Hamann, Johann Georg

Johann Georg Hamann (1730-1788), Prusya'da geç Alman Aydınlanma bağlamında yaşadı ve çalıştı.


"Johann Georg Hamann, 1770’ler Almanya’sında Aydınlanmaya reaksiyon olarak gelişmiş bir düşünce hareketi olan Sturm und Drang’ın kurucusu olarak bilinir. Herder’in hocalığını yaptı, Goethe ile Hamann’ın düşüncelerini Herder tanıştırdı. Sanatın metafiziksel değeri, sanatçının bireysel vizyonunun önemi, kültürel farklılıkların tanınması, halk şiirinin değeri, rasyonalitenin toplumsal ve tarihsel boyutuna vurgu, düşünme için dilin önemi, vb. Hamann nominalist gelenekten birisi; inancı, aklın eleştirisinin ve kanıtlamasının üstünde tutuyor. Hamann’ın akıl eleştirisinin arkasındaki temel düşünce, Aristotelesçi bir argüman: Akıl ancak tikel etkinliklerde belirmiş olarak varolur. Hamann’a göre, Aydınlanmanın ve özel olarak da Kant’ın büyük safsatası, yanlışlığı aklın safçılığı ya da aklın tözselliği düşüncesinde yatmaktadır. Kantçı felsefe Platonculuğun izinde aklı tözselleştirir. Hamann aklın kendisini konuşmada, eylemde ve yazmada belirttiğini, daha özel olarak da belli bir kültürde konuşma, eylem ve yazma biçimlerinde.


Sokratische Denkwürdigkeiten’da Kant Darphane Müdürü’ne benzetilir, “bilgelik taşı” arayışında akıl yetisini eleştirinin standardı olarak gördüğünden.

Metakritik über den Purismum der reinen Vernunft. Hamann, Kant’ın birinci Kritik’ini yayınlayacak olan yayıncıyı bulan kişi. Yayıncıyla güçlü bağlarından dolayı ve Kant’ın rızası olmadan, ilk nüshayı okuyan kişi. Kritik yayınlanmadan önce Hamann kitaba dair görüşlerinin taslağını oluşturur. Taslak çok kısadır. Bu anlamda Kant’ın birinci Kritik’inin ilk yazılı eleştirisidir. Hamann bu taslağı yayınlamaz. Ancak 1784’te yaklaşık on sayfalık kısa bir yazıyı, “Metakritik über den Purismum der reinen Vernunft”u, bitirir. “Metakritik,” 1800’de yayınlanır. Hamann bir kopyasını Herder’e gönderir, Herder de Jacobi’ye.

“Metakritik”in temel düşüncesi: Eğer yeryüzündeki ve gökyüzündeki herşey eleştiriye tabi tutulacaksa, o zaman eleştirinin kendisi de eleştiriye tabi tutulmalıdır. Bu yüzden, “Metakritik.” “Metakritik”in başlıca teması “aklın safçılığı,” Hamann aklın safçılığından onun tözselliğini, dildeki, gelenekteki ve deneyimdeki zorunlu belirişinden soyutlanmasını anlar. Hamann’a göre, Kant, dilin, tarihin ve deneyimin fenomenal alanlarından ayrı bir varoluşa sahip kendi-kendine-yeter numenal bir alan alan postüle etmekle aklı tözselleştirmiştir, Kant bir Platoncudur. Duyu deneyiminden, gelenekten, en kötüsü de dilden soyutlandığında geriye kalan saf formel transandental “özne”=X ya da “en rasyonel varlık(ens rationis)a inanan bir transandental boşinancın tılsımı ve gülbahçesi”dir.
Hamann’a göre, akıl tikel etkinliklerde varolur. Özel bir akıl yetisi yoktur, ancak rasyonel düşünme ve eyleme biçimleri vardır. Aklı tanımlamak için halkların düşünme ve eyleme biçimlerine bakmak gerekir. Kendi dillerinde ve kendi kültürlerinde bu halklar nasıl konuşuyorlar, yazıyorlar ve eyliyorlar. Temel düşünce: Aklın diğer yetilerden ayrılamazlığı değil, aklın bir yeti olmaması. Akıl, salt bir fonksiyondur, işlevdir, belli bir kültürel ve linguistik bağlamda belli bir düşünme, yazma, konuşma ve eyleme biçimidir, tarzıdır.

Kant’ı bir Platoncu olarak gören Hamann kendisinin bir Aristotelesçi olduğunu belirtir. Ona göre akıl yalnızca şeylerde, kendinin linguistik ve kültürel belirişinde vardır. Tartışama klasik Platon ve Aristoteles tartışmasıdır.

Hamann, Kant’ın aklı saflaştırmasında en problemli olan yanın dille ilgili olduğunu düşünür. Dil, aklın “aracının ve kriterinin ta kendisidir.” Aklın dilde belirişini göz önünde tutmaksızın akıl hakkında konuşmak, yalnızca bir soyutlamayı şeyleştirmekten başka bir şey olmaz. Eğer bir akıl eleştirisi olacaksa, önce bir dil eleştirisine ihtiyaç vardır, çünkü dil, aklın tüm karışıklıklarının ve yanlışlıklarının kaynağıdır. Dil, aslında, “aklın kendisini yanlış anlamasının odak noktasıdır.” Kant’ın Kritik’inin sloganı, Hamann’a göre, şöyle olmalıdır: “Dilin alıcılığı ve kavramların kendiliğindenliği.”

Hamann’ın Kant’ta rahatsız olduğu bir diğer başlık, nomen fenomen ayrımı/düalizmi. Bu, Kant’ta akıl ve dil arasındaki ilişkiyi açıklamada sorun yaratır. Eğer numenal olan ve fenomenal olan, rasyonel olan ve duyulur olan arasında keskin bir düalizm söz konusuysa, bu durumda akıl alanı dil alanından ayrılmış olur. Dil alanı özde fenomenaldir, seslerden ve harflerden oluştuğu için. Hamann, dilin “aklın görülür elemanı” olduğu, “tüm insan bilgisinin gerçek estetik(duyu-algısal) elemanı(öğesi” olduğunu yazar.

“Metakritk”in asıl hedefi Kant’ın düalizmleri, tüm biçimlerindeki düalizmleri: Zihin ve duyusallık, numen ve fenomen, a priori kavram ve görü(Anschauung) biçimi. Hamann tüm bu düalizmlerin keyfi ve yapay soyutlamalar olduğunu, salt zihinsel/entelektüel ayrımların şeyleşmeleri olduğunu düşünür. Hamann, insanın tüm fonksiyonlarının bölünmez bir birlik, salt parçalarının toplamından daha fazla olan yalın bir bütün oluşturduğuna vurgu yapar. Her bir fonksiyon ancak geri kalanlarla içsel ilişkileri araştırılarak anlaşılabilir. Kant bölünemez olanı bölmüş, ayrılamaz olanı ayırmıştır.  Her ne kadar Kant tüm yetilerin yalın bir kaynağı olduğunu söylese de, yaptığı keskin ayrımlarla onu yıkıma uğratmıştır. Hamann şikayetini şöyle dile getirir: “Eğer insan bilgisinin iki kolu olarak duyusallık ve zihin tek bir ortak kökten kaynaklanıyorlarsa, doğanın biraraya getirdiğini hangi amaca yönelik olarak böylesine şiddetli, yetkisiz ve kasıtlı olarak ayrıştırılır. Ortak köklerinin ikilemiyle ve bölünmesiyle her iki kol da yitip gitmeyecek ya da ölmeyecek mi?”

Yapılması gereken, entelektüel foksiyonlar arasında keskin ayrımlara girişmekten çok, bunların birleştirici/birlik ilkesi aranmalıdır. Ortak kaynak bulunursa, o zaman, aralarındaki karşılıklı etkileşimi açıklamak mümkün olacaktır. Bu yetileri bölmeyi sürdürürsek, her birine kendine-yeter bir statü verirsek, o zaman aralarında karşılıklı etkileşim gizemli ve mucizevi olur.

Hamann, Kant’ın Kritik’inde olup bitenin bu olduğunu iddia eder. Kant bilginin, zihin ve duyusallık arasındaki karşılıklı etkileşimden açığa çıktığını söylese de, bu yetileri birbirlerinden çok keskin bir şekilde ayırmıştı, aralarındaki tüm karşılıklı etkileşim anlaşılması güç bir durum olmuştu. Zihin, anlaşılabilir, zamansal-olmayan, uzaysal-olmayandır. Duyusallık fenomenaldir, zamansal ve uzaysaldır. Bu durumda, işlemlerini nasıl koordine edeceklerdir?

Hamann, Kant’ın heterojen yetilerinin arkasındaki ortak kökenin dil olduğunu belirtir. Dil, zihnin ve duyusallığın birleştirici/birlik noktasıdır.

Hamann’ın “Metakritik”i birlik noktasını arama girişimini başlatan bir çalışma olması bakımından önemli. Hamann, Kant’ın düalizminin problemli yanını gören ilk kişidir. Bilginin olanaklılığının açıklamasının, bir bütün olarak insanın yetilerinin kavranması gerektiğinde olduğunu vurgulayan ilk kişidir." 
19.Yüzyıl Felsefesi Ders Notları, E.Ali Kılıçarslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder