Marx


Marx, Karl Heinrich (d. 5 Mayıs 1818, Trier; 14 Mart 1883, Londra.)

Sosyal bilimci, tarihçi ve devrimci olarak Marx, hiç kuşku yok ki en etkili sosyalist düşünürdür. Her ne kadar yaşadığı dönemde bilim adamlarınca pek fazla dikkate alınmamış ise de, geliştirmiş olduğu sosyal ve siyasal düşünceler bütünü, 1883’deki ölümünden sonra sosyalist hareket içinde büyük kabul görmüştür. Düne kadar dünyanın hemen hemen yarısı Marksist olduğunu iddia eden rejimler altında yaşamaktaydı. Bununla birlikte, bu başarının kendisi bile, Marx’ın özgün fikirlerinin, çok değişik siyasal koşullara uyarlanabilmelerini sağlayacak şekilde muğlaklaştırılmış olduğunu da göstermektedir. Ayrıca yazılarının pek çoğunun gecikmiş yayını, Marx’ın entellektüel konumunun adil bir değerlendirmesi için fırsatın ancak oldukça yakın zamanlarda elde edilmiş olduğunu da ortaya koymaktadır.

Marx, Almanya’da Moselle ırmağı üzerindeki Trier’de rahatı yerinde orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ana ve baba tarafından bir dizi hahamın soyundan geliyordu ve babası Voltaire ve Lessing’i ezbere bilen akılcı bir Aydınlanma adamı olmakla birlikte, Trier’in en saygıdeğer avukatlarından biri olarak işini kaybetme tehlikesi karşısında bir Protestan olarak vaftiz olmayı istemeyerek kabul etmişti. Marx, on yedi yaşında iken Bonn Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu ve orada egemen olan ve özellikle de Trier sosyetesinin önde gelen kişilerinden birisi olan Baron von Westphalen’in kızı Jenny von Westphalen’le henüz nişanlandığı ve onun tarafından romantik edebiyat ve Saint-Simoncu siyasete yönlendirildiği günlerde romantizme kendini kaptırdı. Bir yıl sonra babası onu daha ciddi ve daha büyük bir yer olan Berlin Üniversitesi’ne yolladı ve burada kaldığı dört yıl boyunca Marx romantizmi bırakarak Berlin’de egemen olan Hegelciliğe yöneldi.

Marx, Genç Hegelci harekete derinden ilgi duydu. Bauer, Strauss gibi kişileri de içeren bu grup Hıristiyanlığın radikal bir eleştirisini ortaya koyuyor ve dolaylı olarak da Prusya otokrasisine liberal bir muhalefet oluşturuyordu. Prusya hükümeti tarafından üniversite kariyerinin kendisine çok görüldüğünü anlayan Marx gazeteciliğe geçti ve Ekim 1842’de Köln’deki etkili Rheinische Zeitung’un editörü oldu. Bu liberal gazete Renli endüstriciler tarafından destekleniyordu. Marx’ın özellikle ekonomik sorunlar üzerine keskin makaleleri hükümetin gazeteyi kapatmasına yol açtı ve Marx Fransa’ya göç etmeye karar verdi.

1843 yılı sonlarında Paris’e vardığında Marx, göçmen Alman işçileri ve Fransız sosyalistlerinin çeşitli kesimleriyle kısa sürede ilişkiye geçti. Marx aynı zamanda, Alman radikal Hegelcilerle doğuş halinde bulunan Fransız sosyalizmi arasında bir köprü kurmak amacıyla çıkarılmış kısa ömürlü Deutsch-französische Jahrbücher’in editörlüğünü yaptı. Paris’te bulunuşunun ilk birkaç ayında Marx inanmış bir komünist oldu ve görüşlerini Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları diye bilinen ve 1930 yılına kadar yayımlanmayan bir dizi yazıda ortaya koydu. Burada, Feuerbach felsefesinden etkilenen ve kapitalizm altında emeğin yabancılaşmış niteliği ile komünist bir toplumda insanların ortaklaşa üretim içinde doğalarını özgürce geliştirmeleri karşılaştırılıyor ve insancıl bir komün kavramının ana çizgileri ortaya konuyordu. Ve yine Paris’te Engels’le bir ömür boyu sürecek ortaklığını kuruyordu.

Marx, 1844 yılının sonlarında Paris’ten kovuldu ve Engels’le birlikte üç yıl kalacağı Brüksel’e gitti. Burada kaldıkları sürece Marx, Engels’in ailesinin Manchester’de pamuk eğirme işletmesinin bulunduğu en fazla endüstrileşmiş ülke olan İngiltere’yi ziyaret etti. Brüksel’de iken kendini yoğun bir şekilde tarih çalışmalarına verdi ve sonuçta materyalist tarih anlayışı ortaya çıktı. Bu görüş (aynı şekilde ölümünden sonra yayımlanan) Alman İdeolojisi olarak bilinen ve temel tezi, “bireylerin doğası onların üretimlerini belirleyen maddi koşullara bağlıdır” olan elyazmasında ortaya kondu. Marx, değişik üretim tarzlarının tarihini izliyor, mevcut üretim tarzının—kapitalizm— çökeceğini ve yerini komünizmin alacağını öngörüyordu. Bu kuramsal çalışmalarla eş zamanlı olarak Marx politik etkinliklere de katılıyor, (Felsefenin Sefaleti’nde) Proudhon’un aşırı idealist sosyalizmi saydığı düşünceleri ve Komünist Ligi’ne katılma konusunda polemikler geliştiriyordu. Komünist Ligi, Marx ve Engels’in başlıca kuramcıları arasında bulundukları, merkezi Londra’da bulunan, Alman göçmen işçilerinin bir örgütüydü. Lig 1847 yılı sonlarında Londra’daki bir toplantısında, görüşlerinin en özlü ifadesi olacak bir Komünist Manifesto’nun yazılması için Marx ve Engels’i görevlendirilmişti. Manifesto ancak yayımlanmıştı ki, Avrupa’da 1848 devrimleri dalgası patlak verdi.

1848 yılı başlarında Marx, devrimin ilk patladığı Paris’e geri döndü ve daha sonra Neue Rheinische Zeitung’u yeniden kurduğu Köln’e, Almanya’ya geçti. Bir hayli etkili olan gazete, Prusya otokrasisine karşı radikal demokratik bir çizgiyi savunuyor ve Marx, Komünist Ligi fiilen yasaklanmış olduğu için bütün enerjisini bu gazetenin editörlüğüne sarfediyordu. Devrimci dalganın gerilemesiyle birlikte Marx’ın gazetesi de kapatıldı ve kendisi Mayıs 1849’da Londra’ya iltica etti ve böylelikle ömrünün sonuna kadar devam edecek olan “uzun, uykusuz sürgün gecesi” başlamış oldu.

Londra’ya yerleşen ve Avrupa’da yeni bir devrimci dalganın yakında patlak vermesinden kuşku duymayan Marx yeniden canlandırılan Komünist Lig’e katıldı ve Fransa’daki 1848 devrimi ve sonrası üzerine Fransa’da Sınıf Mücadelesi ve Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i adlı iki ayrıntılı risale yazdı. Ancak kısa süre sonra, “yeni bir devrimin ancak yeni bir krizin sonunda” meydana gelebileceğine inandı ve kendini, bu krizin koşullarını ve nedenlerini saptayabilmek üzere, ekonomi politik çalışmalarına verdi.

1850’li yılların ilk yarısında Marx ailesi Londra’nın Soho semtinde üç odalı bir dairede yaşadılar ve oldukça sefalet çektiler. Londra’ya geldiğinde zaten dört çocuğu olan Marx’ın iki çocuğu daha dünyaya geldi. Soho döneminde bunlardan yalnızca üçü hayatta kalabildi. Bu sırada (ve sonra da) Marx’ın belli başlı gelir kaynağı, babasının Manchester’deki imalathanesinden giderek daha fazla para çeken, Engels oldu. Bu gelir, New York Daily Tribune’e yabancı muhabir olarak yazılan haftalık makalelerle destekleniyordu. 1850’lerin sonu ve 1860’ların başında miraslar, Marx’ın mali durumunu bir ölçüde rahatlattı, ancak 1869’da kendisine Engels tarafından yeterli ve düzenli bir gelir tahsis edilene kadar sıkıntıları sona ermedi.

Beklenebileceği gibi, Marx’ın ekonomi politik konusundaki temel eseri yavaş ilerlemiştir. Daha 1857/8 yılında sermaye, toprak mülkiyeti, işgücü, devlet, dış ticaret ve dünya piyasası gibi konuları ele alacak bir çalışmanın müsveddesi olarak 800 sayfa elyazmalık muazzam bir çalışma gerçekleştirmişti. Grundrisse (Anahatlar) diye bilinen bu elyazması 1941 yılına kadar yayımlanmamıştır. 1860’ların başında, öncellerinin ve başlıca Smith ve Ricardo’nun ekonomi politik konusundaki görüşlerinin tartışıldığı üç ciltlik Artık Değer Kuramları adlı çalışmasını yapmak üzere önceki çalışmasına ara verdi. Bu çalışmanın ilk sonuçlarını, Kapital’in birinci cildi olarak 1867 yılında yayımlama olanağını buldu ve burada kapitalist üretim sürecini inceledi. Burada, değer’in emek kuramını, artık değer kuramını ve azalan kâr oranına ’na ve kapitalizmin çöküşüne kaçınılmaz olarak yol açacak olan sömürüyü ayrıntılı olarak inceledi. İkinci ve üçüncü ciltler de 1860’larda büyük ölçüde tamamlanmıştı, ancak Marx ömrünün geri kalan kısmında müsvetteler üzerinde çalıştı ve bunlar ölümünden sonra Engels tarafından yayımlandı.

Marx’ın Kapital üzerindeki çalışmasının bu kadar gecikmesine yol açan nedenlerden birisi, 1864’te kurulduğunda Genel Konseyi’ne seçildiği Birinci Enternasyonal’e. büyük enerji ve zaman ayırmasıydı. Marx, Enternasyonal’in yıllık Kongreleri’nin hazırlanmasında ve Bakunin’in önderliğindeki anarşist kanatla mücadele edilmesinde çok etkin oldu. Her ne kadar Marx bu mücadeleyi kazandıysa da, onun desteği ile, 1872 yılında Genel Konsey’in Londra’dan New York’a nakledilmesi Enternasyonal’in hızla gerilemesine yol açtı. Enternasyonal’in varlık süreci boyunca en önemli olay, Fransız-Prusya Savaşı sonrasında Parislilerin hükümetlerine karşı ayaklanarak kente iki ay süreyle egemen oldukları 1871 Paris Komünü’ydü. Ayaklanmanın kanlı bir şekilde bastırılması üzerine Marx, en ünlü risalelerinden birini, Komün’ün amaç ve faaliyetlerinin içtenlikle savunulduğu, Fransa’da İç Savaş’ı yazdı.

Yaşamının son on yılında Marx’ın sağlığı ciddi şekilde bozuldu ve önceki çalışmalarında açık olarak ortaya koyduğu yaratıcı sentezleri destekleyecek gücü bulamadı. Bununla birlikte, başta Almanya ve Rusya olmak üzere çağdaş politika konusunda temel yorumları ortaya koydu. Almanya’da, ardılları Liebknecht ve Bebel’in, birleşik bir sosyalist parti uğruna Lassalle’ın devlet sosyalizmi ile uzlaşmasına, Gotha Programı’nın Eleştirisi’yle karşı çıktı. Vera Zasuliç’le yazışmalarında, Rusya’nın kapitalist gelişme evresini atlayarak, kırsal mir esasına göre komünizmi kurma olasılığından söz ediyordu. Bununla birlikte, Marx, hastalığının peşini bırakmaması nedeniyle Avrupa ve Cezayir’deki kaplıcalara devam etti ve sağlığını kazanmaya çalıştı. Büyük kızının ve karısının ölümü, yaşamının son yıllarını kararttı.

Toplumu anlamamız konusunda Marx’ın katkısı muazzam olmuştur. Onun düşünceleri, kimi ardıllarının diyalektik materyalizm adı altında geliştirdikleri kapsayıcı sistem değildir. Onun yaklaşımının diyalektik niteliği, her şeyin geçici ve açık uçlu olması anlamına geliyordu. Üstelik siyasal eylemci Marx’la ekonomi politikçi Marx arasında çoğu kez bir gerilim vardı. Devrimci hareketin geleceğine ilişkin beklentilerinin pek çoğu, hiç değilse şimdiye kadar, gerçekleşmemiştir. Ancak, toplumdaki ekonomik etkenler üzerinde önemle duruşu ve sınıfların çözümlenmesine ilişkin görüşleri, hem tarih hem de sosyoloji üzerinde çok önemli etkiler yapmıştır.

Marksist Düşünce Sözlüğü- Yayın Yönetmeni: Tom Bottomore-Türkçe Çeviriyi Derleyen: Mete Tunçay-Çeviri: Uygur Kocabaşoğlu-İletişim Yayınları



Bazı Kavramlar:




















Karl Marx, Modern Felsefe, Bilimsellik, Eleştiri ve Değişim


Marksizm ve Ekonomi Politik, Ali Rıza Güngen




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder