Parmenides


      Parmenides (doğumu aşağı yukarı 540 yılında), yalnız çığır kuran bir filozof değil, yurdu Elea’da devlet adamı, kanun koyucu olarak da önemli bir rol oynamış.Öğretisinde, Anaximenes, Xenophanes ve Pythagorasçılardan gelen etkiler var.Ama bunların yanında, büsbütün yeni olan bir çizgi de var onda: Dialektik’e,yani salt kavramlarla çalışmaya bir eğilim. Parmenides, Yunan mantık ve dialektiğininin babasıdır.

     “Doğru (aletheia) ve Sanı (doxa) üzerine” bir araştırma olan yapıtının başında, Güneş Kızları, filozofu her şeyi bilen Tanrıçaya götürmektedirler; Tanrıça ona bilgeliği, yaşamanın o biricik doğru yolunu öğretecektir. Filozof, ondan iki şey öğrenip ölümlülere bildirecek: Tam ve son doğru ile içlerinde gerçekten inanılabilecek hiçbir şey bulunmayan insanların sanılarını. Öğretici (didaktik) ve manzum olan yapıt da, buna göre, iki bölüme ayrılır: “ Doğru’ya giden yol” ile “ Sanılara götüren yol”.

      Birinci bölümde,biricik doğru olan “ Bir varlık” incelenir ve şu sonuca varılır: Bir Varlık vardır –Parmenides buna, kısaca, Bir, Bir olan da der. Bir birliktir o, kendi içine kapalıdır, doğmamıştır, yok olmayacaktır, değişmez, bölünmez,yoğunlaşmaz, seyrekleşmez. Bunun karşıtı olan her görüş, varolmayanı var diye göstermek zorunda kalır, bu da olamaz. Çünkü Varolan meydana gelmiş bir şey olsaydı, varolmayan bir şeyden doğmuş olması gerekirdi, böylece varolmayan gerçekten varolmuş olacaktır. Yok olsaydı, yerine varolmayan geçecektir.Değişmede, hiç olmazsa belli bir yönüyle, bir meydana gelme ile bir yok olmadır. Bölünebilir olsaydı Varlık, bölümlerin arasına bir varolmayan girerdi. Yoğunlaşma ile seyrekleşmede de böyledir: Yoğunlaşma ile seyrekleşme, bir maddenin az ya da çok bir bölümünün bir araya birikmesi demektir.Bilginin amacı ve ödevi : Varolanı düşünmektir;yanılması da: Varolan içinde varolmayanı düşünmeye, bunu varsaymaya kalkışmasıdır. “Yalnızvarolan vardır ve ancak bu düşünülebilir: Varolmayan yoktur ve düşünülemez de”Bu, Parmenides’in ana- önermesidir.

      Parmenides’te ilk olarak, deney bir yana bırakılıyor, salt düşünme ile – Varlık üzerinde yalnız düşünmekle—Varolanın nitelikleri türetilmeye çalışılıyor, Varlık’ın özü gereği,meydana gelmemiş, değişmez,bölünmez olduğu sonucuna bu yolla varılıyor.

  Bundan önceki felsefelerin göz önünde bulundurduğu amaç,deney dünyasının inandırıcı bir açıklamasını yapmaktı – deney dünyasındaki nesnelerin çokluğu, çeşitliliği bir kökten türetilmek isteniyordu. Parmenides’in öğretisi bunu gözden kaçırmıştır.

Kaynak: Felsefe Tarihi
Prof. Macit Gökberk
Remzi Kitabevi


Elea’lı Parmenides

Metafiziğin doğuşu

Geleneksel yorumlara göre Elealı Parmenides, Thales, Anaksimandros, Anaksimenes ve bir dereceye kadar Herakleitos gibi physikosların [doğa filozofu] doğa konusundaki ilk araştırmalarını geliştirmelerine izin veren, akıl ile duyular arasındaki birliği bozan ilk düşünürdür. Bu yoruma göre Parmenides, duyuların bilgi edinme araçları olarak katkılarına değer vermeyen, onları tamamıyla güvenilmez bulan ve akla önem veren ilk filozoftur. Dolayısıyla Parmenides fizik gerçekliğin ötesinde sadece akıl yoluyla ulaşılabilecek, ebedi, değişmez ve bozulmaz bir gerçekliğin keşfi anlamındaki metafiziğin kurucusudur.

Parmenides'in etkisi sadece felsefede değil, siyaset alanında da önemlidir; Ploutarkhos'a göre (Kolotes'e Karşı, 1 126A-B), "Parmenides vatanını o kadar mükemmel yasalarla düzenler ki, yurttaşlar her yıl idarecilere Parmenides'in yasalarına sadık kalma yemini ettirirler."

Şiirin yapısı

Parmenides'in heksametron [altılı ölçü] vezninde yazdığı şiirden geriye kalan sayısız fragman, daha çok Sekstos Empeirikos (180-220) ile Simplikios'un (VI. yüzyıl) Aristoteles'in Fizik ve Gökyüzü Üzerine eserlerini konu alan yorumları sayesinde günümüze ulaşmıştır.

Bu fragmanlan inceleyince şiiri üç bölüme ayırmamız mümkün olur: (1) Sekstos Empeirikos (Bilginlere karşı, VII.III) tarafından neredeyse bir bütün halinde aktarılmış olan ve Parmenides'in yolculuğunu alegori (Sekstos Empeirikos'a Şiirin yapısı göre onu taşıyan dişi atlar duyulan, ona yolu gösteren genç kızlar da duyumları temsil eder), kahramanlık (Parmenides'in yolculuğu odysseus'unkiyle kıyaslanmıştır) ve bilgiye erişim açısından sunan giriş. Yolculuğun sonunda Parmenides'in huzuruna çıktığı tanrıça ona bilmesi gereken her şeyi açıklar. (2) Parmenides'in felsefi öğretisini sunduğu, "var olma yolu" olarak da bilinen "metafizik" bölüm (fr. II, III, VI ve VIII. 8-49 Diels-Kranz). (3) Parmenides'in, geleneksel yorum doğrultusunda "ölümlülerin görüşü" yolu adını vermesine ve duyuları temel aldığı için güvenilmez olduğunu öne sürmesine rağmen, seleflerine göre yenilikçi olan doğa görüşünü sunduğu "fizik" bölümü (fr. VIII. 50-6 1; IX; X; XI; XII; XIV-XIX Diels-Kranz). Bu tutarsızlık ve Parmenides'in, dahil olduğu "doğa filozoflarının" geleneğinden bu kadar radikal bir şekilde ayrılmasının tuhaf olduğu göz önüne alınarak 1970'li yıllardan itibaren (Alexander P.D. Mourelatos, The Route of Parmenides [Parmenides'in Yolu), 2008) physikos Parmenides de yeniden değerlendirmeye alınmış ve bu "yolu" kurtarılmaya çalışılmıştır. Bu girişimde bulunan araştırmacılar, Parmenides'in bu yolu hakiki bulmasa da en azından mantıklı bulduğuna veya her şeye rağmen fiziğin "ölümlülerin görüşünün yolu"yla değil, "var olma yolu"yla özdeşleştiğine inanmaya eğilimlidir.

İki Yol Mu, Üç Yol Mu?

II ve VI numaralı fragmanlar görünürde bir çelişki içerir: Birincisi var olma ve var olmama olmak üzere sadece iki yol sunarken, ikinci fragman üç yol sunar gibi görünür: (1) var olma yolu; (2) var olmama yolu; (3) var olma ile var olmamanın birbirine karıştığı ölümlülerin yolu.

Var Olmama Yolu.

Aslında ölümlülerin yolu, var olmama yoludur, çünkü var olmamayı ifade etmenin ve düşünmenin imkansızlığı (fr. II.7-8, III ve VI. 1 -2; VIII.8-9 Diels Kranz), var olma ile var olmama bileşiminin yoluyla da korkunç bir şekilde bağlantılıdır. Var Olmama Yolu II. 1-4 fragmanında tanrıça Parmenides'e "algılanabilir araştırma yollarını" açıklar: "var olan ve var olamayan birinci yol / kanaatin yoludur, hakikati izler; / var olmayan ve olmaması gerekli olan diğer yol / sana bu yolun bilinemez olduğunu söylüyorum / zaten var olmayanı ne bilebilirsin (çünkü mümkün değildir) / ne de ifade edebilirsin." Burada kavrayış açısından birçok sorun söz konusudur: (1) Her şeyden önce, "var olma"nın ve "var olmama"nın öznesi kimdir? (2) "Var olma," birden fazla anlamı olan muğlak bir terim olduğuna göre, "var olan"ın ve dolayısıyla "var olmayan"ın anlamı nedir? (3) "Var olmadığı" söylenen ve tanrıçaya göre algılanabilir olan ("var olanın" olduğu söylenen yolla birlikte), ama varlık olmayanın düşünülemez ve ifade edilemez olduğu göz önüne alınınca kaybedilemeyecek yol hangisidir?

Yorum Sorunları

Fr. VIl; VIII. 1 -4; 32'de öne sürülen geleneksel yorum doğrultusunda var olma yolunun ifade edilmeyen öznesinin "varlık" olduğu, var olmama yolunun ifade edilmeyen öznesinin de "varlık olmayan" olduğu savunulur. Parmenides bu şekilde şunları öne sürmüş olur: 1) varlık var olandır ve var olmayan olamaz; 2) varlık olmayan var olmayandır ve var olmayan olması zorunludur. İmkansızlık ve zorunluluk çelişkili olmadığı için (çelişkili olanlar, zorunlu olanla zorunlu olmayan, yani mümkün olandır) bu iki yol karşılıklı olarak birbirini dışlamazsa da, aslında Parmenides'in onları böyle gördüğü, yani bu yollardan biri izlendiği takdirde diğerini izlemenin imkansız olduğuna inandığı anlaşılır. Peki ama bu iki yola nasıl bir anlam vermek lazım? "Var olma" fiiline varoluş anlamı atfeden en anlaşılabilir açıklamaya göre ilk yol, var olanın var olduğunu ve var olmamazlık edemeyeceğini, var olmayanın da var olmadığını ve var olamayacağını öne sürer. Ayrıca Parmenides'in araştırma yollarından, yani gündelik hayatla ilgili olmayan yöntemlerden söz ettiğini vurgulayarak, ona göre bilimsel araştırmanın sadece var olan ve zorunlu olarak var olan nesneler açısından mümkün olduğunu (örneğin matematik nesneler veya mantık kavramları), var olmayan nesneler açısından -düşünülemez ve ifade edilemez olmalarından dolayı- imkansız olduğunu söyleyebiliriz (örneğin Khimairalar, kanatlı atlar veya yuvarlak dörtgenler). Nesnelerin bazen var olduğunu (örneğin t1 zamanında), bazen de var olmadığını (örneğin t2 zamanında) öne süren ölümlülerin yolu da bu hükme dahildir. Bu açıdan ilkbahar ve yazın var olup sonbahar ve kışın var olmayan bazı böcekler göz önüne alınabilir. Bu durum[1]da var olmayan nesnelerde, ebedi olarak var olan nesneler de var olmamaya indirgenir, dolayısıyla da bilimsel araştırmaya tabi tutulması imkansızdır (var olmayan nesnelerle ilgili olarak, onları düşünmenin veya ifade etmenin imkansız olduğunu öne sürmek doğru mudur diye sorulabilir. Belki de Parmenides'in demek istediği bu değildir, o sadece bu nesnelerin bilimsel açı[1]dan düşünülemez veya ifade edilemez olduğunu söylemek ister).

Var Olma Yolu

Var olmanın tanımı

Parmenides'in zorunlu ve ebedi olarak var olan konusunda bilimsel bir araştırma öne sürdüğü varsayılırsa, aşağıdaki soruları sormak gerekir: (1) Var olan bu nesneyi veya nesneleri nasıl tespit etmeli? (2) Var olan bu nesnenin veya nesnelerin nitelikleri nelerdir? llk soruya cevap vermeye imkan yoktur, çünkü Parmenides bu konuda bir şey demez. İkinci soruya ise cevap vermek mümkündür, çünkü fr. VIII'de Parmenides tümdengelim yöntemiyle var olanın, var olduğu için, belli niteliklere sahip olduğunu gösterir. Bu niteliklerin atfedilmesi, teoride Parmenides'in sözünü ettiği var olanın tespit edilmesine izin verebilir. Ama fr. VIII o kadar zor ve o kadar tartışmalıdır ki, yorumcuları günümüzde bile bu konuda fikir birliğine varamamıştır. Bu bölüm farklı yorumlara konu olmuştur ve aralarından bir tanesini seçmek mümkün değildir.

Tek, ezeli, ebedi, hareketsiz.

Fr. VIII'in ilk dört mısrasında Pannenides şöyle der: “Geriye sadece var olma yolu kalıyor. / Bu yoldaki sayısız işaretin gösterdiği / varlığın ezeli ve ebedi, / bir bütün olduğu ve hareketsiz olduğu ve sonsuz olmadığıdır." Burada var olanın, var olduğu için, belirli niteliklere sahip olduğu beyan edilir. Bu durum bir dizi tümdengelim yoluyla gösterilir: 5-21 arası mısralarda var olanın ezeli ve ebedi olduğu, 22-25 arası mısralarda bir bütün olduğu, yani tek ve sürekli olduğu, 42-49 arası mısralarda sonsuz olmadığı, yani sonlu olduğu kanıtlanır. Ancak fiiliyatta durum bu kadar basit değildir ve nitelikler listesi de, tümdengelimler de sorunludur. İlk iki nitelik, yani ezeli ve ebedi olma, hatta hareketsiz olma da tartışma konusu değildir, halbuki diğer nitelikler yüzyıllardan beri felsefi ve filolojik tartışmalara konu olmuştur. Ancak bunların ötesinde, bu niteliklerin hangi var olanla ilgili olarak kanıtlanabildiğidir. Aslında araştırma konusunun var olan olduğunu belirlemiş olmanın araştırma alanını genişlettiği ve birçok var olanı içine aldığı düşünülebilir (örneğin sayılar, geometrik figürler, mantık kavramları). Ama Parmenides'in fr. VIII'de sunduğu nitelikler ve tümdengelimlerin bu alanı ciddi şekilde daralttığı görülür. Aristoteles'ten itibaren doksografi yoluyla günümüze gelene kadar araştırmacıların neredeyse hepsi, Parmenides'in bir monist olduğu, yani var olan tek bir şeyin olduğuna inandığı konusunda hemfikirdir. Geleneksel olarak üzerinde durulan mesele, fr. VIII'in bazı bölümlerinde bu tek varlığa mekansal bir nitelik atfedilmesi, dolayısıyla da her şeyle veya gerçeklikle veya doğayla özdeşleştirilecek fizik bir varlığın öngörülüyor olmasıdır. Örneğin 22-25 arası mısralarda Parmenides'in mekansal her şeyi mi, zamansal her şeyi mi kastettiği anlaşılmaz; 26-31 arası mısralarda "sınır" kavramının mekansal sınırlara işaret ettiği sanılır; ayrıca ünlü bir mısrada "yusyuvarlak bir kürenin kütlesine benzer" denir (VIII. 42-43 Diels-Kranz)

Yeni bir yorum.

Quarterly, X, 1 960, s. 84- 102). Bu son yorum benimsendiği takdirde, Parmenides'in araştırma ufku, bilimsel araştırma konusu varlıkları kapsayacak şekilde genişletilebilir ve (oluşmaz, bozulmaz ve ebedi olduğu için) duyumsal deneyimle apaçık şekilde çelişen tek bir varlıkla sınırlanmaya gerek kalmaz; zaten Aristoteles'in Parmenides'e atfettiği monizm de oldukça tartışmalıdır (örneğin "varlık" anlamına gelen to on, tek bir varlığa işaret etmek zorunda değildir. Jonathan Barnes, The Presocratic Philosophers'da (Routledge, 1982) s. 203-204 ve 211'de geleneksel olarak fizik olduğu öne sürülen niteliklerin fizik olmayabileceğini gösterir). Sonuç olarak Parmenides'in hem değişim, doğum ve ölüm gibi niteliklerden yoksun olan (ama fiziksel niteliklere sahip olabilecek) bir varlığı hem de duyumsal olmayan niteliklere sahip olan (görünürde fiziksel olan nitelikler şiirsel metaforlar olarak da yorumlanabilir) birden fazla varlığı araştırmayı önerdiğini söyleyebiliriz.

Antik Yunan, Ed.Umberto Eco, Parmenides, Maddalena Monelli

Yokluktan Varlık Çıkar mı? Dilara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder