Comte, olguculuğun ve sosyolojinin kurucusu
sayılır. Bugün de üniversitesi ile tanınan Montpellier’de doğdu. Montpellier,
1289 da kurulan üniversitesi, Petrarca, Rablais, John Locke gibi tanınmış
ziyaretçilerine ev sahipliği yapmasıyla tanınan önemli bir kültür kentiydi.
Yaşam öyküsünün bazı detayları onun
düşüncelerini anlamak açısından bizlere yardımcı olabilir.
Vergi memuru olan babası ve annesi, kralcı ve
koyu Katolikti. O dönemde Fransa’da yayılan Cumhuriyetçiliğe ve kuşkucu
görüşlere karşıttılar. Küçük Comte bu çatışmalı ortamda tarafını belirledi:
Katolik Kilisesi’ne ve kralcılığa karşı çıktı.
Fiziki açıdan sağlıksızdı. Çelimsiz bedeni,
miyopluğu, mide hastalığı yaşamı boyunca sorun oldu.
Anne babasının tuttuğu yaşlı bir öğretmenden
Latince dersi aldıktan sonra, 9 yaşında ortaokula başladı. Yatılı hayatı ona
zor geldi. Ancak zihinsel gelişimi yaşının ilerisinde olduğundan, derslerinde
çok başarılı oldu.
14 yaşında Katolik Kilise’sinden ayrıldı. 15
yaşında Paris Politeknik okulu sınavına girdi. Çok başarılı olmasına karşın
yaşının küçüklüğü nedeniyle okula kabul edilmedi. Lise son sınıfta hastalanan
matematik öğretmeninin yerine ders verecek kadar konuya egemendi.
Ekim 1814 de Paris Politeknik okuluna girdi.
Okulun zamana bağlı sıkı disiplini, başeğmez tavırlı Comte’a göre değildi.
Burada 2 yıl kaldı.
Comte, adeta toplumun aynası olan Paris’ten uzak kalamadı. 18 yaşında Paris’e
döndü. Bu yeni döneminde, özellikle Felsefe ve Tarih kitapları okudu. 18. yy.
Fransız düşünürlerinden, Montesiquieu Condorcet, Turgot’nun görüşlerinden etkilendi. Etkilendiği düşünürler arasında,
Hume ve Kant da bulunuyordu. İçinde yaşadığı toplumsal koşullar ve anılan
düşünürlerin görüşlerinden de yararlanarak kendi özgün sentezini oluşturdu.
Tanıştığı kişiler arasında, daha sonra bozuşacağı, sosyalizmin kurucularından
Saint-Simon da vardı. Toplumsal konuların yanı sıra, matematik, astronomi,
fizik, kimya, biyoloji çalışmalarını da sürdürdü.
1821 yılında şöhreti iyi olmayan bir hanımla
evlendi. Doğduğu yerde eski dostları tarafından iyi karşılanmadı. Paris’e
dönerek özel bir gruba ders verme girişimi, ruh sağlığı sorunları yüzünden yarıda
kaldı. 1827 yılı başlarında “Sen” nehrine atlayarak intihar girişiminde
bulundu. Tam olarak sağlığına 1827 yazında kavuşabildi. 1829 yılında yarım
kalan konferans dizisine tekrar başladı. Bu defa başarılı oldu. Bu
konferanslarını 6 cilt olarak “Olgusal Felsefe Dersleri” başlığı ile yayınladı.
1830-48 yılları arasında her yıl programlı
olarak işçilere dersler verdi.(Temel astronomi kursu) Politeknik Okul’da
matematik öğretmeye başladı. Ancak Felsefe Dersleri 6. ciltte bir görevliye
sataştığı için okuldan uzaklaştırıldı.
1838’de kitabı The Edinburg Review’da
incelendi. John Stuart Mill’in çabasıyla üç İngiliz’den para yardımı aldı.
1844(45) yılında öğrencilerinden birinin
kızkardeşi ile başlayan ve platonik düzeyde kalan ilişki, Comte için mutluluk
ve acı dolu günler getirdi. Sevdiği kızın 1846’da veremden ölmesinden sonraki
acılı dönemini geride bırakıp yeni bir güçle çalışmaya başladı. Sekiz yılını
alan, “Olgusal Siyasal Sistem” (1851-54) adlı yapıt, sosyolojinin tanımını da
içeriyordu.Yazıları geniş bir kitleyi etkilemeye başlamıştı. Dünyanın her
yanındaki olgucu gruplarla yazışıyordu.
Mayıs 1857’de, eski bir arkadaşının cenaze
töreninde yakalandığı soğuk algınlığından kurtulamadı, eylül ayında öldü. Kendi
isteği olarak mezar taşına şunlar yazıldı: “İlke olarak aşk, temel olarak
düzen, amaç olarak ilerleme”
Kaynak: Ana Britannica, Axis 2000
Comte’un olguculuğundan (pozitivizm) bu yana
çok sular aktı. Onun bilime yüklediği anlam, özellikle 20.yy.ın ikinci
yarısında daha incelikli eleştirilerin hedefi oldu. (Post Pozitivizm )Comte’u yaşadığı dönemin ortamında, Fransız
İhtilali sonrası Fransa’sının, siyasi, toplumsal ve ahlâki sorunlarının içinde
değerlendirmek daha doğru olacaktır. Comte’un amacı, Fransız Devrimi’nin yol
açtığı sorunlara çözüm bulmayı hedefleyen, ansiklopedik ve bütüncül bir model
ortaya koymaktı.
Siyaset, ekonomi başta olmak üzere, toplumun
tüm işleyişindeki sorunların çzöümünde tek yöntemin, bilimsel yöntem olduğunu
öne sürdü. İlerleme ve iyiye gitmenin ancak bilimsel yöntemlerin uygulanmasına
bağlı olduğunu keskin bir biçimde savundu.
Comte, doğa bilimlerinin gözlem ve deneye
dayanan yöntemini, felsefe ve toplumbilim alanlarına da genişleterek, yeni bir
dinin tasarımını da oluşturmaya çalışmıştır.
Auguste Comte’un olguculuğunun çerçevesini
Felsefe Sözlüğü’nden (Bilim ve Sanat Yayınları) verdikten sonra, farklı
kaynaklardan alıntılar ile devam edeceğiz.
Comte, olguculuğun genel çerçevesini önce
1830- ile 1842 yılları arasında yazımını tamamladığı ”Olgucu Felsefe Dersleri”nde daha
sonra da 1844’de yayımladığı “Olgucu Tin Üzerine Kanuşmalar” (Discours sur l’esprit
positif) başlıklı çalışmada çizmiştir. İlk kitabın daha başında Comte şu
sözlere yer vermektedir: “Olgucu felsefenin gerçek doğası ile özel yapısını
açıklayabilmek için öncelikle kendi içinde bir bütünlüğü olan insan düşüncesinin
ilerleyişine bakmak gerekir;çünkü bir şeyi kavramanın en iyi yolu onu tarihiyle
birlikte ele almaktır.” Comte insan düşüncesinin gelişiminin üç aşamadan
geçerek gerçekleştiği saptamasında bulunmuş; bu üç aşamanın açıklamasını “Üç Durum
Yasası” adını verdiği bölümlemeli çözümlemeyle sunmuştur. Buna göre,
tarih boyunca insanlık ilki tanrı- bilimsel dönem, ikincisi metafiziksel dönem,
üçüncüsü de olgucu dönem olmak üzere üç ana aşamadan geçmiştir.
Birinci
Evre
(Tanrıbilimsel)
|
Tanrıbilimsel
dönemde insanoğlu bilmediği, bir türlü anlayamadığı olayları hep aşkın bir
kaynakla açıklama yoluna gitmiştir. Yine bu dönemde insanoğlu usundan çok
imgeleminin sesini dinlemiş; ussal yolla temellendirilmiş açıklamalar yapmak
yerine eğretilemeler ile benzetilere dayalı söylensel anlatı olanaklarına
başvurmuştur.
|
İkinci
evre
(Metafizik)
|
Metafizik dönemde gerek söylenbilgisinin
tanrılarının varlığına gerekse de onların özel yetilerine ve güçlerine
duyulan inancın çökmesiyle birlikte değişik metafizik araştırma
izlenceleriyle insan zihni saltığı kavramaya çalışmıştır. Bu dönem boyun-
ca
bir yığın metafizik uslamlama, metafizik kavram ve metafizik sorun ortaya atılmış
ama ortaya konan sorunlar çözülemediği gibi ulaşılan bilgi anlamında da tek
bir adım olsun ileriye gidilememiştir.
|
Üçüncü evre
(Olgucu)
|
Zorunlu
saltığı amaçlayan metafizik araştırma mantığı yerini bütünüyle, hem de bir
daha geri dönülemeyecek bir biçimde olumsalı, göreli olanı anlamaya yönelik
olgucu bir bilimsel araştırma çerçevesine bırakmıştır. Usun bütünüyle imgelemin
üstesinden geldiğinin varsayıldığı bu son dönemde insanoğlu artık deneye açık
olgularla, bu olgular arasındaki ilişkilerle, bu olguların altında yattığı
düşünülen yapı, düzen ve yasalarla ilgilenmektedir.
|
Auguste Comte
Bedia
Akarsu
Çağdaş Felsefe – Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları-1979
Auguste Comte’un düşüncesinin ilk
kımıldatıcısı, toplumun yeniden düzenlenmesidir. Buna erişmek için de kafaların
yeniden biçimlendirilmesini gerekli görür. Ona göre toplumu doğrudan doğruya
bir eylemle yeniden kurmayı istemekle yanlış bir adım atılmış olur. O, Saint-
Simon’u bunu istemekle suçlamıştır. Comte’a göre ilkin akla, insan düşüncesinin
ilerlemesine uygun yeni alışkanlıklar vermek gerekir.
Toplumsal ilerlemelerin bilimin ilerlemesi
ile ‘bağlantısı bütün felsefe tarihi boyunca ele alınmış bir sorundur. Ama bu
bağlılık büsbütün ayrı biçimlerde ele alınmıştır. Örneğin Platon “Devlet”inde
toplumun yapısı ile bilimlerin yöntemi aynı zamanda ele alır. Oysa Aristoteles,
“Politika”sında toplumsal bilimi ayrı bir bilim olarak görür. Hobbes politikayı
bilimsel felsefeye bağlamak eğilimindedir. Montesquieu Aristoteles’in tutumunu
benimser. Bu sorun Comte’un da temel sorunu olmuştur. Ama Comte bu iki akımı
birleştirmiştir. Bilimsel düşüncenin kendi başına toplumu düzenleyeceğine
inanmaz Comte. Ancak toplumsal olaylar biliminin kurulması ile bu yapılabilir.
Bu bilim olmadan, şiddetle çattığı zamanının bilginlerinin durumuna düşülür.
Ama toplum bilimin, bilimsel yöntemin, toplum olaylarına uygulanmasından başka
türlü kurulabileceğine de inanmaz. Bu da ancak bilimlerin ansiklopedik bir sıralamasının
gözden geçirilmesiyle olanaklı olur. Toplumsal bilim olmadan bilimsel düşüncenin
yararsızlığı, bilimleri bir aşama düzeni içinde ele almadan da toplumsal
bilimlerin olanaksızlığı, işte Comte’un iki ana konusu. Toplumbilim olmadan
bilimsel düşünce yalnızca eleştirici ve’ yadsıyıcı olacak, buna karşılık öteki
bilimlere dayanmada toplum olaylarını incelemede olumlu ama keyfi yargılar
verecek. Bu ikisinin birleşmesi ile ancak, toplumun yeniden düzenlenmesi sorunu
çözülebilecektir.
Bilimlerin ereği doğruyu araştırmaktır. Bu
bilimlerin ortaya çıkardığı bilgilerden sonradan toplum için yararlanılır. Bu
topluma yararlı olma bilginin kafasında araştırmasının kımıldatıcısı olabilir,
ama bu yine de bilimsel özgürlüğü, araştırma özgürlüğünü ortadan kaldırmaz.
Bilimsel araştırmada özgürlük temeldir. Oysa Comte’da pozitif bilimler toplumun
düzenlenmesi için birer araçtırlar yalnızca. Doğrudan ya da dolaylı olarak
hepsi bir ereğe göre düzenlenmişlerdir. Bütün “Pozitif Felsefe Dersleri” boyunca
bilimin kesin özgürlüğü ile araç olarak ona yüklenen gereklilikler, yükümler
arasında belli belirsiz de olsa bir çatışma, bir hesaplaşma görülür.
Her ‘bilimin Comte’a göre, konusunun yapısı
ile sınırlı ve kesin bir görevi vardır. Bilimler doğrudan doğruya olgulardan
hareket etmeli, onların arkasındaki nedenlerle uğraşmamalıdır. Bilimler olaylar
arasındaki yasaları ve değişmez bağlantıları araştırırlar, ama doğanın özünü ve
gerçekliğin ya da özlerin nedenlerini bilemezler. Bilimsel incelemeler Comte’a
göre, “gerçek yasalarını bulmak için görüngülerin (fenomen) çözümlenmesi ile
sınırlı” olmalıdır.
Comte’un bilim üzerindeki bu anlayışı
“kafaların yeniden biçimlendirilmesi” (intellektüel reform) görüşü ile de
bağlantı içindedir. Tanrıbilim ve fizikötesi çağların öznel kavramları yerine
nesnel kavramların konulması söz konusudur burada da. “İnsan beynini dış
düzenin kesin bir aynası durumuna çevirmek” gerekir ona göre. Bu formül
gökbilimden toplumbilime dek bütün bilimler için geçerlidir Bütün bilimleri üzerine
kuracağımız temel, dış dünyanın herkes tarafından gözlenebilen olaylarıdır.
Bilimin doğrudan doğruya olaylardan hareket etmesini isteyen Comte, böylece
tanıtlanamayan her varsayımın da karşısındadır, Her bilim varsayımlarla
çalışır, ama bunlar az sayıda ve geçici olmalı, bunların yerine olguları
koymaya çalışmalı. Ancak bu olgular da elden geldiğince kesin, gözlenebilir
birtakım olgular olmalıdır. Bilimleri de özlere inmeden yalnızca gerçekleri
gözönünde tutarak sınıflamaya girişir Comte ve altı temel bilim ayırır:
Matematik, gökbilim, fizik, kimya, yaşambilim ve toplumbilim. Altı temel
bilimin bu sıralanması onların doğuş sırasını da belirler.
Matematik ve gökbilim eskiçağdan beri
vardırlar. Ama Fizik 17. yüzyılda doğmuştur, kimya Lavoisier ile, yaşambilim Bichat
ile. Comte, kendisini de toplumbilimin yaratıcısı olarak görür. Bu’ mantıksal
ve tarihsel düzen aynı zaman da eğitimseldir de. Matematik eğitimin zorunlu bir
girişi, toplumbilim de tacıdır.
Bu altı temel bilimi ardarda inceleyen “Pozitif Felsefe
Dersleri” ,bir yöntem araştırması değildir; bilimlerin güncel
durumunun yalın bir özeti de değildir; bilimler arasındaki karşılıklı bağlantıları
yöntemli bir biçimde inceleyerek bilimsel çalışmayı eşgüdümleme denemesidir.
Her bilim bütün içindeki yerine göre kavranacaktır. Gözlem ve deneyin sınırını
aştığında da bilim pozitif olmaktan çıkar. Örneğin kendi çağındaki fiziği,
pozitifliği henüz tam olmayan bir bilim örneği olarak gösterir Comte.
Pozitifliğin ne olduğunu belirlemek için Comte
bir takım kurallar öne sürer. İlkin,
bir bilim araştırması nesnelerin yapısı üzerinde bir varsayıma dayanan çözümsel
incelemelere geri götürülebiliyorsa, henüz fizik ötesi alanındadır. Pozitif
bilim olgulara dayanmalıdır, varsayımlara değil. Gerçi varsayımlardan
kaçınılamaz ama bunların nesnenin yapısı ile ilgili olmaması ve geçici olması
gerekir. Bunların yerine olgular konmalıdır.
Pozitifliğin ikinci belirtisi: yasaların göreli niteliğidir. Comte’a göre
gerçekten evrensel yasalar yoktur. Çünkü, gözlemin sınırları dışına çıkılamaz.
Pozitifliğin, bir bilimin pozitif olmasının üçüncü belirtisi: birbirinden ayrı
olgular arasındaki yakınlık bağlantılarının kurulmuş olmasıdır. Pozitif bilim,
gözlenebilen olgulardan hareket eder. Bu olguların kesin ve belirli birtakım
olgular olması ve bu olguların kesin olarak belirlenmesi için de aralarındaki
bağlantıların saptanmış olması gerekir. Öyleyse her bilim birtakım kesin
olgulardan ve -bu olgular arasındaki bağlantıları beIirlemekten, hareket edecektir.
Pozitifliğin birbirine bağlı başka iki belirtisi de: olguların
önceden görülmüş olması ve bunlar üzerindeki etkimiz. Ama bu iki nitelikten,
pozitif bilimlerin sıra düzeni içinde, biri ortaya çıkınca öbürü kaybolur.
Örneğin gök bilimde önceden görme tamdır, ama etkimiz sıfır.
Pozitif bilimlerin ‘hepsi birlikte
toplumbilimin bir bütün içinde biraraya getirdiği bir dizge (sistem) kurarlar.
‘Toplumbilimin bütün öteki ‘bilimlerinkine üstün olan bir akla uygunluğu
vardır, çünkü bütünün ayrıntılara olan üstünlüğü o kurmuştur.
Comte’un ‘kurduğu toplumbilim şu çizgileri
gösterir: Toplumsal yapı, ilerleme ortamında varlıklarını sürdüren değişmez
nitelikleri ve organları ile kendi başına vardır. “Toplumun statik (dural) yönü
ile dinamik (devimsel) yönünü ayırır Comte. Bu değişmeyen nitelikleri ve
organları belirleyen statik yöndür ve dinamik yönden bağımsızdır. Toplumun
dinamik yönü ise ilerleme yasalarını içinde bulundurur ve dinamik yön statik
yöne bağlıdır. İlerleme düzenden gelir ve ancak bu düzen içinde olanaklı olan
ilerlemeyle toplumdaki din, mülkiyet, aile, dil gibi değişmez ve sürekli olan
öğeler yetkinleşebilirler.
Bu dinamiği statiğe bağlı kılan düşüncesi ile
Comte, ‘her şeyin tersine çevrilmesine neden olduğunu söylediği, .‘eleştirici
ve devrimci döneme kapılarını kapamış oluyordu. Dinamiğin temel yasası, Comte’a
göre üç durum yasasıdır (la loi des trois états); bu yasa da bir düşünce evrimi
yasasıdır. İnsan düşüncesinin nesneler üzerindeki bilgisinde birbirinin ardından
gelen üç durum, üç evre vardır: tanrıbilimsel durumda olgular tanrısal güçle
açıklanır, fizikötesi durumda Tanrının yerini soyut kavramlar ve güçler alır.
Pozitif durumda her türlü neden araştırmaları bir yana bırakılarak yalnızca
olaylar arasındaki yasalar ya da değişmez bağlantılar incelenir. Comte’da, bu
yasa bilimlerin tarihinden çıkarılmış sayısız gözlemlerle desteklenir. Üç durum
yasası salt olandan daha göreli olan geçişi, düşten akla geçişi dile getirir. Ancak,
bir durumdan öteki duruma geçiş sözkonusu edilen bilime göre erken ya da geç
olur. Altı temel bilim gözönüne alınırsa, pozitif duruma geçişleri onların
aşama düzenlerine göre olacaktır. Bilimin konusu daha genel ve daha az karmaşık
olduğu ölçüde bu geçiş daha kolay olacaktır. Bilimlerin sonuncusu toplumbilim,
Comte’a göre kendi çağında, devrimci yasacılarla henüz fizikötesi evrededir.
Comte kendisini toplumibilimi pozitif duruma geçirmekle görevlendirilmiş görür.
Tarih de üç evre gösteriyor. Comte içinde
bulunduğu dönemi de bir geçit durumu olarak görür ve Tarih Felsefesini üç durum
yasasının toplumbilime uygulanması olarak gözönüne alır. Çoktanrıcı İlkçağdan
sonra gelen tek tanrıcı ortaçağ tanrıbilimsel inanca dayanır; geçit dönemi
fizikötesi düşüncelere dayanır; insanlığın gelecekteki durumu ise pozitivizme
dayanacaktır. Toplumsal yapılar da bu durumlarla uygunluk içindedir; örneğin
kölelik tanrıbilimsel duruma uygundur; fizikötesi durumla da halkın egemenliği
ve insan hakları düşüncesi birbirine uygun, insanlar burada fizikötesi güçler
gibi soyut olarak aralarında eşit birimler olarak gözönüne alınırlar; pozitif
durumla da endüstrinin gelişmesi ve barışın sağlanması birbirine uygundur.
Ancak Comte siyasal ve toplumsal gelişmenin
zorunlu bir koşulunu bir düşünce gelişmesi yasasında bulur. Bu da şu ilkeye
dayanır: Bir dönemin, bir çağın, siyasal ve toplumsal durumu düşünce
durumlarına bağlıdır. Düşüncelerin ilerlemesinin, kafaların aydınlanmasının
dışında, ondan ayrı bir siyasal ilerleme olamaz. Düşüncedeki bu ilerlemeyi de Comte üç durum
yasasına bağlar. Ancak bu yasanın siyasal evrime uygulanmasında bulanık yerler
görür. İlkin fizikötesi durum geçit
dönemi olan devrimci dönemle pek de bağdaşmıyor. Hele toplumbiliminden pozitif
duruma geçerken devrimin bunalımına son verecek bir düzene nasıl erişilecek? Bu
soruyu Comte pozitif toplumbilimle belirlenmiş olan toplumdaki düzen isteği
düşüncesi ile çözer. İlerleme düzenden geliyordu Comte’da. Öyleyse bu düzen,
bilginlerin düşünce üstünlükleri ile tanrıbilimcilerin toplumsal yetenekleri
birleştirilebilirse ancak olanaklı olabilir; böylece de düşünce gereksinmelerine
en uygun olan ve ahlâk gereksinmelerini de en iyi karşılayan bir rejim bulunmuş
olacaktır. Bu da “gönüle karşı kafanın başkalıdırmasına” son verecek, akıl
adına yadsıyan eleştirici düşünce ile gönül adına evetleyen tanrıbilim arasındaki
çatışmayı ortadan kaldıracaktır. Öyleyse toplumbilimde pozitifliğin zorunlu
formülü”insanlık”tır. Pozitif toplumbilim bütün insan düşünce ve çalışmalarının
zorunlu olan sürekliliğini gözönüne çizen toplumbilimdir.
Comte’a
göre tam pozitif bir kavram olan insanlık, çözümlenebilmeye elverişli bir kavramdır
ve tarih yolu ile tanınır. Böylece insan kafası dünyanın, ama yalnız dış
dünyanın dış düzenin değil, insanlık düzeninin de aynası olur. Böylece Comte
bir tür “insanlık dini” kurmayı istemiştir. Onun bu yeni dini gerçi ayin ve törenlerine
dek Katolik dininin bütün biçimlerine bağlıdır; ama Tanrının yerine “insanlık”ı,
ermişlerin yerine de bilginleri koymuştur. Bu insanlık dini devletin biçimine
de yansıyacaktır. Artık tek insan diye bir şey yoktur. Tek insan kendi kişisel
çıkarını değil, toplumun çıkarını düşünecek, onu kendi çıkarına üstün tutacak
biçimde yetiştirilecektir. Öğretimle insana içinde bulunduğu topluma nasıl
çözülmez bağların bağlı olduğu gösterilecektir. Bu öğretim, kişisel içgüdünün toplumsal
içgüdü biçimine geçmesini sağlayacaktır. Comte’un ahlak görüşünde, bencilliğin
yerini özgecilik alır. Altruisme —özgecilik— terimini Comte koymuştur. İnsanın
toplumla olan bu sıkı bağlılığı insanın etine kanına karışmalı ve içgüdü
şekline girmelidir. Comte’un bu insanlık ülküsünün kurulmasında, daha önce de
söylediğimiz gibi, Clotilde’e olan sevgisi ve onu yitirişi büyük rol oynar.
Comte’un “Le Système de Politique positive”.
(1851’-54) —Pozitif
Siyasa Sistemi— adlı yapıtında toplumbilime üstün tutulan bir
yedinci bilim karşımıza çıkar: AhIâk. Pozitif Felsefe Dersleri’nde ahlâk henüz
toplumbilimden ayrılmıyordu. Bu yeni bilimin zorunlu oluşu da insanlık kültünün
son kaynağı olarak duyguya bağlanmıştır. Ahlâkla birlikte din de kaynağından
kavranmış olacaktır. Din insanlığın başı ve sonudur. İnsan kendiliğinden dinsel
bir varlıktır. Çevrenin bozukluğu yüzünden insan bencil eylemlere itilmiştir,
ama pozivitizm zeka ve eylemi yeniden duyguya bağlanacak şekilde düzenleyecektir.
Comte’un pozitivizminin sonunda —biraz da kişisel nedenlerle- başlangıçtaki
biçiminden ayrılıp dinsel bir karakter aldığı görülüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder