John Stuart
Mill (1806-1873)
Ekonomi, politika, sosyoloji ve psikoloji
alanındaki yazılarıyla tanınır. James Mill'in oğludur. John Stuart Mill, çocukluk
yıllarından itibaren eğitimini babasından almaya başlamıştır. Onsekizinci
yüzyıl felsefesini, ve Hartley'in psikolojisini ve Bentham'ın etiğini ondan
öğrenecektir —bütün bunlar John Stuart üzerinde büyük bir etkide bulunacaktır.
Hartley'in ideaların çağrışımı öğretisi —babasında olduğu gibi— onda da
yönlendirici bir etki işlevi görecektir.
Kendisinin de ifade ettiği gibi, Bentham'ın yararcılık ilkesi onun
düşüncelerinin belli bir şekil almasında çok büyük fayda sağlayacaktır, Mill,
yolculuk ve hukuk çalışmasıyla geçirdiği birkaç yıldan sonra, 1823 yılmda East
India şirketine girmiş, 1858'e
kadar burada çalışmıştır. 1865 yılında bir Liberal olarak Parlementoya
seçilmiş ve burada üç yıl görev yapmıştır, fakat ülkesinin politik
yaşantısına en büyük etkisini yazıları aracılığı ile gerçekleştirecektir.
Logic, 1843;
Principles
of Political Economy, 1848; Liberty, 1859;
Thoughts
on Parliamentary Reform, 1859;
Representative
Government, 1860;
The
Subjection of Women, 1861;
Utilitarianism,
1861;
Auguste
Comte
and Positivism, 1865;
Examination
of Sir William Hamilton's Philosophy, 1865;
James
Mill'in Analysis is of Human Mind baskısı, 1869;
Dissertations
and Discussions, 1859-1874.
Yaşam öyküsü (Autobiography) ve Three Essays on
Religion:
Nature, The Utility of Religion and Theism
ölümünden sonra yayınlandı.
Hume görgücülüğün öngörülerinin nihai sonuçlarını, kendine görülen şekilde çizmişti. Eğer bilgi izlenimler ile sınırlı ise ve kendi yalnızca bir duyum yumağı ise, evrensel ve zorunlu bilgiye sahip değilizdir: kaynağın sanısı, dönemsel ardıllık ideasına indirgenmiştir; ve zorunluluk bilinçliliği onun yararıda bulunmaktadır; duyumlarımızın kaynağı olarak tinsel ya da özdeksel bir tözün düşünülmesi yanıltıcıdır. Hume'un düşüncesi, kısmen kuşkuculuk, bilinemezcilik (ag-nasticism) ve görüngücülük (phenomenalism) öğeleri taşıyan bir düşünce olarak, daha önce görmüş olduğunuz gibi şiddetli bir tepkiye yol açacak ve İskoç okulunun ortak-duyum felsefesinin gelişimini sağlayacaktır. Görgücü düşünce, doğal bilimlerin gelişmesine ve Fransa'da olguculuğun (positivism) yükselmesine bağlı olarak, ondokuzuncu yüzyılın ortalarında yeniden İngiliz düşüncesinde önemli bir yere gelecektir. O, Hume ve Hartley'ın öğretileri ile gelişmiştir ve en yüksek biçimini John Stuart Mill'in Logic (Mantık) yapıtı ile kazanacaktır.
Mill, büyük hayranlık duyduğu Auguste Comte'un etkisinden kaçamayarak, ve geleneksel İngiliz ekolünün önde gelen
düşünce atalarından olan kendi babası James Mill (1773-1836) ve Jeremy Bentham'ın (1748-1832) izlerini taşıyacaktır. Zaten James Mill ve Jeremy Bentham da, çalışmalarının dayanak noktası olarak Comte'un yazılarını
almışlardır. Gerçekten de, Fransız olgucuları ile sonraki dönem İngiliz
görgücülerin arasında çok sayıda ortak özellikler bulunmaktadır. Zihinin
aynı tutumu, görüşlerin her ikisini de ka-rakterize etmektedir; her ikisi de
olguların ve bilimsel yöntemin değerini vurgulamaktadır ve her ikisi de
ilkesel olarak, metafiziğe karşıdır; her ikisi de toplumsal reformu amaçlamaktadır.
Olgucular, özel bilimlerin yöntem ve sonuçlan ü-zerinde yoğunlaşmakta ve
insan bilgisinin bir sınıflandırılması ve sistemleştirilmesi arayışı
içindedirler. John Stuart
Mill, ekolünün geleneklerine bağlı olarak, Comte'un
gözardı ettiği, psikoloji ve mantığı çıkış noktası olarak alacak ve sorularının
çözümünü bu alanlarda bulacaktır.
Bilim ve toplumsal Reform
Toplumsal ve politik reform ideali, Mill'in zihinsel çalışmalarına yön
verecektir. O, onsekizinci yüzyılın ilerleme ve aydınlanma isteğine sahiptir
ve eğitimin çok önemli olduğuna inanmaktadır, insan karakterinin, sahip
olduğu fikirlere bağlı olarak değişebileceğini düşünmektedir. Reformların
gerçekleştirilebilmesi için bilgi zorunludur. Ancak bilgiye ulaşılabilmesi
için doğru yöntemlerin kullanılması gerekmektedir. Mill, bu konudaki
çalışmalarına Logic (Mantık) adlı yapıtında yer verecektir. Doğal
bilimlerinin mucizevi ilerlemesi, bilimsel yöntemlerin bir araştırması ve
onların zihinsel yada ahlaksal bilimlere —psikoloji, törebilim, ekonomi,
politika ve tarih— uygulanması ile gerçekleşir. Bilgi yöntemlerinin
araştırması, bilgi kuramının genel ilkeleri göz önünde tutulmadan başarılı
bir şekilde yerine getirilemez. Böyle bir çalışmayı mantık bilimi içinde
buluruz.
Mantık
Hume, evrensel ve zorunlu bilgiye ulaşamaycağımızı söylemişti: biz, şeyler arasındaki zorunlu bağlantıyı deneyim ile elde
edemeyiz; sezgicilerin çokça vurguladıkları gibi, yargıların zorunluluğu
yalnızca alışkanlıklar sonucudur.
Biz yalnızca idealarımızı biliriz, onlar belli bir zamansal düzen içinde, benzerlik,
sınırsızlık ve nedensellik ile çağrışım kanunlarına göre birbirini izler.
Hartley, bu çağrışım kuramı üzerinde çalışmalar yaparak Hume'un üç kanununu
tek bir sınırsızlık (contiguity) kanununa
indirger: idealar daha önceki bilinçlilik içinde bulunan diğer ideaları
çağrıştırır. O, bu kanun ile tüm zihinsel oluşumları açıklama arayışındadır.
Bu kuramın temelinde, bilgi, idealarını sıkı ve tutarlı bir çağrışımından
başka bir şey değildir ve düşüncenin zorluluğu bu çağrışımların bağlılığının
bir ifadesinden başka bir şey değildir. Bu durumda bilmek, idealarımızm
ardıllığını çalışmak, rastlantısal olardan ve geçici çağrışımları ayırmak,
sürekli olan, dayanan çağrışımlan keşfetmektir; bu, Mill'in modern deneysel
araştırmalarını kullanarak betimlediği tümevarım yöntemleri ile
başarılabilir. Bu durumda, tüm çıkarsama ve kanıtlar ve kendini-tanıtlamayan
tüm doğruluk keşifleri tümevarım içinde bulunur ve tümevarımların
yorumlamalarıdır. Sezgisel olmayan tüm bügüerimiz bu kaynaktan gelmektedir.
Tümevarımsal Çıkarım
Mill'in tüm mantıksal kuramı, çağnşım kanuni an temeline dayanmaktadır.
Çocuk ateşin yakacağı çıkarımında bulunur çünkü ateş ve yanma daha önce
biraraya gelmiştir; bu durumda çıkarsama bir tikelden diğerine olur, tümelden
tikele ya da tikelden tümele değildir. Bu, tüm çıkarsamaların birincil
biçimidir. Peter'in ölme olgusu, Paul'un ölümü ya da tüm insanların ölümü
arasında çıkarsama açısından hiçbir fark bulunmamaktadır: daha sonraki
durumda ben basit olarak, yalnızca bir tikel durum yerine, tikel durumları
belirsiz bir sayıda genişletirim. Her iki durumda da bilinenden bilinmeyene
geçmişimdir ve çıkarsamanın aynı oluşumu ortaya çıkmıştır.
Tasımsal oluşum—örneğin, tüm insanlar
ölümlüdür, Paul bir insandır, bu durumda o ölümlüdür—bir çıkarsama oluşumu
değildir, çünkü o bilinenden bilinmeyene geçme oluşumu değildir. Sonucu
kanıtlamak için bir tanıt olarak düşünülen her tasımda bir soru beklentisi
vardır: 'Paul ölümlüdür' önermesi, zaten 'tüm insanlar ölümlüdür' genel önermesi
içinde bulunmaktadır. Tasımın büyük önermesi, sonucu kanıtlamaz. Bütün
insanlar ölümlü olduğunu söylediğimiz zaman çıkarsama sona ermiştir; büyük
önerme tikel örneklerle geliştirilmiştir: bu, çok sayıda gözlemin ve çıkarsamanın
sonuçların bir sonucudur. O bize zaten bulunmuş olanı söyler, daha önce
çıkarımda bulunulmuş olanı yineler, ancak hangi olaylar ya da olgular bir
arada bulunmaktadır, birbirlerine ait oldukları çıkarımında bulunurlar ve
gelecekteki tümevarımsal çıkarsamalara nasıl yön verirler gibi soruların
yanıtları verilmektedir.
Felsefenin Öyküsü, Frank Thilly, İzdüşüm Yayınları
John Stuart Mill Düşününde Bireyin Özgürlüğü J.Stuart Mill |
Akımlar
- Felsefi "izm"ler
- Sofizm
- Stoacılık
- Kuşkuculuk
- İdealizm
- Yeni Platonculuk
- İnsancılık (Hümanizm)
- Usçuluk
- Deneycilik
- Eleştiricilik (Kritisizm)
- Materyalizm
- Liberalizm
- Hiççilik (Nihilizm)
- Sosyalizm
- Marksizm
- Olguculuk (Pozitivizm)
- Postpozitivizm
- Pragmatizm
- Fenomenoloji (Görüngübilim)
- Yeni Kantçılık
- Mantıkçı Pozitivizm
- Yeni Hegelcilik
- Yapısalcılık
- Çözümleyici Felsefe
- Varoluşçuluk
- Yorumbilgisi (Hermeneutik)
- Frankfurt Okulu
- Feminizm
- Postyapısalcılık
J.S.Mill
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder