20.yüzyıl Felsefesi Giriş

20.Yüzyıl Felsefesi
Batı felsefe tarihinin 20.yüzyılını, hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan derlemek neredeyse olanaksız görünüyor. Geçtiğimiz yüzyılı genel hatlarıyla sunmak amacını taşıyan bir derlemenin hangi alt başlıkları içermesi gerektiği de yine bir sorun. Geçen yüzyılların aksine, alabildiğine dallanıp budaklanmış, alt uzmanlık alanlarında gelişen, dizgesel çevrelerin yanı sıra, onlarla karşıtlık içinde, bireysellik yanı ağır basan içkin  düşünme yöntem ve içeriğine sahip bir çoklukla karşı karşıyayız.

Özellikle 20.yy.ın ikinci döneminde, izlerine geçmişte de rastlanan, ancak çok daha eleştirel ve yıkıcı olan, doğrudan felsefenin kendisine yönelen yaklaşımlar da söz konusudur.

Ayrıca, günümüzde halen yaşamını sürdüren, felsefe tarihinin sayfalarında yer almayı hak eden ve edecek düşünürlerin değerlendirmesini yapmak haddini ve yetkinliğini kendimizde bulmadığımız için, burada yer almayan ya da yer almayı henüz hak etmeyen isimler konusundaki uyarılarınıza açık olduğumu belirtmeliyim.

Düşüncenin, yaşam gerçekliğinin içinde ve olup bitenler ile ilintili olduğunu gözardı etmemeliyiz. Bu ilişki, farklı düşünme yordamları ve varoluş katmanlarında kurulur. Düşünme bir aşkınlık alanında devineceği gibi, nesnellik iddiası taşıyarak öznelerarası kurguları da temellendirmeye çalışır. Diğer yandan, düşünce yaşadığı dönemi çözümlemeye, anlamaya, yorumlamaya, temellendirmeye,  hayatı dönüştürmeye, ya da kaçış seçenekleri ortaya koyma çabasına girişir. Bu yönüyle çağdaş felsefeleri anlamlandırmanın, onları tarihsel bağlamlarının (ve düşünürlerin yaşamöykülerinde) içinde değerlendirmekle olanaklı olabileceğinden hareketle,  yirminci yüzyılın genel bir görünümüne bakarak ilerlemeyi düşündük.

20.yy.da, batı merkezli insanlığın çılgın koşusu, özellikle bilim ve teknoloji alanında doruğuna ulaştı. Çıkış döneminde felsefenin yönlendirdiği bilimler, çağımızın ortamında felsefenin varoluşsal temellerini sarsar hale geldiler.

19.yy.sonunun bunalımlı havası, 20.yy başında anamalcı tüketim ekonomisinin etkisiyle göreli iyimserlik ortamına dönüştü. Ancak dönemin rekabet  koşulları ve yayılmacı politikalar, sonu savaşla biten uzlaşmazlıklara neden oldu. Dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük iki savaş, ardından gelen silahsız savaş dönemi, yüzyılın tüm vaatlerini sildi süpürdü. Büyük acılara yol açan kitlesel savaşlar, yerini ironik bir şekilde kitle imha silahlarının ürettiği dehşet dengesinin barışına terk etti. Ama irili ufaklı yerel ve bölgesel savaşlar hiç bitmedi. Yüzyılın son çeyreğinde başlayan yumuşama, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonuçlanan bir dizi yeni siyasal sorun yarattı. Etnik temelli çatışmalar, sınırların yeniden çizilmesi aşamasında büyük acıların çekilmesine neden oldu.

İletişim, ulaşım, tıp, uzay teknolojisi ve fizik alanındaki gelişmeler, insan yaşamını kolaylaştıran yanlarıyla olumlu etki yaparken, kitlesel üretimin yol açtığı çevre sorunları yüzyılın sonunda görünür hale geldi. Isınma, çevre kirliliği, açlık,  çevre kirliliğine yol açan büyük kazalar, sınırları aşan boyutlarda yeni sorunlara yol açtı. Yüzyıl “yeni dünya düzeni” söylemleri ile sona erdi.

Yaşamın anlamlandırılmasının, betimlenmesinin başka bir boyutu olan sanat alanındaki gelişim ve değişmeler, çok genel hatlarıyla vermeye çalıştığımız genel görünüm dikkate alarak değerlendirilebilir. Sanat düşünce ilişkisi de yine aynı çerçevede ele alınmalıdır.

“Kendinden öncekilerin yinelemesi olmak istemeyen, değişen dünyanın sanatını yaratmak isteyen, yazarlar, ressamlar, müzikçiler, mimarlar geleneğin zincirini kırarak, çağının tanıklıkları içinde öncü sanat anlayışı ile harekete geçtiler.” Yapıtlara, dönemlerinin iyimserlik ve karamsarlıkları yansıdı. Birbirini izleyen öncü dalgalarda, biçim, içeriğin en önemli bileşenlerinden biri oldu.

Düşünceyi etkileyen ve düşünce tarafından etkilenen olguların daha geniş görünümü için birkaç bağlantı veriyoruz. B.Berksan



Düşünce
Yüzyılın başında dikkati çeken eğilimler neydi? Her şeyden önce, başlangıcını XVII.yy.a kadar geri götürebileceğimiz, Avrupa Kıta felsefesi geleneği ile, İngiliz(ada) felsefesi geleneğinin yüzyılın başından itibaren birbirlerinden köktenci bir şekilde uzaklaştıklarından söz edebiliriz. Kıta felsefesi geleneğinde filizlenen, Husserl’in başlattığı Görüngübilim( fenomenoloji), geçen yüzyılda Kierkegard’ın öncülüğünü yaptığı, Sartre, Heidegger, Marcel ve Jasper ile biçimlenen varoluşçuluk , Gadamer ile olgunluğa erişen “Yorumbilgisi” (Hermeneutik), ilk elde sayılabilecek düşünce akımlarıdır. Yine kıtada gelişen Carnap, Schlick, Ayer gibi felsefecilerce savunulan XX. yüzyılın en etkili anlayışlarından mantıkçı olguculuk anlayışı, baştan beri dil sorunlarına ayrı bir önemle eğiliyor olmasından da görülebileceği gibi yine Wittgenstein’ın  özellikle Tractatus’taki ilk dönem, düşüncelerinin büyük etkisi altında olmuştur.

Marksist düşüncenin, 20.yy.daki toplumsal eleştiri boyutunu temsil eden Frankfurt Okulu’nun savları, Habermas’ın güncel yorumlarıyla günümüze kadar taşınmıştır.

Yüzyılın ortalarında Saussüre’ün dilbilimsel görüşlerinden esin alan, Yapısalcılık, değişik alanlardaki etkisiyle öne çıkmıştır.

1960’ların çalkantılı döneminde, batı bilim-felsefe geleneğine özeleştirel yaklaşımlar içinde kendini gösteren  olguculuk sonrası ve yapısalcılık sonrası düşünme yordamlarıyla karşılaşıyoruz.

Karşı kıyıda ise, kendi geleneği doğrultusunda daha farklı felsefece düşünme gelişti. Frege’nin mantıksal çözümlemeleri ile başlayan “Dil” i temel alan çözümleyici düşünürler, bazı kıta düşünürlerinin de katkısıyla kendi bakışlarını geliştirmişler. Russell ve Moore’un, dil-düşünce ilişkisinden yola çıkarak felsefe sorunlarına dilsel çözümleme aracılığıyla yaklaşan tutumları, o dönemde İngiltere’de varolan yeni-Hegelci felsefeye de tepki niteliği taşıyordu.

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, dizgesel felsefe çerçevesi dışında yer alan, belli alanlarda yoğunlaşan düşünceleriyle felsefe ortamına katkıda bulunan bir çok ismi görüyoruz. Bataille, Levinas, Blanchot, Derrida, Lyotard gibi düşünürlerin ortak noktası Hegel tarzı düşünme karşıtlığıydı. Dünya ölçeğinde yaygın olmamalarına karşın Canguilhem, Hyppolite, Mounier, Jankelevitch, Blondel isimlerini bu kapsamda anmalıyız.

Yapısalcılıkla ilişkili, başta Roland Barthes olmak üzere, bir çok yazın insanını da düşünür olarak anmakta sakınca olmadığını düşünüyoruz.

Dizgesel bir bütünlükten söz edilemezse de, 1970’lerden itibaren, eril bilgikuramı ve söylemine karşı, kökleri 19.yy.a uzanan, feminist görüşlerin daha sistemli olarak dillendirildiğini görmekteyiz. Bu alanda, öncesinde Simon de Beavoir’ın olduğu, Hélène Cixous, Luce Irigeray, Julia Kristeva anılmaya değer isimler.

20.yy.ın son çeyreği ise, postmodern düşünce adlandırılmasıyla, Lyotard, Derrida, Baudrillard önde geldiği düşünürlerin görüşleriyle günümüzde de tartışılan savlara sahne oldu.

Edebiyatın, olağan felsefe yapma biçiminde karşılaşılan çeşitli bilgikuramsal, metafizik, yöntembilgisel sorunların ketleyici ortamının dışında felsefe yapma olanağını kullanan, M.M.Bakhtin, Roland Barthes, G. Bataille, M.Blanchot, P.de Man, Iris Murdoch, Ayn Rand, Miguel Unamuno gibi isimleri de unutmamalıyız.

Çevrenin hızla bozulmasına bir tepki olarak  ortaya çıkan, en köktenci söylemini Arne Naes’in temsil ettiği (derin ekoloji) çevreci felsefi görüşlerin yüzyıl sonu felsefesinde yeri olmalıdır.
Adalet sorunu üzerine özgün düşünceleriyle tanınan Rawles yine anılmaya değer.

Marksçılığın değişik yönlerini temsil eden XX.yüzyıl düşünürleri arasında, Antonio Gramsci, György Lukacs, Ernst Bloch, Henri Lefebre, Louis Althusser, Hannah Arendt, Frederic Jameson ilk akla gelen isimlerdir.

Günümüzde yaşayan düşünürlerden, yorumbilgici gelenekte anılan Gianni Vattimo, dil ve ahlâk tartışmalarına önemli katkılarda bulunan Karl-Otto Apel, Anarşizmin temsilcisi Murray Bookchin, mantık-bilim felsefesi, daha sonra zihin felsefesi alanındaki görüşleriyle Hilary Putnam, kıta felsefesi geleneğinin önemli sorunlarını çözümleyici geleneğin sunduğu olanakları kullanarak özgün bir şekilde işleyen Richard Rotry, Devlet felsefesi alanında çalışmalarıyla Robert Nozick ve değinemediğimiz bir çok düşünür 21. yüzyıl düşünce evrenine katkıda bulunmaya devam ediyorlar.

Not:
20.yy.felsefesi ana sayfasında yer alan tablodan, birçok düşünüre ve düşünce çevresine ulaşılabilmektedir.

Yüzyılı genel hatlarıyla göstermeye çalışan, belleğimizi tazelemekten daha öteye iddiası olmayan sayfamız için “Okuma Atlası” bağlantısını kullanabilirsiniz.

Ayrıca, “Felsefe Tarihi” bölümümüz için derlediğimiz, yüzyıl felsefesini göstermeye çalışan ve değişik tarihlerde kaleme alınmış metinlerden bir seçkiyi de aşağıda sunuyoruz. Metinlerin, oluşturuldukları tarih bağlamında 20.yy.felsefesini değerlendirdiğini hatırlatmakta yarar görüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder