Spekülatif Realizm

Spekülatif Realizmin Temel Fikri: Korelasyonculuğa Karşı Çıkış

Spekülatif realizm, felsefenin Kant'tan bu yana devam eden temel bir varsayımına, yani "korelasyonculuk" adı verilen düşünceye karşı çıkar. Korelasyonculuk, kabaca, düşünce ile varlık arasındaki ilişkinin aşılamaz olduğunu savunan bir felsefi yaklaşımdır. Buna göre, biz asla "şeyin kendisini" bilemeyiz, sadece bilincimizin ona nasıl göründüğünü bilebiliriz. Bir masa ancak onu algıladığımız için bizim için bir masa haline gelir. Bu da dış dünyanın insan bilincinden bağımsız bir şekilde var olduğu fikrini şüpheli kılar.

Spekülatif realizm ise bu korelasyoncu kafesten çıkmayı hedefler. Felsefenin, insanın olmadığı, insanın düşüncesinin hiç olmadığı bir dünyaya dair cesur ve radikal spekülasyonlar yapabileceğini savunur. Dünyanın, insan bilincinden bağımsız olarak var olduğunu ve bu bağımsız varlığın felsefi bir konu olabileceğini iddia eder.


Akımın Önemli Temsilcileri

2007 yılında Londra'da düzenlenen bir konferansta ortaya çıkan bu akım, farklı fikirleri olan ama aynı temel reddiyede birleşen filozoflardan oluşur. "Kurucu dörtlü" olarak bilinen isimler şunlardır:

  • Quentin Meillassoux: "Korelasyonculuğun" kavramını ortaya atan ve en önemli eleştirisini yapan isimdir. Felsefesinin merkezinde, evrenin nihai olarak mutlak bir rastlantısallık üzerine kurulduğu fikri yer alır.
  • Graham Harman: Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO) akımının kurucusudur. İnsan ve insan dışı tüm nesnelerin eşit bir ontolojik statüye sahip olduğunu savunur. Bir kaya, bir şiir veya bir kuark, insan bilincinin kendisi kadar gerçektir.
  • Ray Brassier: Felsefeyi bilimle buluşturmayı hedefler. Felsefenin, özellikle de fenomenolojinin, dünyayı insan deneyimine indirgemesine karşı çıkar. Düşüncesi, aşkınsal nihilizm olarak adlandırılır.
  • Iain Hamilton Grant: Alman İdealizmi, özellikle Schelling'in doğa felsefesini yeniden yorumlayarak spekülatif realizme katkıda bulunur. Doğa felsefesinin yeniden canlanmasını savunur.

Bu kurucu isimlerin dışında, Levi R. Bryant gibi Nesne Yönelimli Ontoloji'ye katkıda bulunan önemli figürler de bulunur.


Düşünce Aşamaları: İç Bölünmeler ve Farklı Yaklaşımlar

Spekülatif realizm, tek birleşik bir felsefe ekolü değildir. Korelasyonculuğu reddettikten sonra nereye gidileceği konusunda farklı yollara ayrılmıştır. Bu farklı yollar, akımın içindeki "düşünce aşamaları" veya daha doğru bir ifadeyle farklı fraksiyonlar olarak görülebilir:

  1. Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO): En popüler koludur. Graham Harman ve Levi Bryant tarafından temsil edilir. Temel iddiası, evrendeki her şeyin birer "nesne" olduğu ve bu nesnelerin, kendileriyle olan ilişkilerden bağımsız, "kendine has" bir iç dünyası olduğu fikrine dayanır. Felsefenin, nesnelerin ilişkileri üzerine değil, nesnelerin kendilerinin gizemli gerçekliği üzerine düşünmesi gerektiğini savunur. Sanat ve estetik, bu iç dünyaya erişmek için önemli bir yol olarak görülür.
  2. Spekülatif Materyalizm: Quentin Meillassoux'nun yaklaşımıdır. "Matematiksel düşüncenin" metafiziğe geri dönüşünü savunur. Meillassoux'ya göre, bilincin olmadığı bir dünyaya dair spekülasyon yapabiliriz, çünkü bilim bize bu tür "atalık" (ancêtre) veriler sunar (örneğin evrenin yaşı). Bu veriler, insan bilincinden önce de var olan gerçekliklere işaret eder. Ona göre, mutlak olan tek şey, her şeyin mutlak bir rastlantısallık ile var olmasıdır; bu da bilimsel yasaların bile herhangi bir anda nedensiz yere değişebileceği anlamına gelir.
  3. Transandantal Nihilizm: Ray Brassier'in temsil ettiği bu kol, felsefenin insanı merkeze koyan idealizmi terk ederek, modern bilimin sunduğu, anlamdan yoksun ve mekanik evren tablosunu kabullenmesi gerektiğini savunur. Ona göre bilimsel bilgi, evrenin nihayetinde anlamsız ve amaçsız olduğunu gösterir. Felsefenin görevi, bu nihilizmi cesurca kucaklamak ve insanın düşünce yapısını bu bilimsel gerçekliğe uyarlamaktır.
  4. Aşkınsal Materyalizm: Iain Hamilton Grant'ın yaklaştığı bu kol, Alman doğa felsefesinin (özellikle Schelling) düşüncelerine geri dönerek, madde ve doğanın kendi içsel üretkenliğine odaklanır. İnsandan bağımsız olarak, doğanın kendisinin bir yaratıcı güç olduğunu ve felsefenin bu yaratıcı süreci anlaması gerektiğini savunur.

Özetle, spekülatif realizm, Batı felsefesini Kant'ın gölgesinden çıkarmayı hedefleyen cesur bir girişimdir. İçindeki farklı fraksiyonlar, bu ortak hedefe ulaşmak için kendi yollarını çizmişlerdir.

Spekülatif Realizm, felsefenin bugününü anlamak için kilit bir akımdır. Daha önce değindiğimiz noktaları derinleştirerek, bu akımın temel argümanlarını ve içindeki farklı kollarını daha detaylı ele alalım.


Spekülatif Realizmin Temelinde Ne Yatıyor?

Akımın birincil amacı, felsefenin 18. yüzyıldan beri içinde sıkışıp kaldığı bir kısıtlamayı, yani korelasyonculuğu (correlationism) aşmaktır. Korelasyonculuk, kabaca, düşünce ile varlık arasındaki ilişkinin bir korelasyon (bağıntı) olduğunu ve bu bağıntının ötesine geçemeyeceğimizi savunur.

Bu ne demek? Kant'tan bu yana, felsefe genellikle insanın dünyayı nasıl algıladığına ve bildiğine odaklanır. Dünya "içimizde" algılandığı şekliyle vardır. Spekülatif Realizm ise tam da bu noktaya itiraz eder: Dünya, insan bilincinden tamamen bağımsız bir şekilde var olur. Felsefenin görevi, insan-merkezli bu düşünce kafesinden kurtularak, gerçekliğin kendisine dair cesur ve spekülatif bir şekilde düşünmektir.


Akımın Dört Farklı Yorumu

Spekülatif realizm, tek birleşik bir okuldan ziyade, bu ortak reddiye etrafında toplanmış dört ana düşünürün farklı yaklaşımlarını içeren bir alandır.

1. Quentin Meillassoux: Korelasyonculuk Dışına Çıkış

Meillassoux, akımın en önemli teorisyenidir. "Korelasyonculuk" terimini ortaya atar ve modern felsefenin, bilimsel gerçekleri dahi insan bilincine bağımlı kıldığını eleştirir. Bilim bize, insanlık henüz var olmadan önceki olaylardan, örneğin evrenin oluşumundan bahseder. Meillassoux, bu verilere "atalık" (ancêtre) adını verir. Ona göre, felsefe, bu atalık verileri düşünerek, insan öncesi bir gerçekliği ele alabilir. Felsefesinin temelinde ise mutlak rastlantısallık fikri yatar: Evrenin tüm yasaları ve düzeni, rasyonel bir temele sahip değildir ve herhangi bir anda nedensiz yere değişebilir.

2. Graham Harman: Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO)

Harman, akımın en popüler ve en etkili kollarından birini oluşturur. Onun için her şey bir "nesne"dir: Bir kaya, bir şiir, bir gezegen, bir fikir, hatta insan bile. Harman'ın en temel kavramı, nesnelerin "içe çekilmesi" (withdrawal) ilkesidir. Bir nesne, başka bir nesne tarafından asla tam olarak kavranamaz veya tüketilemez. Nesneler arası ilişkiler, sadece nesnenin "yüzeyini" etkiler, ancak onun gizemli ve erişilemez iç varlığı her zaman içeride kalır. Bu nedenle, felsefe, bu içe çekilmiş nesneleri anlamaya çalışmalıdır. Bu da geleneksel analitik yaklaşımlar yerine, estetik ve metafordan yararlanmayı gerektirir.

3. Ray Brassier: Aşkınsal Nihilizm

Brassier, bu akımın en "karanlık" ve en radikal yorumunu sunar. Onun felsefesi, bilimsel materyalizme sıkı sıkıya bağlıdır. Brassier'e göre, modern bilim, evrenin nihayetinde anlamsız, amaçsız ve mekanik bir yer olduğunu gösterir. Felsefenin görevi, bu bilimsel gerçekliği kabullenmek ve "yaşamın anlamı" gibi insan merkezli, romantik soruları bir kenara bırakmaktır. O, bu duruşu "aşkınsal nihilizm" olarak adlandırır ve insan bilincinin kendisini, evrenin bu kayıtsız gerçeği içinde, varoluşsal bir hata olarak görme cesaretini gösterir.

4. Iain Hamilton Grant: Doğa Felsefesi

Grant, Alman İdealizminin önemli bir figürü olan Friedrich Schelling'in felsefesini yeniden canlandırır. Geleneksel felsefenin, insanlık dışı doğayı pasif bir malzeme olarak görmesine karşı çıkar. Ona göre doğa, kendi içinde dinamik, yaratıcı ve üretken bir güçtür. Grant'ın yaklaşımı, doğa felsefesinin, insan bilincinden bağımsız olarak, maddenin ve enerjinin kendiliğinden oluşum süreçlerini incelemesi gerektiğini savunur.

Bu farklı yaklaşımlar, ortak bir hedeften yola çıkarak felsefeye yepyeni bir enerji ve gündem kazandırmıştır. Bu akımlardan hangisi daha çok ilginizi çekiyor?

Ray Brassier: Aşkınsal Nihilizm

Ray Brassier'nin felsefesi, Aşkınsal Nihilizm olarak adlandırılır. Bu terim, iki güçlü kavramın birleşimidir:

  • Nihilizm: Evrenin ve varoluşun nihai olarak bir anlamdan veya amaçtan yoksun olduğu düşüncesi.
  • Aşkınsal (Transcendental): Bu anlamsızlığın, insan deneyiminin bir sonucu değil, bizzat gerçekliğin temel, aşkın (insandan bağımsız) bir özelliği olduğu fikri.

Aşkınsal Nihilizmin Temel Düşünceleri

Brassier'nin felsefesi, modern felsefenin neredeyse tamamına karşı çıkan üç ana teze dayanır:

1. İnsan Merkezciliğin Reddi

Brassier, Kant'tan beri felsefenin en büyük hatasının, her şeyi insan bilincine ve insan deneyimine indirgemek olduğunu savunur. Ona göre, felsefe, insanların dünyayı nasıl deneyimlediğine odaklanarak, gerçekliğin insan bilincinden bağımsız, soğuk ve mekanik doğasını görmezden gelir. Bu, bilimsel olarak yanlış ve felsefi olarak temelsiz, naif bir insan merkezciliktir.

2. Bilimin Öncülüğü ve Anlamın Yok Oluşu

Brassier'ye göre, gerçekliğe dair tek güvenilir bilgi kaynağı bilimdir. Fizik, kozmoloji ve diğer bilim dalları, bize evrenin, canlıların ve hatta düşüncenin sadece fiziksel, nedensel süreçlerin bir sonucu olduğunu gösterir. Evren, bizim değerlerimize, amaçlarımıza veya anlam arayışlarımıza tamamen kayıtsızdır. Güneş'in bir gün sönmesi gibi bilimsel bir gerçek, insanlığın varlığının evrenin genel şemasında ne kadar anlamsız olduğunu gösteren en somut kanıttır.

3. Felsefenin Yeni Görevi: Anlamsızlığı Kabullenmek

Geleneksel felsefe, genellikle nihilizmden kaçmak ve yaşamı anlamlı kılmak için bir yol bulmaya çalışır. Brassier ise bu çabayı felsefenin kendi kendine uyguladığı bir sansür olarak görür. Ona göre, felsefenin görevi, evrenin nihai anlamsızlığını cesurca kabullenmek ve bunu dile getirmektir. Bu, bir intihar çağrısı değil, entelektüel bir dürüstlüktür.

Brassier, felsefenin bu acı verici gerçeği kabul etmesiyle, insan bilincinin sınırlılıklarından kurtulacağını ve düşünce için yeni, daha radikal yolların açılabileceğini savunur. Bu nedenle, onun nihilizmi "pesimist" değil, "spekülatif bir fırsat" olarak görülmelidir.


Başlıca Yapıtı: "Nihil Unbound"

Ray Brassier'nin bu radikal fikirleri en kapsamlı şekilde, 2007 yılında yayımlanan Nihil Unbound: Enlightenment and Extinction (Bağsız Hiçlik: Aydınlanma ve Yok Oluş) adlı eserinde yer alır. Bu eser, felsefede büyük bir şok etkisi yaratmış ve spekülatif realizm akımının en önemli manifestolarından biri olarak kabul edilmiştir.

Brassier'nin felsefesi, kesinlikle zorlayıcı ve rahatsız edici bir tablo çizer. Ancak tam da bu nedenle, 21. yüzyılın teknoloji ve bilim tarafından şekillenen dünyasında felsefenin ne olabileceğine dair en çarpıcı sorulardan bazılarını gündeme getirir.

Doğa felsefesi, Antik Yunan'dan beri felsefenin en temel konularından biri olmuştur, ancak modern felsefede (özellikle Descartes'tan sonra) arka plana atılmıştı. Artık bu konu, çevre krizinin de etkisiyle, 21. yüzyılın en dinamik düşünce alanlarından biri haline geldi.

İain Hamilton Grant, bu "yeni" doğa felsefesinin en önemli temsilcilerinden biridir.


Doğa Felsefesine Yeni Bir Soluk: Schelling'e Dönüş

Grant'ın felsefesi, 19. yüzyıl Alman düşünürü Friedrich Schelling'in felsefesini yeniden canlandırmak üzerine kuruludur. Schelling, Kant sonrası felsefenin doğayı cansız, pasif bir "nesne" olarak görmesine karşı çıkmıştı. Grant, tam da bu noktadan hareket eder.

  • Doğa, Pasif Bir Zemin Değil, Aktif Bir Üretim Gücüdür: Grant'a göre, modern felsefenin doğayı, sadece bilimsel yasalarla açıklanan cansız bir mekanizma olarak görmesi büyük bir hatadır. Doğa, sadece pasif bir malzeme deposu değildir; kendiliğinden üreten, yaratıcı ve dinamik bir güçtür. Bir dağ, bir nehir veya bir orman, kendi başına "yapan", "olası" ve "üreten" bir varlıktır.
  • İnsan Merkezin Dışına Çıkarılması: Grant'ın felsefesi, doğayı insan merkezli bir bakış açısıyla (doğayı bir kaynak veya bir sahne olarak görmek gibi) ele almayı reddeder. Doğa, bizim için var olmaz; kendi varlığı, tarihi ve potansiyelleri vardır. Bu, Spekülatif Realizmin genel korelasyonculuk karşıtı duruşuyla da örtüşen bir görüştür.

Çevre Krizi ve Grant'ın Felsefesi

Çevre krizi, kuşkusuz bu düşüncelerin yeniden gündeme gelmesinin en büyük tetikleyicisidir. Grant'ın felsefesi, ekolojik krize dair düşüncemizi temelden değiştirir.

  • Doğa, Sadece Bir Kurban Değil: Geleneksel çevrecilik, doğayı insanın eylemleriyle zarar görmüş masum bir kurban olarak sunma eğilimindedir. Grant'ın yaklaşımında ise doğa, sadece zarar gören pasif bir varlık değil, aynı zamanda iklim değişikliği, kasırgalar veya salgınlar gibi olayları ortaya çıkaran aktif ve güçlü bir faildir.
  • "Hipernesnelerin" Felsefesi: Timothy Morton gibi bazı düşünürlerin de belirttiği gibi, iklim değişikliği gibi çevre sorunları, o kadar büyük ve karmaşıktır ki, insan algısının ötesine geçen "hipernesneler" olarak tanımlanabilir. Grant'ın doğa felsefesi, bu tür devasa ve insan dışı güçlerin nasıl felsefenin konusu olabileceğini anlamamıza yardımcı olur.
  • Yeni Bir Sorumluluk Anlayışı: Doğa, "cansız" bir nesne değil, kendi varlığı olan bir güç olarak görüldüğünde, ona karşı sorumluluğumuz da tamamen değişir. Artık sadece doğayı korumak değil, onun kendi dinamik ve üretken güçleriyle nasıl ilişki kuracağımızı anlamak zorunda kalırız.

İain Hamilton Grant'ın bu görüşleri, Philosophies of Nature After Schelling (Schelling Sonrası Doğa Felsefeleri) adlı kitabında detaylı olarak ele alınmıştır. Bu düşünceler, doğa ve insan arasındaki ilişkinin nasıl radikal bir şekilde yeniden düşünülmesi gerektiğini gösterir.

Bu yeni bakış açısı, doğaya ve çevre krizine dair algınızı değiştiriyor mu?

Nesne Yönelimli Ontolojide doğa en önemli aktörlerden biri oluyor

Kesinlikle doğru bir tespit. Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO), geleneksel felsefenin aksine doğayı en önemli aktörlerden biri olarak kabul eder. Bu yaklaşım, doğaya dair düşünme biçimimizi kökten değiştirir.

Nesne Yönelimli Ontoloji ve Doğa

NYO'da "nesne" terimi, sadece cansız bir eşyayı ifade etmez; insanı, ağacı, okyanusu, hatta bir fikri veya bir olayı bile kapsar. Bu, doğanın bir parçasının, örneğin bir dağın veya bir nehrin, tıpkı bir insan gibi kendi varlığına sahip bir "nesne" olduğu anlamına gelir.

  • Eşit Aktörler: NYO'da, bir yanardağ patlaması, bir insan topluluğunun aldığı kararlar veya bir yapay zekâ algoritması, ontolojik olarak aynı seviyededir. Hiçbiri diğerinden daha "gerçek" veya daha önemli değildir. Yanardağ kendi içsel potansiyeli ve "içe çekilmiş" varlığıyla hareket eden bir aktördür.
  • Pasif Değil, Aktif: Geleneksel felsefe, doğayı genellikle insan eylemlerine tepki veren pasif bir sahne olarak görür. NYO ise bu görüşü reddeder. Doğa, bizim eylemlerimizden bağımsız olarak dinamik, üretken ve kendi potansiyellerini gerçekleştiren bir varlıktır. Bu yönüyle, Iain Hamilton Grant'ın doğayı aktif bir güç olarak gören felsefesiyle de kesişir.

Ekolojik Krizin Yorumlanışı

Bu bakış açısı, çevre krizi gibi konuları anlamamız için yeni bir çerçeve sunar.

NYO'ya göre iklim krizi, sadece insan eylemlerinin pasif doğa üzerinde yarattığı bir sorun değildir. Bu kriz, birden fazla nesne (insan faaliyetleri, atmosferdeki gazlar, okyanus akıntıları, buzullar vb.) arasındaki karmaşık etkileşimin bir sonucudur. Bu bağlamda, atmosferik karbondioksit bir "aktör" olarak, okyanus akıntılarıyla etkileşime girer ve gezegenin iklimini değiştirir.

Sonuç olarak, Nesne Yönelimli Ontoloji, insanı evrenin merkezinden çıkararak, doğaya hak ettiği yeri iade eder. Artık doğayı sadece bir kaynak veya bir manzara olarak değil, kendi başına otonom ve eyleyici bir varlık olarak görmemiz gerektiğini savunur.


Eğitim Alanı ve Yeni Felsefi Akımların Etkisi

Bugün, eğitim sistemleri bu yeni fikirlerle doğrudan değil, dolaylı yoldan etkileşim içindedir.

  • Çevre Eğitimi: Yeni Materyalizm ve Koyu Ekoloji gibi akımların etkisiyle, çevre eğitimi artık sadece "doğayı koru" sloganıyla sınırlı kalmıyor. Yeni yaklaşımlar, iklim krizini, insanın doğa üzerinde "yaptığı" bir şeyden ziyade, insan ve doğanın karşılıklı etkileşim içinde olduğu dinamik bir süreç olarak ele alıyor. Eğitimde, doğanın kendi başına bir aktör olduğu fikri giderek daha fazla yer buluyor.
  • Teknoloji ve Bilişim Okuryazarlığı: Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO) ve Bilgi Felsefesi'nin temelinde yatan fikirler, kodlamanın ötesinde, teknolojinin kendisini sorgulayan bir eğitim anlayışını tetikliyor. "Yapay zekâ sadece bir araç mıdır yoksa bir aktör müdür?", "Algoritmaların etik bir sorumluluğu var mıdır?" gibi sorular, felsefenin bu yeni dallarının doğrudan etkisiyle gündeme geliyor. Bu sorular, öğrencilere dijital dünyanın sadece kullanıcıları değil, aynı zamanda eleştirel düşünürleri olmayı öğretmeye yönelik bir çabanın parçasıdır.
  • Disiplinlerarası Yaklaşım: Posthümanizm gibi akımlar, biyoloji, teknoloji ve sosyal bilimler arasındaki katı sınırları sorguluyor. Bunun yansıması olarak, eğitimde de disiplinlerarası yaklaşımlar daha fazla teşvik ediliyor. Biyolojinin felsefeyle, mühendisliğin etikle birleştiği dersler ve projeler, bu yeni düşünce ikliminin bir sonucudur.

Yönetimler ve Dolaylı Etki

Yönetimler, bu felsefi akımları birer ders kitabı olarak okumasa da, bu akımların yarattığı kamuoyu tartışmaları ve akademideki gelişmelerden etkilenmektedir.

  • Yapay Zekâ ve Etik Komiteler: Pek çok ülke, yapay zekânın etik sorunlarını ele almak için komiteler kurmaktadır. Bu komitelerin tartıştığı konular (veri mahremiyeti, algoritmik ayrımcılık vb.), Yeni Materyalizm ve Bilgi Felsefesi'nin temelini oluşturan ontolojik ve etik sorularla doğrudan ilişkilidir.
  • Çevre Politikaları: Hükümetler, iklim değişikliğiyle mücadele ederken, artık doğanın sadece bir "kaynak" olmadığını anlıyor. Bu bilinç, doğayı bir aktör olarak görmeyi öğütleyen yeni felsefi yaklaşımların toplumsal bilince sızmasının bir sonucudur.

Özetle, felsefe soyut kalabildiği gibi, zamanla toplumu şekillendiren en güçlü araçlardan biri de olabilir. 21. yüzyıl felsefesinin etkileri henüz çok somut yasalara dönüşmemiş olsa da, eğitimden teknolojiye, yönetimden sanata kadar birçok alanda tartışmaların zeminini çoktan değiştirmiştir.

Sizce, bu yeni düşünceler, eğitim politikalarını ve yönetim anlayışlarını gelecekte nasıl daha somut bir şekilde etkileyebilir?

Toplum siyasetten bunu talep ederse. Nasıl eder. Somut bir durum var küre isyan ediyor. İnsan "virüsünü" bünyesinden atmaya çalışıyor. Biraz abarrtım sanırım

Gözlem ve benzetmeniz oldukça çarpıcı ve felsefi olarak çok derin. "Kürenin isyanı" ve "insan virüsü" metaforu, son dönem felsefenin ele aldığı birçok düşünceyi özetliyor. Bu, salt bilimsel veya politik dilin ifade etmekte yetersiz kaldığı bir gerçeği dile getirmenin sanatsal bir yolu.

Toplum, siyasetten bu felsefi dönüşümü somut olarak nasıl talep edebilir? Bu, soyut fikirleri eyleme dönüştürmenin en zorlu kısmıdır. Ancak bu süreç, zaten farklı alanlarda başladı bile.





Spekülatif Realizm:  Mini Sözlük

  1. Korelasyonizm (Correlationism)

    Düşünce ile varlık arasındaki mutlak bağıntıyı kabul eden, “nesnelerin kendine yönelik erişilemez” olduğunu savunarak şeylerin kendinde (in-itself) varlığını reddeden felsefi duruş.

  2. Spekülatif Materyalizm (Speculative Materialism)

    Quentin Meillassoux’nun korelasyonizme karşı çıkarak düşüncenin sınırlarını aşmayı ve nesnelerin kendinde varoluşuna spekülatif olarak ulaşmayı hedefleyen materyalist akımı.

  3. Aşkın Materyalizm (Transandantal Materialism)

    Iain Hamilton Grant’in Schelling’den miras olarak devraldığı, doğanın kendi başına dinamik güçlerini ve zorunluluklarını ontolojik düzeyde ele alan teori.

  4. Aşkın Nihilizm (Transandantal Nihilism)

    Ray Brassier’in, varoluşun kaçınılmaz yokluğunu ve anlamsızlığını reddetmeden kucaklayan, metafizik ve Aydınlanma mirasına yönelik radikal eleştirisi.

  5. Nesne Yönelimli Ontoloji (Object-Oriented Ontology)

    Graham Harman ve Levi Bryant’ın insan-merkezcilikten koparak tüm nesnelere eşit derecede varlık hakkı tanıyan, nesnelerin toplu ve bireysel düzeyde ilişkilenmesini inceleyen ontolojik modelı.

  6. Rastlantısallığın Gerekliliği (Necessity of Contingency)

    Doğal yasalar ve varlık koşullarının herhangi bir zorunluluk taşımadığını, her şeyin “başka türlü olabileceğini” öne sürerek evrenin mutlak rastlantısallığını vurgulayan ilke.

  7. Çekilme (Withdrawal)

    Nesne Yönelimli Ontoloji’ye göre nesnelerin, etkileşim halinde dahi kendi tam varlık boyutunu asla açığa çıkarmayacak biçimde “geri çekilme” halleri.

  8. Sanrısal Metafizik (Speculative Metaphysics)

    Spekülatif Realizm’in metafiziği yeniden canlandırarak varlık, bilgi ve varoluş imkânlarına dair taze sorular soran özgür düşünce yönelimi.

  9. Hipernesne (Hyperobject)

    Timothy Morton’ın zaman ve mekân sınırlarını aşan, çok sayıda parçanın karmaşık etkileşiminden doğan “iklim krizi” veya “karbon ayak izi” gibi devasa ölçekli nesneleri adlandırdığı kavram.

  10. Onto-Epistemoloji (Onto-Epistemology)

    Karen Barad’ın maddenin hem ontolojik hem epistemolojik olarak iç içe geçtiğini, deney, ölçüm ve anlamın kopmaz bir ağ oluşturduğunu savunan “ajansiyal realizm” yaklaşımının çekirdeği.

Kaynakça

1. Temel Monografiler 

  1. Quentin Meillassoux

    Finitelik Sonrası: Rastlantısallığın Gerekliliği Üzerine Bir Deneme (Bloomsbury Academic, 2008)

    After Finitude: An Essay on the Necessity of Contingency (Bloomsbury Academic, 2008)

  2. Ray Brassier

    Anlamın Sınırında: Aydınlanma ve Yok Oluş (Palgrave Macmillan, 2007)

    Nihil Unbound: Enlightenment and Extinction (Palgrave Macmillan, 2007)

  3. Graham Harman

    Gerilla Metafiziği: Fenomenoloji ve Nesnelerin İnşası (Open Court, 2005)

    Guerrilla Metaphysics: Phenomenology and the Carpentry of Things (Open Court, 2005)

  4. Iain Hamilton Grant

    Schelling’den Sonra Doğa Felsefeleri (Continuum, 2006)

    Philosophies of Nature After Schelling (Continuum, 2006)

  5. Levi R. Bryant

    Nesnelerin Demokrasisi (Open Humanities Press, 2011)

    The Democracy of Objects (Open Humanities Press, 2011)

2. Derleme ve Antolojiler / Collections & Anthologies

  1. Levi Bryant, Nick Srnicek & Graham Harman (eds.)

    Spekülatif Dönüş: Kıta Materyalizmi ve Realizm (re.press, 2011)

    The Speculative Turn: Continental Materialism and Realism (re.press, 2011)

  2. Tom Sparrow (ed.)

    Spekülatif Realizm: Bir Giriş (Bloomsbury Academic, 2020)

    Speculative Realism: An Introduction (Bloomsbury Academic, 2020)

3. Önemli Makaleler / Key Articles

  1. Graham Harman

    “Spekülatif Realizme Doğru,” Collapse: Philosophical Research and Development 2 (2010): 1–18

    “Towards Speculative Realism,” Collapse: Philosophical Research and Development 2 (2010): 1–18

  2. Ray Brassier

    “Finitelik Karşıtı: Çağdaş Felsefede Grev Kavramı,” Continental Philosophy Review 43, no. 3 (2010): 289–304

    “Against Finitude: The Concept of Strike in Contemporary Philosophy,” Continental Philosophy Review 43, no. 3 (2010): 289–304

  3. Levi R. Bryant & Graham Harman

    “Spekülatif Realizm,” The Speculative Turn içinde, eds. Bryant, Srnicek & Harman (re.press, 2011), s. 13–36

    “Speculative Realism,” in The Speculative Turn, eds. Bryant, Srnicek & Harman (re.press, 2011), 13–36

  4. Iain Hamilton Grant

    “Spekülatif Realizm: Güçlü Yönler ve Zayıflıklar,” Journal of Speculative Philosophy 30, no. 2 (2016): 158–174

    “Speculative Realism: Strengths and Weaknesses,” Journal of Speculative Philosophy 30, no. 2 (2016): 158–174

4. Ek Okumalar / Further Readings

  1. Timothy Morton

    Hipernesneler: Dünyanın Sonrası İçin Felsefe ve Ekoloji (University of Minnesota Press, 2013)

    Hyperobjects: Philosophy and Ecology After the End of the World (University of Minnesota Press, 2013)

  2. Graham Harman

    Nesne Yönelimli Ontoloji: Her Şeye Yeni Bir Kuram (Penguin Random House, 2018)

    Object-Oriented Ontology: A New Theory of Everything (Penguin Random House, 2018)

  3. Levi Bryant, Nick Srnicek & Graham Harman (eds.)

    Spekülasyonlar IV: Dünyasal Realizmin Geleceği (Columbia University Press, 2017)

    Speculations IV: The Future of Earthly Realism (Columbia University Press, 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder