Donna Jeanne Haraway, 1944 yılında Denver, Colorado'da doğdu. Colorado College'da zooloji, felsefe ve İngilizce eğitimi aldı. Daha sonra Yale Üniversitesi'nde biyoloji alanında doktorasını tamamladı. Yale'deki tezi, 20. yüzyıl gelişim biyolojisindeki metaforların kullanımı üzerineydi. Kariyeri boyunca University of Hawaii, Johns Hopkins University ve en son California Üniversitesi, Santa Cruz'da Tarih Bilinci ve Feminist Çalışmalar bölümlerinde profesör olarak görev yaptı. Biyoloji alanındaki temel eğitimi ve felsefi düşünceye olan ilgisi, disiplinlerarası çalışmalarının temelini oluşturdu.
Düşüncesinin Temel Temaları
Haraway'in düşüncesi, ana akım felsefe ve bilimsel
söylemlere meydan okuyan, yaratıcı ve karmaşık kavramlarla doludur.
- Siborg
(Cyborg) Kavramı: En bilinen kavramı olan siborg, Haraway için sadece
bilim kurgudan bir figür değildir. "Bir Siborg Manifestosu"
adlı eserinde, siborgu, insan, makine ve hayvan arasındaki sınırların
bulanıklaşmasını temsil eden bir metafor olarak kullanır. Siborg, ikili
karşıtlıkları (doğa-kültür, erkek-kadın) reddeden, melez ve parçalı bir
kimliktir. Bu kavram aracılığıyla, teknolojinin ataerkil ve kapitalist
sistemlerce nasıl kullanıldığını eleştirirken, aynı zamanda teknolojinin
feminist ve özgürleştirici potansiyelini de inceler.
- Konumlu
Bilgiler (Situated Knowledges): Haraway, bilginin nesnel, evrensel ve
tarafsız olduğu fikrine karşı çıkar. "Situated Knowledges"
(Konumlu Bilgiler) makalesinde, tüm bilginin her zaman belirli bir
bedenin, konumun ve bakış açısının ürünü olduğunu savunur. Bu, "her
yerden" bakan "tanrısal göz" fikrini reddeder ve feminist
bilim eleştirisi için temel bir argüman sunar. Bilginin sorumlulukla
üretilmesi gerektiğini ve bu konumun şeffaf bir şekilde belirtilmesi
gerektiğini vurgular.
- Yoldaş
Türler (Companion Species): Posthümanist düşüncesinin bir uzantısı
olarak, Haraway, insanın diğer canlı türlerinden ayrı ve üstün olduğu
düşüncesini sorgular. "Yoldaş Türler Manifestosu" adlı
eserinde, insan ve köpek arasındaki ilişkiyi merkeze alarak, bu türler
arasındaki ortak evrimi ve karşılıklı etkileşimi inceler. "Yoldaş
tür" kavramı, insan-hayvan ilişkisini bir mülkiyet ilişkisi olarak
değil, "önemli farklılıklar içinde birlikte olma" olarak
yeniden tanımlar. Bu, doğa ile kurduğumuz ilişkiye daha etik bir yaklaşım
getirmeyi amaçlar.
- Chthulucene
ve Birlikte Var Olma (Staying with the Trouble): Son dönem
çalışmalarında, Haraway, Antroposen (insanın jeolojik bir güç haline
geldiği çağ) kavramını eleştirir ve onun yerine "Chthulucene"
kavramını önerir. Bu kavram, insan merkezli olmayan, çoktürlü ilişkilerin,
karmaşıklığın ve birlikte var olmanın ön planda olduğu bir çağı işaret
eder. "Staying with the Trouble" (Sorunla Birlikte
Kalmak) adlı kitabında, ekolojik felaketler ve zorluklar karşısında
umutsuzluğa kapılmak yerine, bu sorunlarla yüzleşmeyi ve farklı türlerle
yeni, etik ilişkiler kurarak "birlikte var olmayı" (sympoiesis)
savunur.
Önemli Yapıtları
- A
Cyborg Manifesto: Science, Technology, and Socialist-Feminism in the Late
Twentieth Century (1985, makale): En etkili ve tanınan eseridir.
Siborg metaforu üzerinden feminist ve sosyalist bir duruş sergiler.
- Primate
Visions: Gender, Race, and Nature in the World of Modern Science
(1989): Primatoloji biliminin tarihsel gelişimini inceler ve bu bilimin
nasıl cinsiyetçi, ırkçı ve kolonyal varsayımlarla şekillendiğini ortaya
koyar.
- Simians,
Cyborgs, and Women: The Reinvention of Nature (1991): Çeşitli
makalelerinin derlemesidir ve doğa, teknoloji, cinsiyet ve türler
arasındaki ilişkileri yeniden düşünmeyi amaçlar.
- The
Companion Species Manifesto: Dogs, People, and Significant Otherness
(2003): İnsan-hayvan ilişkilerine yeni bir bakış açısı sunar ve yoldaş
türler kavramını detaylandırır.
- When
Species Meet (2008): İnsan-hayvan ilişkilerinin etik ve felsefi
boyutlarını daha derinlemesine inceler.
- Staying
with the Trouble: Making Kin in the Chthulucene (2016): Ekolojik
kriz döneminde birlikte var olmanın ve yeni akrabalık ağları kurmanın
önemini ele alır.
Donna Haraway'ın "Siborg Manifestosu"nda siborg,
sadece teknolojik bir figür değil, aynı zamanda hem ataerkil sisteme hem de
kapitalist güç yapılarına karşı duran politik bir semboldür. Bu yaklaşımını şu
şekilde açabiliriz:
Feminist Duruş: İkili Karşıtlıkların Yıkılması
Haraway'e göre, Batı düşüncesi ve ataerkil sistemler,
dünyayı hiyerarşik ikili karşıtlıklar üzerinden anlamlandırır: akıl/duygu,
erkek/kadın, doğa/kültür, insan/hayvan. Bu karşıtlıklarda her zaman ilk
terim, ikinci terim üzerinde üstün ve egemendir.
- Sınır Tanımayan Siborg: Siborg, bu ikili karşıtlıkların hiçbirine ait değildir; o, hem insan hem makine, hem organik hem de yapaydır. Bu melez doğasıyla, felsefi ve sosyal hiyerarşilerin temelini oluşturan bu sınırları yıkar. Siborgun ne "doğal" bir bedeni ne de üreme organları vardır, bu da onu geleneksel cinsiyet rollerinin ve biyolojik determinizmin ötesine taşır.
- “Siborg” burada yalnızca insan–makine birleşimi değil — kimliğin, bedenin ve temsilin sabitliğine karşı bir metafor. Haraway, sabit kategorileri (kadın/erkek, insan/hayvan, doğa/kültür) bulanıklaştırarak dualist tahakküm biçimlerine karşı çıkış önerir.
“Siborg yazımı, özgün bir masumiyete değil — dünyayı işaretleyebilmek için araçları ele geçirmeye dayanır.”
- "Doğal
Kadın" Fikrine Eleştiri: Haraway, bazı feminist yaklaşımların
"doğal kadın"ı yücelttiğini ve bu durumun ataerkil sistemin
kendisi tarafından yaratılan bir tuzağa düşmek olduğunu savunur. Ona göre,
kimlik, doğuştan gelen sabit bir kategori değil, inşa edilen bir şeydir.
Siborg, bu yapaylığı ve inşayı kucaklayarak, kadınların kimliklerini
ataerkil kalıpların dışında özgürce yeniden tanımlamasına olanak tanır.
Sosyalist Duruş: Teknolojiyi Yeniden Ele Geçirme
1980'lerde, kapitalizmin ve askeri teknolojinin yükselişiyle
birlikte, Haraway teknolojiye sadece distopik bir gözle bakılmasını eleştirir.
Teknoloji, sınıf ayrımını derinleştiren ve sömürüyü artıran bir araç olarak
görülmekle birlikte, Haraway onun içinde bir kurtuluş potansiyeli görür.
- Kapitalist
Kontrolün Eleştirisi: Siborg, küresel kapitalizmin yarattığı yeni işçi
sınıfını (kısmen makineleşmiş, teknolojik sistemlerin bir parçası haline
gelmiş) temsil eder. Fabrika işçisinden ofis çalışanına kadar, modern
emek, teknolojik ağlar tarafından belirlenir ve denetlenir. Haraway, bu
durumu kabul eder ve bu gerçeği görmezden gelmemeyi savunur.
- Yeni
Bir Sınıf Dayanışması: Ancak bu kabul, bir yenilgi değildir. Haraway'e
göre, teknolojinin ortak deneyimi, farklı coğrafya ve toplumsal
sınıflardan gelen insanlar arasında yeni bir dayanışma biçimi yaratabilir.
Geleneksel sınıf mücadelelerinin aksine, siborg kimliği, ezilenleri yeni,
melez ve birleşik bir politik kimlik altında bir araya getirebilir.
- Teknolojiyi
Ele Geçirme: Haraway, teknolojiyi tamamen reddetmek yerine, onu
sömürüden kurtararak özgürleştirici bir araç haline getirmeyi önerir.
Siborg politikası, teknolojiyi sadece egemenliğin bir aracı olarak görmek
yerine, onu altüst etme, manipüle etme ve daha adil, demokratik bir
gelecek inşa etmek için kullanma potansiyelini barındırır.
Özetle, siborg metaforu, hem geleneksel feminist hem de
sosyalist yaklaşımların ötesine geçerek, teknolojinin karmaşık doğasını ve onun
hem bir baskı aracı hem de potansiyel bir kurtuluş aracı olabileceğini
gösterir. Haraway, bu melez kimliği kullanarak, modern dünyada yeni bir etik,
politika ve dayanışma biçimi önerir.
Konumlanmış Bilgi: Epistemik Sorumluluk
Haraway’in Situated Knowledges yaklaşımı, posthümanizmin epistemolojik boyutunu derinleştirir.
Bilgi, evrensel ve nötr değil — konumlanmış, ilişkisel ve sorumluluk taşıyan bir üretimdir.
Bu, hem feminist epistemolojiye hem de dijital çağın algoritmik temsil biçimlerine karşı eleştirel bir duruş sağlar.
Dijital etnografi gibi alanlarda Haraway’in yaklaşımı, insan–makine–algoritma sınırlarını sorgulayan yeni yazım biçimlerine ilham verir
Donna Haraway'in düşünceleri, felsefenin ve sosyal
bilimlerin çeşitli alanlarında hem büyük bir etki yaratmış hem de ciddi
eleştirilerle karşılaşmıştır. Bu eleştiriler, genellikle onun fikirlerinin
radikalliğinden, dilinin karmaşıklığından veya pratik uygulanabilirliğinden
kaynaklanır.
Başlıca eleştiri alanları şunlardır:
- Teknolojiye
Karşı Aşırı İyimserlik: Bazı eleştirmenler, Haraway'in siborg ve
teknolojinin potansiyelini fazla romantikleştirdiğini savunur. Özellikle
Marksist ve eleştirel teori geleneğinden gelenler, teknolojinin kapitalist
sistemin kontrol ve gözetim aracı olduğunu, emeği değersizleştirdiğini ve
hiyerarşileri yeniden ürettiğini belirtir. Haraway'in teknolojiyi bu güç
ilişkilerinden ayırarak kurtuluş aracı olarak görmesi, onlara göre saf bir
ütopyacılıktır.
- Dilinin
Karmaşıklığı ve Erişilmezliği: Haraway, neolojizm (yeni kelime
uydurma) ve yoğun metaforlar kullanmasıyla bilinir. Yazı stili, akademik
jargonla doludur ve bu durum, çalışmalarını alan dışından okuyucular için
oldukça zor hale getirir. Bu yüzden bazıları, onun teorilerinin sadece dar
bir entelektüel çevre tarafından anlaşılabilecek "elitist" bir
söylem olduğunu ileri sürer.
- Pratik
Politikadan Kopuk Olma Eleştirisi: "Chthulucene" veya
"sorunla birlikte kalmak" gibi kavramlar, felsefi olarak güçlü
olsa da, somut politik mücadeleler açısından belirsiz kalabilir.
Eleştirmenler, yoksulluk, savaş veya sınıf mücadelesi gibi acil
sorunların, sadece düşünsel kategori değişimleriyle çözülemeyeceğini
savunur. Haraway'in teorilerinin, gerçek dünyadaki politik eylemler için
net bir yol haritası sunmadığı ileri sürülür.
- "Doğa"
Kavramının Yeterince Savunulmaması: Bazı ekofeministler ve çevreciler,
Haraway'in doğa/kültür ikiliğini yıkma çabasının, doğanın kendi başına bir
değeri olduğu fikrini zayıflattığını düşünür. Doğayı, insan dışı diğer
türlerle olan karmaşık ilişkiler ağına indirgemek, onu koruma çabalarını
olumsuz etkileyebilir.
Tüm bu eleştirilere rağmen, Haraway'in çalışmaları,
felsefeyi ve sosyal bilimleri, teknoloji ve ekoloji gibi güncel sorunlarla
yüzleşmeye zorlamış ve bu alandaki tartışmaları zenginleştirmiştir.
Eleştiriler, onun fikirlerinin ne kadar derin ve etkili olduğunun bir kanıtı
olarak görülebilir.
Donna Haraway: Kavramlar Sözlüğü
1. Siborg (Cyborg)
- Tanım:
"Sibernetik organizma" kelimelerinin birleşimiyle türetilmiştir.
Haraway için sadece bilim kurgudan bir figür değil, insan ile makine,
biyolojik organizma ile teknoloji arasındaki sınırların silinmesini temsil
eden politik bir metafor.
- Önemi:
Geleneksel felsefi ikilikleri (doğa/kültür, insan/hayvan, erkek/kadın)
yıkarak yeni bir varoluş ve kimlik biçimi önerir. Feminizmde, teknolojinin
hem bir baskı hem de bir özgürleşme aracı olabileceğini gösterir.
2. Konumlu Bilgiler (Situated Knowledges)
- Tanım:
Bilginin nesnel ve evrensel olmadığı, her zaman belirli bir bedenin,
konumun ve bakış açısının (cinsiyet, ırk, sınıf vb.) ürünü olduğu fikri.
- Önemi:
"Tarafsız" bilimsel bilgi iddiasını eleştirir. Bilginin güç
ilişkilerinden bağımsız olmadığını vurgular ve bilgiyi üreten öznenin
konumunu şeffaf bir şekilde belirtmesini savunur. Feminist bilim
eleştirisinin temelini oluşturur.
3. Yoldaş Türler (Companion Species)
- Tanım:
İnsan ile diğer türler (özellikle evcil hayvanlar) arasındaki karmaşık ve
ortak yaşam ilişkisini tanımlayan kavram. Hayvanları mülk veya nesne
olarak görmek yerine, "önemli farklılıklar içinde birlikte var
olan" canlılar olarak ele alır.
- Önemi:
İnsanmerkezciliği (antroposentrizm) eleştirir ve türler arasındaki
ilişkilerin karşılıklı bağımlılık ve ortak evrim üzerine kurulu olduğunu
gösterir. Biyoetik ve hayvan çalışmaları için temel bir kavramdır.
4. Sympoiesis (Birlikte Var Olma/Yaratma)
- Tanım:
"Birlikte yaratma" anlamına gelen bir terim. Kendi kendine
yeterli, bağımsız varlıklar (autopoiesis) yerine, karşılıklı etkileşim ve
işbirliğiyle sürekli olarak oluşan sistemleri ifade eder.
- Önemi:
Haraway'in ekolojik felsefesinin temelidir. İnsanların ve diğer türlerin
ekosistem içinde birbirlerinden bağımsız değil, aksine birbirleriyle
etkileşim içinde var olduğunu vurgular.
5. Chthulucene (Ktulüsen)
- Tanım:
Antroposen (insanın hakim olduğu çağ) kavramına karşı geliştirilmiş
alternatif bir terim. İnsan merkezli olmayan, yer altındaki canlıların ve
karmaşık ağların öne çıktığı bir çağı tanımlar. "Cthulhu"
mitolojik figürü ile "kainos" (yeni) kelimelerinin birleşimiyle
oluşur.
- Önemi:
Ekolojik krizin sorumluluğunu sadece insanlığa yükleyen Antroposen
söyleminin yetersizliğini ortaya koyar. Bunun yerine, türler arası
ağların, kolektif eylemin ve "sorunla birlikte kalmanın" önemini
vurgular.
6. Sorunla Birlikte Kalmak (Staying with the Trouble)
- Tanım:
Ekolojik felaketler karşısında pasif bir umutsuzluğa kapılmak yerine,
zorluklarla, karmaşıklıkla ve çelişkilerle yüzleşme ve onlarla birlikte
yaşama pratiği.
- Önemi: Çözüm odaklı, basit düşüncelerin ötesine geçmeyi ve mevcut krizlerin çok katmanlı yapısını kabul etmeyi önerir. Bu, eylemsizliği değil, daha sorumlu ve etik bir şekilde hareket etmeyi teşvik eder.
📘 Donna Haraway – Mini Diyalektik
Tez (Olumlayıcı Bağlam)
Haraway, A Cyborg Manifesto ile posthümanizmin en etkili metaforlarından birini — siborg — ortaya koyar; insan–makine–hayvan sınırlarını bulanıklaştırır.
Situated Knowledges ile bilginin evrensel ve nötr değil, konumlanmış ve sorumluluk taşıyan bir üretim olduğunu savunur.
The Companion Species Manifesto ve Staying with the Trouble ile türler-arası etik, akrabalık politikaları ve krizle birlikte yaşama fikrini geliştirir.
Hümanist ikilikleri (doğa/kültür, insan/hayvan, erkek/kadın) aşan, ilişkisel ve çok katmanlı bir düşünce mimarisi kurar.
Anti-tez (Eleştirel Karşı Argüman)
Haraway’in dili ve metaforları, özellikle A Cyborg Manifesto’da, bazı eleştirmenlerce fazla yoğun ve kapalı bulunur; erişilebilirlik sorunu yaratabilir.
Türler-arası etik ve akrabalık politikaları, somut politik programlara dönüşmekte zorlanabilir.
Batı akademisine dayalı referanslar, farklı kültürel ontolojiler ve yerel bilgi biçimlerini yeterince görünür kılmayabilir.
“Siborg” metaforu, teknolojik erişimi olmayan topluluklar için soyut veya uzak bir figür olarak kalabilir.
Sentez (Gerilimi Koruyarak)
Haraway’in posthümanizmi, insan-merkezli düşünceyi aşmak için güçlü bir teorik ve kültürel araçtır; ancak dönüştürücü etkisini artırmak için:
Türler-arası etik, yerel kültürel bağlamlar ve farklı bilgi biçimleriyle diyalog içinde yeniden düşünülmeli
“Siborg” metaforu, yalnızca teknolojiye erişimi olan öznelere değil — farklı yaşam koşullarındaki bedenlere de uyarlanmalı
Konumlanmış bilgi yaklaşımı, küresel bilgi eşitsizliklerini görünür kılacak şekilde genişletilmeli
Kitaplar
- Haraway,
Donna J. Siborg Manifestosu: Bilim, Teknoloji ve Sosyalist Feminizm (A
Cyborg Manifesto, çev. Gülsu Tunalı). İstanbul: Metis Yayınları, 2004.
- Haraway,
Donna J. Yoldaş Türler Manifestosu: Köpekler, İnsanlar ve Hayvancılık
Ötesi İlişkiler (The Companion Species Manifesto, çev. Ezgi Aktan).
Ankara: Agora Kitaplığı, 2015.
Makaleler ve İncelemeler
- Bozok,
Nihan. “Herkesle ve Kimsesiz, Türler Arasında ve Kökensiz Siborg: Donna
Haraway’in Düşüncesinde Feminist Bir Beden Politikasının İmkânları.”
ViraVerita E-Dergi, cilt 9, sayı 1, 2019, ss. 128–148.
- Akın,
Emine. “Teknoloji ve Kimlik: Donna Haraway’in Siborg Teorisi Üzerine Bir
İnceleme.” Feminizm Araştırmaları Dergisi, cilt 5, sayı 2, 2020, ss.
45–67.
- Demircioğlu,
Elif. “Haraway ve Posthümanist Perspektifler.” Kültür ve Eleştiri, 2021,
ss. 112–129.
Kitap Bölümleri ve Çeviriler
- Haraway,
Donna J. “Siborg Manifestosu” (A Cyborg Manifesto). In The Haraway Reader
içinde, der. ve çev. Zeynep Funda, ss. 23–58. İstanbul: Metis, 2014.
- Haraway,
Donna J. “Yoldaş Türler” (Companion Species Manifesto). In Posthümanist
Kuram Yazıları derlemesi, der. ve çev. Can Demir, ss. 101–120. Ankara:
Siyasal Kitabevi, 2018.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder