Alm. Denken]
[Fr. pense] [İng. -thought] [Lat. cogitare, cogita tio] [Yun.noein; dianoia] [es. t. tefekkür, fikir]: 1- (Geniş anlamda) Aristoteles'in öne sürdüğü biçimiyle, insanı hayvandan ayıran belirgin öznitelik: Duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak usun bağımsız ve kendine özgü eylemi; karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi.
Usun bu eyleminin ürünü düşüncedir. Düşünceler ancak düşünmenin yaratıcılığı içinde gerçekleşirler. Düşünmenin belli bir biçim almasıyla düşünce oluşur; bu da ancak düşünce yoluyla olur. Düşüncenin dille sıkı bir bağlılığı vardır. Düşünceler sözcüklere dökülemiyorsa, düşünme biçim almamış, düşünce olmamış demektir. Düşünme gerçek nesnelere yöneliyorsa somut düşünme, düşüncel (ideal) nesnelere yöneliyorsa soyut düşünme adını alır.
2- (Dar anlamda) Mantıksal-biçimsel olarak: Anlığın yanlış yapmadan işlemesi. Her düşünmede
a. düşünen bir özne;
b. ruhsal düşünme olayı;
c. düşünülmüş olan düşünce içeriği;
d. düşüncenin dile getirildiği deyiş biçimi;
e. düşünmenin yöneldiği konu yer alır.
Düşünme olayını, ruhbilim;
düşünmenin bilgideki görevini, bilgi öğretisi;
kavramsal olanla bağlantısını, Mantık;
varlıkla bağlantısını, fizikötesi;
toplumdaki yerini, toplumbilim araştırır.
|
Değer
Os. Kıymet, Bahâ, Cevher, Sıdk; Fr: Valeur, Al: Wert, İng: Value, worth; İt: Valore
Nesne ve olayların, insanca önemini belirleyen niteliği... Ruhbilimsel anlamda nesne ve olguların bireysel ve öznel önem taşıyan niteliğini dile getirir.
Anı değerleri, yarar değerleri, kullanma değerleri böyledir. Başkaları için metelik etmeyen bir anı fotoğrafı bir insan için büyük bir ruhbilimsel değer taşıyabilir, sağlam bacaklılar için değersiz olan koltuk değnekleri topal bacaklılar için değerlidir ya da kesik bacaklılar için değersiz olan bisiklet, sağlam bacaklılar için değerlidir, yaşamsal çapta büyük bir kullanma değeri taşıyan hava ya da güneşin hiçbir ekonomik değeri yoktur.
Ne var ki ruhbilimsel değerler, ekonomik değerle bağlantı kurabilecek yapıda değerler olduklarından birbiriyle karıştırılmamaları gereği çok önemlidir. Metafizik yapılı ekonomiciler bu iki değeri birbirine karıştırdıkları için büyük yanılgılara düşmüşlerdir. Metafizik yapılı ekonomiciler değeri, kimileri bilgisizliklerinden ama kimileri de onu insan emeğinden koparıp ayırmak için bilerek ve kasıtlı olarak, nesnelin alanında değil, öznelin alanında aramışlardır. Bu konuda titizlikle ayırt edilmesi gereken şudur; Ruhbilimsel değer, özellikle, öznel ve bundan ötürü de ruhbilimsel olan yararlılık ya da kullanma değeri aracılığıyla ekonomik değer(değiştirme değeri)ile bağlantılıdır. Çünkü ekonomik değer yaratabilmek için her emeğin yararlı bir biçimde, kullanma değeri yaratacak biçimde harcaması zorunludur. Ne var ki aynı kunduralardan satın alan iki adamdan biri o kundurayı dört yüz gün giyerek, iki güz gün giydikten sonra çöplüğe atan öteki adama göre, o kunduranın değerini iki kat arttırmış olabilir ama her iki adam da o kunduralara aynı parayı ödemişlerdir. Demek ki kullanma değerinin birine göre daha çok ve öbürüne göre daha az olması ekonomik değeri etkilemez. “Kullanma değeri her türlü ekonomik belirlenmenin dışında kalınca, yani kullanma değeri olarak ele alınınca ekonomi politiğin alanına girmez”.
Değer, kullanmak için değil, değiştirmek için yapılan mal üretiminden doğmuş bir kavramdır. Eşdeğerli mallarda ortak olan nitelik, O malları üretmek için harcanan insan emeğinin niceliğidir. Değer’in insan emeğinden doğduğunu ilkin İngiliz düşünürü John Locke sezmiş, ancak, değerlerin insan emeğiyle açıklanamayacağını sandığı birtakım malları kural dışı tutmuştur. Klasik İngiliz iktisatçısı Adam Smith de bu gerçeği görmüş, ancak, değerin ilkel toplumlarda insan emeğiyle belirlendiğini ve gelişmiş toplumlarda anamal’la toprak öğelerinin de emek’le birlikte etken olduklarını ilerisürmüştür. Klasik İngiliz iktisatçısı David Ricardo’ysa değerin bütünüyle insan emeğinden doğduğunu ve insan emeğinin anamal k’arı’yla toprak rant’ının da kaynağı olduğunu açıklayarak, konuyu Locke ve Smith yanılgılarından temizlemiş, ancak, emek’le emekgücünü birbirinden ayıramadığından ve ücret-kâr’la kâr-rant arasındaki karşıtlıkların en yetkin ve en düzenli biçimde işlediklerini savunduğu dokunulmaz doğal yasaların gereği olduklarını ilerisürdüğünden yeni yanılgılara düşmüştür. Değer’i, ütün gerçekliği ve ayrıntılarıyla açıklayan eytişimsel ve tarihsel özdekçi öğretidir. Değer, bir malda maddileşen insan emeğidir. Bir malın değeri, o malın üretilmesi için gereken toplumsal ortalama emek miktarıyla belirlenir. Bir kunduracının somut emeği kunduranın kullanılmasıyla gerçekleşir, kundura malının dolaşımı sürecinde rol oynayan ve genellikle değer adı verilen değiştirme değeri’yse, belli bir toplumdaki bütün kunduracıların sosyal ortalama soyut emekleri belirler. “Mallar kullanma değeri olarak her şeyden önce birbirinden farklı niteliklerdir, değiştirme değerleri olaraksa ancak birbirinden farklı nicelikler olabilirler ve bundan ötürü bir zerre bile kullanma değeri taşımazlar”. Birbirinden farklı nicelikler olarak malların çeşitli değiştirme değerleri vardır; örneğin belli bir miktar pamuk, belli bir miktar tütün ve belli bir miktar altınla vb. değiştirilebilir. “Bundan ötürü vardığımız ilk sonuç şu oluyor: Belli bir malın geçerli değiştirme değerleri eşit bir şeyi dilegetirirler”. İki mal arasında, değiştirme oranları ne olursa olsun, onları eleştiren bir şey vardır. Bu, çeşitli mallar arasında ortak olan bir şeydir. “Demek oluyor ki, bu iki şey, kendisi bu iki şeyden ne biri ne de öteki olan, bir üçüncü şey’e eşittir”. Her malın indirgenebileceği bu üçüncü şey, emek miktarıdır. Çünkü, “malların maddi özellikleri yalnız ve ancak, malları yararlı kıldıkları, yani kullanma değerleri haline getirdikleri sürece söz konusu olurlar.Malların değiştirme ilişkileriyse açıkça, onların kullanma değerlerinin bir yana bırakıldığını gösterir”. Bundan ötürü de “ emek ürünlerinin yarara ilişkin yanıyla birlikte, bunlarda biçimlenmiş işin yarar’a ilişkin yanı da ortadan kalkar. Böylece, bu işlerin değişik somut biçimleri yok olur. Bunlar artık birbirinden ayırtedilemezler. Tersine topu birden aynı insan emeğine, soyut insan emeğine indirgenirler”. Bu ekonomik anlamının dışında değer kavramı, matematik dilinde bir niceliği yansıtan sayı’yı dilegetirir. Bir niceliğin gerçek sayısından az eksik ya da az artık olan sayıya da yaklaşık değer denir.
Törebilimsel anlamda iyi’yi dilegetirir. Bu iyi, ahlaksal ihtiyacı karşılayan iyi’dir. Klasik anlamda değer kuramı, insanların davranışlarını düzeneleyen bu törebilimsel değerleri sınıflandırır, önemlerine göre sıralar ve en üstün iyi’yi saptamaya çalışır.
Toplumbilimsel anlamda nesne ve olayların toplumca önem taşıyan niteliğini dilegetirir. Bu anlam, genellikle törebilimsel değerlerle bağlantılıdır. Ne var ki değer, hangi anlamda olursa olsun, toplumsal bir olgudur, insan ihtiyaçlarını karşılar. Bu ihtiyaç ruhbilimsel, törebilimsel, ekonomik ya da ideolojik olabilir. Bu ihtiyaçların niteliğine göre değerin anlamı değişebilir ama insan ihtiyaçlarını karşılama niteliği değişmez. Değer taşıyan her şey az ya da çok nesnel gerçekliği yansıtır, nesne ve olayların insanca edinilmiş bilgisini ortaya koyar.
Mantık dilinde doğru’yu dilegetirir. Mantıkça doğru olan değerlidir. Estetik dilinde güzeli dilegetirir.
Estetikçe güzel olan değerlidir. Sanatsal değerlerin tümü bu tanımın kapsamı içindedir. Estetik değer, ekonomik değerle bağlantı kurabilecek yapıda bir değer olduğundan birbirleriyle karıştırılmamaları gereği çok önemlidir. Estetik değer taşıyan bir vazo, eğer sürekli olarak üretilen ve her zaman üretebilen bir mal niteliğindeyse, aynı zamanda ekonomik değer de taşır. Ne var ki o zaman, pazarda, estetik değerine göre değil, ekonomik değerine göre, eşdeyişle değiştirme değerine göre fiyatlanır. (O.H)
***
1- Kişinin, isteyen, gereksinme duyan, erek koyan bir varlık olarak, nesne ile bağlantısında beliren şey.// İnsanların gereksinme, duyma biçimi ve istemelerinin türlü türlü oluşu, değerlemeleri de çoğalttığından sayısız değer türleriyle karşılaşılır. Ayrıca, birine yüksek bir değer olarak görülen bir şey, başkasına değeri az ya da değersiz görülebilir.
2- Her türlü deneysel yaşantının dışında, insanın isteme, duyma ve eğilimlerinden bağımsız olan, kendi başına varolan, “kendinde değer” i kabul eden felsefe görüşüne göre, aralarında bir aşama düzeni olan bu değerler bir “değerler alanı” kurarlar. Max Scheler ve Nicolai Hartmann bu görüşü savunurlar. // Değerler, biçimsel olarak: olumlu ve olumsuz, göreli ve salt, öznel ve nesnel değerler olarak ayrılırlar; içerik bakımından: nesne değerleri( hoş, yararlı, kullanışlı),mantıksal değerler(doğru), ahlaksal değerler(iyi), sanat değerleri(güzel) olarak ayrılırlar.(TDK)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder