Sara Ahmed, günümüz feminist felsefesi ve kritik teorinin en önde gelen ve kışkırtıcı seslerinden biridir. Çalışmaları, duygu, kimlik ve gündelik deneyimlerimizin siyasi yapısını anlamak için felsefe, queer teori ve fenomenolojiyi birleştirir.
Biyografi
İngiltere'de çalışan Avustralyalı bir filozoftur. Akademik
kariyeri boyunca feminist teori, queer teori ve kritik ırk çalışmaları üzerine
yoğunlaşmıştır. Kurumsal cinsel taciz olaylarını protesto etmek için Goldsmiths
Üniversitesi'ndeki görevinden istifa etmesiyle, bir teorisyen olmanın yanı sıra
bir aktivist olarak da öne çıkmıştır.
Düşüncesinin Temel Temaları
- Feminist
Fenomenoloji: Ahmed, Edmund Husserl ve Maurice Merleau-Ponty
gibi fenomenologlardan etkilenerek, ırkçılık, cinsiyetçilik ve
heteronormativite gibi toplumsal yapıların, dünyayı nasıl algıladığımızı
ve bedenlerimizi nasıl deneyimlediğimizi nasıl şekillendirdiğini inceler.
Bedenin sadece biyolojik bir varlık değil, aynı zamanda toplumsal güç
ilişkilerinin yazıldığı bir alan olduğunu savunur.
- Duygu
ve Etki (Affect): Onun en bilinen katkılarından biri, duyguların
sadece kişisel ve içsel haller olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve
siyasi fenomenler olduğunu savunmasıdır. Duyguların, nesnelere ve
bedenlere yapıştığını ve toplumsal ilişkileri bu şekilde organize
ettiğini öne sürer. Örneğin, korku bir göçmen bedenine
"yapıştığında," önyargıyı ve ayrımcılığı meşrulaştırır.
🔹 Sara Ahmed’in Duygu–Etki Yaklaşımının Temel Noktaları
Duygular öznenin içsel halleri değildirAhmed’e göre duygular, bireyin “içinde” sabitlenmiş şeyler değil; özne ile nesne arasındaki karşılaşmalarda ortaya çıkar.Yani “ben öfkeliyim” demek, öfkenin içimde var olduğu anlamına gelmez; öfke, belli nesnelere ve ilişkilere yönelimle oluşur.Duygular dolaşır ve yapışırDuygular, bedenler ve nesneler arasında dolaşır; belli nesnelere, kişilere ya da gruplara “yapışır”.Örneğin “tehlike” duygusu göçmenlere yapıştırıldığında, toplumsal algı onları sürekli tehdit unsuru olarak kodlar.Duygular toplumsal ve kültürel olarak inşa edilirDuygular, bireysel psikolojiden çok, söylem ve kültürel pratikler içinde şekillenir.Dil, duyguların üretiminde merkezi bir rol oynar: “korku”, “nefret”, “sevgi” gibi duygular, toplumsal söylemlerle belirli nesnelere yönlendirilir.Duyguların politik işlevi vardırAhmed, duyguların toplumsal düzeni kuran ve sürdüren güçler olduğunu savunur.Örneğin “ulusal birlik” duygusu, belli sembollere (bayrak, marş) yapışarak kolektif kimliği pekiştirir.“Korku” veya “nefret” duyguları ise dışlayıcı politikaların meşrulaştırılmasında kullanılır.Mutluluk ve normatif düzenThe Promise of Happiness’ta Ahmed, mutluluğun da politik bir duygu olduğunu söyler.Toplum, bireyleri “mutlu olmanın yolları”na yönlendirir (örneğin heteroseksüel evlilik, aile kurma). Bu da normatif düzenin yeniden üretimidir.✨ Özet
Ahmed için duygular öznel içsel durumlar değil, ilişkisel ve kültürel-politik güçlerdir.Duygular, bedenler arasında dolaşır, nesnelere yapışır ve toplumsal düzeni kurar.
Bu yüzden duyguların analizi, bireysel psikolojiden çok siyaset, kültür ve söylem düzeyinde yapılmalıdır.
🌱 Ahmed’in yaklaşımı, Spinoza’dan Deleuze’e uzanan “affect” (etki/duygulanım) geleneğini feminist ve kültürel teoriyle birleştirir. Bu yüzden ona sık sık “Affective Turn” (Duygulanımsal Dönemeç) içinde merkezi bir figür denir.
- "Feminist
Keyifbozan" (Feminist Killjoy): Ahmed'in en popüler kavramıdır.
Bir "feminist keyifbozan," görünüşte mutlu ve uyumlu bir sosyal
ortamdaki adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri işaret eden kişidir. Bu tür
bir eleştiri, toplumun "mutluluğunu" bozduğu için, eleştiriyi yapan
feministler genellikle "mutsuz" veya "huysuz" olarak
damgalanır. Bu kavram, mutluluğun eleştiriyi susturmak için nasıl bir
politik araç olarak kullanılabileceğini ortaya koyar.
Önemli Yapıtları
- The
Cultural Politics of Emotion (Duygunun Kültürel Politikaları,
2004): Duyguların, toplumsal düzenin inşasındaki rolünü inceler.
- Queer
Phenomenology: Orientations, Objects, Others (2006):
Fenomenolojik araçları kullanarak cinsel yönelim, ırk ve toplumsal
mekanlar arasındaki ilişkiyi analiz eder.
- The
Promise of Happiness (Mutluluk Vaadi, 2010): Mutluluk
arayışının, bireyleri ve toplumları nasıl belirli yollara yönlendirdiğini
ve feminist eleştiriyi nasıl dışladığını tartışır.
Bağlamı ve İlişkileri
- Fenomenoloji
ile İlişkisi: Ahmed, felsefenin soyut kavramlarını alarak, cinsiyet,
ırk ve cinsellik gibi somut ve yaşanmış deneyimlere uygular. David Carr
gibi o da fenomenolojiyi sosyal olguları anlamak için kullanır, ancak bunu
feminist ve queer bir perspektifle yapar.
- Feminist
ve Queer Teori: Onun çalışmaları, çağdaş feminist ve queer teoride
merkezi bir yere sahiptir. Beden, duygu ve nesnelerin toplumsal güç
ilişkileri tarafından nasıl yapılandırıldığını analiz etmek için benzersiz
bir mercek sunar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder