Alfred Wheithead


Alfred Wheithead’ın (1861-1947)felsefesi birkaç önemli açıdan Samuel Alexandre ile ortak özellikler taşımaktadır. Onların her ikisi de görecelilik fiziğindeki modern gelişmelerden esinlenmişlerdir; her ikisi de, biyoloji bilimi tarafından ortaya konan organik ve evrimsel düşünceleri paylaşmaktadırlar; her ikisi de bilgikuramsal alanda, perspektif gerçekçiliğin biçimleridir ve metafiziksel alanda özdekçi olmadan doğalcıdır, bu durumda ikiciliğe karşı çağdaş başkaldırıya aittirler; sonuç olarak, her ikisi de değerin nesnelci yorumlamalarını benimsemekte ve doğalcı bir evren içinde Tanrıya bir yer bulma arayışı içindedirler.

Whitehead’m bilgi kuramında, algılama, bilginin temel ve tipik biçimi olarak ele alınır ve bilgi örneği, olgunlaşmış duyum deneyiminden tüm düzeylerde bir algılama oluşumu ortaya konur. Algılama terimi, normal kullanımında, nesnenin bilinçli, kavramsal idrakini ifade etmektedir.

Whitehead 1929’da yayınlanan Process and Reality (Süreç ve Gerçeklik) başlıklı çalışmasında oluşumu, l)”konu”, 2)”ilk bilgiler”, ve 3)”nesnel bilgi” olmak üzere üç öğeye ayırır. Bu çözümleme bir ses denemesi düzeyi ile daha belirgin kılınabilir: ve “gereksiz karmaşadan kaçınılabilmesi için sesin net bir tonda olması gerekir Dinleyici sesi “hisseden” ya da duyan öznedir; ses, hissedilen ilk bilgi ile hemen duyulur: ses, bu ve başka varlıklarla oluşmuş karmaşık yapıda bir çevrenin parçası olarak düşünülür.

Whitehead’in, edimsel (actual) varlıkların bir sistemi olarak gerçek dünya kuramı, onun metafiziğini tüketmemektedir; onun metafiziksel şeması aynı zamanda “özler” ya da “sonsuz nesneler” kuramını da kuşatır. “Doğa çözümlemesinin her şeması iki olgu ile karşı karşıya kalır, bunlar değişim ve dayanıklılıktır. Üçüncü bir olgu olan sonsuzluk ile de yüz yüze gelinecektir Edimsel varlıkların kuramı, değişim ve dayanıklılık fenomeninin açıklaması için yeterlidir, fakat sonsuzluk fenomeninin açıklaması için yeterli olmayacaktır. Whitehead “sonsuz nesneler” ortaya koyarak metafiziksel şemasının tabanını genişletme gereksinimi hissedecektir. Sonsuz nesneler, renkler gibi özdeşsel olarak yinelenen varlıklardır. “Bir renk sonsuzdur. O, bir tin gibi zamanı yakalar. Gelir ve gider. Ancak geldiği zaman aynı renktir. Bunun tersine olarak bir dağ ise edimsel bir varlıktır; o, direnir ve dayanır; ya da yok olup gider, o gitmiştir—belki de yeni bir dağ ile yer değiştirmiştir. Whitehead’in sonsuz nesneler ve edimsel varlıklar arasında yaptığı ayırım, tümeller ve tikeller arasında yapılan geleneksel gerçekçi ayırım ile yakın paralellikler taşımaktadır. Whıtehead, sonsuz nesnelerin, Platoncu biçimler gibi edimsel varlıklara ya da tikellere karışırlar. Sonsuz nesneler, edimsel varlıklar olabilmek için “geçiş hakkı” potansiyelliğine sahip tirler. “Geçiş hakkı” (ingression)terimi, belirli bir edimsel varlık içinde gerçekleşen bir sonsuz nesneyi ifade eder.

Edimsel (actual) nesneler ve bengi nesnelerin gerçekliklerine ek olarak, Whitehead’m evrenbilimsel şeması Tanrının, edimsel nesnelerin dünyasındaki geçiş hakkı için sonsuz nesnelerin seçiminden sorumlu ussal bir ilke olduğu önerisini getirir. Bu düşünceye göre, “Tanrı . . . yaratıcılığın sonucu olarak, düzenin kuruluşu olarak, ve yeniliğe yönelik erek olarak düşünülür. Ancak her ne kadar Tanrı, evren içinde bir ussallık ve düzen ilkesi olarak işlev görüyorsa da, “Onun varlığı nihai ussal olmayıştır Tanrının doğası için hiçbir us ortaya konamaz, çünkü bu doğa, ussallığın zeminidir. (Science and the World, s.257).
Çağdaş Felsefe-Frank Thilly-Çeviri: İbrahim Şener-İzdüşüm Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder