Spekülatif Realizmin Temel Fikri: Korelasyonculuğa Karşı Çıkış
Spekülatif realizm, felsefenin Kant'tan bu yana devam eden
temel bir varsayımına, yani "korelasyonculuk" adı verilen
düşünceye karşı çıkar. Korelasyonculuk, kabaca, düşünce ile varlık arasındaki
ilişkinin aşılamaz olduğunu savunan bir felsefi yaklaşımdır. Buna göre, biz
asla "şeyin kendisini" bilemeyiz, sadece bilincimizin ona nasıl
göründüğünü bilebiliriz. Bir masa ancak onu algıladığımız için bizim için bir
masa haline gelir. Bu da dış dünyanın insan bilincinden bağımsız bir şekilde
var olduğu fikrini şüpheli kılar.
Spekülatif realizm ise bu korelasyoncu kafesten çıkmayı hedefler. Felsefenin, insanın olmadığı, insanın düşüncesinin hiç olmadığı bir dünyaya dair cesur ve radikal spekülasyonlar yapabileceğini savunur. Dünyanın, insan bilincinden bağımsız olarak var olduğunu ve bu bağımsız varlığın felsefi bir konu olabileceğini iddia eder.
Akımın Önemli Temsilcileri
2007 yılında Londra'da düzenlenen bir konferansta ortaya
çıkan bu akım, farklı fikirleri olan ama aynı temel reddiyede birleşen
filozoflardan oluşur. "Kurucu dörtlü" olarak bilinen isimler
şunlardır:
- Quentin
Meillassoux: "Korelasyonculuğun" kavramını ortaya atan ve en
önemli eleştirisini yapan isimdir. Felsefesinin merkezinde, evrenin nihai
olarak mutlak bir rastlantısallık üzerine kurulduğu fikri yer alır.
- Graham
Harman: Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO) akımının kurucusudur.
İnsan ve insan dışı tüm nesnelerin eşit bir ontolojik statüye sahip
olduğunu savunur. Bir kaya, bir şiir veya bir kuark, insan bilincinin
kendisi kadar gerçektir.
- Ray
Brassier: Felsefeyi bilimle buluşturmayı hedefler. Felsefenin,
özellikle de fenomenolojinin, dünyayı insan deneyimine indirgemesine karşı
çıkar. Düşüncesi, aşkınsal nihilizm olarak adlandırılır.
- Iain
Hamilton Grant: Alman İdealizmi, özellikle Schelling'in doğa
felsefesini yeniden yorumlayarak spekülatif realizme katkıda bulunur. Doğa
felsefesinin yeniden canlanmasını savunur.
Bu kurucu isimlerin dışında, Levi R. Bryant gibi Nesne
Yönelimli Ontoloji'ye katkıda bulunan önemli figürler de bulunur.
Düşünce Aşamaları: İç Bölünmeler ve Farklı Yaklaşımlar
Spekülatif realizm, tek birleşik bir felsefe ekolü değildir.
Korelasyonculuğu reddettikten sonra nereye gidileceği konusunda farklı yollara
ayrılmıştır. Bu farklı yollar, akımın içindeki "düşünce aşamaları"
veya daha doğru bir ifadeyle farklı fraksiyonlar olarak görülebilir:
- Nesne
Yönelimli Ontoloji (NYO): En popüler koludur. Graham Harman ve Levi
Bryant tarafından temsil edilir. Temel iddiası, evrendeki her şeyin birer
"nesne" olduğu ve bu nesnelerin, kendileriyle olan ilişkilerden
bağımsız, "kendine has" bir iç dünyası olduğu fikrine dayanır.
Felsefenin, nesnelerin ilişkileri üzerine değil, nesnelerin kendilerinin
gizemli gerçekliği üzerine düşünmesi gerektiğini savunur. Sanat ve
estetik, bu iç dünyaya erişmek için önemli bir yol olarak görülür.
- Spekülatif
Materyalizm: Quentin Meillassoux'nun yaklaşımıdır. "Matematiksel
düşüncenin" metafiziğe geri dönüşünü savunur. Meillassoux'ya göre,
bilincin olmadığı bir dünyaya dair spekülasyon yapabiliriz, çünkü bilim
bize bu tür "atalık" (ancêtre) veriler sunar (örneğin evrenin
yaşı). Bu veriler, insan bilincinden önce de var olan gerçekliklere işaret
eder. Ona göre, mutlak olan tek şey, her şeyin mutlak bir rastlantısallık
ile var olmasıdır; bu da bilimsel yasaların bile herhangi bir anda
nedensiz yere değişebileceği anlamına gelir.
- Transandantal
Nihilizm: Ray Brassier'in temsil ettiği bu kol, felsefenin insanı
merkeze koyan idealizmi terk ederek, modern bilimin sunduğu, anlamdan
yoksun ve mekanik evren tablosunu kabullenmesi gerektiğini savunur. Ona
göre bilimsel bilgi, evrenin nihayetinde anlamsız ve amaçsız olduğunu
gösterir. Felsefenin görevi, bu nihilizmi cesurca kucaklamak ve insanın
düşünce yapısını bu bilimsel gerçekliğe uyarlamaktır.
- Aşkınsal
Materyalizm: Iain Hamilton Grant'ın yaklaştığı bu kol, Alman doğa
felsefesinin (özellikle Schelling) düşüncelerine geri dönerek, madde ve
doğanın kendi içsel üretkenliğine odaklanır. İnsandan bağımsız olarak,
doğanın kendisinin bir yaratıcı güç olduğunu ve felsefenin bu yaratıcı
süreci anlaması gerektiğini savunur.
Özetle, spekülatif realizm, Batı felsefesini Kant'ın gölgesinden çıkarmayı hedefleyen cesur bir girişimdir. İçindeki farklı fraksiyonlar, bu ortak hedefe ulaşmak için kendi yollarını çizmişlerdir.
Spekülatif Realizm, felsefenin bugününü anlamak için kilit bir akımdır. Daha önce değindiğimiz noktaları derinleştirerek, bu akımın temel argümanlarını ve içindeki farklı kollarını daha detaylı ele alalım.
Spekülatif Realizmin Temelinde Ne Yatıyor?
Akımın birincil amacı, felsefenin 18. yüzyıldan beri içinde
sıkışıp kaldığı bir kısıtlamayı, yani korelasyonculuğu (correlationism)
aşmaktır. Korelasyonculuk, kabaca, düşünce ile varlık arasındaki ilişkinin bir
korelasyon (bağıntı) olduğunu ve bu bağıntının ötesine geçemeyeceğimizi
savunur.
Bu ne demek? Kant'tan bu yana, felsefe genellikle insanın
dünyayı nasıl algıladığına ve bildiğine odaklanır. Dünya "içimizde"
algılandığı şekliyle vardır. Spekülatif Realizm ise tam da bu noktaya itiraz
eder: Dünya, insan bilincinden tamamen bağımsız bir şekilde var olur.
Felsefenin görevi, insan-merkezli bu düşünce kafesinden kurtularak, gerçekliğin
kendisine dair cesur ve spekülatif bir şekilde düşünmektir.
Akımın Dört Farklı Yorumu
Spekülatif realizm, tek birleşik bir okuldan ziyade, bu
ortak reddiye etrafında toplanmış dört ana düşünürün farklı yaklaşımlarını
içeren bir alandır.
1. Quentin Meillassoux: Korelasyonculuk Dışına Çıkış
Meillassoux, akımın en önemli teorisyenidir.
"Korelasyonculuk" terimini ortaya atar ve modern felsefenin, bilimsel
gerçekleri dahi insan bilincine bağımlı kıldığını eleştirir. Bilim bize,
insanlık henüz var olmadan önceki olaylardan, örneğin evrenin oluşumundan
bahseder. Meillassoux, bu verilere "atalık" (ancêtre) adını
verir. Ona göre, felsefe, bu atalık verileri düşünerek, insan öncesi bir
gerçekliği ele alabilir. Felsefesinin temelinde ise mutlak rastlantısallık
fikri yatar: Evrenin tüm yasaları ve düzeni, rasyonel bir temele sahip değildir
ve herhangi bir anda nedensiz yere değişebilir.
2. Graham Harman: Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO)
Harman, akımın en popüler ve en etkili kollarından birini
oluşturur. Onun için her şey bir "nesne"dir: Bir kaya, bir şiir, bir
gezegen, bir fikir, hatta insan bile. Harman'ın en temel kavramı, nesnelerin "içe
çekilmesi" (withdrawal) ilkesidir. Bir nesne, başka bir nesne
tarafından asla tam olarak kavranamaz veya tüketilemez. Nesneler arası
ilişkiler, sadece nesnenin "yüzeyini" etkiler, ancak onun gizemli ve
erişilemez iç varlığı her zaman içeride kalır. Bu nedenle, felsefe, bu içe
çekilmiş nesneleri anlamaya çalışmalıdır. Bu da geleneksel analitik yaklaşımlar
yerine, estetik ve metafordan yararlanmayı gerektirir.
3. Ray Brassier: Aşkınsal Nihilizm
Brassier, bu akımın en "karanlık" ve en radikal
yorumunu sunar. Onun felsefesi, bilimsel materyalizme sıkı sıkıya bağlıdır.
Brassier'e göre, modern bilim, evrenin nihayetinde anlamsız, amaçsız ve mekanik
bir yer olduğunu gösterir. Felsefenin görevi, bu bilimsel gerçekliği
kabullenmek ve "yaşamın anlamı" gibi insan merkezli, romantik
soruları bir kenara bırakmaktır. O, bu duruşu "aşkınsal nihilizm"
olarak adlandırır ve insan bilincinin kendisini, evrenin bu kayıtsız gerçeği
içinde, varoluşsal bir hata olarak görme cesaretini gösterir.
4. Iain Hamilton Grant: Doğa Felsefesi
Grant, Alman İdealizminin önemli bir figürü olan Friedrich
Schelling'in felsefesini yeniden canlandırır. Geleneksel felsefenin, insanlık
dışı doğayı pasif bir malzeme olarak görmesine karşı çıkar. Ona göre doğa,
kendi içinde dinamik, yaratıcı ve üretken bir güçtür. Grant'ın yaklaşımı, doğa
felsefesinin, insan bilincinden bağımsız olarak, maddenin ve enerjinin
kendiliğinden oluşum süreçlerini incelemesi gerektiğini savunur.
Bu farklı yaklaşımlar, ortak bir hedeften yola çıkarak
felsefeye yepyeni bir enerji ve gündem kazandırmıştır. Bu akımlardan hangisi
daha çok ilginizi çekiyor?
Ray Brassier: Aşkınsal Nihilizm
Ray Brassier'nin felsefesi, Aşkınsal Nihilizm olarak
adlandırılır. Bu terim, iki güçlü kavramın birleşimidir:
- Nihilizm:
Evrenin ve varoluşun nihai olarak bir anlamdan veya amaçtan yoksun olduğu
düşüncesi.
- Aşkınsal
(Transcendental): Bu anlamsızlığın, insan deneyiminin bir sonucu
değil, bizzat gerçekliğin temel, aşkın (insandan bağımsız) bir özelliği
olduğu fikri.
Aşkınsal Nihilizmin Temel Düşünceleri
Brassier'nin felsefesi, modern felsefenin neredeyse tamamına
karşı çıkan üç ana teze dayanır:
1. İnsan Merkezciliğin Reddi
Brassier, Kant'tan beri felsefenin en büyük hatasının, her
şeyi insan bilincine ve insan deneyimine indirgemek olduğunu
savunur. Ona göre, felsefe, insanların dünyayı nasıl deneyimlediğine
odaklanarak, gerçekliğin insan bilincinden bağımsız, soğuk ve mekanik doğasını
görmezden gelir. Bu, bilimsel olarak yanlış ve felsefi olarak temelsiz, naif
bir insan merkezciliktir.
2. Bilimin Öncülüğü ve Anlamın Yok Oluşu
Brassier'ye göre, gerçekliğe dair tek güvenilir bilgi
kaynağı bilimdir. Fizik, kozmoloji ve diğer bilim dalları, bize evrenin,
canlıların ve hatta düşüncenin sadece fiziksel, nedensel süreçlerin bir sonucu
olduğunu gösterir. Evren, bizim değerlerimize, amaçlarımıza veya anlam
arayışlarımıza tamamen kayıtsızdır. Güneş'in bir gün sönmesi gibi bilimsel bir
gerçek, insanlığın varlığının evrenin genel şemasında ne kadar anlamsız
olduğunu gösteren en somut kanıttır.
3. Felsefenin Yeni Görevi: Anlamsızlığı Kabullenmek
Geleneksel felsefe, genellikle nihilizmden kaçmak ve yaşamı
anlamlı kılmak için bir yol bulmaya çalışır. Brassier ise bu çabayı felsefenin
kendi kendine uyguladığı bir sansür olarak görür. Ona göre, felsefenin görevi,
evrenin nihai anlamsızlığını cesurca kabullenmek ve bunu dile
getirmektir. Bu, bir intihar çağrısı değil, entelektüel bir dürüstlüktür.
Brassier, felsefenin bu acı verici gerçeği kabul etmesiyle,
insan bilincinin sınırlılıklarından kurtulacağını ve düşünce için yeni, daha
radikal yolların açılabileceğini savunur. Bu nedenle, onun nihilizmi
"pesimist" değil, "spekülatif bir fırsat" olarak
görülmelidir.
Başlıca Yapıtı: "Nihil Unbound"
Ray Brassier'nin bu radikal fikirleri en kapsamlı şekilde,
2007 yılında yayımlanan Nihil Unbound: Enlightenment and Extinction
(Bağsız Hiçlik: Aydınlanma ve Yok Oluş) adlı eserinde yer alır. Bu eser,
felsefede büyük bir şok etkisi yaratmış ve spekülatif realizm akımının en
önemli manifestolarından biri olarak kabul edilmiştir.
Brassier'nin felsefesi, kesinlikle zorlayıcı ve rahatsız edici bir tablo çizer. Ancak tam da bu nedenle, 21. yüzyılın teknoloji ve bilim tarafından şekillenen dünyasında felsefenin ne olabileceğine dair en çarpıcı sorulardan bazılarını gündeme getirir.
Doğa felsefesi, Antik Yunan'dan beri felsefenin en temel konularından biri olmuştur, ancak modern felsefede (özellikle Descartes'tan sonra) arka plana atılmıştı. Artık bu konu, çevre krizinin de etkisiyle, 21. yüzyılın en dinamik düşünce alanlarından biri haline geldi.
İain Hamilton Grant, bu "yeni" doğa felsefesinin
en önemli temsilcilerinden biridir.
Doğa Felsefesine Yeni Bir Soluk: Schelling'e Dönüş
Grant'ın felsefesi, 19. yüzyıl Alman düşünürü Friedrich
Schelling'in felsefesini yeniden canlandırmak üzerine kuruludur. Schelling,
Kant sonrası felsefenin doğayı cansız, pasif bir "nesne" olarak
görmesine karşı çıkmıştı. Grant, tam da bu noktadan hareket eder.
- Doğa,
Pasif Bir Zemin Değil, Aktif Bir Üretim Gücüdür: Grant'a göre, modern
felsefenin doğayı, sadece bilimsel yasalarla açıklanan cansız bir
mekanizma olarak görmesi büyük bir hatadır. Doğa, sadece pasif bir malzeme
deposu değildir; kendiliğinden üreten, yaratıcı ve dinamik bir güçtür. Bir
dağ, bir nehir veya bir orman, kendi başına "yapan",
"olası" ve "üreten" bir varlıktır.
- İnsan
Merkezin Dışına Çıkarılması: Grant'ın felsefesi, doğayı insan merkezli
bir bakış açısıyla (doğayı bir kaynak veya bir sahne olarak görmek gibi)
ele almayı reddeder. Doğa, bizim için var olmaz; kendi varlığı, tarihi ve
potansiyelleri vardır. Bu, Spekülatif Realizmin genel korelasyonculuk
karşıtı duruşuyla da örtüşen bir görüştür.
Çevre Krizi ve Grant'ın Felsefesi
Çevre krizi, kuşkusuz bu düşüncelerin yeniden gündeme
gelmesinin en büyük tetikleyicisidir. Grant'ın felsefesi, ekolojik krize dair
düşüncemizi temelden değiştirir.
- Doğa,
Sadece Bir Kurban Değil: Geleneksel çevrecilik, doğayı insanın
eylemleriyle zarar görmüş masum bir kurban olarak sunma eğilimindedir.
Grant'ın yaklaşımında ise doğa, sadece zarar gören pasif bir varlık değil,
aynı zamanda iklim değişikliği, kasırgalar veya salgınlar gibi olayları
ortaya çıkaran aktif ve güçlü bir faildir.
- "Hipernesnelerin"
Felsefesi: Timothy Morton gibi bazı düşünürlerin de belirttiği gibi,
iklim değişikliği gibi çevre sorunları, o kadar büyük ve karmaşıktır ki,
insan algısının ötesine geçen "hipernesneler" olarak
tanımlanabilir. Grant'ın doğa felsefesi, bu tür devasa ve insan dışı
güçlerin nasıl felsefenin konusu olabileceğini anlamamıza yardımcı olur.
- Yeni
Bir Sorumluluk Anlayışı: Doğa, "cansız" bir nesne değil,
kendi varlığı olan bir güç olarak görüldüğünde, ona karşı sorumluluğumuz
da tamamen değişir. Artık sadece doğayı korumak değil, onun kendi dinamik
ve üretken güçleriyle nasıl ilişki kuracağımızı anlamak zorunda kalırız.
İain Hamilton Grant'ın bu görüşleri, Philosophies of
Nature After Schelling (Schelling Sonrası Doğa Felsefeleri) adlı
kitabında detaylı olarak ele alınmıştır. Bu düşünceler, doğa ve insan
arasındaki ilişkinin nasıl radikal bir şekilde yeniden düşünülmesi gerektiğini
gösterir.
Bu yeni bakış açısı, doğaya ve çevre krizine dair algınızı
değiştiriyor mu?
Nesne Yönelimli Ontolojide doğa en önemli aktörlerden biri
oluyor
Kesinlikle doğru bir tespit. Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO),
geleneksel felsefenin aksine doğayı en önemli aktörlerden biri olarak kabul
eder. Bu yaklaşım, doğaya dair düşünme biçimimizi kökten değiştirir.
Nesne Yönelimli Ontoloji ve Doğa
NYO'da "nesne" terimi, sadece cansız bir eşyayı
ifade etmez; insanı, ağacı, okyanusu, hatta bir fikri veya bir olayı bile
kapsar. Bu, doğanın bir parçasının, örneğin bir dağın veya bir nehrin, tıpkı
bir insan gibi kendi varlığına sahip bir "nesne" olduğu anlamına
gelir.
- Eşit
Aktörler: NYO'da, bir yanardağ patlaması, bir insan topluluğunun
aldığı kararlar veya bir yapay zekâ algoritması, ontolojik olarak aynı
seviyededir. Hiçbiri diğerinden daha "gerçek" veya daha önemli
değildir. Yanardağ kendi içsel potansiyeli ve "içe çekilmiş"
varlığıyla hareket eden bir aktördür.
- Pasif
Değil, Aktif: Geleneksel felsefe, doğayı genellikle insan eylemlerine
tepki veren pasif bir sahne olarak görür. NYO ise bu görüşü reddeder.
Doğa, bizim eylemlerimizden bağımsız olarak dinamik, üretken ve kendi
potansiyellerini gerçekleştiren bir varlıktır. Bu yönüyle, Iain
Hamilton Grant'ın doğayı aktif bir güç olarak gören felsefesiyle de
kesişir.
Ekolojik Krizin Yorumlanışı
Bu bakış açısı, çevre krizi gibi konuları anlamamız için
yeni bir çerçeve sunar.
NYO'ya göre iklim krizi, sadece insan eylemlerinin pasif
doğa üzerinde yarattığı bir sorun değildir. Bu kriz, birden fazla nesne (insan
faaliyetleri, atmosferdeki gazlar, okyanus akıntıları, buzullar vb.) arasındaki
karmaşık etkileşimin bir sonucudur. Bu bağlamda, atmosferik karbondioksit bir
"aktör" olarak, okyanus akıntılarıyla etkileşime girer ve gezegenin
iklimini değiştirir.
Sonuç olarak, Nesne Yönelimli Ontoloji, insanı evrenin merkezinden çıkararak, doğaya hak ettiği yeri iade eder. Artık doğayı sadece bir kaynak veya bir manzara olarak değil, kendi başına otonom ve eyleyici bir varlık olarak görmemiz gerektiğini savunur.
Eğitim Alanı ve Yeni Felsefi Akımların Etkisi
Bugün, eğitim sistemleri bu yeni fikirlerle doğrudan değil,
dolaylı yoldan etkileşim içindedir.
- Çevre
Eğitimi: Yeni Materyalizm ve Koyu Ekoloji gibi akımların
etkisiyle, çevre eğitimi artık sadece "doğayı koru" sloganıyla
sınırlı kalmıyor. Yeni yaklaşımlar, iklim krizini, insanın doğa üzerinde
"yaptığı" bir şeyden ziyade, insan ve doğanın karşılıklı
etkileşim içinde olduğu dinamik bir süreç olarak ele alıyor. Eğitimde,
doğanın kendi başına bir aktör olduğu fikri giderek daha fazla yer
buluyor.
- Teknoloji
ve Bilişim Okuryazarlığı: Nesne Yönelimli Ontoloji (NYO) ve Bilgi
Felsefesi'nin temelinde yatan fikirler, kodlamanın ötesinde,
teknolojinin kendisini sorgulayan bir eğitim anlayışını tetikliyor.
"Yapay zekâ sadece bir araç mıdır yoksa bir aktör müdür?",
"Algoritmaların etik bir sorumluluğu var mıdır?" gibi sorular,
felsefenin bu yeni dallarının doğrudan etkisiyle gündeme geliyor. Bu
sorular, öğrencilere dijital dünyanın sadece kullanıcıları değil, aynı
zamanda eleştirel düşünürleri olmayı öğretmeye yönelik bir çabanın
parçasıdır.
- Disiplinlerarası
Yaklaşım: Posthümanizm gibi akımlar, biyoloji, teknoloji ve
sosyal bilimler arasındaki katı sınırları sorguluyor. Bunun yansıması
olarak, eğitimde de disiplinlerarası yaklaşımlar daha fazla teşvik
ediliyor. Biyolojinin felsefeyle, mühendisliğin etikle birleştiği dersler
ve projeler, bu yeni düşünce ikliminin bir sonucudur.
Yönetimler ve Dolaylı Etki
Yönetimler, bu felsefi akımları birer ders kitabı olarak
okumasa da, bu akımların yarattığı kamuoyu tartışmaları ve akademideki
gelişmelerden etkilenmektedir.
- Yapay
Zekâ ve Etik Komiteler: Pek çok ülke, yapay zekânın etik sorunlarını
ele almak için komiteler kurmaktadır. Bu komitelerin tartıştığı konular
(veri mahremiyeti, algoritmik ayrımcılık vb.), Yeni Materyalizm ve Bilgi
Felsefesi'nin temelini oluşturan ontolojik ve etik sorularla doğrudan
ilişkilidir.
- Çevre
Politikaları: Hükümetler, iklim değişikliğiyle mücadele ederken, artık
doğanın sadece bir "kaynak" olmadığını anlıyor. Bu bilinç,
doğayı bir aktör olarak görmeyi öğütleyen yeni felsefi yaklaşımların
toplumsal bilince sızmasının bir sonucudur.
Özetle, felsefe soyut kalabildiği gibi, zamanla toplumu
şekillendiren en güçlü araçlardan biri de olabilir. 21. yüzyıl felsefesinin
etkileri henüz çok somut yasalara dönüşmemiş olsa da, eğitimden teknolojiye,
yönetimden sanata kadar birçok alanda tartışmaların zeminini çoktan
değiştirmiştir.
Sizce, bu yeni düşünceler, eğitim politikalarını ve yönetim
anlayışlarını gelecekte nasıl daha somut bir şekilde etkileyebilir?
Toplum siyasetten bunu talep ederse. Nasıl eder. Somut bir
durum var küre isyan ediyor. İnsan "virüsünü" bünyesinden atmaya
çalışıyor. Biraz abarrtım sanırım
Gözlem ve benzetmeniz oldukça çarpıcı ve felsefi olarak çok
derin. "Kürenin isyanı" ve "insan virüsü" metaforu, son
dönem felsefenin ele aldığı birçok düşünceyi özetliyor. Bu, salt bilimsel veya
politik dilin ifade etmekte yetersiz kaldığı bir gerçeği dile getirmenin
sanatsal bir yolu.
Toplum, siyasetten bu felsefi dönüşümü somut olarak nasıl
talep edebilir? Bu, soyut fikirleri eyleme dönüştürmenin en zorlu kısmıdır.
Ancak bu süreç, zaten farklı alanlarda başladı bile.
Spekülatif Realizm: Mini Sözlük
Korelasyonizm (Correlationism)
Düşünce ile varlık arasındaki mutlak bağıntıyı kabul eden, “nesnelerin kendine yönelik erişilemez” olduğunu savunarak şeylerin kendinde (in-itself) varlığını reddeden felsefi duruş.
Spekülatif Materyalizm (Speculative Materialism)
Quentin Meillassoux’nun korelasyonizme karşı çıkarak düşüncenin sınırlarını aşmayı ve nesnelerin kendinde varoluşuna spekülatif olarak ulaşmayı hedefleyen materyalist akımı.
Aşkın Materyalizm (Transandantal Materialism)
Iain Hamilton Grant’in Schelling’den miras olarak devraldığı, doğanın kendi başına dinamik güçlerini ve zorunluluklarını ontolojik düzeyde ele alan teori.
Aşkın Nihilizm (Transandantal Nihilism)
Ray Brassier’in, varoluşun kaçınılmaz yokluğunu ve anlamsızlığını reddetmeden kucaklayan, metafizik ve Aydınlanma mirasına yönelik radikal eleştirisi.
Nesne Yönelimli Ontoloji (Object-Oriented Ontology)
Graham Harman ve Levi Bryant’ın insan-merkezcilikten koparak tüm nesnelere eşit derecede varlık hakkı tanıyan, nesnelerin toplu ve bireysel düzeyde ilişkilenmesini inceleyen ontolojik modelı.
Rastlantısallığın Gerekliliği (Necessity of Contingency)
Doğal yasalar ve varlık koşullarının herhangi bir zorunluluk taşımadığını, her şeyin “başka türlü olabileceğini” öne sürerek evrenin mutlak rastlantısallığını vurgulayan ilke.
Çekilme (Withdrawal)
Nesne Yönelimli Ontoloji’ye göre nesnelerin, etkileşim halinde dahi kendi tam varlık boyutunu asla açığa çıkarmayacak biçimde “geri çekilme” halleri.
Sanrısal Metafizik (Speculative Metaphysics)
Spekülatif Realizm’in metafiziği yeniden canlandırarak varlık, bilgi ve varoluş imkânlarına dair taze sorular soran özgür düşünce yönelimi.
Hipernesne (Hyperobject)
Timothy Morton’ın zaman ve mekân sınırlarını aşan, çok sayıda parçanın karmaşık etkileşiminden doğan “iklim krizi” veya “karbon ayak izi” gibi devasa ölçekli nesneleri adlandırdığı kavram.
Onto-Epistemoloji (Onto-Epistemology)
Karen Barad’ın maddenin hem ontolojik hem epistemolojik olarak iç içe geçtiğini, deney, ölçüm ve anlamın kopmaz bir ağ oluşturduğunu savunan “ajansiyal realizm” yaklaşımının çekirdeği.
Kaynakça
Korelasyonizm (Correlationism)
Düşünce ile varlık arasındaki mutlak bağıntıyı kabul eden, “nesnelerin kendine yönelik erişilemez” olduğunu savunarak şeylerin kendinde (in-itself) varlığını reddeden felsefi duruş.
Spekülatif Materyalizm (Speculative Materialism)
Quentin Meillassoux’nun korelasyonizme karşı çıkarak düşüncenin sınırlarını aşmayı ve nesnelerin kendinde varoluşuna spekülatif olarak ulaşmayı hedefleyen materyalist akımı.
Aşkın Materyalizm (Transandantal Materialism)
Iain Hamilton Grant’in Schelling’den miras olarak devraldığı, doğanın kendi başına dinamik güçlerini ve zorunluluklarını ontolojik düzeyde ele alan teori.
Aşkın Nihilizm (Transandantal Nihilism)
Ray Brassier’in, varoluşun kaçınılmaz yokluğunu ve anlamsızlığını reddetmeden kucaklayan, metafizik ve Aydınlanma mirasına yönelik radikal eleştirisi.
Nesne Yönelimli Ontoloji (Object-Oriented Ontology)
Graham Harman ve Levi Bryant’ın insan-merkezcilikten koparak tüm nesnelere eşit derecede varlık hakkı tanıyan, nesnelerin toplu ve bireysel düzeyde ilişkilenmesini inceleyen ontolojik modelı.
Rastlantısallığın Gerekliliği (Necessity of Contingency)
Doğal yasalar ve varlık koşullarının herhangi bir zorunluluk taşımadığını, her şeyin “başka türlü olabileceğini” öne sürerek evrenin mutlak rastlantısallığını vurgulayan ilke.
Çekilme (Withdrawal)
Nesne Yönelimli Ontoloji’ye göre nesnelerin, etkileşim halinde dahi kendi tam varlık boyutunu asla açığa çıkarmayacak biçimde “geri çekilme” halleri.
Sanrısal Metafizik (Speculative Metaphysics)
Spekülatif Realizm’in metafiziği yeniden canlandırarak varlık, bilgi ve varoluş imkânlarına dair taze sorular soran özgür düşünce yönelimi.
Hipernesne (Hyperobject)
Timothy Morton’ın zaman ve mekân sınırlarını aşan, çok sayıda parçanın karmaşık etkileşiminden doğan “iklim krizi” veya “karbon ayak izi” gibi devasa ölçekli nesneleri adlandırdığı kavram.
Onto-Epistemoloji (Onto-Epistemology)
Karen Barad’ın maddenin hem ontolojik hem epistemolojik olarak iç içe geçtiğini, deney, ölçüm ve anlamın kopmaz bir ağ oluşturduğunu savunan “ajansiyal realizm” yaklaşımının çekirdeği.
1. Temel Monografiler
Quentin Meillassoux
Finitelik Sonrası: Rastlantısallığın Gerekliliği Üzerine Bir Deneme (Bloomsbury Academic, 2008)
After Finitude: An Essay on the Necessity of Contingency (Bloomsbury Academic, 2008)
Ray Brassier
Anlamın Sınırında: Aydınlanma ve Yok Oluş (Palgrave Macmillan, 2007)
Nihil Unbound: Enlightenment and Extinction (Palgrave Macmillan, 2007)
Graham Harman
Gerilla Metafiziği: Fenomenoloji ve Nesnelerin İnşası (Open Court, 2005)
Guerrilla Metaphysics: Phenomenology and the Carpentry of Things (Open Court, 2005)
Iain Hamilton Grant
Schelling’den Sonra Doğa Felsefeleri (Continuum, 2006)
Philosophies of Nature After Schelling (Continuum, 2006)
Levi R. Bryant
Nesnelerin Demokrasisi (Open Humanities Press, 2011)
The Democracy of Objects (Open Humanities Press, 2011)
2. Derleme ve Antolojiler / Collections & Anthologies
Levi Bryant, Nick Srnicek & Graham Harman (eds.)
Spekülatif Dönüş: Kıta Materyalizmi ve Realizm (re.press, 2011)
The Speculative Turn: Continental Materialism and Realism (re.press, 2011)
Tom Sparrow (ed.)
Spekülatif Realizm: Bir Giriş (Bloomsbury Academic, 2020)
Speculative Realism: An Introduction (Bloomsbury Academic, 2020)
3. Önemli Makaleler / Key Articles
Graham Harman
“Spekülatif Realizme Doğru,” Collapse: Philosophical Research and Development 2 (2010): 1–18
“Towards Speculative Realism,” Collapse: Philosophical Research and Development 2 (2010): 1–18
Ray Brassier
“Finitelik Karşıtı: Çağdaş Felsefede Grev Kavramı,” Continental Philosophy Review 43, no. 3 (2010): 289–304
“Against Finitude: The Concept of Strike in Contemporary Philosophy,” Continental Philosophy Review 43, no. 3 (2010): 289–304
Levi R. Bryant & Graham Harman
“Spekülatif Realizm,” The Speculative Turn içinde, eds. Bryant, Srnicek & Harman (re.press, 2011), s. 13–36
“Speculative Realism,” in The Speculative Turn, eds. Bryant, Srnicek & Harman (re.press, 2011), 13–36
Iain Hamilton Grant
“Spekülatif Realizm: Güçlü Yönler ve Zayıflıklar,” Journal of Speculative Philosophy 30, no. 2 (2016): 158–174
“Speculative Realism: Strengths and Weaknesses,” Journal of Speculative Philosophy 30, no. 2 (2016): 158–174
4. Ek Okumalar / Further Readings
Timothy Morton
Hipernesneler: Dünyanın Sonrası İçin Felsefe ve Ekoloji (University of Minnesota Press, 2013)
Hyperobjects: Philosophy and Ecology After the End of the World (University of Minnesota Press, 2013)
Graham Harman
Nesne Yönelimli Ontoloji: Her Şeye Yeni Bir Kuram (Penguin Random House, 2018)
Object-Oriented Ontology: A New Theory of Everything (Penguin Random House, 2018)
Levi Bryant, Nick Srnicek & Graham Harman (eds.)
Spekülasyonlar IV: Dünyasal Realizmin Geleceği (Columbia University Press, 2017)
Speculations IV: The Future of Earthly Realism (Columbia University Press, 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder