Anaksimandros

Anaksimandros Milet'de doğmuştur; doğum tarihi XLII. Olimpiyat'ın ikinci yılı olarak gösterilmektedir; çünkü  Apollôdor  LVIII. Olim­piyat'da onun 64 yaşında olduğunu söylemek­tedir. Aynı tarihçi, az sonra öldüğünü de yaz­maktadır. Şu halde asıl yaşadığı tarih yaklaşık olarak M;Ö. 615-545'dir. Thales'in yurttaşı ve öğrencisi ve fakat ondan farklı bir görüşü olan Anaksimandros’ un  yaşadığı dönemde henüz etkisi devam eden Orpheciliğin kötümserlik ve mis­tikliği bulunmasına rağmen; savunduğu fizik ve kozmolojiden ötürü, Dinamikçiliği kabul eden  bir 'maddeci' (materyalist) olarak  niteleyebiliriz.

Anaksimandros, eski Mezopotamya'da öteden beri bilinen coğrafya, matematik ve astronomi­ye dair bilgileri Yunanistan'a yaymış olduğu an­laşılmaktadır. Güneş saatini bu kişi icat ettiği gibi, itidal noktalarını tespit ve burçlar bölgesinin eğri olduğunu da o tanıtlamıştır. En uzun ve en kısa gün ve geceleri gösteren tropika sis­temini Anaksimandros gösterdiği gibi, arzın in­sanları ihtiva eden kısımlarını madenden bir levha üzerine çizmiş ve gök küresini somut olarak imal etme başarısını göstermiş olan da Anaksimandros’ dur. Daha eskilerinkine göre, (zi­ra Sümerler haritayı biliyorlardı), mükemmel olan ilk haritayı çizen de bu filozoftur. Yıldız­lara ait olaylarla yer depremi, rüzgâr, yağmur ve yıldırımın nedenleri gibi sorunları biliyor ve arzın yuvarlak olup, evrenin merkezinde ol­duğunu, ayın ışığını güneşten aldığını, güneşin arz büyüklüğünde olup, pek saf  bir ateşten iba­ret olduğunu da o savlamıştı. Onun bu keşif­leri ve açıklamaları, İyonya okuluna bağlı olan­lar tarafından düzeltilip daha ileri götürülmüş­tür. Anaksimandros ' un bu astronomi ve fiziğe dair olan düşünceleri, hatta hayatın kaynağı­na dair 'hipotezleri' kozmogoni hakkındaki düşüncelerine bir başlangıçtır ki, bunlar yardımıyla eşyanın ve varlığın kaynağına dair olan fel­sefi görüşlerini hazırlar. Onun düşüncelerinde bilim tarihi için önemli olan nokta, âlemin sis­temli bir tasarımını kurmaya çalışmış olmasıdır.



O, herşeyin Sınırsız ve Sonsuz bir özdekten meydana geldiğini ve yine ona geri döndüğünü belirtir. Bu özdek ifade edilemez, bütün nitelikleri kendinden ortaya çıkar.

Dizgesinin merkezinde yerküre vardır. Güneş, gökyüzündeki en uzak maddedir ve Ay'dan sonra gelmektedir ve ardında durağan yıldızlar ve gezegenler gelir.

İlk yaşayan oluşumlar nemli elementlerden ortaya çıkmışlardır. Bu yaratıkların bazıları toprağın daha kurak bölümlerinin üzerindeki sudan meydana gelmişler ve yeni çevrelerine uyum sağlamışlardır. İnsanoğlu diğer tüm hayvanlar gibi başlangıçta balıktır.

Felsefenin Öyküsü- F.Thilly

. Anaksimandros, doğa hakkında bir eser kaleme alan ve bu eserinin bir cümlesinin orijinal şekliyle bize kadar geldiği kabul edilen ilk filozoftur. Bu eser, tumturaklı veya şiirsel bir düzyazı ile kaleme alınmış olup Doğa Üzerine (Peri Physeos) adını taşımaktadır. Ancak bu adın Anaksimandros'un kendisi tarafından mı verildiği, yoksa daha sonrakiler tarafından mı bu esere başlık olarak seçilmiş olduğu tartışmalı olup ihtimaller daha çok ikinci yöndedir.

Ana Madde veya Arkhe, Sınırsız-Belirsiz Olandır (Apeiron) Anaksimandros da Thales gibi ana maddenin, arkhenin, ilkenin veya tözün ne olduğunu sorar ve onun apeiron olduğunu söyler. Bu apeiron'un ne olduğu üzerinde felsefe tarihçileri arasında büyük tartışmalar yapılmıştır. Çünkü Yunanca'da apeiron, hem nicelik bakımından sınırsız olan, hem de nitelik bakımından belirsiz olan anlamına gelen bir kelimedir. Anaksimandros'un bu anlamlardan birincisini mi, yoksa ikincisini mi veya nihayet onların her ikisini mi kastettiğinden, felsefesini anlamak ve yorumlamak bakımından çok farklı ve önemli sonuçlar çıkar. Bu üç alternatifin her birini savunan kişiler vardır ve Anaksimandros'un bu görüşlerden her birini ileri sürdüğünü kabul etmemiz için de makul nedenler veya gerekçeleri yardımımıza çağırabiliriz.

Anaksimandros'un Doğa Üzerine adlı eserinden bize intikal eden ve bizzat kendisinin orijinal ifadesi olduğu söylenen cümleler şunlardır:

"Varolan şeylerin ilkesi, apeiron'dur. Şeyler ondan meydana gelir ve yine zorunlu olarak onda ortadan kalkarlar; çünkü onlar zamanın sırasına uygun olarak birbirlerine karşı işlemiş oldukları haksızlıkların cezasını (kefaretini) öderler. " (DK. 12, B 1 )

Ahmet Arslan- İlkçağ Felsefe Tarihi I

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder