Sherry Turkle

Sherry Turkle, Yapay Zekâ etiği ve teknoloji felsefesi alanında en önemli ve etkili seslerden biridir. Sosyolog ve psikolog kimliğiyle, teknoloji eleştirisini bireysel psikoloji ve toplumsal ilişkiler düzeyine indirerek, bizim de tartıştığımız felsefi sorunlara somut bir boyut kazandırır. Onun temel argümanları, Bernard Stiegler'in "hiper-senkronizasyon" ve "düşüncenin çoraklaşması" eleştirileriyle güçlü bir şekilde örtüşür. 

Ana Tezleri: Yalnızlık, Bağlantı ve Empati

Turkle'ın ana tezi, dijital teknolojinin (ve özellikle Yapay Zekâ'nın), bize "her zaman bağlantıda olma" vaadinde bulunurken, aslında bizi daha yalnız hale getirdiğidir.

  • "Birlikte Yalnız" (Alone Together): Bu, Turkle'ın en bilinen kitabının adıdır. İnsanların teknoloji sayesinde sürekli iletişimde olmasına rağmen, gerçek ve derin insan ilişkileri kurmaktan uzaklaştığını savunur. Yapay zekâ, insan ilişkilerinin karmaşıklığı yerine, daha kontrollü ve risksiz bir "simülasyonunu" sunar. Bu durum, insanların gerçek hayattaki yüz yüze etkileşimlerden kaçınmasına neden olabilir.
  • "Sohbeti Geri Kazanmak" (Reclaiming Conversation): Turkle, teknolojinin sohbet etme becerimizi nasıl aşındırdığını inceler. Anında gelen mesajlar ve kısa etkileşimler, derinlemesine düşünmeyi ve karşı tarafın duygusal tepkilerini okumayı gerektiren karmaşık konuşmaların yerini alır. Bu, Stiegler'in "düşüncenin çoraklaşması" ve "bitimsiz bir şimdiye" hapsolma tezleriyle paraleldir.
  • Empatinin Erozyonu: Turkle'a göre, teknolojiye bağımlılık, empatimizi zayıflatır. Robotik evcil hayvanlar veya sohbet robotları gibi yapay zekâ destekli "arkadaşlıklar", gerçek bir karşılıklı ilişki yerine, sadece bir simülasyondur. Bu durum, bizi karşımızdakinin duygularını anlama ve onlara gerçekten tepki verme becerisinden uzaklaştırır.

·        Stiegler'in "Mimetik Sürü"sü: Turkle'ın eleştirileri, Stiegler'in "hiper-senkronizasyon"un bireyleri bir "mimetik sürüye" dönüştürmesi tezinin gündelik hayattaki kanıtlarını sunar. İnsanlar, algoritma tarafından yönlendirilen ve derinlikten yoksun etkileşimlerle, özgünlüklerini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

·        Etik-Ekonomik Denge: Turkle'ın çalışmaları, sizin de bahsettiğiniz gibi, Yapay Zekâ'nın etik ve ekonomik çıkarlar arasındaki dengeyi nasıl bozduğunu gösterir. Bir Yapay Zekâ destekli uygulamanın asıl amacı, kullanıcıların daha uzun süre platformda kalmasını sağlamaktır; bu amaç, kullanıcıların daha sağlıklı ve derin ilişkiler kurma ihtiyacıyla çelişebilir.

Turkle, teknolojiye tamamen karşı değildir; ancak, Yapay Zekâ'yı bir araç olarak kullanırken, kendimize ne pahasına insanlıklarından vazgeçtiklerini sormamız gerektiğini savunur.

1. "The Second Self: Computers and the Human Spirit" (1984)

Bu, Turkle'ın teknolojiye yönelik ilk, daha iyimser eseridir. Bu kitapta o, bilgisayarı bir "ikinci benlik" olarak tanımlar. İnsanlar, bilgisayarlarla etkileşim kurarken aslında kendi zihinsel süreçlerini ve kimliklerini keşfettiklerini savunur. Turkle'a göre, bilgisayar, bir ayna görevi görerek insanların kendileri hakkında düşünmelerini sağlayan yeni bir araçtır. Bu erken dönemde, Yapay Zekâ potansiyeli, insanın kendini tanıması için bir fırsat olarak görülmüştür.

2. "Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other" (2011) (Birlikte Yalnızız: Neden Teknolojiden Daha Fazlasını, Birbirimizden Daha Azını Bekliyoruz?)

Bu kitap, Turkle'ın teknolojiye bakışındaki radikal değişimi gösterir ve onun en bilinen eseridir. "Birlikte Yalnız" terimiyle, insanların teknoloji sayesinde sürekli iletişimde olmasına rağmen, gerçek anlamda yalnızlaştığını savunur. Yapay zekâ destekli sohbet robotları ve robotik evcil hayvanlar, insanların zor ve karmaşık gerçek insan ilişkileri yerine, daha kontrollü ve risksiz "simülasyonları" tercih etmesine neden olur. Turkle, bu durumun empati ve sosyal becerilerimizi aşındırdığını öne sürer. Bu kitap, Stiegler'in "mimetik sürü" eleştirisine sosyolojik bir zemin sağlar.

3. "Reclaiming Conversation: The Power of Talk in a Digital Age" (2015) (Sohbeti Geri Kazanmak: Dijital Çağda Konuşmanın Gücü)

"Sohbeti Geri Kazanmak" adlı bu eser, Turkle'ın önceki kitaplarındaki sorunlara bir çözüm arayışıdır. O, dijital çağın getirdiği kısa ve anlık etkileşimlerin, derin düşünce ve empati gerektiren yüz yüze sohbetlerin yerini aldığını belirtir. Turkle, bu trendi tersine çevirerek, sohbetin gücünü geri kazanmamız gerektiğini savunur. Bu, Yapay Zekâ'nın ve diğer teknolojilerin neden olduğu "kolaycılık" tuzağından kaçınmak için bir eylem çağrısıdır. Yüz yüze konuşma, onun için, insanın yeniden kendi düşünce alanını yaratması ve gerçek bir bağlantı kurması için hayati bir pratik alanı olarak görülür.

Turkle'ın yapıtları, Yapay Zekâ etiği tartışmamıza, teknolojinin sadece toplumsal değil, aynı zamanda bireysel ve psikolojik düzeydeki etkilerini de dahil etmemizi sağlıyor.

 

Sherry Turkle'ın "Sohbeti Geri Kazanmak: Dijital Çağda Konuşmanın Gücü" (Reclaiming Conversation: The Power of Talk in a Digital Age) adlı yapıtı, Yapay Zekâ etiği tartışmamızın temelini oluşturan sorunları, gündelik hayattan somut örneklerle ele alır. Kitap, katı başlıklar yerine, birbirini tamamlayan üç ana bölümden oluşur.

İşte bu eserin temel başlıkları ve içeriği:


1. Dijital Bağlantının Yalnızlaştırması

Kitabın ilk bölümü, dijital iletişimin paradoksunu inceler. Turkle, sürekli çevrimiçi olmanın, insanlara daha fazla bağlantı vaat ettiğini ancak tam tersine, gerçek sohbetin ve empati kurma becerisinin azalmasına neden olduğunu savunur. İnsanlar, mesajlaşma ve sosyal medya aracılığıyla yüz yüze konuşmanın getirdiği risklerden (reddedilme, yanlış anlaşılma vb.) kaçınarak, daha güvenli ancak yüzeysel etkileşimleri tercih ederler. Bu durum, bizi fiziksel olarak bir arada olsak bile "birlikte yalnız" (alone together) kılar.

2. Kendin Olma ve İlişki Kurma Becerisinin Kaybı

Turkle'a göre, teknoloji sadece başkalarıyla olan ilişkilerimizi değil, aynı zamanda kendimizle olan ilişkimizi de zayıflatır. Sürekli anlık bildirimler ve enformasyon akışı, Stiegler'in de belirttiği gibi, içsel düşünce ve tek başınalık (solitude) için gereken alanı yok eder. Bu bölüm, insanların kendi benliklerini keşfetmek için gerekli olan içsel diyalogdan nasıl uzaklaştıklarını anlatır. Yapay zekâ, bu süreçte, bizi zorlayıcı sorular sormaya veya kendimizi gerçekten tanımaya iten derin düşünce pratiği yerine, konforlu bir "dışsallaştırılmış" partner sunar.

3. Sohbeti Geri Kazanmak: Onarım Yolları

Kitabın son bölümü, sorun tespitiyle kalmayıp, umut ve pratik çözümler sunar. Turkle, sohbetin bir beceri olduğunu ve tıpkı bir kas gibi, pratik yaparak güçlendirilebileceğini savunur. O, dijital cihazları yemek masasında, toplantılarda ve çocuklarla olan etkileşimlerde bir kenara bırakmayı önerir. Sohbeti geri kazanmak, sadece daha fazla konuşmak değil, aynı zamanda dinlemeyi, empati kurmayı ve birbirimizin gözünün içine bakmayı yeniden öğrenmek demektir. Bu, bireysel düzeyde Yapay Zekâ'nın "kolaycılık" tuzağına karşı koyma çabasıdır.

Turkle'ın bu yapıtı, Yapay Zekâ etiğini sadece teknik ve felsefi bir tartışma olmaktan çıkarıp, her bir bireyin kendi hayatında uygulayabileceği somut bir etik duruş haline getirir. O, Yapay Zekâ'nın sadece ne yapacağını değil, aynı zamanda bizim Yapay Zekâ ile kurduğumuz ilişki üzerinden ne tür insanlar haline geldiğimizi sorgular.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder