Thales

THALES  

Bilimsel düşüncenin göreli olarak en arınmış biçimiyle ilkin Miletli Thales’de ortaya çıktığını görüyoruz. Thales, dar anlamıyla felsefe tarihinin başında bulunan düşünürdür. Onun için Yunan felsefesi- dolayısıyla da bu felsefeye dayanan Batı kültür çevresinin felsefesi – Thales ile başlatılır. Nitekim Aristoteles de, Metafizik’indeki sözü geçen felsefe tarihi taslağında, ilk filozof olarak Thales’i ele alır.    

    Thales’in hayatı ve felsefesi üzerine bildiklerimiz hem az hem de pek güvenilir değil.Thebai’den İonia’ya gelmiş bir ailedenmiş. Ünlü Atinalı kanun koyucu Solon ile Lidya Kralı Kroisos’un çağdaşı. Aşağı-yukarı 625- 545 yılları arasında yaşamış olduğu sanılıyor. 585 yılındaki güneş tutulmasını önceden hesaplayıp haber vermiş. Mısır’da bulunduğu söyleniyorsa da, pek belli değil. Yalnız Mısırlıların geometrisinden çok şey bildiği anlaşılıyor. Aristoteles’ten öğreniyoruz ki, Thales suyu, sıvı olanı, arkhe, yani her şeyin başı, kökü, ilkesi sayıyormuş. Onun felsefesinin özü bu imiş. Her şey sudan türer, yine suya döner. Düz bir tepsi gibi olan yer de su üstünde, sonsuz Okeanos’ta yüzer.



      Thales’in öğretisi, kolayca görülebileceği gibi, mythos ile büsbütün ilgisiz değil. Örneğin burada Okeanos sözü geçiyor. Yunan mitolojisinde Okeanos (Okyanus) tanrılar ile insanların babasıdır. Sonra Thales suya “tanrısal” diyormuş. Bu damythos’un etkisini göstermektedir. Öğretisine mythos böylesine karıştığına göre, Thales’e neden “felsefenin babası” deniyor? Onu “felsefenin babası”yapan, doğu görüşünü deneylere ve bu deneyleri düşünce ile işlemeye dayatmak istemesi, buna girişmesidir.

      Doğayı açıklamak için girişilen en eski denemelere – soyut olarak dile getirilmemiş olsa bile- belli bir düşünce kılavuzluk etmektedir; bu da: “ Hiç’ten hiçbir şey meydana gelmez” düşüncesidir (Aristoteles, bunu haklı olarak belirtiyor) Bundan dolayı kendisi meydana gelmemiş ve yok olmayacak olan bir varlığı her şeyin ilknedeni olarak kabul etmek gerekiyordu. Meydana gelmemiş ve yok olmayacak olan varlık da, kendi kendisiyle özdeş kalan, kalıcı olan bir ana maddedir, arkhe’dir. Thales’in göz önünde bulundurduğu da maddi bir varlık olan su’dur. Suya anamadde (arkhe) deniyor, her şey kendisinden oluştuğu için. Her şey sudan, bu anamaddeden çıktığı için de, ondan kurulmuştur.



Kaynak: Felsefe Tarihi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi
Felsefenin Öyküsü
Bryan Mageee
Dost Kitabevi

Bir bütün olarak doğayı, doğadaki şeylerin özünü yine doğanın kendisine dayanarak, söylenlerin ve çoktanrılı Eski Yunan dininin usdışı egemenliğinden sıyrılarak salt us yoluyla soruşturmuş, sözcüğün yerleşik anlamında tarihte bilinen ilk filozof. 

Sokrates Öncesi Doğa Felsefesi'nin kurucusu; Milet Okulu evrentasarıcılarının ilki; Solon ile Kroesos'un dönemdaşı. Seçkin bir İyonya kentdevleti olan deniz kıyısına kurulmuş Milet'te yaşayan  Thales, kendisinden sonra gelen Anaksimandros ile Anaksimenes başta olmak üzere Milet Okulu'nun üyelerinin üstüne epey bir düşünecekleri oldukça önemli bir fesefe kalıtı bırakmıştır. 

Ussal ve doğal açıklama yordamıyla felsefeyi başlatan Thales'in çok genel hatlarıyla çerçevesini çizdiği fesefece düşünce, kendinden sonraki Sokrates öncesi filozoflar aracılığıyla, Platon ile Aristoteles'e, oradan da Helenistik fesefe okullarına, en sonunda bütün bir Batı felsefesi geleneğinin sonraki bölümüne elden de taşınmıştır. Eski Yunan fesefesi geleneğinde M.Ô. 620 ile 550 yılları arasında yaşamış ''Yedi Bilge" diye anılan, her biri kendine özgün üstün yetileriyle birlikte düşünülen bilgelerden biri olduğu sanılan Thales üzerine çeşitli kaynaklarda pek çok söylen değeri taşıyan bilgiyle karşılaşılsa da gerçek düşünceleri bir bütün olarak günümüze ulaşmamıştır. 

Sözgelimi Thales'e ilişkin sıkça anlatılan bir öyküye göre, Thales gerçek dünyadan bütünüyle uzakta varolan salt bir ussal düş ustasıdır. Başı yukarda, gözleri yıldızlarda yine böyle ussal düş gezintisine çıktığı bir vakit önündeki çukuru görmeyerek içine düşmüştür. Felsefe tarihçileri Aristoteles'in döneminde dahi Thales'in yazılarının dolaşımda olmadığı gerçeğine dayanarak, Thales'in hiçbir düşüncesini yazıya geçirmediği düşüncesinde genellikle birleşmektedirler. Bu nedenle Thales'in felsefesine ilişkin bilgileri, başta Platon ile Aristoteles olmak üzere, felsefe tarihindeki çeşitli filozofların Thales 'in düşüncelerine yaptıkları göndermelerden edinmekteyiz 

Diogencs Laertios' un "Tanınmış Filozofların Yaşamları ve Yapıtları" başlıklı yapıtı Thales'in düşünceleri için bir başka başvuru kaynağıdır. Yine bu bağlamda önemli kaynaklardan biri olan büyük Yunan tarihçisi Herodotos, Thales'in özdlikle bilimsel buluşlarına göndermede bulunarak Thales'in filozofluğundan çok bilginliğini öne çıkarmaktadır. Sözgelimi Herodotos'a göre bu buluşlardan en önemlisi, Thales'in güneş  tutulmasının olacağını önceden kestirerek bunu bildirmeyi başaran ilk kişi olmasıdır. Güneş tutulmasının olacağını günü gününe önceden kestirdiği için çoğunluk gökbilim kendisiyle başlatılmaktadır. Bunun yanında Thales'in önemli bir yönü de, Aristoteles'in öğrencisi Eudemos'un söylediklerinden öğrendiğimiz kadarıyla, ilk matematik tarihini yazan kişi, dolayısıyla da geometriyi Yunan'a getiren ilk matematikçi olmasıdır. Ancak bu bilginin kesinliği, Thales'in günümüze ulaşmış bir yazısı olmaması, buna bağlı olarak da gerçekten bir şey yazıp yazmadığı tartışmaya açık olduğundan bir hayli kuşkuludur. 

Yine de bilebildiğimiz kadarıyla, yerleşik söylense! açıklamaların egemenliğine karşın, Thales görünürdeki evrenin kaynağında fiziksel bir gerçeklik bulunduğu saptamasına bağlı olarak ortaya attığı "Evrenin kökeninde ne vardır, evrenin özünü ne oluşturmaktadır? sorusuyla tarihin bilinen ilk felsefe sorusunu sormuş, hem bu soruya ilişkin kendi içinde tutarlı ussal bir yanıt vermeyi hem de doğadaki fiziksel görünügülere değgin doğal bir açıklama sunabilmeyi başarmıştır. Çoğu felsefe tarihçisinin  belirttiği üzere, Thales'in felsefeye  katkısı sorduğu soruya karşı sunduğu yanıttan çok sorunun kendisinde, söylenbilgisel anlayış tutumundan sıyrılarak böyle bir ussal soruyu sorabilmiş olmasında aranmalıdır. Thales bu soruya karşı sunduğu açıklamalarıyla pek çok düşünürün gözünde tarihin bilinen ilk bilim düşünürüdür de. Kuşkusuz Thales' in bilimciliği günümüzdeki bilimadamının bilimden anladığıyla bir tutulamaz; tutulmamalıdır da. 

Thales'in felsefesi en genel anlamda, gerçek anlamda felsefe olarak nitelendirilebilirse eğer; iki önerme ile dile getirilebilir: "Yeryüzü suyun üstünde yüzen düz bir kara parçasıdır''. Kuşkusuz burada erken dönem Yunan söylenbilgisinin yeryüzünü "Okeanos" ırmağıyla çevrili bir ada olarak betimliyor olmasının önemli bir payı olsa gerektir. Bu ilk önerme Thales'in çok daha felsefe içerikli bir önerme ortaya koyabilmesinin de önünü açmıştır: "Bütün herşey gerçekte sudur, herşey sudan gelir, sonra da suya geri döner." Bu önermesiyle Thales, evrenin ilk ilkesi ya da yapıtaşının (arkhe) su olduğunu belirlemiş, buna bağlı olarak da çok uzun yüzyıllar sürecek "arkhe metafiziği"nin de temellerini atmıştır. Bu noktada "arkhe" sözcüğünün köken, kaynak, başlangıç gibi anlamlara da geldiğini belirtmekte büyük yarar var. Daha sonraları "arkhe" metafiziği Sokrates sonrası felsefe ile birlikte töz metafiziğine dönüşmüştür. Evrenin ilk ilkesinin ya da varoluşun kaynağının su olması demek, evrende varolan herşeyin ya da düşünülebilecek herşeyin suyun değişkeleri olduğu anlamına gelmektedir. Aristoteles'in felsefe terimcesiyle söylenecek olursa Thales'in ilk ilkesi su bütün herşeyin "maddi nedeni"ne karşılık gelmektedir. Açıkça anlaşılabileceği gibi Thales 'in "birci arkhe" düşünce çerçevesinde öteki üç doğal öğe "toprak", "hava" ve "ateş"in de kökeninde su bulunmaktadır, yani bu üç öğe de son çözümlemede ana öğe olan suya geri götürülebilirdir. Bu anlamda Thales'i, doğa felsefesi döneminin ilk "maddeci birci" filozofu olarak değerlendirmek de olanaklıdır. 

Her şeyin tek bir ilkeyle ya da tek bir gerçekle açıklanabilirliği düşüncesi özellikle Sokrates öncesi felsefenin yanıt aradığı temel sorudur. Bununla birlikte söz konusu soru, bütün bu görünenlerin ardında gerçekte ne var sorusunu içermesi nedeniyle "gerçeklik" ile "görünüş" ayrımının da doğmasına çok büyük ölçüde öncülük etmiştir. Thales'in ilk ilke olarak "su" yu seçmiş olmasına ilişkin felsefe tarihinde çeşitli açıklamalar getirilmiştir. Bunlardan en önemlisi hiç kuşkusuz Aristoteles'in açıklamasıdır. Aristoteles doğadaki bütün varlıkların su ile can bulmasını, su ile yaşamını sürdürebiliyor olmasını, yine bitkilerin de ancak su ile büyüyor olmalarına ilişkin gözlemlerin Thales'in suyu ana ·ilke olarak belirlemesinin Thales başlıca nedeni olduğunu savunmaktadır. Sıkça getirilen diğer bir açıklama da suyun ısındığında buharlaşarak gaz haline, soğuduğunda ise katılaşarak buz haline geldiği gerçeğine dikkat çekerek, suyun öteki doğal öğelere göre çok daha yüksek bir dönüşürlük yetisi taşımasının Thales'in suyu arkhe olarak görmesinin temel nedeni olduğunu ileri sürmektedir. Bu bağlamda özellikle filolojik temelli bir açıklama da "arkhe" sözcüğünün Eski Yunanca'da taşıdığı. anlamları gerekçe olarak göstererek, Thales 'in gerçekte "arkhe"den bildik anlamda salt suyu anlamadığını genel anlamda "ıslaklık ilkesini" ya da ''yaşlığı" anladığını savunmaktadır. 

Düşüncelerine değgin pek çok bilgiyi Aristoteles'in Metafizik yapıtından edindiğimiz Thales için yine bu yapıtta (Metafizik, l 3, A12) Aristoteles şöyle söylemektedir: "suyu ilk ilke olarak belirlediğinden olacak dünyanın suyun üstünde yüzdüğüne inanmaktadır." Ancak bunun ne kadarının gerçek ne kadarının Aristoteles'in kendi çıkarımı olduğu henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmuş değildir. Aristoteles'in bu görüşüne karşı bir başka seçenek ise, eskiçağdaki kimi söylenlere dayanarak, Thales 'in gerek ilk ilkenin su olduğu görüşünün gerekse dünyanın su üstünde yüzdüğü düşüncesinin bütünüyle başta "Enuma Eliş" olmak üzere çeşitli Eski Mısır ile Babil ''yaratılış söylenleri"nden alınmış olduğunu savunmaktadır. Bu görüşün özellikle Mısır ile Milet arasındaki yakın ticaret ilişkileri nedeniyle Thales'in en az birkaç kez Mısır'da bulunduğu olasılığı göz önünde tutulacak olursa hiç de yabana atılacak bir görüş olmadığı açıktır. 

Sokrates öncesi felsefenin en önemli özelliklerinden "canlıcılık" çok büyük ölçüde Thales'in düşüncelerine de egemendir. Buna göre bütün herşeyin tanrılarla·dolu olduğunu, dolayısıyla varolan herşeyin içinde ruh bulunduğuna inanan Thales; Aristoteles'in aktardığına göre (Ruh Üstüne, 405a20, A22), "içinde ruh vardır, çünkü demiri çekerek yerinden oynatmaktadır'' diyen Thales, bu gözleminden hareketle bütün herşeyin ruh taşıdığından kuşku duymamaktadır. Kimi felsefe tarihçileri bu bağlamda Thales'in canlıcılık anlayışını tümruhçuluk (panpsychism) ya da tümtanrıcılık (pantheism) olarak yorumlamanın çok daha doğru olduğunu savunmaktadır. Ancak bu türden etiketleyici açıklamaların çoğunluk bir filozofun söylediklerini tam olarak kavramak için pek yardıma olmadıkları açıktır. Thales 'in canlıcılıktan tam anlamıyla ne anladığını en iyi yakalamanın yolu hiç kuşkusuz Eski Yunan'da "ruh"tan ne anlaşıldığının kavranmasıyla olanaklıdır. En genel anlamda Thales'in ruhtan anladığı soyut bir metafizik kategori olmaktan çok, bütünüyle canlılık ilkesine karşılık gelmektedir. Bu anlamda ruhun bulunduğu varlık canlı bir varlıkken, ruhun olmadığı varlık cansız bir varlıktır; daha açık bir deyişle bir vatlığı canlı kılan ruhtan başka bir şey değildir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken Thales'in içinde ruh olmayan bir varlık tasarlamaktan çok, ruhu olmayan varlığı canını yitirmiş ölü bir varlık olarak düşünüyor olmasıdır. 

Tıpkı Aristoteles'in Thales'i felsefenin başlatıcısı olarak görmesi gibi, Aristoteles'in en önemli öğrencilerinden Eudemos da yazdığı geometri ile gökbilim tarihlerinde, Thales'i ilk Yunan matematikçisi ve gökbilimcisi olarak göstermektedir. Ne var ki burada da Thales'in ne denli özgün olduğu, gerçek katkılannın tam olarak neler olduğu bir hayli tartışmaya açık bir konudur. Genellemeler yapmadıklarından ötürü belli geometri ilkeleri geliştirmeksizin onu salt pratik gündelik amaçlarla kullanan Mısırlılardan öğrendiği geometriyi Yunan'a getirdiği söylenen Thales, bu bağlamda ilk iş olarak dairenin ikiye bölündüğünde yarıçapının elde edilmesine ilişkin teoremi kanıtlamıştır. Bunun ardından üçgenlerle ilgili çeşitli kuramların tanıtlamalarını yaptığı sanılan Thales'in, bu kanıtlamaları yanında yeni teoremler geliştirdiği söylenmektedir. Ancak bu noktada özellikle belirtilmesi gereken, Thales'in sunduğu teoremlerden çok, bu düzeyde bir soyutlama ve genelleme yetisini yaşama geçiren ilk düşünür olarak taşıdığı önemdir. 
Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat yayınları





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder