GERT KÖNIG
A.GENEL
Batı düşüncesinde karşılaşılan en eski teorik çabaların "doğa felsefesi"ne ilişkin çabalar olduğu söylenebileceği gibi, hatta, doğa felsefesi, Batı felsefesinin en eski "disiplin"i olarak da gösterilebilir. Ama hemen şunu da belirtmek gerekir ki, doğa felsefesine ait problemler, bugünün felsefesinin de ( 1970 ler) güncel problemleridir. Öbür yandan bir doğa (felsefesinden de sözetmek yanıltıcı olabilir; çünkü bu ad altında birbirinden oldukça farklı uğraşlar toplanmıştır. Bu nedenle, genel olarak "doğa felsefesi" deyince "doğa" üzerine bir "felsefe" anlaşılacağından, önce "doğa" sözcüğünün anlamlarına kısaca bakmak gerekir.
1. Doğa Kavramı
İnsan dillerinde pek az sözcük"doğa" sözcüğü kadar "geniş bir çerçeve ve zengin bir içerik"e sahiptir (Classen, Doğa Sözcüğünün Tarihi, 1898, s.5). Grekçe physis sözcüğünün asıl anlamı "phy" kökünden gelir. "phy", filiz verme, doğma, döllenmc ve (organik) gelişme sürecini gösterir (Grek felsefesinin herşeyi canlı sayan bir doğa felsefesiyle (hylozoizm) başladığını biliyoruz -çev-). Kavram giderek çok zengin bir anlam içeriğine sahip olmuştur. Sofistler, tanrının yaptığı (yarattığı) bir şey olarak physis ile insanın yaptığı yasaları (nomos), kural olarak koyduğu şeyleri (thesis) ve beceri ve zanaatla şekillendirmelerini (techne) birbirinden ayırırlar.
Aristoteles 'te physis sözcüğünün asıl anlamı, her tekil nesnede hareket ettirici şey olarak bulunan ve her şeyi birbirine bağlayan yasalılıktır. Ilk kez Stoâ da physis, kendi kapalı düzeni içinde parçalarından biri olarak canlılığı (I.ebendigkeit, hayat) da içeren bütün ya da "genel doğa" olarak kavranır. Ama bununla birlikte, physis, -köksel anlamına uygun olarak- yine de, anorganik doğadan, hayvanlardan (zoo) ve insanın ruh (psyche) ve akıl (logos) ından ayrı ve bunlara karşıt bir şey olarak, bitkilere ilişkin özel bir yeti olarak da anlaşılmaya devam eder.
Cicero , Greklerin physis kavramını Roma'ya natura olarak aktarır. Köken bakımından "natura"nın da anlamı, sürekli bir doğma, açma ve belirme etkinliğidir ve tüm varlık buradan oluşmuştur. Ama Greklerin physis kavramının etkisi altında natura sözcüğünün anlam alanının çabucak genişlediği de görülür. Natura sözcüğü, daha sonra Lucretius 'da dört ana anlam kazanır:
l. herşeyde bulunan yaratıcı güç,
2. bu güç tarafından yaratılmış olan evren,
3. tek tek yaratılmış şeyler,
4. doğa düzeni.
Sözcüğün Almanca'ya 9. ve 10. yüzyıllarda"Natur" olarak geçtiği görülür; ama sözcüğün tüm anlamıyla tanınması ancak 16. yüzyıldan sonra olur ve 17. yüzyılın sonunda modern fiziksel doğa kavramına ulaşılır.
Bu nedenlerle, "natura" ya da "natur"dan sözedildiğinde, sözcüğün çok görünümlü arka planına eğilerek hangi anlamda kullanıldığına dikkat etmek gerekir. Çok genelinde bakıldığında, bugün "natur" sözcüğü, ya cisimsel şeylerin kavramı, yani maddi doğa kavramı ya da bir şeyin özbelirleniminin kavramı, yani formel doğa kavramı olarak anlaşılıyor. Daha sağlam bir belirleme, ancak maddi ve formel doğa kavramlarının karşıtlığından kalkılarak yapılabilir. Örneğin formel doğa kavramı için karşıt kavramlar, "doğa-dışı" ya da "doğal-olmayan' ; maddi doğa kavramı için ise, "kültür", "değer", "norm", "teknik" "tarih", 'toplum', 'sanat , "ahlâk', 'tin , "ruh", "akıl" "bilinç", "özgürlük", "insan", "kutsallık", "tanrı", vb. olabilir.
2. Doğa Felsefesi Kavramı
"Doğa felsefesi" adı oldukça yakın zamanlara aittir. Terim, bir zamanların "doga metafiziği", "doganın felsefesi", "spekülatif fizik" gibi eşanlamlı deyimleriyle birlikte, aslında Seneca 'nın kullandıgı bir terim olan "philosophia naturalis" deyiminin karşılığı olarak 18. yüzyıl Aydınlanmasında özel bir disiplin adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Antikçağ gibi Ortaçağ da, "doğa felsefesi" ile "doğabilimi" arasında hiçbir ayrım tanınmıyordu. Physis üzerine bir öğreti olarak physike episteme, kavranmış olsun olmasın, içerdiği tüm varlıkla "kosmos" üzerine bir öğretiydi. Burada üç alan ayırdediliyordu: "Anorganik" doğanın öğretisi olarak kosmoloji ; "organik" doğanın, organizmaların öğretisi olarak teleoloji
ve son olarak da psikoloji
17. yüzyılda psikoloji bu üçlüden ayrıldı; geri kalan iki disipline birarada (doğa felsefesi ve fizik yanında) fizyoloji de dendi. Verulamlı Baco (Francis Bacon), bugün empirik- betimleyici doğabilimi kavramına o zamanlar verilen adla "historia naturalis"i, "doğa felsefesi" veya "doğa öğretisi" (doctrina de natuıa)'nden ayırdı ki, bu sonuncusuna bugün uygun düşen şey, bir bakıma teorik fizik tir.
İlk kez 18. yüzyılda fizyoloji, bugünkü anlamına uygun bir anlam içeriği kazanarak doğa felsefesinden ayrıldı. Ama bu ayrımlara koşut olarak, physica speculativa ve physica empirica, yine bunun gibi, physica experimentalis ve cosmologia generalis ayrımları da yapıldı (Wolff). Aslında bu ayrımlardan ancak sonuncusu bugünkü doğabilimi ve doğa felsefesi ayrımına uymaktadır. Bu son dcyimler, özellikle Holbach 'ın "Doğanın Sistemi" (1770),Kant'ın "Doğabiliminin Metafiziksel İlkeleri" (1786) ve Schelling 'in "Bir Doğa Felsefesi Taslağı" (1799) adlı yapıtlarında yerleşik olarak kullanılarak yaygınlaştı.
3. Bir Doğa Felsefesinin Olabilirliği ve Görevleri
Felsefe ile tek tek bilimlerin birbirlerinden ayrılmalarından buyana, şu soru hep sorulagelir: Doğabiliminin yanısıra, artık bir doğa felsefesi olanaklı mıdır? Bir doğa felsefesinden bir bilimmişcesine sözedilebilir mi?
Bu sorulara pek çok yanıt da getirilmiştir. Herşeyden önce, bağımsız bir konusu ya da özel bir yöntemi olmadığından dolayı, yani kendi iç çelişkilerinden ötürü, daha sonra da yararsızlığından, aşkınlığından ve daha da önemlisi tek tek bilimlerin araştırmalarına zarar vermesi ve engel olması yüzünden bir doğa felsefesinin olabilirliği toptan yadsınabilir. Bu görüş, özellikle 19. yüzyıl doğabilimcilerinin Schelling ve Hegel ’in spekülatif doğa felsefelerine gösterdikleri şiddetli tepkiyi de dile getirir.
20. yüzyılda ise, bir doğa felsefesinin "bilimsel" olma karakteri taşıyamayacağı ileri sürülür. Çünkü "bilim", doğru önermelerden oluşan bir sistemdir; buna karşılık "felsefe", olsa olsa, önermelerin anlamlarını zihinsel ve fıziksel insan elkinlikleri ve davranışları bakımından aydınlatan bir etkinliktir ( Schlick, Wittgenstein ).
Böyle olunca, doğa felsefesi, açık bir şekilde, ancak doğabiliminin yanında yer alan bir disiplin olarak görülmüş olur. Gerçekten de 20. yüzyılda artık doğabiliminden kopuk ve ondan bağımsız bir doğa felsefesine yer bulmak söz konusu olamaz. Ama bu durumda doğa felsefesi ile doğabiliminin karşılıklı ilişkileri problemi ortaya çıkar. Bu konuda şunlar söylenebilir
Aslında her iki inceleme tarzının "eşdeğer" olduğunu söyleyenler kadar araştırma konuları bakımından esastan farklı olduğunu belirtenler de vardır. Bu inceleme tarzları eşdeğer iseler, kuşkusuz özdeş de olabilirler (örneğin Haeckcl 'in doğa felsefesi ile doğabilimi arasında fark gözetmeyen monizminde olduğu gibi).
Öbür yandan onlar özdeş değil de, sadece eşcinsten (genidentik) olarak görülebilirler ve böyle olduğunda doğa felsefesi "gelişmemiş" bir doğabilimi sayılabilir ( Becher , "Doğa Fclsefesi", 1914).
Yani doğa felsefesi, "ihtiyatlı" bir doğabilimi olmayı benimsediği ve sonuçlarının "olasılıkla kabul edilebilir" olduğunu kabullendiği sürece doğabilimiyle eşcinstendir. Ama doğa felsefesi, doğabilimlerinin sonuçlarını bir toplu doğa betiminde, bir "evren tablosu"nda birleştirdiği ve "doğabilimlerinin en genel bölümü" olarak kavrandığında ( Ostwald , "Doğa Felsefesinin Temellcri", 1913), o doğabiliminin "ulaşılan Son noktası"da olabilir ( Ziehen , bu yönelimi, nihai anlam ve değer probleminin yanıılanmasında bir "tümevarımcı metafizik"in kurulmasına doğru giden "doğabilimsel-birleştirici" yönelim olarak adlandırır).
Tüm bu belirlemelerde, doğa felsefesi ile doğabiliminin bir ortak zemine dayandırıldığı saptanabilir. Duruma doğa felsefesi açısından bakıldığında, doğa felsefesi hem felsefeye, hem de doğabilimine dayanan bir alan olarak görülebilir
Ama aynı doğa felsefesi, özerk ve doğabiliminden ilkece farklı ve bağımsız bir disiplin olarak da görülebilir. Öyle ki, doğa felsefesini böyle görenler sadece Fichte, Schelling, Hegel gibi geçen yüzyılın spekülatif filozofları da değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder