John Dewey 1859 –1952 yılları arasında yaşamış olan ve aletçilik olarak bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü Amerikan filozof ve eğitim teorisyeni. Charles Sanders Peirce ve William James’ın görüşlerinin bir sentezini yapmış olan Dewey pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz teorisi olarak geliştirmiştir.
Dewey, Amerikanın
Yüksek Öğretmen Okulu sayılan Teacher's Colleg’ de okudu; ve 1884'te felsefe
doktoru oldu. Sırayla, Michigan, Chicago, Newyork ve
Kolombiya Üniversitelerinde felsefe ve pedagoji profesörlüğü yapmıştır.
Eğitime dair görüşleri, yurdunun kültür hayatına derin ve geniş etkiler
yapmışsa da, Dewey, R. M. Hutchinson hücumlarına dayanamadı ve bu yüzden, onun
kurduğu sisteme, Amerika üniversitelerinde son verildi. Felsefe de az çok W. James'in kurduğu pragmacılığa bağlıdır. Fakat
başlangıçta Hegelciliğe bağlı bulunuyordu. Stanley Hall'in pedagojiye dayanan psikolojisi, onu bu
Alman filozofundan uzaklaştırdı. Zira, mutlak gerçek ve varlığı elde etmekte
mantık ve zihnin yetersizliğini anladı. Psikolojinin yöntem ve deneylerine
başvurmadan, metafizik konuların anlaşılmasına imkân görmez oldu.
|
Pragmacılığa göre insan, hareket etmek için
düşünür; ve düşünce de bir eylemden başka bir şey değildir. Fikirlerimizin ölçüsü olduğu kadar,
gerçeklerin de değerini veren ölçü, eylemdir. Ancak gerçeklenen fikirler
doğrudur. Yani, bizi ereğimize
ulaştıran ve pratik bir değeri olan, başarılarımızı sağlayan fikirler
doğrudur. Dewey, bu
fikirlerden hem bir metafizik, hem de bir pedagoji doktrini yaratmıştır. Ona
göre bireysel bilinç, sanıldığı gibi, gerçekleri öznel bir duruma getirmez.
Her ruhsal deneyin nesnel bir yanı da vardır. Bu bakımdan Spencer ve Kant'ın açıklamalarını reddeder. Ona
göre bir duyumun değeri, dışarda bulunan herhangi bir varlığa delâlet etmesindedir.
Yani, zihinle deney âdeta özdeştir. Bu zihin, deney içinde gelişir, deneyler
geliştikçe, zihin de gelişir demektir. Bunun içindir ki Dewey, zihnin sabit kalıpları olmadığını ve gerçeğin
de niteliğini tamamlamış olan sabit bir gerçeklik olamayacağını kabul eder.
Deneyle zihnin bu paralel gelişmesi sayesindedir ki, öznelle nesnel birleşir.
Evrensel bilinçle bireysel bilinç kaynaşmış olur. E. Bréhier'nin verdiği özetten de (t. II, s. 1046-1048)
anlıyoruz ki, Dewey'e göre
felsefe, bölümlere ayrılmış olan bir evrenin parçaları arasında birlik kurmak
için boşuna uğraşmaktadır. Ülkücülük, fiziksel bilimlerin tamamıyle mekanik
olan âleminde zihinsel bir yapı görür ve maddesel olanı ruhsalda eritir; fakat
bu ruhsal da duyumsalla kavranılabilirin (intelligible) sonlu bilinçle bütün,
yani evrensel bilincin ikiliğini yok edemez; ve mutlak düşüncenin, nasıl ve
niçin böyle bölündüğünü de anlatamaz. Maddecilik de tersine olarak bilinci tabiata
yutturur. Fakat niçin bilincin varoluşlar âleminden ayrı bir değerler âlemine
ait olduğunu açıklayamaz? Bu yanlış problemler, Dewey'e göre, bilinçte ve bilgide bir dalınç
(contemplation) görmekten ileri gelir.
İşte Dewey, bilginin bu biçimde anlaşılmalarına
'görevcilik' (fonctionnalisme) ve 'araççılığı' (instrumentalisme) karşı koyar. Ona göre iki yüz
yıldan beridir ki, otoriteye dayanan bir din ve feodal aristokratlığın bir ifadesi
olan bir ülkücülükle ileri bir demokrasinin liberal imanını ifade eden bir duyguculuk (sensationalisme) arasında savaş vardır.
Bu savaş daha sona ermemiştir. Bu nedenden, ortaçağdan henüz
kurtulunmamıştır. Yeni, her alanda doğacılığın (naturalisme) hâkim olmasıyle başlayacaktır. Bu, zihnin
madde haline getirilmesi demek değildir. Bu, sadece zihin ve hayatın
Tanrıbilimsel olarak değil, hayatsal olarak açıklanması demektir. Beyin, bir
çeşit hareket organıdır; dünyayı bilmek ve açıklamak organı değildir. Düşünce,
bir yeniden uyma (readaptation) aletidir. O da dişler vb. organlar gibi bir organdır. Bununla
birlikte bu uyma, ölüm demektir. Esas
olan, çevreyi kontrol etmek arzusudur, yeniden yaratmak isteğidir. Böylece
felsefenin ereği de dış dünyayı nasıl bileceğimiz değil, onu nasıl kontrol edip
yeniden yaratmayı öğreneceğimizdir. Felsefe, duygunun ve bilginin çözümü
değil, (zira bu, psikoloji demek olur), bilgi ve arzunun bireşimi ve
birleşmesidir. Düşünce, sosyal bir şeydir. Toplum, nasıl bireyciliğin bir
eseri ise, bireysel de toplumun bir eseridir. İnsan tabiatının değişmezliği
fikri buradan çıkar. Değişiklik ve gelişmenin sınırı yoktur; ve belki de imkânsız
olan hiç bir şey yok da, bu imkânsızlığı, -düşünce icat etmektedir.
Görevciliği
böyle açıklayan Dewey'e göre, bilgi, güdümlü (dirigé) bir faaliyet olur. O, deneyin görevsel
bir parçasıdır; düşüncenin ereği, kendisi değildir. O, hayatın bir parçasıdır.
Canlılarda bazı belirli koşullar içinde meydana gelen bir olaydır (événement).
Yani bilgi, yeni durumlara uymak sayesinde duraklayan faaliyetimizi yeniden
inşa etmek için bir çabadır. Fikir, bir eylem hipotezidir; ve ancak gelecek
için meydana gelir; bize "gerçek olarak öncülük eden fikir,
doğrudur". Fizikçiler tarafından tasdik edilen tabiatın akılsallığı,
teorik bir postulat değil, belki zihinsel faaliyete tabiatı değiştiren akılsal
bir müdahalenin olabilirliğini veren bir inançtır. Bu ise, insanın zihinsel
faaliyeti, kendisine dışardan giren bir şey değildir, demektir. Dewey'ye göre
bu faaliyet, en az birbirinden ayrı üç ilkeye sahiptir:
1. Erek olarak
kabul edilmiş olan iyi.
2. Ödev kuralı.
3. Başkalarının
takdiri.
Bu üç ilkeyi
uzlaştırma zorunluluğundan gelen ahlâk problemlerinin kaynağı da yine bu üç
ilkedir.
Dewey'in pedagoji doktrini
bu pragmacı an-layışa
uygundur ki, eşiyle birlikte Chicago'da açtığı School of
Education adındaki özel
oku-lunde, bu konudaki doktrinini gerçeklendirme-ye çalıştı ve bütün dünyanın
dikkatini kendi üzerine çekti. Eserlerinden en önemlisi, belki de Democraty
and Education'ıdır. Bu eserde o, felsefenin bütün yollarını bir noktada
birleştiriyor ve daha iyi bir nesil yaratabilmek fikri etrafında toplanıyor.
Bütün ileri öğretmenler, onun önderliğini tasdik ettikleri gibi, bugün
Amerika'da Dewey'in etkisi altında kalmamış, onun felsefesinden ilham almamış tek bir
okulun bulunabileceği tahmin edilemez. Onu, her zaman ve her yerde okulları
yeniden düzenlemek davası peşinde görürüz (Will. Durant).
İki yıl Çin'de
kalarak, oradaki öğretmenlere, öğretim sorunlarındaki yeniliklere dair konferanslar
vermiş ve yurdumuzun okullarını yeniden düzenlemek için girişilen teşebbüsler
dola-yısıyle Atatürk devrinde Ankara'ya gelerek hükümetimize bir rapor da
vermişti.
Dewey, Spencer'in,
"çok bilim ve az edebiyat" ilkesini izleyerek ve hatta bilimin bile
kitaplardan öğretilmemesi gerektiğini ileri sürerek, pratik ve yararlı
çalışmalara dayanan bir öğretim şeklini savundu. O, liberal bir öğretime değer
vermez. Bu deyim, özgür bir insanın (freeman) kültürünü ifade
etmek için kullanılır. Yani, çalışmayan, iş görmeyen bir insan kültürünü. Şu
halde liberal öğretim, endüstri ve demokrasi için değil, tamamıyla tersine
olarak aristokrat bir toplumdaki aylak bir sınıfın hareketsizliği için
erektir, ülküdür. Mademki bugünkü dünya, tamamıyla endüstrinin peşindedir,
öğretim sistemi de buna göre ayaklanmalıdır. Kitaplardan gelecek bilgi bir
yana bırakılarak, daha fazla çalışma ve pratikten yararlanma suretiyle öğretme
yoluna sapmalıdır. Endüstriye dayanan bir toplumda okul, küçük ölçüde bir
işyeri ve topluluk olmalıdır. Pratik ve yöntemle öğretmeli, deneme ve yanılma
usulüyle ekonomik ve sosyal bünye içinde lâzım olan sanat ve işleri, bilgi
olarak vermelidir. Sonuç olarak öğretim, bize olgunluk değil, hayata uyma ve
zihnin daimî gelişmesi imkânlarını hazırlamalıdır. Yani öğretim, zihinsel
gelişmeyi araçlı (enstrumental) bir duruma getirmelidir. Bundan ötesi, kendi
gayret ve denemelerimize dayanır. Gerçek öğretim, okuldan çıktıktan sonra
başlar ve ölümden önce durması için de hiç bir neden yoktur.
Dewey'ye göre öğretimin
ereği, insan karakterini şekillendirmektir. Bunun için, çocukta doğuştan
gizli olan yetenekleri geliştirmek lâzımdır. Bu da yine bu yeteneklere başvurmakla
sağlanabilir. Bu nedenle çocuğun yetişmesinde dış etkilerden çok, yaratılışına
ve özel kişiliğine önem vermelidir. Bu ise, çocuğun kendi kendisini yetiştirmesi için, kendi içinde
gizli olan güçlerden yararlanmak demektir. Okulu ve öğrencileri küçük bir
toplum olarak, bütün hayatı kendi içinde toplayan bir faaliyet alanı haline
getirmelidir. Bu suretle çocuk, meslek ve ödevlerini kendi gayretiyle
keşfedecektir; bütün öğretimle eğitim faaliyetleri teorik olmaktan çok,
pratik bir esasa dayanacak, sosyal bir değer ve plana sahip olacaktır. Dewey'in eğitim doktrininde, fikrin eyleme feda
edildiği sanılmamalıdır. O, felsefî görüşlerine uygun olarak, bağımsız ve
özgür bir surette işlemesi kolaylaştıracak olan zihin faaliyeti ve deneyleriyle
paralel olarak gelişeceğinden, fikir, ölü ve basmakalıp klişeler olmaktan
çıkacak, yaratıcı, verimli ve erekli bir eser halini alacaktır.
Dewey'in politika
doktrinine gelince: O, gelişmeyi (growth) her şeyden üstün
görür ve buna saygı duyar. Birçok filozofların aksine olarak, demokrasiyi
kabul eder. Aristokrasi ve monarşi daha tehlikeli olmakla birlikte, demokrasi
birçok sakıncalarına rağmen, bunlara tercih edilmelidir. Dewey, devlete inanmaz, güvenmez; çokçu (pluralistic) bir düzen ister. Ona göre
bîz, henüz politika felsefesinin metafizik devrindeyiz. Bu nedenle giriştiğimiz
savaşlar sonucunda hiç bir şey elde edemeyiz. Bu fikir düellosu ile, toplum
hastalıkları tedavi edilemez. Teoriler hiç bir şeyi ifade etmezler. Deneyler
yapmak, teşebbüsler ve yanılmalara dayanmak lâzımdır.
Pragmacılık,
tam anlamıyle bir Amerikan felsefesi olamamıştı; o, Amerika'nın her yanını
sarmış değildi. Bu sistem, daha çok bir ahlâk felsefesiydi ve W.
James'in püritancılıktan (puritanisme)
gelme özelliklerini inkâr
etmişti. Başlangıçta pratik sonuçlardan ve gerçek olaylardan söz etmiş, fakat
hemen sonra, yeryüzünü bırakıp gökyüzüne sıçrayıvermişti. Metafizik ve bilgi
teorisine (epistemologie) karşı sağlam
bir tepki olarak ortaya çıkmış olduğu için, insan, doğa ve toplum felsefesi
olması bekleniyordu. Fakat böyle olmadı. Felsefe, bu gibi sorunları ne zaman
dine bırakacak, başka bir hayatın sorunlarını dine ait saymayı ne zaman
öğrenecek, bilginin gelişmesindeki zorlukları psikolojinin incelemesi
gerektiğini ne zaman anlayacak ve kendisini bütün gücüyle ne zaman, insel
erekler çevresinde bir birleşmeyi ve hayatı yükseltmeyi sağlayacak olan
çalışmalara verecek? Olayların gelişmesi, Dewey'in bu ihtiyaçları karşılamasına aydın ve
bilinçli bir Amerika'nın ifadesi olan bir felsefeyi ortaya koyması için her
türlü imkânı hazırlamıştı (Will Durand).
Onun
düşüncelerinde tarihçilerin gördüğü gibi, Hegelci bir ruh görülür ve o,
Hegel'den daha yetkin olarak, tinsel birliği gerçeklendirmek iddiasında bulundu. Ona göre, çağdaş düşüncenin
sakatlığı, Hegel için de olduğu gibi, örneğin,
tarihçilerin, matematikçilerin, ahlâkçı ve mühendislerin kısılamaz otoriteleriyle
ifade edilen ülküsel bir gerçek ruh ve doğa karşıtlığından meydana gelir. Adi
pedagoji, kendilerinde fikrin kurban edildiği eylem adamlarında oluşturularak
veya onlara soyut düşünceleri öğretmek suretiyle bu karşıtlığı devam ettirir.
Dewey, düşünceyi, eylemin emrine vermek veya
ona dönüştürmekten uzaktır. Tersine olarak o, düşünceyi, eylemin ve özellikle
karmaşık ilerleme halinde bulunan bir eylemin ayrılmaz bir safhası sayar. Bu
nedenle onun pragmacılığı, düşünmeyi feda etmeden yeni bir güven kazanmış
olur. Fakat onun düşünceyi anlayış biçimi, kavranabilirliğin (intelligibilité) derecelerini tersine çevirmiş olur. Ona göre, en
çok kavranılabilir olan matematik ve fizik konuları değil, fakat diğerlerinden
daha çok iyi ve zihinsel olarak anlaşılması, gerçeklenmesi mümkün olan tarih ve
insanlık bilimleridir. Zira tarih, doğa ve toplumda çalışan ruhtur (E. Bréhier, t. II, s. 1048).
Eserleri: Okul ve Toplum (1899); Demokrasi ve Terbiye (1930)
(Bu iki eser, Avni Başman tarafından dilimize çevrilmiştir); Adet'in Ruhiyatı (İbrahim
Aşkı tarafından dilimize çevrildi, 1928); The Influence of Darwin on Philosophy
(1910); Expérience and Natur (1925); Human Nature and Conduct (1922); Monschl. Natur (1931); The Quest for Certainty
(1929); Art and
Experinece (1934); Logic
the Theory of Inquiry (1938); Knowning
and the Known (1949); Studias
Inlogical Theory (1903); Creative
Intelligence (1917); Développement
du Pragmatisme Américaine (Revue de Metaphy-sique'deki makalesi, 1922, No. 4). Birçok makaleleri arasında, The
Philosophical Review' deki
yazıları.
Filozoflar
Ansiklopedisi, Cemil Sena, Remzi Kitabevi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder