İnsan denen varlığın özünü, insan doğasını kavramayı, diğer canlılarla birlikte yaşayan bir tür olarak kendimizi anlamayı konu edinen felsefi-bilimsel öğreti; insan yaşamını somut gerçekliği içinde bir bütün olarak ele almaktan yana olan "insan felsefesi".
İnsanoğlunu tüm diğer varlıklardan ayıran temel niteliklerin, insanı insan yapan ayırt edici özelliklerin neler olduğu sorusuyla yola koyulan felsefi insanbilim, felsefenin konusunun ne yalnızca madde ya da doğa ne de tek başına tin ya da bilinç değil, bu ikisini bir potada eriten somut yaşamı ve gerçekliği içinde "insan" olması gerektiğini savunur.
Hem insanın doğasının anlaşılması hem de insanın kendini kavrayışı üzerine yoğunlaşan felsefi insanbilim, insana ait, insanlığa dair ne varsa -biyolojik evrimimiz, tarihsel gelişme sürecimiz, toplumsal ve bireysel anlamda çeşitlilik ve değişkenlik gösteren niteliklerimiz vb.- kuşatma savındadır. Bu yüzden de konuyla ilgili her türlü "bilim"in ortaya koyduğu bilgileri bütünlüklü bir "insan tasarımı"nda buluşturmaya, doğa bilimleri ile tin bilimlerinin (kültür ya da insan bilimleri) vardığı sonuçları uzlaştırmaya, bunlar arasında bir köprü kurmaya özen gösterir.
Felsefi insanbilimin ilk izlerine Kant ile Herder'de rastlansa da kendine özgü felsefi bir hareket olarak ortaya çıkışı 1920'lerin sonuna doğrudur. Kıta felsefesi geleneği içinde Almanya 'da filizlenen felsefi insanbilimin başlıca temsilcileri önceleri Max Scheler ile Helmut Plessner, sonraları ise Arnold Gehlen ile Ernst Cassirer olmuştur.
Zamandizinsel açıdan felsefi insanbilimin ortaya çıkışı, Heidegger'in "varoluşçu" felsefesi ve Frankfurt Okulu'nun eleştirel toplum kuramıyla eşzamanlıdır. Bu düşünce iklimi içindeki Alman filozofların ilgisi o ana dek hiç olmadığı kadar "insan yaşamının kavranması"na yönelmiş; bu düşünürler bir yandan insanın doğadaki yerini aydınlatmaya çabalarken, bir yandan da insanın özü üzerine felsefe üretmeye çalışarak, insan doğasının anlaşılmasının insan yaşamının güçlü bir biyolojik yönelimi de içeren toplumsal, kültürel ve düşünsel boyutlarıyla daha fazla ilgilenmekten geçtiğini düşünmüşlerdir. Başka bir deyişle insan yaşamının toplumsal ve kültürel boyutları ile biyolojik yönü arasındaki ilişkiyi çıkış noktası yapan felsefi insanbilimin varmak istediği yer, "insan doğasının yoğrulabilir, her türlü kıvamı alabilir niteliğini" açığa çıkarmaktır.
Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü; Erkan Uzun; Serkan Uzun; Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim ve Sanat Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder