Kurt Röttgers'ın "Sosyal Felsefe Kategorileri" adlı eseri, sosyal felsefenin temel kavramlarını derinlemesine inceleyen bir çalışmadır. Kitap, bu kavramları yalnızca tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda onların birbirleriyle olan ilişkilerini de ortaya koyar.
Kitapta ele alınan temel kategoriler şunlardır:
Kurt Röttgers'ın Sosyal Felsefe Kategorileri
- Das
Soziale (Toplumsal Olan): Röttgers, "toplumsal olan"ın
felsefi bir kategori olarak ne anlama geldiğini sorgular. Bu, bireysel
eylemlerden ve politik kurumlardan farklı olarak, toplumsal yapıyı ve
ilişkileri oluşturan özgül alanı ifade eder.
- Gemeinwesen
(Topluluk/Cemaat): Bireylerin ortak bir yaşam kurduğu, aidiyet ve
karşılıklı tanınma hissinin güçlü olduğu yapıları inceler.
- Gesellschaft
(Toplum): Daha büyük, daha karmaşık ve genellikle anonim ilişkilerin
egemen olduğu modern toplum yapılarını analiz eder.
- Handlung
(Eylem): Bireylerin toplumsal dünyada nasıl eyleme geçtiğini, niyetin
ve toplumsal bağlamın eylemi nasıl şekillendirdiğini ele alır.
- Herrschaft
(Egemenlik) ve Macht (İktidar): Toplumsal yapıları belirleyen bu iki
temel kavram arasındaki ayrımı ve bunların birey-toplum ilişkisi
üzerindeki etkilerini tartışır.
- Anerkennung
(Tanınma): Bir bireyin veya grubun toplumsal olarak kabul görmesi ve
değerli bulunması ihtiyacını felsefi bir kategori olarak inceler.
- Freiheit
(Özgürlük): Bireysel ve toplumsal özgürlük kavramlarının sosyal
felsefedeki yerini, özgürlüğün sadece bireysel bir durum olmayıp toplumsal
ilişkiler içinde nasıl var olduğunu araştırır.
- Gerechtigkeit
(Adalet): Toplumsal ilişkilerde adil dağıtımın ve eşitliğin ne anlama
geldiğini, adalet kavramının farklı sosyal felsefe akımlarında nasıl ele
alındığını irdeler.
Kurt Röttgers'ın "Das Soziale"
(Toplumsal Olan) kavramı üzerinden giriş yapalım.
Röttgers, bu başlığı açarken, toplumsal olanın felsefede
genellikle birey ya da devlet/siyaset gibi daha büyük kategoriler içinde
eritildiğini söyler. Oysa toplumsal olan, ne bireysel bir bilinç ne de salt bir
devlet kurumudur; ikisinin arasında yer alan, kendi kuralları ve dinamikleri
olan benzersiz bir alandır.
Das Soziale (Toplumsal Olan) Nedir?
- Bir mahallede komşuluk ilişkilerini
düzenleyen yazılı olmayan kurallar.
- Bir topluluktaki gelenekler, adetler
veya ortak davranış biçimleri.
- Bir pazar yerinde satıcı ile alıcı
arasındaki sözsüz güven ilişkisi.
Bunlar, ne bireyin
tek başına varlığıyla ne de devletin resmi müdahalesiyle açıklanabilecek toplumsal
gerçekliklerdir. Röttgers, hukuk felsefesi için bu alanın
anlaşılmasının kritik olduğunu savunur.
Hukuk ve Das Soziale İlişkisi
Röttgers, hukukun toplumsal olandan doğduğunu ve onun
üzerinde yükseldiğini belirtir. Bir yasanın meşruiyeti, sadece devletin onu
zorla kabul ettirmesinden gelmez; aynı zamanda, toplumun o yasanın dayandığı
normları ve değerleri zaten kendi içinde barındırmasından gelir. Bir yasa,
toplumun derinlerindeki ahlaki ve sosyal dokuyla uyumluysa, daha kolay kabul
görür ve meşruiyet kazanır.
Bu bakış açısıyla, konuştuğumuz Costas Douzinas'ın
felsefesi de yeni bir boyut kazanır. Bir direniş eylemi, hukukun dayandığı toplumsal
olandaki çatlakları veya uyumsuzlukları ortaya çıkaran, yeni bir norm
talebi olarak görülebilir.
Peki, sizce günlük yaşamdaki toplumsal olan ile
çelişen, bu nedenle de meşruiyeti sorgulanabilir hale gelen bir yasa var mıdır?
Gemeinwesen (Topluluk/Cemaat) Daha önce de değinmiştik.
Röttgers ne diyor.
Kurt Röttgers, Gemeinwesen (Topluluk/Cemaat)
kavramını, felsefe için temel bir kategori olarak inceler. Bu kavram,
insanların sadece bir araya gelmesinden çok daha fazlasını ifade eder.
Röttgers'a göre, bir Gemeinwesen, ortak bir geçmişe,
ortak değerlere ve karşılıklı tanımaya dayanan, organik ve yaşayan bir yapıdır.
Onu, daha çok modern ve anonim olan Gesellschaft'tan (Toplum) ayırır.
- Gemeinwesen:
Hislerle, geleneklerle ve yazılı olmayan kurallarla birbirine bağlı, sıcak
ilişkilerin egemen olduğu bir yapıdır. Bir aile, bir köy veya bir inanç
topluluğu bu tanıma uyar.
- Gesellschaft:
Daha çok rasyonel çıkar ilişkileri, resmi sözleşmeler ve anonim
etkileşimler üzerine kuruludur. Modern şehirler ve şirketler bu tanıma
daha yakındır.
Röttgers, bu iki yapının bir arada var olduğunu, ancak 21.
yüzyılda bireyin Gemeinwesen'de aradığı aidiyet ve tanınmayı, Gesellschaft'ın
sunduğu anonimlik ve özgürlükle dengeleme mücadelesi verdiğini savunur.
Bu yaklaşım, Margaret Gilbert'ın çoğul özne
teorisine felsefi bir zemin sunar. Röttgers, Gilbert'ın bahsettiği ortak
iradeyi taşıyan topluluğu, felsefi bir kategori olan Gemeinwesen içinde
inceler. Aynı zamanda Axel Honneth'in tanınma felsefesiyle de
kesişir; çünkü bir Gemeinwesen, üyelerinin birbirine sevgi ve saygı
göstermesiyle var olur.
Herrschaft (Egemenlik/Tahakküm).
Röttgers, Egemenliği, felsefenin temel bir kategorisi
olarak inceler. Bu kavram, bir toplumun veya grubun, bir hiyerarşi içinde nasıl
düzenlendiğini, güç ve otoritenin nasıl uygulandığını açıklar. Eğer Gemeinwesen,
gönüllü ilişkiler ve ortak değerler üzerine kuruluysa; Egemenlik de
toplumsal iradeyi ve düzeni şekillendiren, örgütlü gücün kendisidir.
Bu kavram, daha önce konuştuğumuz Foucault'nun
biyo-iktidar analizleriyle ve Costas Douzinas'ın direniş felsefesiyle
doğrudan bağlantılıdır. Biçimi ne olursa olsun, egemenlik, bir iktidar
ve tahakküm biçimi olarak her toplumsal yapının içinde bulunur.
Egemenlik kategorisiyle yakından ilişkili olan diğer
bir temel kavram, Macht (İktidar)'dır. Röttgers, iktidarı daha
geniş ve dağınık bir etki alanı olarak ele alır; egemenlik ise bu
iktidarın kurumsallaşmış ve organize olmuş halidir. Bu ayrım, Foucault'nun
biyo-iktidar analizlerini ve modern toplumun görünmeyen iktidar ağlarını
daha iyi anlamamızı sağlar.
Röttgers'a göre Egemenlik, sadece kaba kuvvet veya
iktidar anlamına gelmez. İtaatin meşru olduğu bir ilişkidir. Yani,
egemenlik, bir bireyin veya grubun, bir başkası üzerinde, bu itaat ilişkisinin
meşru olduğuna inanılan bir otoriteye sahip olmasıdır.
Egemenliğin Üç Temel Türü
Röttgers, Weber'in yaklaşımını benimseyerek egemenliği üç
ideal tipe ayırır. Bu tipler, egemenliğin meşruiyetini aldığı kaynağa göre
farklılaşır:
- Geleneksel
Egemenlik (Traditional Dominance): Bu egemenlik biçimi, meşruiyetini
geleneklerden, adetlerden ve "her zaman böyle olmuştur"
inancından alır. Liderin otoritesi, tarihi miras ve ataların geleneklerine
dayanır. Örneğin, monarşiler bu tür egemenliğe bir örnektir.
- Karizmatik
Egemenlik (Charismatic Dominance): Bu egemenlik, meşruiyetini bir
liderin olağanüstü, kişisel özelliklerinden, kahramanlıklarından veya
kutsallığından alır. Halk, yasalara değil, doğrudan liderin karizmasına ve
vizyonuna itaat eder. Popülist liderlerin yükselişi, bu tür
egemenliğin modern bir örneği olarak sıkça incelenir.
- Yasal-Rasyonel
Egemenlik (Legal-Rational Dominance): Bu egemenlik, meşruiyetini
soyut, yazılı kurallardan ve yasalardan alır. Bürokratik yapılar,
mahkemeler ve kanunlar, otoritenin kişiden bağımsız olarak işlemesini
sağlar. Modern demokratik devletler ve kurumlar, bu egemenlik türünün en
belirgin örnekleridir.
Macht (İktidar): Egemenliğin Kökü
Röttgers'ın felsefesinin bir sonraki adımı, bu egemenlik
biçimlerinin altında yatan daha geniş bir kavram olan Macht (İktidar)'dır.
Egemenlik (Herrschaft), iktidarın meşru ve kurumsallaşmış
haliyken; iktidar (Macht), daha genel ve biçimsel olmayan bir etki alanını
ifade eder. Bir toplumdaki iktidar, sadece bir liderin otoritesinden değil,
aynı zamanda ekonomi, medya, bilgi ve sosyal normlar gibi daha dağınık
kaynaklardan da beslenir.
Bu kavram, Michel Foucault'nun biyo-iktidar ve güç
ilişkileri analizlerini anlamak için temel oluşturur. Foucault için iktidar,
merkezi bir kaynaktan yönetilen bir şey değil, her yerde var olan ve gündelik
hayatı şekillendiren bir ağdır.
İktidar (Macht) ve Egemenlik (Herrschaft) Arasındaki Fark
Röttgers, Egemenliği meşru ve kurumsallaşmış bir
iktidar biçimi olarak tanımlarken, İktidarı daha genel, organize
edilmemiş ve hatta meşru olmayan bir etki kapasitesi olarak görür.
- İktidar
(Macht): Bir kişinin veya grubun, bir başkasının direncine rağmen
kendi hedeflerini gerçekleştirebilme yeteneğidir. İktidar, bir liderin
karizması, bir grubun kolektif gücü veya bir bireyin ikna kabiliyeti gibi
gayri resmi kaynaklardan da gelebilir. İktidar, henüz bir hiyerarşi veya
kural sistemine dönüşmemiştir.
- Egemenlik (Herrschaft): İktidarın meşru, kurumsallaşmış ve hukuki bir biçim kazanmış halidir. Örnek olarak, bir yargıcın karizması değil, hukuki pozisyonu nedeniyle sahip olduğu yetki bir egemenlik biçimidir.
- Das
Soziale: Röttgers'a göre, toplumsal olan (Das Soziale)
alanında var olan yazılı olmayan normlar ve ilişkiler, aslında iktidar
ilişkileriyle örülmüştür. Bir gruptaki sosyal etki veya baskı, resmi bir
egemenlikten çok bir iktidar biçimidir.
- Costas
Douzinas: Douzinas'ın bahsettiği direniş, bir biçim iktidardır.
O, mevcut egemenliğe karşı çıkan, henüz hukuki bir statü kazanmamış
bir güçtür.
Kurt Röttgers, Sosyal Felsefe Kategorileri (Sosyal Felsefe Çalışmaları, Cilt 1), Scriptum Verlag, Magdeburg 2002, 2003'ten itibaren: Parerga Verlag Berlin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder