Neden
[ İng.cause , Fr.cause, Alm.ursache, Yun. aitia, Lat. causa, es.t.
illet ]
Bir olayın, durumun ya da şeyin
ortaya çıkmasını, varolmasını sağlayan gerekçe; bir şeyin sonucunun niçin şu ya
da bu şekilde değil de olduğu gibi olduğunu açıklamamıza olanak tanıyan şey.
Etkiyle karşılıklı ilişki içindeki neden, bu ilişkinin sonucunun varolmasına
katkıda bulunuyor olarak düşünülür.
Sözgelimi, ateş yakıldığında
yükselen dumanın nedeni, ateştir; duman ateşin etkisi ya da sonucudur denir.
Ateş-duman örneğin deki ilişkiye ise nedensellik ilişkisi denir.
Neden-sonuç kavramlarının
tanımından çok bu ikilinin ilişkisinin niteliği önemli dit Tarihsel açıdan,
“neden” teriminin açıklayıcı yönü nedeniyle geniş bir kullanımı vardır.
Sözgelimi, Aristoteles’in maddi, biçimsel, etkin ve ereksel neden ler adım
verdiği dört neden öğretisinin arkasında her bir nedene denk düşen açıklama
yapma özelliği vardır.
Nedenin doğru çözümlemesinin
yapılması konusunda felsefeciler arasında büyük tartışmalar çıkmıştır. David Hume, doğada düzenli olarak arka arkaya
gelen olayların arasında zorunlu bir bağ olduğundan hareket ederek neden
tanımlaması yapanları eleştirir. Hume’a göre doğa yasaların olumsallığı, bu
yasalara zorunluluk yüklemeyi engeller.
Çağcıl felsefede ise neden
kavramı, bir şeyin başka bir şeye yol açtığı bir ilişkiyle bağlantı içinde ele
alınır. Böylelikle, belli türden olayları ödeyerek ya da yeni olayların olmasına
izin vererek insan çevresini değiştirme olanağını elde eder. Ancak, uygulamadaki
bu kolaylığa felsefe alanında rastlanmaz; neden kavramının sonucun zorunlu ve
yeterli koşulu olarak görülmesi bile “neden” kavramını betimlemeye
yetmeyecektir.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki
Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Nedenbilgisi
[ İng.aetiology,etiology, Fr.étiology,
Alm.aetiologie ]
Eski Yunanca’da “neden”, bir
sonucu gerekçelendiren “açıklayıcı etmen” anlamına gelen aitia dan türetilmiş terim.
Nedenleri araştıran; belirli türden bir olayın, olgunun ya da görüngünün
nedenini ya da nedenlerini saptayıp inceleyen bilim kolu: “nedenbilim”.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki
Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Nedensellik
[Alm. Kausalitat]
[Fr. causalite] [İng. causality] [Lat. causoli- tas] [es. t. illiyet]: -Nedenle- etki arasındaki bağlantı. Nedensellik yasası: Her olayın bir nedeni olduğunu dile getiren yasa. Nedensellik ilkesi: Nedenle etki arasındaki bağlantının zorunluluğunu dile getiren ilke. Formülü: Her etkinin zorunlu olarak bir nedeni vardır. Nedensellik ilkesi ve nedensellik yasası türlü biçimlerde temellendirilmiş ve açıklanmıştır: İlkin Demokritos olayların nedensel bağlantısının sözünü etmiştir. Aristoteles "ortaya çıkan her şeyin, bir şey yoluyla bir şeyden, belli bir şey olarak ortaya çıktığını" söyler. Doğa bilimlerinin gelişmesiyle nedensellik açıklık kazanmıştır. (Bacon, Galilei, Kepler vb.). Hume, nedensellik kavramını eleştirerek, nedenselliğe inanmanın çağrışımlara ve alışkanlıklara dayandığını öne sürmüştür.~ Kant nedenselliği, düşünmemizin önsel biçimi olan kategorilerden biri olarak belirler; Kant'a göre nedensellik bilgi için zorunlu olan bir kavramdır, deneyden gelmez, ama yalnızca duyulur dünyada (görüngüler dünyasında) geçerlidir. Mill, Spencer vb. nedenselliğin yalnızca deneyden geldiğini ve tümevarım yoluyla kazanıldığını öne sürerler. Yeni fizikçiler nedensellik ilkesinin uygulanmasının sınırsızlığına karşıdırlar;, onlara göre nedensellik- ten bir varsayım olarak, bir araştırma ilkesi-. bulgusal ilke olarak, olasılık kuralı olarak yararlanılabilir. Özdekçiler nedenselliğin yalnızca doğada değil, yaşam olaylarında, ruhsal yaşamda ve tarihte de (toplumsal, ekonomik nedensellik) geçerli olduğunu savunurlar. |
Nesnel
Os: Afaki, Şey’i,
Fr: Objektif Al: Objektiv İng: Objektive İt: Obbiettivo. Nesneyle ilgili, nesneye değin, nesneyle belirlenen Bilinçle ilişkili olan anlamındaki öznel terimine karşılık olarak dış gerçekle ilişkili olanı dile getirir. Nesnel bir düşünce dış dünyadaki gerçeklerden yansıyan bir düşüncedir. Öznel bir düşünceyse dış dünyadaki gerçeklerden ilişiksiz olarak insan zihninden dogan bir düşüncedir.(O.H) *** 1- Nesneye ilişkin olan. 2- Nesne ile uyuşan, nesne ile uyum içinde olan. 3- Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan: 4- Genel geçer olan, her düşünce için geçerli olan. 5- Bireyüstü olan, örneğin nesnel tin: a. Bireyleri aşan, ama aynı zamanda onları birleştiren tinsel yaşam alanı (sanat, bilim, ahlak , hukuk). b. Tinin, öznenin dışına çıkan ürünleri, yapıtları, kuruluşları. (TDK) |
Nicelik
Os: Kemmiyet, Kem
Fr: Quantite Al: Quantitaet İng: Quantity İt: Quantita Nesnenin ölçme konusu olan yani nicelikle nitelik bağımlıdırlar, Birbirlerine dönüşürler, ayrıştırılamazlar. Sadece nicel ya da sadece nitel olan bir şey yoktur. (O.H.) Ölçülebilen, azalıp çoğalabilen büyüklük nice, ne kadar, ne büyüklükte sorularının karşılığı. (B.A.) |
Nitelik
[Alm. Qualitat, Beschaffenheit]
[Fr. qualite] [İng. quality] [Lat. qualitas] [Yun. poiotes] [es. t. keyfiyei]: 1- Bir nesnenin yapısını belirleyen, bir şeyi şöyle ya da böyle yapan özellik; nite, ne gibi, nasıl sorularının karşılığı. Aristoteles'ten beri nitelik düşüncenin temel anlatım biçimlerinden (kategori) biridir. 2- (Mantıkta) Bir önermenin olumlu ya da olumsuz oluşu. Yargılar niteliklerine göre evetleyici, değilleyici ve sınırlayıcı olurlar. |
Noema
(Yun.)
Düşünce; düşünce içeriği. Düşünme ediminden (Yun. noesis) ayırmak üzere özellikle Husserl'in kullandığı kavram.
Noema (düşünce içeriği), Husserl'de, neosis'in (düşünme ediminin) ayrılmaz bir bağlılaşık kavramıdır. Noema
Husserl’in görüngübiliminde düşüncenin yöneldiği nesne ya da “düşüncenin içeriği” anlamında kullanılan terim. Husserl bu terimi, onunla sıkı sıkıya bağlı olan, düşünmenin yönelmiş etkinliği ya da “düşünme edimi” anlamındaki birlikte kullanır. Husserl, Yunan felsefesinden ödünç aldığı noema/noesis ikilisini zihinsel eylemin yönelmişliğini vurgulamak adına felsefesine uyarlamıştır.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları |
Noesis
(Yun.)
İlkçağ Yunan felsefesinde
“düşünme edimi”; nous’un işleyiş biçimi ya da çalışma tarzı anlamında
kullanılan terim. Noesis duyuma, duyu organları aracılığıyla algılamaya karşıt
olarak “düşünme”ye; gidimli, adım adım ilerleyen akılyürütmeye karşıt olarak da
“sezgi”ye (aracısız sezgisel kavrayışa) karşılık gelir.
Gerek Sokrates öncesi fılozoflar,
gerek Platon ile Aristoteles, gerekse Plotinos ile diğerleri bilginin türlerini
ayırırken ya da bilginin sıradüzenini oluştururken noesise başka başka da olsa
felsefelerinde yer açmışlardır. Sözgelimi Platonda noesis en yüksek bilgi
türüne; matematiksel bilgiden bile daha ileride olan “tümellerin bilgisi”ne
denk düşer.
Bunun dışında, Husserl’in görüngü
biliminde de “düşünme edimi” olarak noesis önemli bir yer tutar.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki
Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Noesis noeseos
(Yun.)
İlkçağ Yunan felsefesinde
Aristoteles’in Devinmeyen Devindirici olarak gördüğü Tanrı’yı nitelemek için
kullandığı terim: “Düşüncenin Düşüncesi”
Felsefe Sözlüğü- A.Baki
Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Noetik (noematik)
Eski Yunanca’da “algılamak”,
‘anlamak” ya da “kavramak” anlamına gelen noetikos’tan (nottos) türetilmiş sözcük.
İlkçağ Yunan felsefe sinde, duyular ya da deneyle değil de yalnızca akıl (a’
yoluyla kavranılan bilgi türü için kullanılan genel bir terimdir. Duyumdan ve
deneyimden bağımsız salt düşüncenin ürünü olan kavramların genel bir ifadesi
için de kullanılır.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki
Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Nomos (Yun.)
İlkçağ Yunan felsefesinde yazılı
ya da yazılı olmayan “yasa”, “yerleşik kural”, “gelenek görenek” ya da “töre”
anlamında kullanılan terim.
Nomos’un felsefi söylemde yerini
alması MÖ, V. yüzyılda doğa (physis) anlayışının gitgide gerçek evi olan fiziksel
alandan etik alanına kaymasının ardından gerçekleşti. Böylelikle de, kendini
doğada temellendirilmiş olarak bulan atma:, doğada hüküm süren düzenliliğe,
doğa yasalarına karşıt bir biçimde, toplumda insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen
ve uzlaşmayla oluşturulmuş kurallar bütünü; yasa anlamında kullanılır oldu.
Kimi zaman da bu anlamı aşıp kutsal bir kimliğe bürünerek “tanrısal kökenli,
yazılı olmayan evrensel yasa”ya karşılık geldi.
Nomos ile physis karşıtlığı yani
bir devletin yasası ya da bir toplumun töresi ile insan doğasının
gereksinimleri arasındaki karşıtlık çerçevesinde yürütülen “insanın nasıl ya da
neye göre yaşaması gerektiği” tartışması, Batı felsefesindeki ilk ciddi ahlâk
tartışmasıdır. Physis’ten yana olanlar, yasaların insanın doğasıyla çeliştiğini;
adaletin yalnızca yasalara körü körüne itaat etmekle sağlanamayacağını savundular.
Sözgelimi Thrasymakhos, adaletin gücü elinde bulunduranların bir icadı
olduğunu; iktidardakilerin yasaları kendi çıkarlarına göre koyduklarını, sonra
da bizden adalet adına bu yasalara boyun eğmemizi beklediklerini dile getirir
(Platon, Devlet, 359a-c). Nomos’tan yana saf turanlar ise yasanın olmadığı
yerde insanlıktan uzak bir yaşamın hüküm süreceğini; toplumda kargaşanın hakim
olacağın; düzene ruhunu veren ahlâk kurallarının çökeceğini öne sürdüler. Nomos’un
en sadık savunucuları olan Platon ile Aristoteles, nomos ile physis arasında
sürüp giden bu çatışmayı (nomosiphysis), yasayı insan doğasının özünde bulunan
temel bir yön gibi algılama yoluna giderek sona erdirmeyi denediler.
Ayrıca, Yunan felsefesinde nomos’la
ilişkili olarak nomothetes “yasakoyucu”; nomothetike de “yasama sanatı” için
kullanılan terimlerdir.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki
Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Nous
[Lat. intellectus]:
Us, tin. 1- (ilkin Anaxagoras'ta): Evreni düzenleyici, özdeksel olmayan ilke. 2- insanın en yüksek yeteneği. a. (Platon'da) İdealara yönelmiş düşünme-us edimleri. b. (Aristoteles'te) Kuramsal ve kılgılı düşünme gücü. 3- a. Düşünmenin ilkesi ve gelip geçici olmayan tözü. b. (Plotinos'ta) Usla kavranan dünyanın, idealar alanının ilkesi |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder