Massimo Dell'Utri, İtalyan bir felsefeci olup, Siena Üniversitesi'nde Felsefe bölümünde öğretim üyesidir. Akademik kariyeri boyunca, özellikle dil felsefesi ve bilgi felsefesi alanlarına odaklanmıştır. Ludwig Wittgenstein'ın felsefesi üzerine yaptığı yorumlar ve bu yorumları çağdaş konulara uygulamasıyla tanınır. "Hakikat sonrası" kavramına yaklaşımı, onun bu temel felsefi geçmişinden kaynaklanır.
Düşüncesinin Temel Temaları
- Hakikat
Kavramı: Dell'Utri, "Hakikat Sonrası"nı, hakikatin
kendisinin ortadan kalkması olarak değil, toplumsal alanda ona verilen
önemin azalması olarak yorumlar. Onun için asıl mesele, insanların artık
olgusal kanıtlar yerine duygulara veya kişisel inançlara dayanan bir
"gerçeklik"i tercih etmesidir.
- Dil
Felsefesi ve Pragmatizm: Wittgenstein'ın "dil oyunları"
teorisinden etkilenerek, hakikatin sosyal ve dilsel bir pratik içinde
oluştuğunu savunur. Ona göre, bir ifadenin doğru olup olmadığını
belirleyen, onun soyut bir gerçeklikle uyumu değil, o ifadenin belirli bir
bağlamda nasıl kullanıldığıdır.
- Bilgi
ve Bilimsel Şüphecilik: Dell'Utri, bilimsel bilginin mutlak ve
şüpheden uzak olmadığını, aksine sürekli bir sorgulama ve tartışma pratiği
içinde geliştiğini savunur. Bu bakış açısı, "hakikat sonrası"
çağdaki bilim karşıtlığının ve komplo teorilerinin yükselişini anlamak
için felsefi bir zemin sunar.
Önemli Yapıtları
- La
filosofia del senso comune: Wittgenstein e il realismo filosofico
(2000): Wittgenstein'ın felsefi gerçekçiliğini ele aldığı ve ortak duyu
kavramını incelediği önemli bir eseridir.
- The
Philosophy of Post-Truth (Makale, 2017): "Hakikat
sonrası" kavramının felsefi bir analizini yaptığı ve bu olgunun
dilsel ve epistemolojik kökenlerini incelediği makalesi, bu konudaki en
önemli akademik metinlerden biridir.
Massimo Dell'Utri'nin yaklaşımı, büyük ölçüde Ludwig
Wittgenstein'ın ikinci dönem felsefesinden beslenir.
Wittgenstein'ın iki dönemi arasındaki farkı kısaca
hatırlarsak:
- İlk
Dönem: Tractatus Logico-Philosophicus adlı eserinde dilin,
dünyadaki olguların bir resmi, bir aynası olduğunu savunuyordu. Dilin,
mantıksal ve kesin bir şekilde gerçekliği yansıtması gerektiğini
düşünüyordu.
- İkinci
Dönem: Felsefi Soruşturmalar adlı eserinde bu görüşünü terk etti.
Dilin mantıksal bir yapıdan ziyade, bir topluluk içinde belirli kurallara
göre oynanan bir dizi "dil oyunu" olduğunu savundu. Bir
kelimenin anlamı, onun mutlak bir gerçeklikle olan ilişkisinden değil,
toplumsal kullanımından kaynaklanır.
Massimo Dell'Utri, "Hakikat Sonrası"nı bu ikinci
dönemin merceğinden inceler. Ona göre hakikat sonrası, dilin, mantıksal bir
yapı olarak çöküşü değil, bizim ortak dil oyunumuzun kurallarını terk
etmemizdir. Yani, artık tartışmaları olgusal kanıtlar veya bilimsel verilerle
yürüttüğümüz "bilim oyunu"nu oynamak yerine, duygulara, kişisel
inançlara ve hislere dayanan farklı bir "oyuna" geçmişizdir.
Bu nedenle Dell'Utri, sorunu ontolojik (gerçeğin varlığıyla
ilgili) bir meseleden çok, dilsel ve toplumsal bir mesele olarak ele alır ve
hakikatin, toplumun ortak pratiklerinin bir ürünü olduğunu savunur.
İnsanların artık olgusal kanıtlar yerine duygulara veya kişisel inançlara dayanan bir "gerçeklik"i tercih etmesi:
Massimo Dell'Utri'nin bu tezini temellendirmesi, felsefi
olarak en çok etkilendiği isim olan Ludwig Wittgenstein'ın "dil
oyunları" teorisine dayanır. Onun yaklaşımını, bir psikolojik veya
sosyolojik gözlemden çok, dil felsefesine dayanan bir argüman olarak görmek
gerekir.
İşte bu tezin nasıl temellendirildiği:
1. Dilin, Ortak Bir Oyun Olduğu Varsayımı:
Dell'Utri, Wittgenstein'dan hareketle, dili bir
"gerçeğin aynası" olarak değil, bir topluluğun üzerinde anlaştığı ve
belirli kurallara göre oynadığı bir oyun olarak görür. Bu oyunun kuralları
(yani hangi ifadelerin doğru, hangi ifadelerin yanlış olduğu), o topluluğun
pratikleri ve uzlaşıları tarafından belirlenir.
2. Oyun Kurallarının Değişimi:
Dell'Utri'ye göre, "Hakikat Sonrası" çağa gelmeden
önce, yaşadığımız dil oyununun temel kuralı, olgusal iddiaların bilimsel
kanıtlar ve gözlemlenebilir verilerle doğrulanmasıydı. Örneğin, "Dünya
yuvarlaktır" iddiası, bu oyunun kuralına uygun bir hamleydi ve bu nedenle
kabul görüyordu.
Ancak günümüzde, bu oyunun kuralları değişmiştir. Artık bir
ifadenin doğruluğunu kanıtlar veya olgular değil, duygusal tatmini, kişisel
inançları veya ait olunan grubun kimliğini pekiştirmesi belirliyor.
3. Duygusal Gerçekliğin "Hamle" Haline Gelmesi:
Bu yeni oyunda, "Dünya düzdür" gibi bir ifade,
olgusal olarak yanlış olsa bile, eğer o iddiaya inanan bir topluluğu duygusal
olarak güçlendiriyor, onları "elitlere" karşı bir duruş
sergilediklerine inandırıyor veya bir gruba aidiyet hissi veriyorsa, oyun
içinde geçerli bir hamle haline gelir.
Dell'Utri, bu durumda asıl sorunun, insanların
"yanlış" olanı tercih etmesi değil, "doğru" ve
"yanlış"ı belirleyen ortak zeminimizin (yani oyun kurallarımızın)
kaybolması olduğunu savunur. İnsanlar, artık aynı oyunu oynamadıkları için,
birbirlerinin "hamlelerini" (yani iddialarını) anlamsız veya düşmanca
bulurlar.
Özetle: Dell'Utri, tezini psikolojiye dayandırmaz. "İnsanlar irrasyoneldir" demek yerine, "İnsanlar, hakikati belirleyen sosyal ve dilsel kuralları değiştirdiler" der. Bu değişim, olguların yerini duyguların aldığı yeni bir dil oyunu yaratmıştır.
Bağlamı ve İlişkileri
Massimo Dell'Utri, "Hakikat Sonrası" üzerine
çalışan diğer düşünürlerle doğrudan bir ilişki içindedir.
- Ludwig
Wittgenstein: Felsefesinin temelini Wittgenstein'ın dil ve gerçeklik
üzerine olan görüşleri oluşturur. Dilin karmaşık yapısını ve günlük
kullanımının, hakikat kavramını nasıl etkilediğini Wittgenstein'dan
öğrenir.
- Harry
Frankfurt: Tıpkı Frankfurt gibi, Dell'Utri de "hakikat
sonrası" çağı yalanın yaygınlaşmasından çok, hakikate karşı
geliştirilen bir kayıtsızlık durumu olarak ele alır.
- Michel
Foucault: Foucault'nun bilgi ve iktidar arasındaki ilişki üzerine
yaptığı analizleri, Dell'Utri'nin de tartıştığı, "hakikat
rejimleri" ve bilginin inşası konularıyla örtüşür. Ancak Dell'Utri,
daha çok dilin pratik yönüne ve analitik felsefe geleneğine bağlıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder