Aristoteles, Batı kültür tarihinde geliştirilen ilk felsefi-bilimsel sistemin, yani birbirine bağlı ve çeşitli disiplinler halinde formüle edilmiş, çoğu sonraki
dönemlerde, hatta günümüze kadar adlarını muhafaza etmiş olan ilk felsefi
ve bilimsel kavram bütününün yaratıcısıdır. Bu disiplinlerin en önemlileri,
Aristoteles'in "diyalektik" adını verdiği mantık; Aristoteles'e göre dünyanın
ve gökyüzünün incelenmesini içeren fizik (gökyüzünün incelenmesine günümüzde kozmoloji diyoruz); hayvanların ve insanların yaşamsal işlevlerini konu alan psikoloji; Aristoteles'in "ilk felsefe" adını verdiği, ilk nedenlerin bilimi
olan metafizik; bireysel iyiliğin bilimi olan ahlak; polisin iyiliğinin bilimi olan
siyaset; farklı söylem biçimlerinin bilimi olan retorik ve epik şiir ile tragedya
başta olmak üzere şiiri konu alan şiir kuramı.
Antik Yunan, Ed: Umberto Eco, Aristoteles, Enrico Berti
Filozof kavramını tam anlamıyla dolduran, döneminin tüm bilgi alanlarını özümsemiş bir kişilik Aristoteles .
M.Ö . 384 de Trakya-Stagerios’ta doğan Aristoteles ’in büyükbabası Makedonya Kralı I.Amyntas’ın saray hekimiydi.
Babasından akıl almaz bir servet kalan Aristoteles ’in, gençlik yıllarının oldukça uçarı geçtiğini belirtiyor kaynaklar.
M.Ö. 367 de, Atina’ya gitti. Ve yaşamı değişti .20 Yıl boyunca, Platon ’un öğrencisi oldu. Çalışmadan düşünmesine olanak sağlayacak yeterinden fazla parası vardı. Yapıtına bakılınca bunun hakkını verdiğini söylemeliyiz.
Sokrates’in ölümü Aristoteles için iyi olmadı. Sonuçta bir Makedonyalı idi ve o sırada Atina’da Makedonyalılar pek sevilmiyordu.
Atina ‘dan Assos’(Çanakkale-Behramkale)a gitti. Platon’un eski öğrencisi Hermias çağırmıştı onu.
Bir süre Midilli de kaldı. M.Ö.343 ‘de, Makedonya Kralı II.Filipos , Aristoteles ’i , geleceğin Büyük İskender ’ine eğitmen olarak seçti.
Atina’ya tekrar dönerek Likeion’u kurdu. Burada 12 yıl ders verdi. Büyük İskender’in 323 de ölmesinden sonra, dinsizlik suçlamasıyla karşılaştı. Atina’dan kaçmak zorunda kaldı. 322 de Khalkis’te öldü. B.Berksan
“İlk:çağ Yunan felsefesinin hocası Platon ile birlikte en büyük iki dizgeci filozofundan biri, çoğu filozof ile felsefe tarihçisinin gözünde bütün zamanların en önemli birkaç fılozofundan biri. İçinde bilgi ile bilme etkinliğinin geçtiği hemen her alana öyle ya da böyle büyük etkilerde bulunmuş Eski Yunan fılozofu; Batı felsefesi tarihinin gelmiş geçmiş en "öğretici", en "bölümlemeci", en "çözümlemeci", en "bireşimci", en büyük "dizgeci' düşünürü.
Aristoteles , bir yandan deneysel gözlemlere dayanırken, öbür yandan mantık yasaları doğrultusunda yürünerek doğal dünyanın araştırılmasına savunan yöntemiyle, pek çok bakımdan yalnızca felsefenin değil, çağdaş dünyada halen yürürlükte bulunan çoğu bilgi dalı ile araştırma alanının da temellerini atmıştır.
Nitekim değişik bilgi türlerine yönelik çeşitli araştırma izlencelerinin yapılandırılması bağlamında, hem tek tek bütün bilgi dalları için uygun yöntemler ile işleyişleri belirlemiş olmasıyla, hem de olanaklı bütün bilgi türleri ile bunların hangi bilimlerce nasıl soruşturulacaklarına yönelik vermiş olduğu geniş çözümlemelerle Batı düşüncesi üzerinde silinmesi olanaklı olmayan derin izler bırakmıştır. Yine bu aynı bağlamda, "genel araştırma tasarımı"mızın oluşumuna yönelik yaptığı son derece önemli katkılarla, doğa bilimlerinden metafiziğe, siyasetten etiğe, mantıktan estetiğe dek düşüncenin işletildiği bütün etkinlik alanlarının gelişimi üzerinde son derece belirleyici olmuştur.
'Özellikle insan düşüncesinin bilgi yolunda en iyi nasıl işletileceğini kesinlemek amacıyla geniş bir yelpazede sunduğu ayrıntılı çözümlemeler arasında;
"kanıtlama ile tanıtlama ölçünleri",
"tümevarımlı ile tümdengelimli düşünme yöntemleri"
"doğru düşünme kuralları", "geçerli uslamlama biçimleri"
"doğru soru sorma yolları'
"olanaklı usyürütme biçimleri",
"yanıltılı uslamlama biçimleri"
"savların en iyi nasıl temellendirilip nasıl çürütülecekleri"
gibi konular bunlardan yalnızca birkaçını oluşturmaktadır.
Bu çözümlemeleriyle Aristoteles , matematiğin kullandığı yöntemlerin doğanın bilgisine ulaşmak için kullanılan yöntemlerden farklılıklarının neler olduğunu, buna karşı doğa bilimlerindeki kanıt toplama yollarının ahlâksal ya da siyasal soruşturmalardan hangi bakımlardan ayrı olduğunu tek tek en ince ayrıntısına varana dek tanıtlayarak, bütün felsefe tarihinde XIX. yüzyıla gelinene dek bir eşi daha bulunmayan en kapsamlı, en bütünlüklü, en yetkin bilimler bölümlemesini sunmuştur.
Aristoteles, felsefesinin hemen her bölümünde, doğanın hiçbir aracıya konu olmaksızın doğrudan gözlemlenmesinin ne denli önemli olduğunu vurgulayarak, kuramsal düşüncelerin ancak olgulardan sonra gelmesi gerektiğinin altını özellikle çizmiştir.
Felsefe Sözlüğü – Bilim ve Sanat Yayınları.
Aristoteles , bir yandan deneysel gözlemlere dayanırken, öbür yandan mantık yasaları doğrultusunda yürünerek doğal dünyanın araştırılmasına savunan yöntemiyle, pek çok bakımdan yalnızca felsefenin değil, çağdaş dünyada halen yürürlükte bulunan çoğu bilgi dalı ile araştırma alanının da temellerini atmıştır.
Nitekim değişik bilgi türlerine yönelik çeşitli araştırma izlencelerinin yapılandırılması bağlamında, hem tek tek bütün bilgi dalları için uygun yöntemler ile işleyişleri belirlemiş olmasıyla, hem de olanaklı bütün bilgi türleri ile bunların hangi bilimlerce nasıl soruşturulacaklarına yönelik vermiş olduğu geniş çözümlemelerle Batı düşüncesi üzerinde silinmesi olanaklı olmayan derin izler bırakmıştır. Yine bu aynı bağlamda, "genel araştırma tasarımı"mızın oluşumuna yönelik yaptığı son derece önemli katkılarla, doğa bilimlerinden metafiziğe, siyasetten etiğe, mantıktan estetiğe dek düşüncenin işletildiği bütün etkinlik alanlarının gelişimi üzerinde son derece belirleyici olmuştur.
'Özellikle insan düşüncesinin bilgi yolunda en iyi nasıl işletileceğini kesinlemek amacıyla geniş bir yelpazede sunduğu ayrıntılı çözümlemeler arasında;
"kanıtlama ile tanıtlama ölçünleri",
"tümevarımlı ile tümdengelimli düşünme yöntemleri"
"doğru düşünme kuralları", "geçerli uslamlama biçimleri"
"doğru soru sorma yolları'
"olanaklı usyürütme biçimleri",
"yanıltılı uslamlama biçimleri"
"savların en iyi nasıl temellendirilip nasıl çürütülecekleri"
gibi konular bunlardan yalnızca birkaçını oluşturmaktadır.
Bu çözümlemeleriyle Aristoteles , matematiğin kullandığı yöntemlerin doğanın bilgisine ulaşmak için kullanılan yöntemlerden farklılıklarının neler olduğunu, buna karşı doğa bilimlerindeki kanıt toplama yollarının ahlâksal ya da siyasal soruşturmalardan hangi bakımlardan ayrı olduğunu tek tek en ince ayrıntısına varana dek tanıtlayarak, bütün felsefe tarihinde XIX. yüzyıla gelinene dek bir eşi daha bulunmayan en kapsamlı, en bütünlüklü, en yetkin bilimler bölümlemesini sunmuştur.
Aristoteles, felsefesinin hemen her bölümünde, doğanın hiçbir aracıya konu olmaksızın doğrudan gözlemlenmesinin ne denli önemli olduğunu vurgulayarak, kuramsal düşüncelerin ancak olgulardan sonra gelmesi gerektiğinin altını özellikle çizmiştir.
Felsefe Sözlüğü – Bilim ve Sanat Yayınları.
Kategoriler.
Hep, antik döneme ilişkin felsefi metinleri okurken, günümüz için değerini ve anlamını sorgulamışımdır. Kuşkusuz uzmanlar bağları çok daha bilinçli kuruyorlardır. Aristoteles konusunda “Kategoriler “ örneklerden biri. Onun Mantığı bağlamında öne sürdüğü kategoriler günümüze kadar tartışılan bir konu olmuş.
Burada başlıklar halinde göstermeye çalışacağız.
Burada başlıklar halinde göstermeye çalışacağız.
İçinde geçtikleri felsefe çerçevesine göre, değişiklik göstermekle birlikte , en geniş kapsamlı kavramlar olarak kategorilerin başlıca işlevi; bir yanda kavramlar arasındaki ilişkileri düzene koyarken, öbür yanda kavramların birbirlerini bütünlemelerine olanak tanıyan bir uyum içinde olmalarını sağlamaktır.
Aristoteles ’in mantığında kategoriler, tikellerin kendilerine baş vurmak yoluyla betimlenebileceği on genel varlık kipine karşılık gelmektedir.
Aristoteles’in gözünde kategoriler , düşünce ile gerçekliği yapılandırıyor olma anlamında , düşünce ile varoluşun ilk örnekleridir.
Ortaçağ skolastik felsefesinin ikinci dönemine Aristoteles düşüncesi hakim olmuştur. “Gül’ün Adı” filminde de Aristoteles ’in o dönemde resmi öğretiye uymayan ve gizlenen bazı düşüncelerinin işlenen cinayetle bağlantısı üzerinde durulmuştu. Aristoteles ’i bir amaç doğrultusunda yorumlamak farklı sonuçlar çıkarılmasına yol açabilir. Afşar Timuçin’in buradaki yorumunu sizlerle paylaşmak istedim.
“Eskiçağ düşüncesi içinde en yetkin düşünce elbette Aristoteles düşüncesidir. Onun yetkinliği hemen her soruya azçok uyarlı bir yanıt getirmiş olmasından, hemen her konuda azçok doğru bir bileşime varmış olmasından, bunun yanında insan aklını birinci planda önemsemesinden ve bilgi kuramını gerçekçi bir anlayışla temellendirmesinden gelir.
Bugünkü bilgilerimiz bize zihnin ne doğuştan tıklım tıklım dolu bir çanta ne de üstünde en küçük bir toz parçası bile bulunmayan bir tabula rasa olduğunu söyleyecektir. Aristoteles 'i çağımıza yakınlaştıran, bilgi edinmede akla ve duygulara ayrı ayrı önem vermiş olması, salt zihne öncelik tanıyan aşırı bir ülkücülüğe de, salt duyulara bel bağlayan aşırı bir gerçekçiliğe de saplanıp kalmamasıdır.
Aklı mutlak'a erecek kadar güçlü sayan Aristoteles bir bakıma ülkücü Aristoteles'tir, ama bu ülkücülük hemen dış dünyaya açık bir bakışın getirdiği bir gerçekçilikle, bir doğalcılıkla dengeleniverir.
Anlık hem etkin, hem edilgindir ve duyu organlarından gelen bilgiyi işler. Zihnin bilgi yapması, arının bal yapmasını andırır. Aklımıza onca güvenen Aristoteles , yalnız soyut düzeyde bilgi türetmenin yetmeyeceğini görmüş, deneysel bilgiyi de önemsemiştir.”
Aristoteles Felsefesi- Afşar Timuçin.-Kavram Yayınları
“Eskiçağ düşüncesi içinde en yetkin düşünce elbette Aristoteles düşüncesidir. Onun yetkinliği hemen her soruya azçok uyarlı bir yanıt getirmiş olmasından, hemen her konuda azçok doğru bir bileşime varmış olmasından, bunun yanında insan aklını birinci planda önemsemesinden ve bilgi kuramını gerçekçi bir anlayışla temellendirmesinden gelir.
Bugünkü bilgilerimiz bize zihnin ne doğuştan tıklım tıklım dolu bir çanta ne de üstünde en küçük bir toz parçası bile bulunmayan bir tabula rasa olduğunu söyleyecektir. Aristoteles 'i çağımıza yakınlaştıran, bilgi edinmede akla ve duygulara ayrı ayrı önem vermiş olması, salt zihne öncelik tanıyan aşırı bir ülkücülüğe de, salt duyulara bel bağlayan aşırı bir gerçekçiliğe de saplanıp kalmamasıdır.
Aklı mutlak'a erecek kadar güçlü sayan Aristoteles bir bakıma ülkücü Aristoteles'tir, ama bu ülkücülük hemen dış dünyaya açık bir bakışın getirdiği bir gerçekçilikle, bir doğalcılıkla dengeleniverir.
Anlık hem etkin, hem edilgindir ve duyu organlarından gelen bilgiyi işler. Zihnin bilgi yapması, arının bal yapmasını andırır. Aklımıza onca güvenen Aristoteles , yalnız soyut düzeyde bilgi türetmenin yetmeyeceğini görmüş, deneysel bilgiyi de önemsemiştir.”
Aristoteles Felsefesi- Afşar Timuçin.-Kavram Yayınları
Assos tan sonra Aristoteles bir süre kaldığı Midilli’ye gitti. Yalnız babası değil, dedeleri de doktordu. İnsan ve doğa üzerine düşünülen bir ortamdan geliyordu.
Platon’ un öğrencisi de evren, oluş, madde üzerine çok düşündü..
Bilimin o günkü olanakları içinde, gözlemlerini akıl, diğer bir deyişle düşünerek bilgiye dönüştürmekten başka çaresi de yoktu. “Mantık” konusunu da doğru düşünmenin ilkelerini ortaya koymak için gündeme getirmemiş miydi?
Aristo ’nun, doğanın devingen yapısı içinde bir tohumdan , bir çiçeğin nasıl oluştuğunu gözlemiş olduğunu hayal edebiliriz.
Tohum maddesinin içinde , son biçimiyle çiçeğin biçimi ya da formu saklı olmalıydı. Tohumun çiçek haline gelebilmesi için, onun devinmesi, harekete geçmesi de gerekiyordu.
Ayrıca bu hareketi bir güç başlatmalı ve sürdürmeliydi.
En başta tohumun bir amacı da olmalıydı: Çiçek olmak.
W.T.Stace (Hegel Üzerine) ; mümkün olan en geniş açıklamasıyla , felsefenin sorunu evreni açıklamaktır diyor.
Aristoteles çiçek örneğinde olduğu gibi doğadaki tek tek şeylerin gözlemlenmesinden evrene yönelik bir açıklama getirebileceğini düşündü.
O, Platon ’un formların, ideaların ya da evrensellerin, ayrı bir dünyada , kendilerine özgü bir varoluşları olduğu düşüncesini kabul etmedi. Ona göre, “varolmak” sözcüğünü ille de kullanacaksak , töz’ün “şeyler” in içinde varolabileceğini söyleyebiliriz diyordu.
O, Platon’un aksine “Beyazlık” ideasını (evrensellik) bütün beyaz nesnelerde ortak bir yüklem olarak kabul ediyordu. Yüklemlerin , yüklemin oldukları nesnelerin dışında varoluşu yoktu.
O evrensel felsefenin , varoluşun ancak bireysel varoluş olacağı öğretisine geri döndü. Gerçek anlamda varlık somuttur; yani bir şeye, bir canlı varlığa, bir bireye bir kişiye ilişkindir.
Bir “şey”; biçim (form) ile maddenin bileşimiydi. Evrensel olan biçim olmaz ise, nesne kendi başına maddeden ibaret kalacaktır.(Stace)
Soru: Biçim, madde içinde nasıl biçimlenir. Bu yeteneği veren bir ilke ve doğal süreç var mıdır?
Aristoteles , maddenin bir biçim tasarımı içerdiğini düşünüyordu. Kaba maddenin biçimini elde etmesi için , bir gizilgücü olmalıydı.
Madde , kendi kendine devinemiyeceği için, onun biçimlenmesi için harekete geçirecek bir şeye bağımlıydı.
Değişim ya da devim , nesnelerin bir gizillik durumundan bir olgusallık ya da edimsellik durumuna geçişidir.
Evren , daha önceden belirlenmiş bir ”amaç” doğrultusunda açınmaktadır ona göre.
Tanrı, özdeğin (maddenin) her yerde içsel olarak biçimlenmiş olmasını , kendine karşılık düşen bir hedef için tasarlanmış olmasını sağlamıştır.
Soru: Maddenin tasarlanmış özüne- biçimine erişebilmesi için, gereken nedenler nelerdir?
1.Maddesel neden (Bir şeyin hangi şeyden yapıldığını belirtir.)
2.Formel neden (Herhangi bir şeyin işlevini yerine getirmesini sağlar)
3.Hareket ettirici neden(Maddenin biçime sokulmasıyla meydana getirilmesini sağlar)
4. Ereksel(amaçsal) neden:Bir şey ortaya konurken göz önünde tutulan şey.
Aristoteles'e göre;
Doğa varlıkları , içlerinde yaşadıkları ihtimalleri doğal yerlerine ulaştırmak ve özlerini tam anlamıyla ortaya koyup yerleştirmek için yine doğa içinde hareket ederler ve bu, sanatların ve tekniklerin amacına benzeyen, ama onunla özdeş olmayan bir ereksellik uyarınca gerçekleşir.(Axis)
Platon’ un öğrencisi de evren, oluş, madde üzerine çok düşündü..
Bilimin o günkü olanakları içinde, gözlemlerini akıl, diğer bir deyişle düşünerek bilgiye dönüştürmekten başka çaresi de yoktu. “Mantık” konusunu da doğru düşünmenin ilkelerini ortaya koymak için gündeme getirmemiş miydi?
Aristo ’nun, doğanın devingen yapısı içinde bir tohumdan , bir çiçeğin nasıl oluştuğunu gözlemiş olduğunu hayal edebiliriz.
Tohum maddesinin içinde , son biçimiyle çiçeğin biçimi ya da formu saklı olmalıydı. Tohumun çiçek haline gelebilmesi için, onun devinmesi, harekete geçmesi de gerekiyordu.
Ayrıca bu hareketi bir güç başlatmalı ve sürdürmeliydi.
En başta tohumun bir amacı da olmalıydı: Çiçek olmak.
W.T.Stace (Hegel Üzerine) ; mümkün olan en geniş açıklamasıyla , felsefenin sorunu evreni açıklamaktır diyor.
Aristoteles çiçek örneğinde olduğu gibi doğadaki tek tek şeylerin gözlemlenmesinden evrene yönelik bir açıklama getirebileceğini düşündü.
O, Platon ’un formların, ideaların ya da evrensellerin, ayrı bir dünyada , kendilerine özgü bir varoluşları olduğu düşüncesini kabul etmedi. Ona göre, “varolmak” sözcüğünü ille de kullanacaksak , töz’ün “şeyler” in içinde varolabileceğini söyleyebiliriz diyordu.
O, Platon’un aksine “Beyazlık” ideasını (evrensellik) bütün beyaz nesnelerde ortak bir yüklem olarak kabul ediyordu. Yüklemlerin , yüklemin oldukları nesnelerin dışında varoluşu yoktu.
O evrensel felsefenin , varoluşun ancak bireysel varoluş olacağı öğretisine geri döndü. Gerçek anlamda varlık somuttur; yani bir şeye, bir canlı varlığa, bir bireye bir kişiye ilişkindir.
Bir “şey”; biçim (form) ile maddenin bileşimiydi. Evrensel olan biçim olmaz ise, nesne kendi başına maddeden ibaret kalacaktır.(Stace)
Soru: Biçim, madde içinde nasıl biçimlenir. Bu yeteneği veren bir ilke ve doğal süreç var mıdır?
Aristoteles , maddenin bir biçim tasarımı içerdiğini düşünüyordu. Kaba maddenin biçimini elde etmesi için , bir gizilgücü olmalıydı.
Madde , kendi kendine devinemiyeceği için, onun biçimlenmesi için harekete geçirecek bir şeye bağımlıydı.
Değişim ya da devim , nesnelerin bir gizillik durumundan bir olgusallık ya da edimsellik durumuna geçişidir.
Evren , daha önceden belirlenmiş bir ”amaç” doğrultusunda açınmaktadır ona göre.
Tanrı, özdeğin (maddenin) her yerde içsel olarak biçimlenmiş olmasını , kendine karşılık düşen bir hedef için tasarlanmış olmasını sağlamıştır.
Soru: Maddenin tasarlanmış özüne- biçimine erişebilmesi için, gereken nedenler nelerdir?
1.Maddesel neden (Bir şeyin hangi şeyden yapıldığını belirtir.)
2.Formel neden (Herhangi bir şeyin işlevini yerine getirmesini sağlar)
3.Hareket ettirici neden(Maddenin biçime sokulmasıyla meydana getirilmesini sağlar)
4. Ereksel(amaçsal) neden:Bir şey ortaya konurken göz önünde tutulan şey.
Aristoteles'e göre;
Doğa varlıkları , içlerinde yaşadıkları ihtimalleri doğal yerlerine ulaştırmak ve özlerini tam anlamıyla ortaya koyup yerleştirmek için yine doğa içinde hareket ederler ve bu, sanatların ve tekniklerin amacına benzeyen, ama onunla özdeş olmayan bir ereksellik uyarınca gerçekleşir.(Axis)
Aristoteles üzerine çalışmalar özellikle M.S II –VI. yy.lar arası bir dizi düşünür ve araştırmacı tarafından sürdürülmüştür.
Bu dönem yorumlamanın ötesinde eleştirel düşünceleri de kapsamıştır.
I.Justinianos’un M.S. 529 yılında Atina’da bulunan tüm felsefe okullarını kapatmasıyla bu çalışmalar sona ermiştir.
Aristoteles’in ikinci yükseliş dönemini İslam düşünürleri gerçekleştirmiştir.
Arapça yazılmış Aristoteles yazıları ile yorumlarının Latince’ye çevrilmesi yoluyla İspanya üzerinden batıya gelen Aristoteles adeta ikinci defa keşfedilmiştir.
1210 yılında bu ikinci keşfedilişten sonra Paris Konsülü Aristoteles ’çi temellerde doğa bilimi yapmayı yasaklamıştır.
Daha sonra Thomas Aquinas , Hıristiyan düşüncesi ile Aristoteles ’in düşüncesini birleştiren bir sentez yapmıştır.
XIII.yy.dan sonra Aristotelesçilik dönemin düşüncesine egemen olmuş, bu da karşı düşünceyi kısıtlayan bir tutuculuğu getirmiştir.
XVII. YY.da Francis Bacon ve Boyl bilimsel yöntem ve deneysel gözleme bir engel oluşturduğu gerekçesiyle etkili bir Aristoteles eleştirisi gelişmiştir. Deneysel biyolojinin temellerini atan bu düşünürün bu şekilde eleştirisi , tarih içindeki yorumların farklılaştırdığı bir Aristotelesçiliğe karşı yapılmıştır.
XX.YY.da Aristoteles “eylem felsefesi” ve “metafizik” tartışmalar bağlamında etkisini sürdürmektedir.
Kaynak: Felsefe Sözlüğü
Axis.
İnsanlık uyarlı bir evren tablosuna sahip olabilmek için XVI. yüzyıla, Polonyalı bilim adamı Kopernik 'in (1473-1543) yeni görüşler ortaya koyuşuna kadar beklemiştir. Yer'i Evren'in merkezi olmaktan çıkaran Kopernik , Yer de öbür gezegenlerle birlikte Güneş'in çevresinde dönmektedir görüşünü ortaya koyuyordu.
Gerçekte Kopernik 'in sistemi hiç de yeni değildi. Çok önceleri Pythagoras'çılar Yer'in kendi ekseni etrafında döndüğünü, Evren'in merkezinde Güneş'in bulunduğunu, gezegenlerin de Güneş çevresinde döndüğünü bildirmişlerdi.
Kopernik bu Pythagoras'çı görüşü geliştirmiştir. Yer'i Evren'in merkezine yerleştiren görüş Aristoteles' ci görüştür. Bütün Ortaçağ'a egemen olan bu Aristoteles'ci görüşü Gelileo Galilei (1564-1643), Kopernik'in görüşlerine dayanarak sarsacaktır.
Aristoteles; Evren'de iki bölge ayırıyordu: Ayüstü dünya ve Ayaltı Dünya
Ayüstü dünyada olup bitenler, bizim de içinde bulunduğumuz Ayaltı dünyada olup bitenlerden çok değişiktir.
Ayüstü dünya, oluşumun ve bozulmanın olmadığı yerdir. Burada bütün,varlıklar hiçbir engele uğramadan, hiçbir gelişigüzelliğe düşmeden, tam bir gerekirlilik içinde, düzenli bir biçimde devinirler; onların devinimi en yetkin devinim olan dairesel devinimdir. (Aristoteles, başladığı yerde biten devinimi en yetkin devinim sayıyordu. Yunan düşüncesinin belirgin özelliklerinden birini ortaya koyan bu görüşü hıristiyanlık dünyası bütün Ortaçağ boyunca benimsedi.)
Ayüstü dünyada bulunan'varlıklar hem canlı.hem ölümsüz varlıklardır ve tümü esîr'den yapılmıştır. Esîr cisimseldir, ama hiç bozulmaz, hep olduğu gibi kalır. Esîr, iIk yunan filozoflarının ortaya koyduğu iIk ilke ya da anamadde kavramına yakındır.
Örneğin Thales 'in su, Herakleitos 'un ateş dediği şeye Aristoteles esir der gibidir.
Aristoteles Felsefesi- Afşar Timuçin-Kavram Yayınları
Içinde bulunduğumuz Ayaltı dünya, değişimin var olduğu, oluşumun ve bozulmanın varolduğu; ölümlü varlıkların bulunduğu dünyadır. Ayüstü dünyadaki gerekirliği Ayaltı dünyada bulamayız. Ayaltı dünya yetkinliklerin olmadığı dünyadır: Ayüstü dünyadaki dairesel devinimin yerini Ayaltı dünyada doğru çizgi boyunca devinim. almıştır. Ayaltı dünya da bütün şeyler bu çizgisel devinimle, kendilerine en uygun yerleri alırlar.. Ağır şey merkeze doğru inmek ister, hafif şey merkezden uzâklaşmak ister: taşın düştüğünü, alevin yükseldiğini görürüz. Böylece, Ayaltı dünyada her şey, kendi “doğal yer” ine çizgisel devinimle ulaşır.
Aristoteles , Evren’in yapısını açıklarken, ilk yunan filozoflarından Empedokles 'in koymuş olduğu dört öge kuramına başvurur. Bu dört öge toprak, su, hava ve ateş'tir.
“Doğal yer” kavramı da böylece açıklığa kavuşur. Bu dört öge birçok değişik özelliğe sahip olmalarıyla birbirlerinden ayrılırlar; bu , özelliklerden başlıcası herbirinin ayrı bir “doğal yer”e sahip olmasıdır.
Evren Tablosu
Şimdi Aristoteles ’ın. çizdiği , evren tablosunu düşünelim: Yer küre, Evren'in ortasında.devinimsiz durmaktaydı. Öbür küreler onun çevresinde içiçeydiIer. En dıştaki küre «İlk Gök»tü: Yer,'den “İlk Gök”e.. kadar; şöyle bir sıralanma vardır: en ortada en ağır Yer, en dışta en hafif Ateş;
Ateş'le :Yer, arasında dıştan içe doğru önce, Hava; sonra Su:
Ateş; sıcak ve . kurudur.
Hava; sıcak ve nemlidir.
Su; soğuk ve nemlidir.
Toprak ', soğuk ve kurudur: , Bütün:.bu ögeler birbirlerine dönüşebilirler. Karışık yapılı cisimler;bu, dört ögenin bileşikleridirler. Oluşum; bu dört :ögenin bileşmesidir, yani bir tözün., bir başka töze dönüşmesidir. Demek ki, bir şeyin oluşması, bir başka şeyin bozulmaşıyla olur. Oluşum ve.bozulma bir değişmedir: Yalnızca maddeden ve bileşimden bileşik olan:şeyler oluşur: ve bozulur
Aristoteles Felsefesi-Afşar Timuçin-Kavram Yayınları
(...)
843. Yazdığı kitapların sayısı bu kadar. Bu kitaplarda şu görüşleri ileri sürüyor: Felsefe, kuramsal (teorik) ve uygulamalı (pratik) olmak üzere iki bölümdür; uygulamalı felsefe ahlak ve politika alanlarını kapsar; politika da kabaca topluma ve aileye ilişkin diye tanımlanır; kuramsal felsefenin bölümleri fizik ve mantıktır; mantık kendi başına bir bilim değil, öteki bilim dallarının temel aracıdır. Aristoteles buna da ikna ve doğruluk olmak üzere açıkça iki amaç saptamıştır. Bunların her biri için de iki olanaktan yararlanmıştır: ikna için eytişim (diyalektik) ve hitabet, doğruluk için de çözümleme ve felsefe; Aristoteles buluş, yargı ve kullanım alanlarında hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır.
844. Buluş alanında Topikler’i, Yöntem Kuramları’nı ve çok sayıda öncül bıraktı: bunlardan problemlerin çözümü için ikna edici tanıtlamalar elde edilebilir; yargı alanında Birinci ve İkinci Analitikler’i yazdı. Birinciler'de öncüller değerlendirilir, İkinci Analitikler’le de bundan çıkan sonuçlar sınanır. Kullanım alanında da söz yarıştırma ilkeleri, soru-yanıt yöntemleri, Sofistlerin çürütülmesi, tasımlar ve bunun gibi şeyler üzerine tartışmalar bıraktı, imgelem çalışmalarıyla ilgili doğruluğun ölçütü olarak duyumu; toplum, aile ve yasalarla ilgili doğruluğun ölçütü olarak da aklı gösterdi.
845. Kusursuz bir yaşamda erdemli olmayı tek erek olarak koydu. Ona göre mutluluk üç tür iyinin bir araya gelmesinden oluşur{902}: önem bakımından birinci diye adlandırdığı, ruhla ilgili iyiler; ikinci olarak sağlık, güç, güzellik ve bunun gibi bedenle ilgili iyiler; üçüncü olarak da zenginlik, soyluluk, ün ve bunun gibi dıştan gelen iyiler. Mutluluk için erdem tek başına yeterli değildir; nitekim, bilge eziyet çeker, yoksul olur ya da benzer durumlarla karşılaşırsa, mutsuz olacağı için, bedensel ve dıştan gelen iyilere de gerek vardır. Buna karşılık, bedensel ve dıştan gelen iyiler bolca var olsa bile, erdemsizlik tek başına mutsuzluk için yeterlidir.
846. Erdemler birbirine bağlı değildir: Sağduyulu ve adaletli bir insan aynı zamanda azgın ve ölçüsüz olabilir. Ona göre, bilge tutkudan yoksun değildir, ama tutkularında ölçülüdür. Dostluğu, karşılıklı iyi niyet eşitliği olarak tanımlıyordu. Dostluk akrabalar arasında, âşıklar arasında ve konuk-ev sahibi arasında{903} olur. Aşkın amacı yalnız bir arada olmak değildir, bir amacı da felsefedir. Bilge de âşık olacak, yönetime katılacak, evlenecek, bir kralın sarayında yaşayacaktır. Aristoteles üç tür yaşam ayırır: kuramsal (teorik) yaşam, uygulamalı (pratik) yaşam ve haz yaşamı; bunlardan kuramsal yaşama öncelik tanır. Ona göre, yaygın eğitim erdemin kazanılması bakımından yararlıdır.
847. Doğa konularıyla ilgili olarak nedenlerin araştırılmasında herkesin önünde geliyordu, o kadar ki, en önemsiz olguların bile nedenini açıklıyordu. Bu yüzden, doğa ile ilgili notlarını topladığı çok sayıda eser yazdı. Platon gibi, o da tanrıyı cisimsiz olarak göstermiştir{904}. Tanrının öngörüsü gökcisimlerine kadar uzanır ve kendisi devinimsizdir. Yeryüzündeki şeyler bunlarla (gökcisimleriyle) olan ilişkilerine göre düzenlenirler. Dört öğenin yanında bir beşinci öge daha vardır: bundan esirdeki cisimler oluşur. Bu öğenin devinimi farklıdır, çünkü daireseldir. Ruh da cisimsizdir, [çünkü] yaşam yetisine sahip doğal ve organik bedenin ilk gerçekleşmesidir.
848. Ona göre bu gerçekleşme iki türlü olur. Gerçekleşmeden, cisimsiz bir biçim anlar. Yeti bakımından gerçekleşme, özel biçimler almaya uygun balmumundaki Hermes ya da bronzun içindeki heykel gibi; yapılıp bitirilmiş Hermes ya da heykelin gerçekleşmesine de huy bakımından gerçekleşme der. Doğal cisimden söz eder, çünkü cisimlerin bir bölümü, kule ya da gemi gibi, el işçilerinin elinden çıkmadır; bir bölümü de, bitki ya da hayvanlar gibi, doğanın eseridir. Organik cisimden söz eder, yani belli bir amaca yönelik olan cisim, örneğin görmek için göz, işitmek için kulak. Yaşam yetisine sahip, yani bu yetiyi kendi içinde barındıran demek.
849. Yeti açısından oluş iki türlüdür: ya huy açısından olur, ya da edim açısından. Edim açısından, “uyanık insanın ruhu vardır” dendiği zaman; huy açısından da aynı şey uyuyan insan için söylendiğinde. Aristoteles uyuyan insanın da kapanması için “yeti açısından” terimini eklemiştir. Aristoteles daha pek çok konuda birçok görüş açıklamıştır: bunları bir bir sıralamak uzun sürer.
Çünkü, kısaca söylemek gerekirse, yukarıda listesini verdiğimiz eserlerinden de anlaşılacağı üzere, buluş bakımından son derece verimli ve çalışkan bir filozoftu: gerçekliği kesin olan eserlerinin sayısı dört yüze ulaşır; çünkü ona yakıştırılan daha pek çok eser, özdeyiş ve sözlü gelenekte yaşayan deyiş vardır.
Diogenes Laertios, Ünlü Filozodların Yaşamları ve Öğretileri, YKY
Aristoteles'in Varlık Felsefesi
Aristoteles'te Mutluluk Kavramı
Aristoteles'te Katarsis Kavramı
Aristoteles'te Adalet Kavramı
Aristoteles'in Pratik Bilim Anlayışı
Aristoteles'te Bilgi, Bilim, Bilgide Kesinlik
Aristo (Blog) Hakan Yücefer
Aristo'da Ruh Kavramı Lale Levin Basut (Pod Cast)
Özün varoluşa önceliği.
Kurtul Gülenç
Ahmet İnam- Poetika (Şiir Sanatı) Okumaları
Ahmet İnam- Politika Okumaları ( 16 Video)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder