Stoacılık


Stoacılık
M.Ö. IV.yüzyılda, 334-262 yılları arasında yaşayan Kıbrıslı Zenon tarafından kurulan, M.S. III. yüzyıla değin varlığını sürdüren Helenistik dönemin ve Roma döneminin en gözde felsefe okulu. Usun egemenliğini, doğaya uygun yaşamayı, ruhun duygular karşısında sarsılmazlığını (ataraksia = ruh dinginliği) ve duyumsamazlığı (apatheia= duygulara kapılmama) bir yandan da dünya yurttaşlığı ülküsünü savunan felsefe akımı. Bu akım ayrıca “tüm tanrıcı”, “usçu” ve “maddeci” görüşleri savunuyor olmasıyla da dikkat çekmektedir.

Felsefe tarihçileri arasında Stoacılığın genellikle üç ayrı döneme ayrılarak incelendiği gözlenir: Kuruluş Dönemi Stoacılığı (Eski Stoa) diye adlandırılan ilk dönemde Kıbrıslı Zenon, Kleanthes ve Khrysippos tarafından Stoa Okulu’nun bütün ana düşünceleri ayrıntılı bir biçimde ortaya konmuştur. Okulun adı da bu kuruluş döneminden kalmadır. Kıbrıslı Zenon derslerini Atina’nın en önemli yerlerinden resimlerle bezeli direkleriyle ünlü bir galeri olan Stoa Poikile’de http://www.epicurus.info/etexts/poikile.gif verdiğinden, okul direkli galeri anlamına gelen stoa adıyla birlikte anılmıştır. Ara Dönem Stoacı (Orta Stoa) diye anılan ikinci dönemin en önemli filozofları Rodoslu Panaitios ile öğrencisi Apameialı (bugünkü Suriye) Poseidonios’tur. Bu dönemin en çarpıcı özelliği Stoacılığın giderek Platonculuğa doğru yaklaşmış olmasıdır. Aslına bakılırsa her iki filozof da, özellikle de Poseidonios, gerek Platon’un düşüncelerine gerekse Aristoteles’in felsefesine gitgide daha bir bağlanmışlar, onlardan en az Stoacılığın kurucuları kadar etkilenmişlerdir. Ne var ki bu iki dönemin (Eski Stoa ile Orta Stoa) düşüncelerini doğrudan anlamamızı sağlayacak özgün metinlerin günümüze ulaşmaması, Stoacılığın kuruluş ve gelişim koşullarının ve bu koşullarda yeşeren düşünce üretiminin tam olarak nasıl olduğunu anlamamıza engel oluşturmak tadır. Elimizdeki metinlerin hepsi İmparatorluk Dönemi Stoacılığı (Roma Stoası) diye adlandırılan üçüncü ve son döneme aittir. Bu dönemin en önemli fılozofları arasında Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius adları daha bir öne çıkmaktadır.

Stoacılık felsefeyi mantık, fizik ve ahlâk diye üç ana bölüme ayırmıştır. Stoacılığın savunucuları evrenin usunun (logos) varlığını bütünüyle kabul etmişler; evrenin dışında ne bir varlığın ne de bir varlık alanının bulunmadığını öne sürmüşlerdir. Onlara göre bu evrende insan doğanın bir parçası oluşuyla zorunlu olarak evrensel ustan pay almaktaydı. Bu nedenle en uygun yaşam biçimi doğanın gerekleri uyarınca sürdürülen yaşamdı. Varolan tek iyinin erdem olduğu, erdemin kendisine de ancak bilgi yoluyla ulaşmanın olanaklı olduğu düşüncesi üstüne kurulan Stoacılık, erdemli kişiyi mutluluğu dışarıda değil de kendi içinde arayıp bulan kişi olarak tanımlamaktadır. Buna göre kişi, kendi mutluluğuna engel olan duygularına ve tutkularına egemen olarak onları alt etmeyi başarabildiği sürece erdemlidir. Stoacılık, evrenin her yerinde varlığını duyuran ve duyumsatan “yasa”ya göre yaşamayı kişinin birinci ödevi olarak görmüştür. Okul M.S.III. yüzyılın sonlarına doğru dağılmış olmakla birlikte, felsefe dizgesi olarak özellikle Hıristiyan düşünürlerini uzunca bir süre etkiledikten sonra Rönesans Dönemi’nde yeniden canlanmıştır. Yakın zamanlardaysa özellikle Stoa mantığı ile etiği üzerine giderek artan bir ilgi söz konusudur.

Felsefe Sözlüğü










Marcus Airelius ve Stoacılık Üzerine C.Cengiz Çevik

Stoa Felsefesi Kuruluşu ve Kökler


2 yorum:

  1. Kaliteli sayfa teşekkürler emeğinize sağlık. Sınavda felsefeyi fulleyince teşekkür etmeye geleceğim inşallah.

    YanıtlaSil