21. Yüzyılda Marksizmin Yönelimi: Çok Kutuplu Bir Eleştiri Çağı
Geleneksel Marksizm, 20. yüzyılın sonunda hem siyasi hem de
entelektüel alanda bir krizle yüzleşti: Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve küresel
kapitalizmin zaferi, ekonomik indirgemeciliğin yetersizliğini ortaya çıkardı.
Ancak 21. yüzyıla girilirken, Marksist eleştirel miras, bir hayalet gibi geri
dönmüş ve kendini çağın krizlerine uyarlayarak yeniden canlanmıştır. Artık tek
bir merkeze veya tek bir sınıf kimliğine odaklanmayan bu dönüşüm, Post-Marksizmin
çok kutuplu bir eleştiri çağına girdiğini göstermektedir.
Bugün Marksizmin yönelimi, artık yalnızca fabrikanın
duvarları arasında gizlenen sömürüye değil, yaşamın, kültürün ve gezegenin her
köşesine yayılan yeni kapitalist tahakküm biçimlerine odaklanmaktadır. Jodi
Dean ve Slavoj Žižek gibi düşünürler, dijital çağın "İletişimsel
Kapitalizm" ve "İdeolojik Gerçeklik" biçimlerini
analiz ederken; Étienne Balibar ve Nancy Fraser ise sınıf
çatışmasını tanınma, kimlik ve ırksal adalet mücadeleleriyle
birleştirerek klasik teoriyi aşmıştır.
En radikal dönüşüm ise, Andreas Malm ve John
Bellamy Foster'ın öncülüğünü yaptığı Eko-Sosyalizmde görülmektedir.
Bu çevre, kapitalizmin sadece insan emeğini değil, aynı zamanda doğanın
metabolizmasını da sömürdüğünü ileri sürerek, sınıf mücadelesini iklim
kriziyle birleştirir. Aynı zamanda, Michael Hardt ve Antonio Negri'nin
Biyopolitik Teorisi, iktidarın ulus-devletlerden koparak "İmparatorluk"
adı verilen küresel, ağ tabanlı bir sisteme nasıl geçtiğini ve sömürünün artık
doğrudan yaşamın kendisini (biyopolitika) hedef aldığını ortaya koyar.
Özetle, 21. yüzyıl Marksizmi, ekonomik analizin
gerekliliğinden vazgeçmemiştir; ancak bu analizi, coğrafi (David
Harvey), kültürel (Fredric Jameson) ve etik (Yeni Eleştirel Teori)
boyutlara taşıyarak, kapitalizmin yarattığı çok boyutlu krizlere kapsamlı,
ancak parçalı yanıtlar veren dinamik bir entelektüel güç haline gelmiştir. Bu
yeni yönelim, teoriyi siyasi eylemle birleştirme arayışını sürdürmekte ve
mevcut sistemin meşruiyetini her düzeyde sorgulamaktadır.
Entelektüel Çevreler ve Temel Tezleri
Kavramsal Derinleşme: Laclau ve Mouffe, Gramsci'nin
hegemonya kavramını, ekonomik belirlenimi reddeden ve radikal bir kontinjans
(rastlantısallık) üzerine kurulu söylem teorisiyle birleştirmiştir. Onlar için söylem
(discourse), dünyayla anlamlı bir etkileşim için gerekli olan ontolojik
bir kategoridir.
- Radikal
Demokrasi ve Agonistik Pluralizm: Bu akım, liberal demokratik
kurumların yıkılmasını değil, eşitlik ve özgürlük gibi etik politik
ilkelerinin radikalleştirilmesini ve eleştirel bir yeniden inşasını
tartışmaya açar. Agonistik çoğulculuk (agonistic pluralism) tezi,
siyasetin özünün çatışma (antagonizm) olduğu Schmitt'çi fikri benimser.
Ancak düşmanları (antagonist) tamamen yok etmek yerine, ortak bir
demokratik çerçevede var olan kaçınılmaz rakipler (agonistik) olarak
yeniden tanımlar.
- Popülizm
ve Boş Gösterenler: Laclau ve Mouffe, kolektif özne inşa etme
zorunluluğunu, çoğulculuk koşullarında farklılık ve eklemlenme
üzerinden ele alır. Toplumsal mücadele, farklı talepleri (örneğin ekonomik
eşitsizlik, çevresel bozulma) mevcut iktidara karşı birleştiren söylemsel
bir ikilik yaratılmasıyla mümkündür.
Kavramsal Derinleşme: Hardt ve Negri’nin İmparatorluk
tezi, iktidarın Biyogüç (Biopower) adını verdikleri, yaşamı ve bedeni
doğrudan yöneten bir sisteme dönüştüğünü savunur.
- Duygusal
ve Maddi Olmayan Emek: 21. yüzyıl üretkenliği, bilişsel, iletişimsel
ve duygusal ağlar aracılığıyla gerçekleşen işbirlikçi etkileşim
biçimini alır. Maddi olmayan emek, kendi yaratıcı enerjilerini ifade
ederken, kendiliğinden ve temel bir komünizm potansiyeli sunar.
- Eleştiri: Bu teorinin eleştirisi, bilişsel ve duygusal emek biçimlerini fiili olarak en gelişmiş emek biçimi kabul etmesinin , küresel hiyerarşiler içindeki farklı emek pratikleri (örneğin fabrika işçisi veya ücretli ev işçisi) arasındaki önemli ayrımları gizlediği yönündedir.
Kavramsal Derinleşme: John Bellamy Foster, Marx’ın
çevresel eleştiriyi ihmal ettiği yönündeki yaygın algıyı çürüterek, Metabolik
Yarık teorisini 21. yüzyıl ekolojik düşüncesine geri getirmiştir. Foster,
Marx’ın bu teoriyi, kapitalist tarımsal üretim ve kent-kır ayrımından
kaynaklanan, insanlık ile doğanın karşılıklı bağımlı sürecindeki “onarılamaz
bir çatlak” olarak gördüğünü savunur.
- Uygulama
Alanları: Bu teorik çerçeve, modern tarımdaki yoğunlaştırılmış
hayvan besleme operasyonları (CAFOs) gibi uygulamaların sınırlarını ve
küresel ısınma krizini açıklamak için Karbon Çatlağı (Carbon Rift)
gibi kavramlarla genişletilmiştir. Karbon Çatlağı, artan meta üretiminin,
fosil yakıt tüketimi yoluyla biyosfere daha yüksek düzeyde CO2 salınımına
yol açarak doğal karbon döngüsünü bozmasını ifade eder.
- Felsefi Savunma: Paul Burkett, metabolik yarık kavramının, yalnızca Marx'ın verdiği tek bir örnekle (kent-kır ayrımı) sınırlandırılmaması gerektiğini savunur. Kavramın asıl katkısı, kapitalist sömürünün yol açtığı maddi yabancılaşmayı ifade eden tarihsel materyalist ontolojisinde yatmaktadır.
Kavramsal Derinleşme: Nick Dyer-Witheford’un 1999
tarihli ufuk açıcı eseri Cyber-Marx: Cycles and Circuits of Struggle in High
Technology Capitalism , otonomist Marksizm (autonomist Marxism)
çerçevesinde dijital emek, internet ekonomisi ve platform/gözetim
kapitalizmi gibi güncel küresel siyasi ekonomik gerçeklikleri öngörmüştür.
- Sömürü
ve Proletarya: Dyer-Witheford, Marksist ideolojinin siber savaşı ve Küresel
Siber Ortak Alan'daki (Global Cyber Commons) ifadelerini inceleyerek,
geleneksel maddi fabrika tetikleyicilerinden farklı olarak dijital
olarak dağıtılmış sermayeyi merkeze alır. Proletaryanın ortadan
kalktığı iddialarına rağmen, Dyer-Witheford, proletaryanın, sermayenin
sürekli olarak teknolojik dönüşümlerle yüzleştirdiği antagonist
(karşıt güç) olarak hala geçerli olduğunu savunur.
Kavramsal Derinleşme: Bu akım, Frankfurt Okulu'nun klasik geleneğini sürdürerek, 21. yüzyılın adalet sorunlarını Marksist çerçevede yeniden yorumlar. En önemli tartışma, Nancy Fraser ve Axel Honneth arasında, hangi mücadelenin (tanınma ya da yeniden dağıtım) öncelikli olması gerektiği konusudur.
- Fraser'ın
Tanınma Eleştirisi: Fraser, tanınma politikalarının (kimlik
politikaları), ekonomik kaynakların eşit dağıtılması (yeniden dağıtım)
mücadelelerinin yerini alması tehlikesini barındırdığını savunur. Ayrıca,
kimlikleri "dondurarak" yeniden biçimlendirme riski taşıdığını
öne sürer.
- Birleştirici Yaklaşım: Fraser, kurtuluş için tanınma politikasının, kurumsal yanlış tanınmayı (racial profiling, homophobia gibi) aşmaya odaklanması ve ekonomik eşitsizlikleri tam vatandaşlık ve sosyal yaşama katılımın engelleri olarak görerek yeniden dağıtım sorunlarına bağlaması gerektiğini savunur. Bu, adalet mücadelelerinin tekil bir odak noktası yerine, maddi ve kültürel sömürünün kesişimini hedeflemesi gerektiğini gösterir.
Post-Marksizm
Çevrelerine Dahil Edilmesi Gereken Düşünürler
İsim |
Odak Alanı ve Felsefi Konumu |
Neden Önemli? |
Étienne Balibar |
Siyaset Felsefesi, Althusserci
Marksizm, Eşitlik, Şiddet. |
Yapısal Marksizm’den (Althusser)
türeyerek ırkçılık, vatandaşlık, şiddet ve sınıf/halk
kavramlarını derinlemesine felsefi analizlere tabi tuttu. Özellikle politik
özne ve Avrupa'da eşitlik üzerine teoriktir. |
Terry Eagleton |
Edebiyat Teorisi, Kültür Eleştirisi, Estetik. |
Klasik Marksist estetik teorisinin en önemli çağdaş
yorumcularından biridir. İdeoloji, kültür ve estetik konularında
felsefi derinliğe sahip eserler verdi. |
Mark Fisher |
Popüler Kültür Felsefesi, İdeoloji,
Kapitalist Gerçekçilik. |
Felsefe ve sosyolojiyi birleştirerek "Kapitalist
Gerçekçilik" kavramını ortaya attı. Günümüzdeki zihinsel sağlık
krizleri, siyasi umutsuzluk ve kapitalizmin kültürel hegemonyası üzerine
teorik bir analiz sundu. |
Peter Hallward |
Siyaset Felsefesi, Heidegger Eleştirisi, Popülizm, Haiti Devrimi. |
Özellikle "Olay" (Event) kavramı ve belirlenimcilik
(determinism) üzerine yaptığı felsefi çalışmalarla tanınır. Haiti ve
popülist siyaset üzerine yazsa da, temel yaklaşımları metafiziktir. |
Agon Hamza |
Çağdaş Felsefe, Slovenya Ekolü (Žižek),
Spekülatif Marksizm. |
Slavoj Žižek'in felsefi çizgisini takip
eden, Hegel, Lacan ve Marx arasındaki bağlantıları inceleyen, sıkça
ontolojik ve siyasi felsefe üzerine yazan genç kuşak Post-Marksist bir
filozoftur. |
Alberto Toscano |
Kritik Teori, Siyaset Felsefesi, Otoriterizm, İdeoloji. |
Güncel otoriterlik (authoritarianism) ve faşizm
biçimleri üzerine felsefi analizleriyle tanınır. Badiou ve Deleuze
gibi düşünürler üzerinden Post-Marksizmi yorumlar. |
21. yüzyıl
Marksizmi, ekonomik analizin gerekliliğinden vazgeçmemiştir; ancak bu
analizi, kültürel, etik, coğrafi ve ekolojik boyutlara taşıyarak, kapitalizmin
yarattığı çok boyutlu krizlere kapsamlı yanıtlar veren dinamik bir entelektüel
güç haline gelmiştir.
Bu çevreler arasındaki çatışmalar (Tanınma vs.
Yeniden Dağıtım, Söylem vs. Bilinçdışı gibi) Marksist eleştirinin tek bir
dogmaya bağlı kalmadığını gösterir. Bugünün Post-Marksist düşünürleri, teoriyi
siyasi eylemle birleştirme arayışını sürdürmekte ve mevcut sistemin
meşruiyetini her düzeyde sorgulamaktadır. 21. yüzyıl, Marksizmin geri
döndüğü ve krizin dilini yeniden kurduğu bir çağdır.
21. yüzyılda sınıf mücadelesinin, ekonomik temel-üstyapı analizinin ve kapitalizmin kriz yasalarının merkezi ve belirleyici rolünü savunan, yani Marksizm'in klasik ekonomi politik çekirdeğine en sıkı şekilde bağlı kalan teorisyenleri kastediyoruz.
Bu "Ortodoks" veya daha doğru bir ifadeyle Gelenekselci Marksistler, Marksizm'in temel argümanlarını genişleten (ancak temelini reddetmeyen) diğer akımlara (Ekolojik Marksizm, Sosyal Üreme Teorisi) ve Marksizm'den büyük ölçüde uzaklaşan akımlara (Post-Marksizm) yönelik sert eleştiriler yöneltirler.
İşte bu Ortodoks kanadın diğer çağdaş Marksist akımlara yönelik temel eleştirileri:
I. Post-Marksizm'e (Laclau, Mouffe, Kimlik Politikaları) Yönelik Eleştiriler
Post-Marksizm, Marksizm'in temel direği olan sınıfın merkezi rolünü reddettiği için Ortodoks Marksizm'in eleştirilerinin ana hedefidir.
II. Sosyal Üreme Teorisine (SRT) Yönelik Eleştiriler
SRT (Silvia Federici, Nancy Fraser, Tithi Bhattacharya), Marksist Feminizm'in en güçlü kolu olsa da, geleneksel Marksistler bu teorinin bazı eğilimlerini eleştirir.
III. Ekolojik Marksizm'e (John Bellamy Foster) Yönelik Eleştiriler
Ekolojik Marksizm, Ortodoks Marksizm'e en yakın revizyonist akım olmasına rağmen, yine de eleştiri alır.
Özetle, 21. yüzyıl Ortodoks Marksist eleştirilerinin ana teması şudur: "Kapitalizmin ana motoru sınıf sömürüsü ve sermayenin birikim yasalarıdır. Sınıf dışındaki tüm mücadeleler (kimlik, cinsiyet, ekoloji) bu temel çelişkinin ürünüdür. Marksizm'in temel kavramlarından uzaklaşmak, bizi devrimci bir çözümden uzaklaştırır ve kapitalizmi reforme etmeye iter."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder