Manuel DeLanda, modern felsefe için olduğu kadar bilim ve sanat için de önemli ve benzersiz bir figürdür. Onun düşünceleri, felsefenin geleneksel sınırlarını zorlayarak farklı disiplinler arasında köprü kurar.
Biyografi: Sanatçıdan Filozofa
Manuel DeLanda, 1952 yılında Meksika'da doğdu.
Felsefeye doğrudan akademik yoldan girmemiş olması, düşüncelerinin özgünlüğünü
ve disiplinlerarasılığını büyük ölçüde etkilemiştir. 1970'li yıllarda New
York'a yerleşen DeLanda, kariyerine film yapımcısı ve sanatçı olarak başladı.
Bu dönemde avangart sinema ve deneysel sanat ile ilgilenerek
bilgisayar grafikleri ve simülasyonları üzerine çalıştı.
Bu çalışmalar, onun daha sonra felsefe alanında
geliştireceği karmaşıklık kuramı, sistem teorisi ve maddesel süreçler gibi
konulara olan ilgisini şekillendirdi. Felsefe eğitimini ileriki yaşlarında
tamamlayarak 2010 yılında Avrupa Yüksek Lisans Okulu'nda (European Graduate
School) medya ve iletişim alanında doktorasını aldı. Günümüzde Princeton
Üniversitesi Mimarlık Bölümü ve Avrupa Yüksek Lisans Okulu Felsefe Bölümü'nde
ders vermektedir.
Başlıca Yapıtları ve Felsefi Katkıları
DeLanda'nın felsefesi, bilim, tarih ve teknoloji gibi
alanlardan beslenerek maddeye ve süreçlere odaklanır. Onun en temel felsefi
katkıları ve eserleri şunlardır:
- Akıllı
     Makineler Çağında Savaş (War in the Age of Intelligent Machines, 1991):
     Bu ilk büyük eserinde DeLanda, savaş tarihi üzerine benzersiz bir okuma
     sunar. Savaşın sadece insan kararlarıyla değil, aynı zamanda maddenin
     (örneğin, metalin, makinelerin) kendi içsel potansiyelleri ve
     süreçleriyle nasıl evrildiğini inceler. Bu kitap, onun Yeni Materyalizm
     ve makine-insan ilişkisi üzerine düşüncelerinin ilk tohumlarını
     atar.
- Yoğun
     Bilim ve Sanal Felsefe (Intensive Science and Virtual Philosophy, 2002):
     Bu kitapta DeLanda, Gilles Deleuze'ün "sanal" ve
     "yoğunluk" gibi kavramlarını bilimsel süreçlerle
     ilişkilendirerek felsefenin somut ve uygulanabilir bir alan haline
     getirilmesini savunur. Soyut felsefi fikirlerin, maddenin nasıl davrandığını
     anlamak için nasıl kullanılabileceğini gösterir.
- Yeni
     Bir Toplum Felsefesi: Öbekleşme Kuramı ve Toplumsal Karmaşıklık (A New
     Philosophy of Society: Assemblage Theory and Social Complexity, 2006):
     DeLanda'nın en etkili eserlerinden biridir. Bu kitapta, toplumu geleneksel
     hiyerarşik veya bireyci modellerle değil, "öbekleşme kuramı"
     (assemblage theory) ile açıklar. Bu kuram, toplumu ve tarihini, farklı
     ve heterojen unsurların (insanlar, teknolojiler, hayvanlar, binalar,
     fikirler vb.) bir araya gelerek oluşturduğu dinamik ve kendi kendini
     örgütleyen öbekler olarak görmeyi önerir.
DeLanda, bu eserleriyle felsefeye "çizgisel olmayan
tarih", "karmaşıklık teorisi" ve "öbekleşme
ontolojisi" gibi kavramları getirmiştir. O, soyut düşünceyi somut,
maddesel süreçlerle birleştirerek felsefenin sadece bir akıl oyunu olmadığını
kanıtlamaya çalışır.
Manuel DeLanda'nın "Yeni Bir Toplum Felsefesi:
Öbekleşme Kuramı ve Toplumsal Karmaşıklık" adlı eseri, sosyal
bilimlere ve felsefeye yepyeni bir bakış açısı getiren temel bir kitaptır.
Geleneksel yaklaşımları bir kenara bırakarak, toplumu ve tarihi anlamak için
benzersiz bir yöntem sunar.
Kitabın Ana Fikri: Öbekleşme Kuramı
DeLanda, bu kitabında toplumu anlamak için iki yaygın
modelin de yetersiz olduğunu savunur:
- Bireycilik:
     Toplumu sadece bireylerin toplamı olarak gören ve bireylerin seçimleriyle
     açıklayan yaklaşım.
- Holizm:
     Toplumu tek bir bütün olarak gören ve bireyleri bu bütünün pasif parçaları
     olarak tanımlayan yaklaşım.
DeLanda, bu ikiliğin ötesine geçmek için Öbekleşme
Kuramı'nı (Assemblage Theory) geliştirir. Bu kurama göre, toplumlar ve
tarihsel olaylar, farklı ve heterojen unsurların (insanlar, hayvanlar,
teknolojiler, fikirler, materyaller, binalar vb.) bir araya gelerek oluşturduğu
dinamik ve kendi kendini örgütleyen "öbeklerden" oluşur.
Öbekler, ne sadece parçaların toplamıdır ne de tek bir
bütündür; onlar, hem parçalarını hem de bütünü sürekli olarak şekillendiren
canlı sistemlerdir. Bir şehir, bir ordu, bir şirket veya bir fikir hareketi
birer öbek örneğidir.
Öbeklerin İki Eksenli Analizi
DeLanda, öbekleri iki temel eksen üzerinden inceler. Bu
eksenler, bir öbeğin nasıl oluştuğunu, nasıl değiştiğini ve nasıl istikrar
kazandığını anlamamızı sağlar.
1. Mekanizma Ekseni: Bölgeselleşme ve Bölgesel Olmaktan
Çıkma (Territorialization & Deterritorialization)
Bu eksen, bir öbeğin istikrarını ve değişimini inceler.
- Bölgeselleşme
     (Territorialization): Bir öbeği bir arada tutan, onu daha kararlı ve
     tanımlanabilir kılan süreçlerdir. Örneğin, bir şehrin altyapısı, kanunları
     veya yerleşik kurumları bu öbeği sağlamlaştırır.
- Bölgesel
     Olmaktan Çıkma (Deterritorialization): Bir öbeğin sınırlarını ve
     istikrarını bozan, onu değiştirmeye ve yeni bağlantılar kurmaya iten
     süreçlerdir. Örneğin, bir şehrin maruz kaldığı göç dalgaları, ekonomik
     krizler veya toplumsal hareketler bu öbeği dönüştürür.
2. İçerik Ekseni: Kodlama ve Kod Çözme (Coding &
Decoding)
Bu eksen, bir öbeğin içindeki parçaların nasıl davrandığını
ve etkileştiğini inceler.
- Kodlama
     (Coding): Bir öbeğin parçalarının davranışlarını standardize eden ve
     onları belirli bir şekilde davranmaya zorlayan süreçlerdir. Örneğin, bir
     şirketin belirlediği kurallar, bir askerî birliğin disiplin kodları veya
     bir dilin gramer kuralları.
- Kod
     Çözme (Decoding): Parçaların standart kalıplardan sapmasına, yeni ve
     beklenmedik bağlantılar kurmasına olanak tanıyan süreçlerdir. Örneğin,
     yeni bir sanat akımının yerleşik estetik kuralları yıkması veya internette
     ortaya çıkan bir şaka dilinin yayılması.
DeLanda, bu iki eksenin dinamik etkileşimiyle bir öbeğin hem
istikrarlı hem de sürekli bir değişim içinde olduğunu savunur.
Felsefi Önemi ve Sonuç
DeLanda'nın bu kitabı, toplumu sadece insan niyetleriyle
veya soyut yapılarla açıklamak yerine, karmaşık ve maddesel süreçlerin bir
sonucu olarak görmemizi sağlar. Onun kuramı, felsefede Yeni Materyalizm'in
ve Nesne Yönelimli Ontoloji'nin (NYO) sosyal bilimlere uygulanmış bir
versiyonu gibidir. İnsan dışı faktörleri (teknolojiler, materyaller) toplumsal
değişimin aktif failleri olarak konumlandırarak, felsefenin ve sosyal bilimin
ufkunu genişletir.
Hegel'e Karşı: Amaca Dayalı Olmayan Tarih
Hegel, tarihi doğrusal ve amaca yönelik (teleolojik)
bir süreç olarak görmüştür. Ona göre tarih, Geist'ın (Mutlak Ruh) kendini
gerçekleştirmesi, giderek daha rasyonel ve özgür bir forma evrilmesidir. Bu
süreç, önceden belirlenmiş ve kaçınılmaz bir sonuca, yani mutlak özgürlüğe
doğru ilerler.
DeLanda'nın felsefesi ise bu fikri tamamen reddeder.
Onun için tarih, bir yukarıdan-aşağı süreç değil, aşağıdan-yukarı bir süreçtir.
Tarihsel olaylar, ne bir aklın ne de bir ruhun planına göre ilerler; aksine,
birbirleriyle sürekli etkileşim halinde olan heterojen öbeklerin (insanlar,
makineler, fikirler, maddeler) öngörülemez ve rastlantısal süreçlerinden ortaya
çıkar. Tarihin nihai bir amacı veya yönü yoktur; yalnızca sürekli bir değişim
ve dönüşüm vardır.
"Tarihin Sonu"na Karşı: Sürekli Akış
"Tarihin Sonu" tezi, 20. yüzyılın sonunda
liberal demokrasinin ve serbest piyasa kapitalizminin ideolojik mücadelenin
nihai galibi olduğunu ve böylece tarihin esasen sona erdiğini savunur. Bu
yaklaşım, tarihin varacağı son noktayı tanımlayarak adeta Hegel'in tezini modern
bir formda yeniden canlandırır.
DeLanda'nın öbekleşme kuramı ise bu fikre karşı
çıkar. Öbekler asla tam olarak sabitlenemez; sürekli olarak "bölgesel
olmaktan çıkma" (deterritorialization) ve "kod çözme" (decoding)
süreçleri tarafından parçalanma potansiyeli taşırlar. Bu, bir toplumun veya siyasi
sistemin nihai ve değişmez olamayacağı anlamına gelir. Yeni teknolojiler, yeni
fikirler veya yeni toplumsal hareketler, mevcut yapıyı sürekli olarak
dönüştürme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, tarih asla sona ermez; aksine,
sürekli bir akış ve yeni olasılıklar alanıdır.
DeLanda'nın tarihi, zorunluluk ve kader yerine rastlantısallık
ve olasılıklar tarihidir.
Eğer tarihin önceden yazılmış bir senaryosu yoksa ve
öngörülemez bir öbekleşmeler ağıysa, bu durum bizi kaderci bir
yaklaşımdan uzaklaştırıp, sorumluluk sahibi bir konuma yerleştirir.
- Kaderci
     Yaklaşım: Tarihin belirli bir amaca doğru ilerlediği veya sonunun
     zaten belli olduğu düşüncesinde, bireysel eylemlerimizin tarihin akışını
     değiştirmekte çok az gücü vardır. Bu, bir anlamda bizi eylemsizliğe ve
     edilgenliğe iter.
- Sorumluluk
     Yaklaşımı: DeLanda'nın çizdiği tabloda ise, her eylemimizi ve her yeni
     fikri, tüm öbeğin seyrini değiştirebilecek potansiyel bir
     "eyleyici" olarak görürüz. Küçük bir toplumsal hareket, yeni bir
     teknoloji veya bireysel bir seçim bile, tarihin çizgisini hiç
     beklemediğimiz bir yöne çevirebilir.
Bu bakış açısı, tarihi sadece geçmişte olan bir şey değil,
aynı zamanda bizim de aktif olarak inşa ettiğimiz bir süreç olarak görmemizi
sağlar.
DeLanda'nın düşüncesinin omurgasını oluşturan temel
kavramlar ve tezler:
1. Öbekleşme Kuramı (Assemblage Theory)
Bu, DeLanda'nın felsefesinin en temel kavramıdır. Öbekleşme,
sadece insanlardan oluşan bir grup değil, heterojen unsurların (insanlar,
hayvanlar, teknolojiler, fikirler, materyaller) dinamik bir etkileşimiyle
oluşan bir bütündür. DeLanda'ya göre, bir şehir, bir şirket veya bir DNA
molekülü bile birer öbekleşmedir. Bu öbekleşmeler, parçalarının toplamından
daha fazlasıdır ve kendi içlerinde yeni potansiyeller barındırır.
2. Yoğunluklar ve Sanallar (Intensities and Virtuals)
DeLanda, Gilles Deleuze'den esinlenerek
"yoğunluklar" ve "sanallar" kavramlarını kullanır. Bu
kavramlar, değişimin ve oluşumun motor gücünü açıklar.
- Yoğunluk
     (Intensity): Bu, fiziksel bir süreçteki değişim derecesini ifade eder.
     Örneğin, bir su kütlesinin sıcaklığının artması veya bir sesin şiddeti.
     Bunlar, niceliksel olarak ölçülebilir olsalar da, asıl olarak niteliksel
     bir değişime işaret eder. Felsefi olarak, yoğunluklar bir öbeği yeni bir
     duruma iten içsel bir güçtür.
- Sanal
     (Virtual): Potansiyel olanın, fiili (gerçekleşmiş) olana dönüşmeden
     önceki halidir. DeLanda için sanal, sadece olası bir şey değildir; fiili
     olanı şekillendiren gerçek bir varlıktır. Örneğin, bir gen havuzundaki tüm
     olası türler sanaldır ve sadece bir kısmı fiili hale gelir. Sanal, sürekli
     olarak fiili olanı etkiler.
3. Çizgisel Olmayan Tarih (Nonlinear History)
DeLanda, tarihi kronolojik ve doğrusal bir süreç olarak
görmek yerine, çizgisel olmayan bir süreç olarak ele alır. Bu tez,
tarihin önceden belirlenmiş bir amacı veya sonu olmadığını savunur. Tarih,
öbekleşmelerin rastlantısal ve öngörülemez etkileşimlerinin bir sonucudur.
DeLanda, bu tezi desteklemek için jeolojik tarihi (kayaların oluşumu),
biyolojik tarihi (türlerin evrimi) ve dilsel tarihi (dillerin gelişimi) iç içe
geçirerek anlatır. Ona göre, bu üç alan da doğrusal olmayan dinamikler ve kendi
kendini örgütleyen süreçlerle işler.
4. Malzeme Tarihi (History of Materials)
DeLanda, tarih felsefesini "madde ve enerjinin" tarihi olarak yeniden yazar. Tarihsel olayları sadece insan kararlarıyla değil, aynı zamanda maddelerin kendi içsel özellikleriyle ve bu maddelerin nasıl akıp dönüştüğüyle açıklar. Örneğin, Metal Çağı, sadece insanların metali kullanmayı öğrenmesi değildir; metalin kendi akışkanlığı, sertliği ve diğer fiziksel özellikleri nedeniyle insan toplumlarını nasıl yeniden şekillendirdiğinin de tarihidir.
Tarih ve Felsefenin Kesişimi
DeLanda'ya göre tarih, "olayların tarihi" değil,
**"oluşumların ve süreçlerin tarihi"**dir. Bu şu anlama gelir:
- Olaylar
     Yerine Süreçler: Geleneksel tarih, I. Dünya Savaşı'nın bir sonucu olan
     "Versay Anlaşması" gibi belirli olaylara odaklanırken, DeLanda
     daha büyük ve uzun soluklu süreçlere odaklanır. Örneğin, bir metalin
     üretimindeki kimyasal süreçlerin tarihini, şehirlerin karmaşıklığının
     nasıl arttığını veya dillerin nasıl evrildiğini inceler.
- Fikirler
     Yerine Maddeler: Onun için tarih, sadece fikirlerin (örneğin,
     "milliyetçilik" veya "kapitalizm") yayılması değildir.
     Bu fikirlerin, nasıl makinelerle, binalarla, yollarla ve insanlarla
     bütünleşerek birer "öbekleşme" haline geldiğinin de
     tarihidir.
- Sanallar
     ve Yoğunluklar: Tarihin rastgele ve öngörülemez yönü, bir sistemin
     içindeki yoğunlukların (örneğin, bir şehirdeki nüfus yoğunluğunun
     artması) sanal potansiyelleri (yeni bir sosyal organizasyon biçimi)
     fiili hale getirmesiyle açıklanır.
DeLanda, bu yöntemle felsefenin sadece "ne
olduğunu" değil, aynı zamanda "nasıl olduğunu" da anlamamızı
sağlar.
DeLanda'nın kuramını doğrulayan, sonuç alıcı ve başarılı örnekler de mevcut. Bu örnekler, geleneksel siyasi ve ekonomik güç yapılarına karşı, çizgisel olmayan yollarla başarılı olan öbekleşmeleri gösterir.
İşte size birkaç somut örnek:
Başarılı "Karşı Öbekleşme" Örnekleri
1. Chiapas Zapatista Hareketi (Meksika):
- Ne
     Yaptılar? 1994 yılında Meksika hükümetine karşı ayaklanan Zapatista
     Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN), geleneksel gerilla savaşı yerine,
     kendilerini küresel bir öbekleşme olarak örgütlediler.
- DeLanda
     ile Analizi: Onların gücü askeri donanımlarından gelmiyordu. Bunun
     yerine, yerel toplulukların özerkliği, internet üzerinden yayılan
     sloganlar ("Başka bir dünya mümkün") ve uluslararası
     aktivistlerin desteği gibi heterojen unsurları bir araya getirdiler. Bu öbekleşme,
     Meksika hükümetinin ve neoliberal politikaların bölgeselleşme
     çabalarına karşı, kendi "özerk bölgelerini" ve politikalarını
     kurarak direndi. Başarıları, gücün sadece devletten gelmediğini, aynı
     zamanda tabandan gelen dinamik ağlarla da yaratılabileceğini gösterdi.
2. Açık Kaynak Hareketi (Open Source Movement):
- Ne
     Yaptılar? Yazılım dünyasındaki dev şirketlerin kapalı kodlu yazılım
     modellerine karşı, gönüllü programcıların küresel işbirliğiyle açık kaynak
     kodlu yazılımlar geliştirmesi.
- DeLanda
     ile Analizi: Bu hareket, bir tür bilgi öbekleşmesidir. Bu öbek,
     programcıları, interneti, paylaşılan kodları ve "bilgi özgür
     olmalıdır" gibi soyut fikirleri bir araya getirdi. Bu öbek, Microsoft
     ve Apple gibi dev şirketlerin kapalı ve katı kodlama sistemlerine
     karşı, bilgiyi serbestçe kod çözerek yeni bir alan açtı. Wikipedia
     da bu hareketin bilgiye uygulanmış başarılı bir örneğidir.
3. Yavaş Gıda Hareketi (Slow Food Movement):
- Ne
     Yaptılar? Küresel fast food endüstrisinin standartlaşmış gıda
     üretimine karşı, yerel ve geleneksel gıda kültürünü korumayı amaçlayan
     uluslararası bir hareket.
- DeLanda
     ile Analizi: Bu hareket, sadece bir protesto değil, bir
     karşı-öbekleşmedir. Çiftçiler, yerel restoranlar, tüketiciler ve
     aktivistleri bir araya getirerek, kendi yerel ekonomik ve kültürel bölgesini
     oluşturur. Bu öbek, küresel şirketlerin standartlaşmış
     "kodlarına" karşı, gıdanın ve kültürün yerel çeşitliliğini
     vurgulayan bir kod çözme stratejisi izler. Başarıları, sadece büyük
     şirketlere karşı durmak değil, aynı zamanda yeni bir değer sistemi ve
     ekonomik model inşa etmek olmuştur.
Bu örnekler, büyük olmanın her zaman güçlü olmak
anlamına gelmediğini gösterir. DeLanda'nın felsefesine göre güç, bir öbeğin
parçaları arasındaki dinamik ve yaratıcı ilişkiden kaynaklanır.
Yoğunluklar (Intensities)
"Yoğunluk" bir şeyin derecesini ifade eder, ancak
bu bir nicelikten (sayısal değerden) fazlasıdır; o, niteliksel bir değişime
işaret eden bir niceliktir. Bir sistemin "oluşum"unu başlatan itici
güçtür.
- Ne
     Değildir?: Bir şeyin uzunluğu, ağırlığı veya hacmi gibi,
     bölünebildiğinde aynı kalan "genişletilebilir nicelik"
     (extensive quantity) değildir. 10 metrelik bir halatı ikiye böldüğünüzde,
     iki adet 5 metrelik halatınız olur.
- Nedir?:
     Bir şeyin sıcaklığı, basıncı veya hızı gibi, bölündüğünde aynı kalmayan "yoğunluktur".
     Bir su kütlesinin sıcaklığını ikiye böldüğünüzde, iki adet 50 derece su
     elde edemezsiniz; sıcaklık aynı kalır.
Felsefi Anlamı: DeLanda'ya göre, bir sistemin
(örneğin bir şehir veya toplumun) dönüşümü, bu tür yoğunluklardaki değişimlerle
tetiklenir. Nüfus yoğunluğundaki ani bir artış, kültürel bir patlama veya
ekonomik bir kriz gibi yoğunluklardaki değişimler, o sistemin yeni bir duruma
geçişini sağlar.
Sanallar (Virtuals)
DeLanda için "sanal", "gerçek olmayan"
veya "hayali" demek değildir. Aksine, o, bir şeyin içinde
barındırdığı, ancak henüz gerçekleşmemiş olan tüm potansiyellerin gerçek
alanıdır. Sanal, fiili olanın (yani gerçekleşmiş olanın) tam karşısında yer
alır, ama ondan daha az gerçek değildir.
- Ne
     Değildir?: "Masanın üstünde bir fincan var" gibi fiili
     (gerçekleşmiş) bir durum değildir.
- Nedir?:
     Bir fincanı kırabilecek potansiyel enerji, veya bir gen diziliminin,
     farklı çevresel koşullarda ortaya çıkarabileceği tüm olası türler sanal
     olanlardır. Bu potansiyeller, henüz gerçekleşmemiş olsalar bile, gerçektir
     ve sistemin davranışını şekillendirir.
Felsefi Anlamı: DeLanda için tarih ve evrim, sanal
olanın (potansiyel olanın) yoğunluklar aracılığıyla fiili (gerçekleşmiş) hale
gelmesidir. Bir toplum, içindeki yoğunluklar (nüfus artışı, teknolojik
ilerleme) belirli bir eşiği aştığında, sanal olan sayısız potansiyel
geleceğinden birini fiilen gerçekleştirir.
Bu iki kavram, birleşerek DeLanda'nın felsefesinin kalbini oluşturur: Dünya, önceden belirlenmiş yollarla ilerlemez; içindeki yoğunluklar sayesinde sanal potansiyellerini sürekli olarak gün yüzüne çıkaran, öngörülemez bir süreçtir.
Kaynakça
📌 1. Türkçeye Çevrilmiş
Kitaplar
- DeLanda,
     M. (2006). Çizgisel Olmayan Tarih: Bin Yıllık Süreçler. Çev. Metis
     Yayınları.
- DeLanda,
     M. (2020). Yeni Bir Toplum Felsefesi: Öbekleşme Kuramı ve Toplumsal
     Karmaşıklık. Kolektif Kitap.
📌 2. İngilizce Temel
Metinler
- DeLanda,
     M. (2002). Intensive Science and Virtual Philosophy. Continuum.
- DeLanda,
     M. (2011). Philosophical Chemistry: Genealogy of a Scientific Field.
     Bloomsbury.
- DeLanda,
     M. (2016). Assemblage Theory. Edinburgh University Press.
📌 3. Akademik Makale ve
Tez Atıfları (Türkçe)
- Yıldız,
     E. (2021). Yeni Materyalizm ve Toplumsal Ontoloji: DeLanda Perspektifi.
     Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi.
- Demir,
     B. (2022). Çizgisel Olmayan Tarih ve Bilimsel Ontoloji. Doktora
     Tezi, Hacettepe Üniversitesi.
- Kahveci,
     K. (2023). “Manuel DeLanda’da Madde ve Eyleyicilik.” Felsefe
     Tartışmaları, 68(2), 77–94.
 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder