Lucretius (ü. İÖ 1. yy), De rerum natura (Evrenin Yapısı, 1974) adlı uzun şiiri ile tanınan Latin şair ve filozof. Epikuros'un doğaya ilişkin görüşlerinin günümüze ulaşmış en kapsamlı açıklaması olan yapıtı, Eski Yunan filozofunun etik ve mantık öğretisi hakkında da ipuçlan verir. Yapıt, hem Lucretius'un ustası saydığı Epikuros'un en önemli yapıtı Peri physeos'tan (Doğa Üzerine), hem de hayranlık duyduğu şair ve filozof Empedokles'ten izler taşır.
Lucretius savını, her biri çok süslü bir giriş bölümüyle başlayan altı ayrı kitapta ele alır. I. ve II. kitaplarda atom evreninin temel ilkeleri saptanır; Herakleitos, Empedokles Anaksagoras gibi Sokrates öncesi filozofların evren konusundaki kuramları çürütülür ve Epikuros'a rakip olan stoacılara üstü örtülü biçimde saldırılır. Ruhun atomlardan oluşmuş yapısını ve ölümlülüğünü ortaya koyan III. Kitap, "Ölüm vız gelir bize" temasını işleyen bir konuşmayla son bulur. IV. Kitap'ta duyu algısı, düşünce ve bazı bedensel işlevlerin nasıl gerçekleştiği anlatılır, cinsel tutkular lanetlenir. V. Kitap, bu dünya ile gökcisimlerinin yaratılışı ve işleyişini, ayrıca yaşamın ve insan toplumlarının evrimini konu alır. VI. Kitap'ta yeryüzü ile gökyüzünün olağanüstü olaylan, özellikle de gökgürültüsü ve şimşek açıklanır. Şiir, Atina'yı saran vebanın anlatıldığı bir bölümle son bulur. Bu bölüme egemen olan kasvetli ölüm havası, baharı ve doğumu betimleyerek Venüs'e yakarıda bulunan giriş bölümüyle karşıtlık oluşturur. Şiirin savı ise ana çizgileriyle şöyledir: 1. Hiçbir şey ne yoktan var, ne de vardan yok edilebilir. Evren, sonsuz bir boşluktan ve bölünmesi olanaksız, sayısız madde parçacığından (atomlardan) oluşur; parçacıkların türleri sayılıdır. Yalnızca biçim, büyüklük ve ağırlık bakımından birbirinden ayrılan atomlar, nüfuz edilemeyecek kadar katı, değişmez ve sonsuza değin kalıcıdır; bunlar fiziksel bölünmenin sınırıdırlar ve birbirinden ayrılmayan daha küçük parçalar ya da birimlerden oluşurlar. Büyük atomlarda daha çok sayıda parçacık vardır, ama büyük atomlar bile aslında çok küçüktür. Arada sırada çok küçük ölçüde de olsa yollarından sapmasalardı, tüm atomlar sonsuz boşluk içinde sonsuza değin aşağı doğru hareket edecek ve hiçbir zaman birbirleriyle çarpışmayacakları için de atom sistemlerini oluşturamayacaklardı. Önceden belirlenmemiş olan bu sapmalar, sayısız dünyanın yaratılmasını olanaklı kılmış, nedensellik zincirini kesintiye uğratarak özgür iradeye olanak sağlamıştır. Son çözümlemede tüm nesneler, az çok biçimlerine göre bir araya gelen ve birbirlerinden büyük ya da küçük boşluklarla ayrılan hareketli atom sistemleridir. Tanrılar dışında tüm sistemler bölünebilir, dolayısıyla da yıkılabilir ve tüm değişimler, değişmez atomların eklenmesi, çıkarılması ya da yeniden düzenlenmesi ile açıklanabilir.
2. Ruh, son derece küçük atomlardan yapılmıştır ve birbirine bağlı iki parçadan oluşur: Anima, duyuların nedenidir ve tüm bedene yayılmıştır; bilincin merkezi olan animus ise göğüste yer alır. Ruh bedenle doğar, onunla birlikte büyür ve ölümde "duman" gibi dağılıp gider.
3. Tanrılar vardır; bununla birlikte dünyayı ne yaratmışlardır, ne de yönlendirebilirler. Son derece küçük atomlardan oluşmuş sistemler olarak insanlardan uzakta, onların yaptıklarıyla ilgilenmeden yaşar, insanlara eksiksiz mutlulukla dolu, yani zihinsel bozukluk, duygusal sorunlar ve bedensel acının bulunmadığı ideal yaşamın örneğini sunarlar. 4. İnsanlar duyu algılarıyla bilir ve belirli kurallara göre us yoluyla sav oluştururlar. Duyular yanılmaz olsa da, us yanlış çıkarsamalar yapabilir. Nesneler görülebilir, çünkü yüzeylerinden çevreye yayılan ince zarlar, tıpkı kokuların burna çarptığı gibi, göze çarpar. Tek tek atomlar, ilke olarak algılanamaz, çünkü çevreye yaydıkları parçaları yoktur. Duyular, nesnelerin özelliklerini ve kusurlarım algılar; us ise, atomları ve nesnelerin algılanabilen hareketlerini açıklamak için var olan boşluğu çıkarsar. 5. İnsanlar, doğal olarak haz arar ve acıdan kaçarlar. Yaşamlarında en çok haz ve en az acıya dayalı bir denge sağlamayı amaçlamalıdırlar. Bunu da ancak, ölüme ve tanrılara karşı duyduklan korkuyu felsefe yoluyla yenerek başarabilirler. Lucretius'un önündeki başlıca sorun, Latincenin henüz bir felsefi terim dağarcığına sahip olmadığı dönemlerde, Epikuros'un kuru ve soyut Yunanca düzyazı metnini, altılı ölçüyle yazılmış Latince dizelere dönüştürmekti. Bunu, gündelik dildeki sözcükleri teknik anlamlarda kullanarak başardı. Şiirsel söyleyiş ve üslup konusunda, kendinden önceki Latin şairlerini, özellikle de Roma şiirinin babası sayılan Quintus Ennius'u örnek aldı. Altılı ölçüyle yazılmış dizeleri, nitelik açısından, Latinceye ölçüyü getiren Ennius ile onu yetkinleştiren Vergilius arasında yer alır. Lucretius, Vergilius'u da önemli ölçüde etkilemiştir. Cahil ve mutsuz insanlıktan derin bir sevecenlikle söz eden Lucretius, ahlaki bir yükümlülükle Epikuros'a duyduğu minnettarlığı da dile getirir. Ölümden sonraki sonsuz ceza tehditleriyle insanlara dinsel korkular aşılayan kâhinlerden, gök gürültüsü ile şimşeklerden geleceği okuyan Etrüsk falcılarından ve sahte filozoflardan (ilahi takdire inanan stoacılar ya da ruhun ölümsüzlüğüne ve ruh göçüne inanan Platoncular ile Pythagorasçılar) nefret eder. Şiirinde religio (din) ilk kez, ürküntü verici kafasını göklerden uzatan bir canavar biçiminde ortaya çıkar. Bu görüntüden yılmayan Epikuros ise dünyanın alevler içindeki surlannı aşarak sonsuz evren boyunca ilerleyip doğanın kalesine girmiş, neyin olup neyin olamayacağına, gerçek olanla olmayana ilişkin bilgileri elde ederek geri dönmüştür.
A.B.
|
Akımlar
- Felsefi "izm"ler
- Sofizm
- Stoacılık
- Kuşkuculuk
- İdealizm
- Yeni Platonculuk
- İnsancılık (Hümanizm)
- Usçuluk
- Deneycilik
- Eleştiricilik (Kritisizm)
- Materyalizm
- Liberalizm
- Hiççilik (Nihilizm)
- Sosyalizm
- Marksizm
- Olguculuk (Pozitivizm)
- Postpozitivizm
- Pragmatizm
- Fenomenoloji (Görüngübilim)
- Yeni Kantçılık
- Mantıkçı Pozitivizm
- Yeni Hegelcilik
- Yapısalcılık
- Çözümleyici Felsefe
- Varoluşçuluk
- Yorumbilgisi (Hermeneutik)
- Frankfurt Okulu
- Feminizm
- Postyapısalcılık
Lucretius
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder