Herakleitos‘un çağdaşı olan Xenophanes ( aşağı yukarı 569- 477 arasında
yaşamıştır) Kolophonludur. ( Bugünkü İzmir ile Efes arasında) . Bir filozof
olmaktan çok, din bakımından bir öğretici.
Öğretici nitelikteki koşuğundan kalan parçalarından Xenophanes’in , halk
dininin tanrıları insan gibi tasarlamasıyla savaştığını görüyoruz. Bu, onun
gördüğü başlıca iş. Tanrıların bu insanlaştırılması - anthropomorphism- Homeros
ile Hesiedos’ta yüksek edebi bir biçim de kazanmıştı ve bunların Yunan
eğitiminde çok önemli bir yerleri vardı. Xenophanes şöyle diyor: “ Homeros ile
Hesiedos,ölümlüler (insanlar) arasında suç sayılan, utanılan bütün şeyleri
tanrılara da yüklemişlerdir.Tanrılar hırsızlık ederler, yalan söylerler,
eşlerini aldatırlar. Sonra: ölümlüler sanıyorlar ki, tanrılar da kendileri gibi
doğmuşlardır, kendileri gibi giyinirler, kendilerinin biçimindedirler. Nitekim
Habeşler tanrılarını kendileri gibi kara ve yassı burunlu; Trakyalılar sarışın
ve mavi gözlü diye düşünürler. Böyle olunca, atların,arslanların elleri olup da
resim yapabilselerdi, atlar tanrılarını at gibi, arslanlar da arslan gibi
çizeceklerdi. Oysa tanrılar ne arslan biçimindedirler, ne zenciler gibidirler,
ne de Yunan heykellerinde olduğu gibi insan kılığındadırlar”. Halk dininin
tanrıları insan biçiminde tasarlanmasına karşı, Xenophanes kendi tanrı
tasarımını koyar.
Bu, arınmış bir tanrıdır. Ona göre: “Bir tanrı vardır; bu ,
tanrılar ve insanların en ulusudur; ne biçimi, ne de düşünmesi bakımından
ölümlülere benzer; bu tek Tanrı baştan aşağı işitmedir, baştan aşağı
düşünmedir; her şeyi düşünceleriyle hiç zahmetsiz yönetir”.
Xenophanes’in bu tanrı tasarımı, tektanrıcılığa ( monotheism) doğru atılmış
bir adımdır.
Kaynak: Felsefe Tarihi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi
(…)
"Tanrılar ve insanlar arasında en büyük olan, ne biçim, ne
düşünce bakımından insanlara benzer olmayan tek bir Tanrı" ... "O,
tümüyle göz, tümüyle düşünce, tümüyle kulaktır" ... " Hiçbir zorluk
çekmeksizin her şeyi zihninin gücüyle yönetir" ... "En ufak bir
hareket yapmaksızın her zaman aynı yerde durur ve ona bazen bir tarafa, bazen
başka bir tarafa gitmek yakışmaz (DK. B 23, 24, 25, 26).
Şimdi de Ksenophanes'in Tanrı hakkındaki pozitif öğretisini
meydana getiren bu cümleleri yorumlamaya çalışalım. Görüldüğü gibi Ksenophanes
kesinlikle tanrıtanımaz değildir. Ama o acaba bazılarının söyledikleri gibi
tektanncı mıdır?
Eğer tektanrıcılıktan Yahudi-Hristiyan-Müslüman geleneğinin
ileri sürdüğü gibi her şeyi yaratan ve yaratıklarından doğası bakımından ayrı,
onlara aşkın olan bir tanrı anlayışını kast ediyorsak, Ksenophanes tektanncı
değildir. Çünkü onda ne yaratım kavramı, ne yaratıklarından farklı madde-dışı
doğaya sahip tinsel bir tanrı kavramı mevcuttur.
Başka bazı cümleleri ve hakkında verilen haberler daha çok
Ksenophanes'in bir tümtanncı (panteist) olduğunu göstermektedir. Gerçekten
de, yukarıda yaptığımız alıntılarda Ksenophanes'in Tanrı ile evren arasında
herhangi bir ayrım yaptığını görmüyoruz. Buna paralel olarak gerek Platon,
gerekse Aristoteles'in kesin bir dille onun Tanrı'yı evrene özdeş kılmış olduğu
görüşünü ileri sürdüklerini görüyoruz.
Özellikle Aristoteles Ksenophanes'i Elea Okulu'nun
kurucusu olarak nitelendirmekte ve yine onun varlığın Bir olan olduğunu söyleyen
ilk filozof olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Aristoteles Ksenophanes'in Bir
olan'ın aynı zamanda Tanrı olduğunu kabul ettiğini de söylemektedir.
Ahmet Arslan- İlkçağ Felsefe Tarihi I
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder