C.S.Peirce

C.S.Peirce
Amerikan pragmatizminin başlangıcının izleri Charles Sanders Peirce’de (1839-1934) görülmektedir.  O 1878’in Ocak ayında Popular Science Monthly adli dergide yayınlanan “How to Make Our Ideas Clear” (İdealarımızı Nasıl Açık Yaparız) başlıklı makalesi ile yeni bir devir açacaktır Peirce’nın pragmatik ilkesi, makalenin başlığının gösterdiği gibi, kavramların ve önermelerin anlamlarının açıklanmasının tasarımının en yüksek noktasıdır.

Sematik ve Epistemoloji
Peirce’in kavrayış düşüncesinin merkezinde, “semiotik” (imbilime ait) ya da işaretler(gösterge-f.e.) kuramı bulunmaktadır. Bir işaret kendisinden bağımsız bir nesneyi göstermek için kullanılan herhangi bir şeydir. “Üçgen” sözcüğü, bir geometrik şekli ifade eden ve gösterilen bir işarettir. Peirce, bu işaretin kullanıldığı durumun betimlemesinde üç ayırım yapar, 1)işaretin kendisi (söylenen ya da yazılan “üçgen” sözcüğünün kendisi), 2)işaretin nesnesi (tasarlanmış bir nesne olarak üçgen), 3) işaretin “yorumu”, özgün işaretin yorumlaması ya da dönüşümü olarak işlev gören diğer bir işaret (“üçgen”in yorumu olarak “üç-kenarlı-yüzeysel şekil” ifadesi kullanılabilir).

Peirce’ye göre, işaretin kullanımı, bir zihin, yorumlayıcı önceliği olduğu için, bir zihin işaretleri kullanır ve yorumlar, bunun belki de işaret-durumunda dördüncü ayırtedilebilir unsur olarak listelenmesi gerekmektedir. Peirce’nin işaretler kuramı, onun tüm kavrayış kuramını ortaya koyar; algısal kavrayışta, algı, algılanan nesnenin işaretidir. Onun algılama kuramı, büyük ölçüde gerçekçidir. Peirce, işaretler kuramında, uygun bir doğruluk kuramı ortaya koymaktadır: bir önerme, bir işaret olarak düşünülen önerme ile önermenin ifade ettiği nesne arasındaki bir uygunluktur. Doğruluk arayışı, ideal bir doğruluğun ilerlemeci yaklaşımlarından biridir, —bu, hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmeyecek bir idealdir. Peirce’nin mutlak kesinliğin, sezgisel doğruluğun elde edilebileceğinin  inkarı—onun fallibilism öğretisi—onun kavrayış kuramının karakteristik bir özelliğidir. Fallibilism ilkesi, hiçbir sententik ifadenin tam olarak doğrulanamayacağı anlamına gelmektedir. “Elde etmeyi hiç ummamamız gereken üç şey vardır, bunlar mutlak kesinlik, mutlak tamlık, mutlak evrenselliktir” Fallibilism’in agnosticism ya da kuşkuculuk ile karıştırılmaması gerekmektedir. Açık bir anlamı olan herşey bilinebilir. Araştırmalarımızı yeterince ileriye taşıdığımız takdirde, her soru yanıtlanabilir olacaktır. Her ne kadar herşeyi bilmek olanaksız olsa da, herşey bilinebilir. Bilgi alanında ilerledikçe, gitgide artan bir kesinlikte artan daha fazla bilme durumuna ulaşır, ancak mutlak kesinliğin hiçbir zaman bilenemeyeceği akılda tutulmalıdır.

Görüngübilim ve Varlıkbilim
Peirce’ye göre, hem epistemoloji (bilgi bilimi), hem de varlık bilimi (oluş ya da gerçeklik bilimi) içeren metafizik, gözleme dayalı bir bilimdir: “Metafizik, hatta kötü metafizik, ister bilinçli olsun ister olmasın, gözleme dayanmaktadır...”

Peirce’nin pragmatik ilkesinin katı uygulanışı, tüm anlamların geleneksel metafiziğinin büyük bir bölümünden yoksundur. Metafiziğin kökü, görüngübilimde (fenomenoloji) bulunmaktadır. Peirce’nin fenomenolojisinin, Husserl’in fenomenolojisi ile çok sayıda benzerliği bulunmaktadır: her ikisi de fenomeni betimleme girişiminde bulunur, her ikisi de fenomenin evrensel ve özsel karışımları üzerinde yoğunlaşır. Ancak Peirce’nin fenomenolojisi, Husserl’inkinden bazı açılardan daha radikal, daha köktencidir.

Görüngübilimsel araştırma, fenomenal deneyimin evrensel ve yaygın görünümlerine doğru yönelmiştir —bu bir kategoriler öğretisidir. Kategoriler, her fenomene ait bu her kategori içinde genel ve evrenseldir. Ancak bir kategori, verilen bir fenomen içindeki diğerlerinden daha fazla göze çarpıcıdır. Peirce, fenomenin yorumlaması için hem zorunlu hem de yeterli nedeniyle birincilik, ikincilik ve üçüncülük olarak ifade edilecektir.

Birinci kategori, birincilik kategorisi, kırmızı, acı, bıktırıcı, sert, yürek parçalayıcı, soylu gibi fenomen niteliklerini kapsar...” Nitelikler, çıplak tikeller değildir, ancak daha çok niteliksel özlerin doğasıdır; bunun ötesinde onlar birbirlerine karışırlar ve görsel ve işitsel nitelikler durumunda düzenli diziler ya da dizgeleri oluştururlar. Peirce’nin fenomenolojik nitelik betimlemesi, radikal bir görgücülük çerçevesi içinde bulunmaktadır, Hume’un ve onun İngiliz geleneğindeki izdaşlarının nicel atomculuğuna ilgi çekici bir alternatif olarak vardır. Hume’un izlenimleri tikel, farklı ve nitel olarak süreksiz iken, Peirce’nin nitelikleri genel, etkileyici ve muhtemelen süremlidir. Peirce, fenomenal niteliğinin gerçekçi yorumlamasında Hume’un kuramının mentalizm ve psychologismden kaçınmaktadır.

İkinci kategori, ikincilik kategorisi, fenomenal deneyimin kaba edimselliği kapsar; bunda nitelikler genel, bazen belirsiz ve gizil iken, olgular tikel, belirli ve edimseldir. Peirce olguların “kabalığı” ile onların bizim istencimize karşı bir dirence sahip olmalarını kastetmektedir. Madde, doğrudan doğruya duyum aracılığı ile kavranır, kaba edimsellik görünümü ile kuvvetlendirilir. Bu durumda, ikincilik şeyler ve olayların tutarlılığı ve rastlantısı içinde ve duyumlarımızın direnci içinde bizim karşımıza çıkan kaba edimsellik etmenidir.

Üçüncü kategori, üçüncülük kategorisi, nitelik ve edimsellikten farklı olarak, yalnızca edimsel değil, ayrıca tüm olanaklı şeyleri ifade etmektedir. “Hiç bir olgular derlemi, bir kanun oluşturmaz; kanun, olguların ötesine geçtiği ve olguların nasıl olabileceğini belirler fakat onların hiçbir zaman meydana gelmemiştir. Metafiziksel nitelik, olgu ve kanun kategorileri fenomenalin özsel kategorilerini tüketir; fenomenal dünyanın yorumlaması için hiçbir başka şey gerekmemektedir.

Peirce, —Sokrates, St.Agustine ve Leibniz gibi— bir düşünce tohumu eken düşünürler arasında bulunmaktadır. Onların üretken beyinleri çok yönlü çalışmakta ve sonraki daha sistematik felsefeciler için önemli fikirler sunmaktadır. Onun felsefesindeki önde gelen fikirler arasında uygulayıcılık (pragmatizm), deneycilik (experimentalism), görüngübilim (fenomenoloji), gerçekçilik, fallibilism düşünceleri sayılabilir; onun verimli düşüncesinin bu ve diğer eğilimleri yirminci yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuracaktır. Peirce, yalnızca pragmatistleri, aletçileri, ve olgucuları değil, aynı zamanda gerçekçileri ve idealistleri de etkilemeyi sürdürecektir.

Çağdaş Felsefe-Frank Thilly-Çeviri: İbrahim Şener-İzdüşüm Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder