Gerçek
Os: Vaki- Şe’ni- Hakiki
Fr: Reel Al: Real İng: Real İt: Reale ( O.H.) 1- Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. 2- Bilinçten bağımsız olarak var olan. ( B.A.) Gerçek deyimini özellikle hakikat ve hakiki deyimlerden titizlikle ayırmalıdır. Gerçek, somut ve nesnel olarak bulunandır. Hakikatse gerçeğin bilinçteki yansısıdır.
En genel anlamda “varlığı kesin olan”.
Yerleşik felsefe dilinde, elle tutulup göz ile görülecek biçimde varolanı; varlığı hiçbir koşulda yadsınamayan durum, olgu, olay, nesne ya da nitelik olarak varolanı; düşünülene, tasarımlanana, imgelenene, düşlenene karşıt olarak varolanı; varlığı “ideal”, “koşullu”, “olanaklı”, “gizilgüç” biçimindeki varolma kipleri dışında temellendirilebileni; görünüş olanın tersine doğrudan şeylerin kendileriyle ilintili olanı; varolmak için insan bilincine ve deneyimine gerek duyan şeylerin tersine somut, olgusal, zihinden bağımsız bir varlığı bulunanı; kurmaca, yapımı, düşlemsel ya da imgesel olmayanı; algıdan ve duyumlardan bağımsız biçimde kuramsal bir kuruluşu olmaksızın kendi başına varolanı; belli bir tözü, maddi, fiziksel ya da nesnel bir varlığı bulunanı; varlığı, geçmişten ya da gelecekten us yoluyla çıkarsanmayıp şimdide verilmiş ya da sunulmuş olanı; olumsal olmayanı, araştırma gerektirmeyeni, doğrudan gösterilebilir olanı, zorunlu olanın varlığını anlatan felsefe terimi. Gündelik dilde çoğunluk yapıldığı üzere “gerçek” terimini “doğru” terimiyle karıştırmamak, eşanlamlı birer kavrammış gibi birbirleri yerine kullanılabilir diye düşünmemek gerekir. Felsefe dilinde “doğru” çoğunluk işin içinde hep insanın olduğu daha üst bir konuma karşılık gelir; gerçeğin ya da gerçek olanın sezgisinin bir biçimde bilinmekte olduğunu anlatmak için kullanılır. Bu anlamda “doğru” terimini birtakım kendiliklere uygulayabilmek için hep bir insan öznesine, bilme ya da algılama gibi temel bir insan etkinliğine ya da bilinç yaşantısına gerek vardır. Oysa bunun tam tersine “gerçek” terimi bilenden, bilinçten, insan tekilinden bağımsız olarak kendi başına varolabilen kendilikler için kullanılmaktadır. “Gerçek” terimi, bütün bu yaygın anlamları yanında felsefe tarihinde, özellikle de dizgeci.-usçu düşünürlerin felsefelerinde, kimileyin bizim kuramsallaştırmalarımıza gerek duymadan, kendi başına varolan bir “kavramlar” ya da “tümeller” dünyasını, kimileyin de bir nesneyi nesne yapan olmazsa olmaz niteliklerin nedenini, kökenini, kaynağını oluşturduğu düşünülen gerçek öz’ü ya da idea’yı anlatmak için kullanılmıştır. Yine felsefe tarihinde kimi filozofların felsefe çerçevelerinde “gerçek” teriminin başka başka düzlemlere taşınarak yeniden kavramsallaştırıldığı görülmektedir. Örneğin Hegel’e göre “ussal olan gerçek, gerçek olan ussaldır.” Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları |
Gidimli
[ İng. discursive; Fr. Diskusif, Alm. Diskursiv, Lat. discursivus]
Sezgisel
ve a priori (önsel) düşünme yollarının karşıtı olarak, başka bir deyişle
doğrudan ya da aracı kullanmaksızın düşünce kuran değil de önermelerden başka
önermelere yönelerek, mantıksal yolla çıkarımlar yaparak ilkelerden sonuca
ulaşan; tek tek parçalardan bütünlüğü olan bir düşünce oluşturan düşünme yolunu
nitelemek için kullanılan terim. Sezgisel düşünme yolu dolaysız bir kavrayıştan
geçerken, gidimli düşünme adım adım ilerleyen, birtakım uğraklardan geçen
akılyürütmelerle varılan düşüncelerden oluşur.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev
Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Gizemcilik
(İng.
mysticism; Fr. mysticisme; Alm. mystizismus es. t. sırrıyûn]
Hakikate ulaşma yolunda tüm algısal-duyusal-bilişsel
süreçleri yoksayıp dışlayan, gidimli düşünmenin yerine sezgisel düşünmeyi koyan,
kutsal ya da öncesiz sonrasız gerçekliğin us ya da duyular yoluyla değil de
tinsel derin düşünceye dalma yoluyla doğrudan kavranabileceğini savunan
öğretilerin tümü; Tanrı’yla birleşerek —O’nunla bütünleşerek O’nda eriyerek—
gerçeğe ve bilgeliğe ulaşmayı amaçlayan insanların bitimsiz tinsel arayışı.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev
Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Gönderme (gönderim)
[ İng.
referance, Fr. référance, Alm. Referenz]
Bir göstergeyi dış dünyada bulanan bir nesne
ya da varlığa bağlama eşdeyişle “bir göstergeyi bir göndergeye bağlama.”
“Hidayet uzun boyludur” tümcesi birçok insan için doğru olabilir. Ancak bu
tümceyi dile getirirken aklımızdan geçen kişi Hidayet Türkoğlu ise burada
‘Hidayet’ adının bir göndermesi var demektir. Bu durumda, ‘Hidayet’ adının gönderdiği
(göndermede bulunduğu) nesne Türk milli basketbolcu Hidayet Türkoğlu’dur.
Gönderme adların karşılık
geldiği nesneleri belirtmeye yarayan bir edimdir. Yalnız, tümeller ya da matematiksel
nesneler gibi soyut nenler kendilikler ya da şeyler) söz konusu olduğunda
gönderme sorunu epeyce karışık bir hal alır. Örneğin ‘5’ ya da ‘turuncu’ gibi
adları bir nesneye göndermede bulunmak için kullanıp kullanmadığımız ‘a da kullanıp
kullanamayacağımız) ciddi varlıkbilgisel ve bilgikuramsal sorunlara yol açmaktadır.
“5” diye bir nesnenin, “turuncu” diye bir nesnenin varlıkları şüphe götürür
olduğundan, bu tür nenlerin varlığını temellendirmeye ya da çürütmeye çalışan
farklı gönderme kuramları ortaya atılmıştır.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev
Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Gönül
Tasavvuf
düşüncesinde anlam dünyasını kuşatan “gönül”, Tanrı’ya ulaşmak isteyen
mutasavvıfın varacağı yerdir. Bu bakımdan İslam felsefesinde ehl-i gönül terimi
tasavvuf ehli için kullanılmıştır. Mutasavvıfların yapması gereken görünür
dünya ile bağlarını koparıp Tanrı’nın gerçek mekanı olan gönüllerine dönmektir.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev
Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Görelilik
[ İng. relativism, Fr. Relativisme, Alm. Relativismus, es.t.
izâfiyye ]
Felsefede,
en eski anlamlarından birini Protagoras’ın “Her şeyin ölçüsü insandır” sav
sözünde bulan, en genel anlamda, bütün bilgi ve değerlerin göreli olduğunu
ileri süren öğreti. Birçok farklı görecilik türü bulunsa da bunların tümü de
konu edindikleri şeylerin (örneğin ahlaki değerler, bilgi, anlam, hakikat,
güzellik vb.) tikel bir çerçeveye ya da bakış açısına (örneğin bir özne ya da
belli bir kültür, bir toplum, bir çağ, bir dil ya da kavramsal bir şema vb.)
göreli olduğunu savlayarak herhangi bir bakış açısının diğerleri karşısında
ayrıcalıklı olduğunu reddeder.
Görecilik savunucularına göre bu bakış açılarının tarihsel,
kültürel, toplumsal, dilsel ve ruhbilimsel ardyöreleri onların seçimlerinde
doğrudan ya da dolaylı olarak içerilebilir. Bu bağlamda görecilik, belirleyen
ile belirlenen arasındaki ilişki üzerine yapılacak açıklamalara bu olumsallıkları
katma girişimidir.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev
Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
[ İng. relative, Fr.
relatif, Alm. relative, bezüglich, Yun.
Pros ti, Lat. Relativus, es. t. İzâfi]
En
genel anlamda bir şeye, bir kimseye göre olan, kesin olmayıp kişiden kişiye,
dönemden döneme, yerden yere değişebilen. Yerleşik felsefe dilindeyse, saltığın
karşın olarak, varlığı bir başka şeyin varlığına bağlı bulunan>; koşullu,
sınırlı, olumsal, değişken olanı; iki ya da daha çok şeyle ilişki içinde olması
koşuluyla bir başka şeye ya da şeylere bağlı olarak varolabileni; bir başka
şeyle bağlantılandırılarak tanımlanabileni; bir başka şeye göndermede bulunarak
temellendirilebileni; ancak belli durum ya da koşullara bağlı olarak geçerli
olanı anlatan felsefe terimi.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev
Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Gösterge
Yerleşik felsefe dilinde en genel anlamıyla sesli ya da
yazılı bir biçim (gösteren) ile kavramsal bir içeriğin (gösterilen) birleşmesinden
oluşan dilsel birim. Kendisi dışında bir şeyi dile getiren; bir başka şeyin
yerine geçebilme yetisine bağlı olarak algılandığında zihinde kendinden başka
bir şeyin tasarımını uyandıran; kendisiyle ilişkiye geçen kimseye kendisinden
başka bir şeyler gösteren; kendisinden başka bir nesneye, olaya, olguya, eyleme
gönderen her türlü imi ya da belirteci anlatan felsefe terimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder