(1928-)
Dilbilimde XX. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran
Amerikalı dilbilimci; kurucularından olduğu üretici-dönüşümsel dilbilgisi
anlayışıyla “dil”e gereken önemin verilmesini sağlayan başlıca düşünürlerden
biri.
Dilbilimsel görüşlerini ilk olarak 1955’te tamamladığı “Transformational Grammar” (“Dönüşümsel Dilbilgisi”) başlıklı doktora tezinde ortaya koyan Chomsky, Syntactic Structures (Sözdizimsel Yapılar, 1957) adlı kitabında ele aldığı dil kuramını Aspects of the Tbeoıy of Syntax (Sözdizim Kuramının Çeşitli Yönleri, 1965) adlı diğer bir kitabında geliştirmiş ve felsefe ile dilbilim alanlarında çok etkili olmuştur.
Chomsky’nin XVII. yüzyıl usçu filozoflarının görüşlerine benzeyen dilbilimsel kuramına göre dil doğuştan gelen bir yetenek sayesinde öğrenilmektedir. Bu anlamda dil bilgisi önsel (a priori) bir bilgidir. Dilin kaynağına ilişkin “doğuştan” bir anlayışı benimseyen Chomsky’nin Sözdizimsel Yapılar ve Sözdizim Kuramının Çeşitli Yönleri adlı kitaplarında kullandığı sözdizimsel dil tanımına göre, dil sonsuz sayıda tümceden oluşan bir kümedir. Chomsky’nin bir dildeki tümcelerin sayısının sonlu olamayacağını farketmesi —nihayetinde her dilde tekrar sayısı kısıtlanmaksızın ardarda uygulanabilen dilbilgisi kuralları vardır ve bu kurallarla tümceler istenildiği gibi düzenlenebilir dilde yeni tümceler oluşturmadaki ve ilk kez duyduğumuz tümceleri anlamadaki yaratıcı yetkinliğimizi biçimsel (matematiksel) olarak açıklama yolunu açmıştır. Böylelikle, Chormsky sonlu bir sözlükten ve sonlu sayıda sözdizim kurallarından sonsuz zenginlikte bir dil yapıtının kurulabileceğjni göstermiştir. Doğaldır kî sonsuz sayıdaki tümceler arasında çok acayip, bir insan için anlatılması neredeyse imkansız olan tümceler olacaktır. Ancak tümcelerin anlaşırlılığı sözdizimin sınırlarını belirlemez. Bu da dili kullanabilir olmakta dili edimsel olarak kullanmak arasında bir fark olduğunu ortaya koyar.
Sözdizim kurallarının belirlediği olanaklı dil kullanımları, dilsel yetkinlik olanımıza girmelerine rağmen, edimsel olarak belki de hiç ortaya çıkmayacaktır. Örneğin dünya yok olsa bile hâlâ kullanılmamış bir sürü tümce olabilir. Bu noktada Chomsky’nin dil bilgisinin neden a priori olduğunu düşündüğünü anlayabiliriz. Chomsky e göre deneyime bağımlı olmadan varolan, Platoncu anlamda bir sözdizim yapısı vardır ve insanlar bu yapıya uyan dilleri —ki yeryüzündeki tüm diller bu yapıya uygundur— kullanma yetkinliğine sahiptir. Bu sözdizimsel yapı dünya üzerindeki dillerin en derindeki kökü gibidir. Chomsky’nin bir tür Platonculuk olarak ele alınabilecek görüşleri daha sonra genetik bilimindeki (kalıtımbilim) gelişmelerden etkilenilerek farklı biçimlerde ortaya konulmuştur. Şimdilerde, söz konusu derin sözdizimsel yapının insanın genetik (kalıtsal) yapısında şifrelendiği görüşü üzerinde durulmaktadır. Chomsky’nin dil bilgisi kuramı biçimsel (matematiksel) olarak çok iyi tasarlandığı için olsa gerek, gittikçe yaygınlaşmakta olan bilişsel görüşler kî bu görüşler Chomsky’nin usçu ya da anlıkçı görüşlerinin tersine deneyci bir çizgi izler— karşısında gücünden fazla bir şey kaybetmemiştir. Chomsky’nin görüşlerinin kendi döneminin deneyci eğilimlerine —özellikle de Bloomfîeld’ın davranışçı yaklaşımına— sert bir darbe indirdiği de not düşülmelidir.
Dil felsefesinin dışında zihin felsefesiyle de uğraşan
Chomsky, Öte yandan “yazar*' ya da “düşünür” kimliğiyle toplumsal ve siyasal
sorunlarla da yakından ilgilenmiştir. Özellikle savaş sonrası dönemde Amerikan
yönetiminin gerek Vietnam Savaşı'nda gerekse Latin Amerika'da yürüttüğü
politikalarda somutlaşan yayılmacılığının en sıkı eleştiricilerinden biri
olmuştur. Amerika’nın Afganistan’a saldırmasını, bu en son “güç gösterisi”ni de
bir yandan öldürüp bir yandan da gıda yardımı yapılması çelişkisine ya da
gülünçlüğüne dayanarak “en ufak bir gizleme gereği bile duyulmaksızın girişilen
bir reklam etkinliği” olarak nitelemiştir. Chomsky’e göre, “eğer şüpheli
teröristlere yataklık etmek bombardımanı gerektiren bir suç ise, o zaman ABD de
dahil dünyanın hemen hemen bütün ülkeleri derhal bombalanmalı”dır.
Chomsky’nin diğer eserleri arasında Cartesian Linguistics
(Descartesçı Dilbilim, 1966); The Sound Pattern of English (İngilizce’nin Ses
Düzeni, 1968); Language and Mind (Dil ve Zihin, 1972); The Logical Structure of
Linguistic Theory (Dilbilim Kuramının Mantıksal Yapısı, 1975); Reflections on
Language (Dil Üstüne Düşünceler, 1975); dil ve siyaset ilişkisinden üretici
dilbilgisinin dallarına kadar pek çok konuyu işlediği Language and
Rasponsibility (Dil ve Sorumluluk, 1979); felsefe ve dilbilim alanlarında bazı
denemelerinin yer aldığı Rules and Representations, (Kurallar ve Temsiller,
1980) ile Knowledge of Language (Dil Bilgisi, 1986) sayılabilir.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun;
Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder