar geniş ve dinamik bir alan haline geldiğini gösteriyor. Artık insanı anlamak, sadece soyut kavramlar üzerinden değil, somut bilimsel veriler ve teknolojik gelişmeler ışığında ele alınıyor.

🔎 21.yüzyıl Perspektifinden Felsefi Antropoloji Öncesi 🔎İnsan Felsefesi 🔎 Felsefi Antropoloji (Sözlük)                                                                     Konu bağlamında:🔎  Posthümanizm  

      🔎  Rosi Braidotti                                                                            🔎 Transhümanizm

     🔎  Peter Sloterdijk

     🔎 Charles Taylor

🔎 Nöro-Felsefi Antropoloji

     🔎 Patricia Smith Churchland

     🔎  Francisco Javier Varela

🔎 Zihin Felsefesi  (21.yy)                      Öncesi: 🔎Zihin Felsefesi

      🔎 David Chalmers

     🔎 Markus Gabriel

     🔎 Andy Clark  

     🔎 Giulio Tononi 

🔎 Bilinç (Felsefesi) 

      🔎Daniel  Dennett

      🔎Giulio Tononi

      🔎Dan Zahavi

🔎Beden Felsefesi

      🔎 Alva Noë

     🔎  Evan Thomson  

     🔎 Shaun Gallagher

🔎Duygu Felsefesi

       🔎Sara Ahmed    

      🔎 Silvan Tomkins

      🔎 Antonio Damasio

      🔎  Thomas Metzinger

🔎Duygulanımsal Dönemeç

13 Ekim 2025 Pazartesi

21.Yüzyılda Marksizm

Böyle bir başlığın, gerçekten iddialı ve haddini aşan yönünün bilincindeyim. Buzdağının görünmeyen bölümünü de dikkate alırsak, bu denemenin bir aşamada "batması" kaçınılmaz. Ancak yine de bir başlangıç yapmak, kürenin içinde yaşadığımız sorunlarına düşünürlerin bakış açısıyla yaklaşmak, isimlere ve onların görüşlerine kapı aralamak cesaretiyle yola devam ediyoruz. Bu gibi derlemelerin ömürlük çaba sonucu ve ekip çalışmasıyla yapılabileceğini kaydederek, buradakinin bir taslaktan  öteye gitmediğini en baştan belirtmeliyim. B.Berksan

Not: Diğer bölümlerde olduğu gibi, Büyük Dil Modelleri (YZ) ile sorulu cevaplı bir süreç sonucu metinler oluşturuldu. 

Seçilen isimler felsefe disiplininden olmakla beraber, az sayıda siyaset bilimci ve etkili olmuş teorisyenler de listemizde yer aldı.

21. Yüzyıl Marksizmine Giriş 

  1. yüzyıl Marksizmi, yalnızca klasik ekonomi-politik eleştirinin mirasını taşımakla kalmaz; aynı zamanda dijital çağın dönüşümleri, ekolojik krizler ve feminist mücadeleler karşısında yeniden şekillenen bir felsefi alan olarak karşımıza çıkar.

Klasik Marksizm, Marx ve Engels’in tarihsel materyalizmine dayanarak üretim ilişkilerinin belirleyiciliğini, sınıf mücadelesinin tarihin motoru olduğunu ve kapitalizmin yapısal çelişkilerini vurguladı. Bu miras, Lenin’den Gramsci’ye, Lukács’tan Frankfurt Okulu’na kadar farklı yönlerden geliştirildi.

21. yüzyılda ise üç yeni damar öne çıkıyor:

  • Dijital çağ: Emek, değer ve yabancılaşma kavramları, yapay zekâ, algoritmik yönetim, dijital emek ve veri kapitalizmi bağlamında yeniden düşünülüyor. Marx’ın “soyut emek” kavramı, bugün “dijital emek” ve “platform kapitalizmi” tartışmalarında yankı buluyor.
  • Ekoloji: Kapitalizmin sınırsız büyüme mantığı, ekolojik yıkımın temel nedeni olarak görülüyor. Ekososyalist düşünürler, Marx’ın doğa–toplum metabolizması kavramını güncelleyerek, ekolojik krizi Marksist teorinin merkezine yerleştiriyor.
  • Feminist damar: Fraser, Benhabib ve diğerleri, üretim–yeniden üretim ilişkisini, bakım emeğini ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini Marksist çerçevede yeniden kuruyor. Feminist Marksizm, sınıf mücadelesini toplumsal yeniden üretim ve kimlik politikalarıyla kesiştiriyor.

Post-Marksist düşünce bu bağlamda klasik çerçeveyi aşmaya yöneldi:

  • Badiou, “olay” ve “özne” kavramlarıyla devrimci kopuşu ontolojik düzleme taşıdı.
  • Žižek, Lacancı psikanaliz ile Marksizm’i birleştirerek ideoloji ve özne sorununu yeniden kurdu.
  • Honneth ve Fraser, tanınma ve adalet kavramlarını Marx’ın yabancılaşma teorisiyle ilişkilendirdi.
  • Rosa, modern kapitalizmin hızlanma dinamiklerini yabancılaşmanın yeni biçimi olarak yorumladı.

Dolayısıyla 21. yüzyıl Marksizmi, iki yönlü bir hareket içinde kavranabilir:

  • Bir yanda klasik Marksizm’in kavramlarını (emek, değer, sınıf, yabancılaşma) koruyarak güncelleyen damar,
  • Diğer yanda dijital çağ, ekoloji ve feminist mücadelelerle kesişen post-Marksist açılımlar.

Bu iki yön, birbirini dışlamaktan çok, çağdaş düşüncenin haritasında köprüler ve kopuşlar olarak işaretlenmelidir. Köprüler, Marx’ın kavramlarının güncel sorunlarla bağını kurar; kopuşlar ise Marksizm’in sınıf merkezli devrimci perspektifinden uzaklaşarak yeni normatif, kültürel ve ontolojik açılımlar yaratır.

Sonuçta 21. yüzyıl Marksizmi, tek bir bütünlük değil, çok katmanlı bir felsefi alandır:

  • Kimi zaman Marx’ın kavramlarını doğrudan savunan,
  • Kimi zaman onları dijital, ekolojik ve feminist bağlamlarda yeniden yorumlayan,
  • Kimi zaman da onlardan koparak yeni eleştirel ufuklar açan bir alan.

Bu atlas, Marksizm’in felsefi damarlarını klasik ve post-Marksist bağlamda, dijital çağ, ekoloji ve feminist mücadelelerle birlikte ele alarak, 21. yüzyıl düşüncesinde Marksizm’in hâlâ neden vazgeçilmez bir referans noktası olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.

Not: Post Marksist başlığı altında toplanan görüşlerin oluşturduğu sınırların bulanık olduğunu vurgulamalıyız. Örneğin Marksist Feminizm ayrı bir başlıkta görülebilir.

 🔎Nasıl Bir Dünyada Yaşıyoruz?

Öncesi:

🔎Sosyalizm

 🔎Marksizm

 🔎Klasik Marksist Kavram Seti

---------------------------------------------

🔎21.yy.da Klasik Marksist Felsefe

     🔎  Analitik Marksizm

           🔎  John Roemer

       Çağdaş Emek-Değer Tartışmaları

         🔎  Christian Fuchs 

          🔎  Stephen Gill

         🔎  Michael Heinrich

🔎 Post Marksizm          

         🔎  Etienne Balibar

          🔎 Alain Badiou

          🔎 Slavoj Zizek

          🔎 David Harvey

          🔎 Frederic Jameson

         🔎 Peter Hallward

          🔎 Agon Hamza

           🔎Alberto Toscano

    🔎Biyopolitik İmparatorluk Teorisi

         🔎  Michael Hardt 

          🔎  Antonio Negri

  🔎  Söylem ve Hegemonya Teorisi

          🔎  Ernesto Laclau

           🔎  Chantal Mouffe

  🔎  Dijital Kapitalizm ve Gözetim Kapitalizmi Eleştirisi

          🔎   Shoshana Zuboff

          🔎   Nick Dyer-Witheford

  🔎 Yeni Eleştirel Teori (Yeni Frankfurt Okulu)            Öncesi: 🔎Frankfurt Okulu

        🔎  Axel Honneth

         🔎  Nancy Fraser

         🔎  Rehal Jaeggy

         🔎 Hartmut Rosa

  🔎 Marksist Feminizm ve Irk Teorisi

          🔎 Silvia Federici

          🔎Angela Davis

         🔎 Nancy Fraser

  🔎  Ekososyalizm

           🔎 John Bellamy Foster

          🔎  Paul Burkett

          🔎  Kohei Saito



6 Ekim 2025 Pazartesi

Toplum ve Siyaset Felsefesi


"Toplum felsefesi" (social philosophy) felsefenin en temel ve en köklü alanlarından biridir. İnsan ve toplum arasındaki ilişkiyi, toplumsal yapıların doğasını ve toplumsal yaşamı düzenleyen normları inceler. Sözlük tanımıyla, toplum ile toplumsal olayların doğasını, özünü, anlamını, kapsamını ve içeriğini araştıran felsefe alanıdır.

Toplum felsefesi, genellikle siyaset felsefesi, etik ve hukuk felsefesi gibi diğer alanlarla iç içe geçmiştir. Ayrıca toplumu konu alan diğer disiplinlerin kesişim kümesindeki alanda meta düşünceler üreterek onlara yön veren bir işlevi de vardır. Yine de alanın sınırları net değildir.

Nitekim, Jurate Morkuniene “Çağdaş toplumsal felsefenin kesin ve kısa bir tanımını yapmak kolay değildir. Bu, her şeyden önce, bunu deneyen kişinin değer yargılarının düzeyine ve felsefenin özünü ve görevlerini nasıl algıladığına bağlıdır. Farklı yazarların konuya, sorunların kapsamına ve modern toplumsal felsefenin hedeflerine dair kendi anlayışları vardır. Çağdaş sosyal felsefe, toplum ve kişi gibi en karmaşık ve hızla değişen nesnelerini genelleştirdiği için tek anlamlı olarak tanımlanmış bir alan değildir. Bu anlamda sosyal felsefe her zaman eksik, görece açık ve dolayısıyla geçici, teorik olarak "kusurlu", "sistematik olmayan" ve savunmasız bir teoridir. Bu, sosyal felsefenin tanımlanabildiği, kendine özgü bir araştırma nesnesi ve hedefleri ve yöntemleri olduğu için göreli olduğu anlamına gelmez.” diyerek durumu betimler.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda durum çok daha karmaşık. İnsan artık zirvede konumlanmıyor. Aktörler ağ içinde anlam buluyor. Toplum, doğa karşısında eşit bir statü içinde yorumlanıyor. Kimlikler iktidar alanının içinde oluşuyor.  Toplum ve birey arasındaki gerilim, infosfer’in muğlak ortamında yeni düşünsel alanlarda çözümleniyor.

Başlangıçta Toplum ve Siyaset Felsefesi’ni ayrı başlıklar altında planlamıştım. Ancak konuları ortak bir başlık altında paylaşmanın daha doğru olacağını düşündüm. Aşağıda bazı belirlemeler yer alıyor. Okuyucu kendi yorumuna göre bağlantıları oluşturacaktır.

Toplum ve Siyaset düşüncesi bağlamında 21.yy. ın neler getirdiğini giriş niteliğinde göstermeyi amaçlıyorum. Uyarılara açık olan aktarımların, alan dışındaki meraklılara yol göstermesini diliyorum.

B.Berksan

Not: Etkisi ve tanınırlılığı ile burada yer alması gerektiğini düşündüğünüz felsefeciler için not bırakabilirsiniz.

Toplum Felsefesi ve Siyaset Felsefesi...21.yüzyıl perspektifiyle bu iki alana giriş yapmadan önce, ikisinin sınırlarını nasıl çizelim. Alt kümelerini nasıl ayırabiliriz.

21. yüzyılda, teknoloji ve küreselleşmeyle birlikte bu iki alanın sınırları giderek daha fazla bulanıklaşıyor.

Öncelikle, bu iki alanı en temel sorularıyla ayıralım:

  • Siyaset Felsefesi: Esas olarak iktidar, otorite ve meşruiyet sorularıyla ilgilenir. Temel sorusu şudur: "Bir devlete neden itaat etmeliyiz? Adil bir yönetim nasıl olmalıdır?" Siyaset felsefesi, yönetişim biçimlerini (demokrasi, monarşi, vs.), insan haklarının kaynağını ve adaletin toplumsal dağılımını inceler.
  • Toplum Felsefesi: Esas olarak toplumsal ilişkiler, normlar ve kurumlar sorularıyla ilgilenir. Temel sorusu şudur: "İnsanları bir arada tutan nedir? Toplumsal yaşam nasıl şekillenir?" Toplum felsefesi, aile, kültür, normlar, toplumsal cinsiyet rolleri ve piyasanın ahlaki boyutu gibi konuları inceler.

Sınırların Bulanıklaşması

Geleneksel olarak, bu iki alan birbirinden ayrılıyordu. Siyaset felsefesi "devletin ve yasanın" alanını, toplum felsefesi ise "sivil toplumun" alanını inceliyordu.

Ancak günümüzde, bu ayrım giderek anlamsızlaşıyor. Siyaset, artık sadece yasalardan ibaret değil; kimlik, kültür ve toplumsal normlar üzerinden de işliyor. Aynı şekilde, sosyal meseleler de (çevresel sorunlar, ekonomik eşitsizlikler gibi) doğrudan politik kararların konusu haline geliyor. Bu durum, daha önce konuştuğumuz biyo-iktidar kavramıyla birebir örtüşüyor; çünkü bu, siyasetin biyolojik ve toplumsal yaşamın en mahrem alanlarına nüfuz etmesidir.

Bu bulanıklığa rağmen, her iki alanın da kendine özgü alt kümeleri bulunmaktadır.

Siyaset Felsefesi Odak Noktaları

  • Devlet Teorisi: Devletin kökeni, amacı ve meşruiyeti.
  • Adalet Teorisi: Adaletin toplumsal olarak nasıl dağıtılacağı (John Rawls, Robert Nozick gibi düşünürler).
  • İnsan Hakları ve Özgürlük: Temel hak ve özgürlüklerin felsefi temeli.
  • Demokrasi ve İktidar: Demokrasinin farklı biçimleri ve iktidarın doğası.

Toplum Felsefesi Odak Noktaları

  • Toplumsal Normlar ve Gelenekler: Ahlakın, geleneklerin ve değerlerin toplum üzerindeki etkisi.
  • Aile ve Toplumsal Cinsiyet: Aile yapısının ve cinsiyet rollerinin felsefi incelenmesi.
  • Piyasa ve Etik: Piyasanın toplumsal ilişkileri nasıl etkilediği ve ahlaki sınırları (Michael Sandel'in eleştirileri gibi).
  • Toplum ve Kimlik: Topluluğun, kimlik oluşumundaki rolü (Alasdair MacIntyre gibi düşünürler).
                 🔎Manuel Castells       🔎Bruno Latour           🔎 Nancy Fraser             🔎Rahel Jaeggi
      🔎Sosyal Adalet
                 🔎John Rawls                   🔎 Martha Nussbaum    🔎Thomas Pogge          
      🔎 Sivil Toplum
      🔎Hukuk Felsefesi       🔎 Hukuk Felsefesi
               🔎  Joseph Ras                🔎John Finnis    
      🔎 İnsan Hakları
               🔎 Axel Honneth               🔎  Giorgio Agamben         🔎 Costas Douzinas
      🔎Adalet ve Eşitlik
               🔎  Richard Arneson       🔎  Iris Marion Young     🔎 Miranda Fricker
      🔎 Queer Teori 
               🔎 Judith Butler               🔎  Eve Kosofsky Sedgwick
                🔎 Thomas Christiano    🔎David Estlund
                🔎   Hillel   Steiner         🔎  Onora O'Neill
                🔎Will Kymlica              🔎Brian Barry
      🔎 Biyopolitika
                🔎 Giorgio Agamben       🔎Roberto Esposito
     🔎 Popülizm
                🔎 Ernest Laclau
                🔎 Wendy Brown            🔎 Jacques  Rancière      🔎Michael Hardt      🔎 Antonio Negri
                🔎  Massimo Dell'Utri      🔎  Lee McIntyre
                🔎  Edward Said              🔎 Gayatri Chakravorty Spivak      🔎 Homi Bhabha
                🔎 Robert Kurz                 🔎 Ernst Lohoff        
     🔎 Etkili Fedakarlık
                🔎   Peter Singer
               🔎   Harmurt Rosa

Not: Marksizm ve Post Marksizm'in 21.yy. daki görünümü ayrı bir konu olarak ele alınacaktır.

  
                   
         

28 Eylül 2025 Pazar

Teknoloji Üzerine Düşünme

Teknoloji, yalnızca araçların, makinelerin ya da algoritmaların toplamı değildir; o, düşüncenin biçimlerini, değerlerini ve dünyayla kurduğu ilişkiyi dönüştüren bir varlık alanıdır. 

Bu bölümde, teknolojiyi felsefi bir mercekten ele alıyoruz: varlık anlayışımızı yeniden kuran tekno-ontolojiden, yaşamın sınırlarını sorgulayan biyoteknoloji ve biyoetik tartışmalarına; savaşın ve güvenliğin anlamını dönüştüren askerî teknolojiden, kimliğimizi ve toplumsal dokuyu yeniden tanımlayan dijital teknolojiye; insan ile makine arasındaki sınırları bulanıklaştıran yapay zekânın etik ve ontolojik boyutlarına kadar uzanan bir düşünce haritası.

Burada her başlık, yalnızca kendi alanını değil, diğer alanlarla kurduğu köprüleri de görünür kılar. Çünkü teknoloji, felsefenin karşısında duran bir “nesne” değil; onunla birlikte var olan, onunla birlikte sorular üreten bir düşünce alanıdır.

Aşağıdaki bağlantılarda, teknolojinin karmaşık ve çok katmanlı yapısını anlamak için “Teknoloji şemsiyesi” altında konunun birçok yanını derlemeye çalıştım. Bu yolculukta, teknolojinin sadece kodlardan ve makinelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda insanlığın en derin korkularını, umutlarını ve ahlaki ikilemlerini yansıttığını göreceğiz.

Sayfalarımızda yer alan isimler kuşkusuz bu alanda düşünenlerin bir kısmını içermektedir. Teknolojinin, kontrol edilemez ve kendiliğinden gelişen doğası düşünüldüğünde, buradaki tezlerin dayanıklılığı da sorgulanabilir.

Yolu düşenlerin uyarıcı yorumları, biz meraklıların anlama sürecine katkı sağlayacaktır. B.Berksan.

🔎Teknoloji Felsefesi

🔎Teknoloji Felsefesi (21.yy)

           🔎Bernard  Stiegler

           🔎Ruha Benjamin

          🔎 Manuel Castells

         🔎 Albert Borgmann

         🔎  Donna Haraway

🔎Tekno Ontoloji 

        🔎  Yuk Hui 

       🔎  Peter-Paul Verbeek

🔎 Biyo Teknoloji ve Düşünce

                  🔎  Biyoteknolojinin toplumsal tarihi

       🔎   Mark Coeckelbergh

       🔎  Sheldon Krimsky

        🔎 Lucas Introna

     🔎    Biyo Etik

          🔎  Michael Sandel

          🔎 Julian Savulescu

          🔎 Nikolas Rose

🔎Askeri Teknoloji

🔎 Dijital Çağı Felsefe ile Yorumlama   

         🔎Byung-Chul Han

       🔎 Cesar Rendueles 
       🔎Sherry Turkle

🔎Düşünce Merceğinden Yapay Zeka

        🔎Toby Ord

        🔎Kate Crawford

      🔎Yapay Zeka Etiği

            🔎 Nick Bostrom

            🔎 Luciano Floridi      

     🔎  Yapay Zeka Ontolojik Boyut

🔎Aktör-Ağ Teorisi

             🔎 Bruno Latour

    🔎  Teknoloji ve Sermaye

🔎Karar Zamanı

Konu bağlamında

   🔎    Endüstri 4.0

   🔎  Yapay Zeka

        

       


21 Eylül 2025 Pazar

21. Yüzyıl Düşüncesinin (Felsefesinin) Çevre Duyarlılığı

İnsanın doğa ile kurduğu ilişki, 21. yüzyılın en temel varoluşsal sorunu hâline gelmiştir. Geleneksel felsefenin insanı merkeze alan ve doğayı pasif bir nesne olarak gören yaklaşımı, modern dünyanın yol açtığı ekolojik krizin derinliğini ve boyutlarını açıklamada yetersiz kalmaktadır. Bu durum, 21. yüzyıl düşünürlerini, çevreye dair köklü bir felsefi sorgulamaya yöneltmiştir.

Günümüz felsefesi, artık sadece çevresel sorunların sonuçlarını değil, bu sorunların arkasındaki düşünsel ve ontolojik (varoluşsal) nedenleri araştırmaktadır. Bu yeni bakış açısı, üç temel eksende şekillenmektedir:

  • Antroposen'in Kabulü: İnsan faaliyetlerinin artık gezegenin jeolojik süreçlerini etkilediği, yani insanın doğa üzerinde geri dönülmez bir güce sahip olduğu gerçeği, felsefi bir sorgulama alanı oluşturmaktadır.
  • İnsan-Merkezciliğin Reddi: Doğayı bir kaynak veya bir arka plan olarak gören, insanın diğer türler üzerindeki mutlak üstünlüğünü sorgulayan post-hümanist (insan-ötesi) yaklaşımlar öne çıkmaktadır.
  • Maddenin Eyleyiciliği: Cansız kabul edilen maddenin, kendi başına aktif bir güce sahip olduğu ve ekolojik süreçleri doğrudan etkilediği fikri, Yeni Materyalizm ve Aktör-Ağ Teorisi gibi felsefelerle tartışılmaktadır.

Sonuç olarak, 21. yüzyıl felsefesi, çevre duyarlılığını sadece bir ahlaki sorumluluk olarak görmekle kalmamakta, aynı zamanda bu krizin temelinde yatan varoluşsal sorulara yanıt aramaktadır. Bu yeni düşünce, sadece dünyayı anlamakla yetinmeyip, ona karşı nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğine dair yeni kavramsal araçlar sunmaktadır.



🔎Çevre Felsefesi

       🔎 Arna Naes

             🔎 Derin Ekoloji (Makale)

 🔎Çevre Felsefesi (21.yy)

    🔎 Kara(nlık) Ekoloji

        🔎Timothy Morton

       🔎 Val Plumwood

🔎Çevre Etiği

       🔎Holmes Rolston

🔎  Antroposen Çağı

        🔎 Bruno Latour

        🔎Dipesh Chakrabarty

        🔎 Isabelle Strengers

  🔎Nesne YönelimliOntoloji

         🔎 Graham Harman