Teknolojinin Varlıksal Nitelikleri: Neden Bir Araçtan Fazlası?
Geleneksel olarak, teknolojiyi sadece insana hizmet eden,
pasif bir araç olarak görürüz. Ancak, bazı felsefeciler (Blok,
Heidegger, Ihde) teknolojinin bu basit tanımı aştığını ve ona varlıksal bir
statü kazandıran temel nitelikleri olduğunu söyler. İşte bu varlıksal
nitelikleri maddeler halinde sıralayalım:
1. Dünyayı Dönüştürme Gücü (Ontolojik Etki)
Teknoloji sadece mevcut bir sorunu çözmez; dünyanın
kendisinin varoluş biçimini değiştirir. Bir buhar makinesi sadece yük
taşımaz, aynı zamanda sanayi devrimini başlatarak dünyanın enerji ve üretim
biçimini, şehirlerin yapısını ve insan ilişkilerini kökten dönüştürür.
Makalenizin de belirttiği gibi, ontik (nesne) düzeydeki bu icat, ontolojik (varoluş)
düzeyde bir etki yaratır. Teknoloji artık dünyanın içinde olan bir nesne değil,
bizzat dünyanın kendisini oluşturan bir güçtür.
2. Kendine Özgü Mantık ve Özerklik
Teknoloji, bir kere var olduktan sonra, kendi iç mantığı ve
ilerleme hızıyla hareket etme eğilimi gösterir. Yapay zekâ algoritmaları,
başlangıçtaki programcılarının niyetinin ötesinde, kendi kendini öğrenerek ve
geliştirerek sonuçlar üretebilir. Bu durum, teknolojiyi tamamen insan
kontrolünde olan bir nesne olmaktan çıkarır ve ona özerk, kendi varoluşsal
rotasını çizebilen bir nitelik kazandırır. Bu, teknolojik determinizmin
temelinde yatan fikirlerden biridir ve teknolojiyi sadece bir kullanıcısı olan
bir araç olmaktan ayırır.
3. İlişkisel Varlık Oluşu
Teknoloji, insanlardan bağımsız olarak var olabilir ancak
anlamı ve etkisi insanla girdiği etkileşimden ortaya çıkar. Bir akıllı
telefon, bir tuğla gibi orada duran pasif bir nesne değildir. Onun varlığı,
kullanıcı, ağ, uygulama ve tüm dijital ekosistemle olan ilişkisiyle tanımlanır.
Bu ilişkisellik, teknolojiyi statik bir nesne olmaktan çıkarır ve onu sürekli
bir diyalog ve dönüşüm içinde olan, canlı bir varlık gibi kılar.
Bahsettiğimiz "yumurta-tavuk" ikilemi tam da bu noktada başlar: İnsan
teknolojiyi dönüştürürken, teknoloji de insanı ve dünyayı dönüştürür.
Tekno-Ontoloji Alanındaki Temel Yapıtlar
- Martin
Heidegger
- Die
Frage nach der Technik (Tekniğe Dair Soruşturma, 1954):
Tekno-ontolojinin felsefi kökleri genellikle bu denemeye dayanır.
Heidegger, modern teknolojinin doğaya ve insanlara sadece kullanılacak
birer kaynak olarak bakma biçimini (Gestell) ele alarak, teknolojiyi
varoluşsal bir problem haline getirir.
- Donna
Haraway
- A
Cyborg Manifesto (Siborg Manifestosu, 1985):
Tekno-ontoloji ve posthümanizm tartışmalarının en ikonik eserlerinden
biridir. Haraway, siborg kavramını cinsiyet, ırk ve tür gibi geleneksel
ayrımları aşan, yeni bir varoluş kategorisi olarak sunar.
- Luciano
Floridi
- The
Fourth Revolution: How the Infosphere is Reshaping Human Reality (Dördüncü
Devrim: Bilgi Küresi İnsan Gerçekliğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor,
2014): Floridi, bilgi teknolojilerinin etkisiyle oluşan yeni
gerçeklik katmanını, yani "infosphere" (bilgi küresi) kavramını
ortaya koyar. Bu kitap, çevrimiçi ve çevrimdışı yaşamın birbirinden
ayrılamaz hale geldiği "onlife" durumunu inceler.
- N.
Katherine Hayles
- How
We Became Posthuman: Virtual Bodies in Cybernetics, Literature, and
Informatics (Posthüman Nasıl Olduk: Sibernetikte, Edebiyatta
ve Enformatikte Sanal Bedenler, 1999): Hayles, sibernetik ve bilişim
çağında insan varlığının nasıl dönüştüğünü inceler. Bedenin ve bilincin,
bilginin bir akışına dönüştüğü fikriyle, tekno-ontolojinin temel
sorularına yanıt arar.
- Nick
Bostrom
- Superintelligence:
Paths, Dangers, Strategies (Süper Zekâ: Yollar, Tehlikeler,
Stratejiler, 2014): Bostrom'un bu eseri, yapay genel zekânın
potansiyel gelişiminin ve bunun insanlığın varoluşu üzerindeki
risklerinin ontolojik boyutunu ele alır. İnsanların, kendilerinden daha
zeki bir varlık tarafından yerini alması durumunda ne olacağını sorgular.
Bu yapıtlar, tekno-ontoloji tartışmasının ana hatlarını
çizen ve bu alanın felsefi derinliğini ortaya koyan temel referanslardır.
Dördüncü Devrim: Bilgi Küresi İnsan Gerçekliğini Nasıl
Yeniden Şekillendiriyor.
Luciano Floridi'nin "Dördüncü Devrim: Bilgi
Küresi İnsan Gerçekliğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor" (The Fourth
Revolution: How the Infosphere is Reshaping Human Reality) adlı eserini ele
alalım.
Bu kitap, tekno-ontoloji tartışmasına bilgi felsefesi
üzerinden yaklaşan en önemli çalışmalardan biridir.
Kitabın Ana Teması: Onlife ve Bilgi Küresi
Floridi, insanlık tarihinde gerçekleşen üç büyük devrimin
(Kopernik, Darwin ve Freud'un getirdiği devrimler) ardından dördüncü ve en
büyük devrimin bilgi teknolojileriyle geldiğini savunur. Bu devrim, "insanın
varlığını anlamlandırma biçimini" kökten değiştirmektedir.
- Bilgi
Küresi (Infosphere): Floridi'nin ana tezi, internetin, mobil
teknolojilerin ve yapay zekânın etkisiyle, yeni bir gerçeklik katmanının
oluştuğudur. Bu katmana "bilgi küresi" adını verir.
Fiziksel ve sanal dünya arasındaki ayrım giderek ortadan kalkmaktadır;
yaşam, bu iki dünyanın iç içe geçtiği bir "bilgi ortamı" içinde
gerçekleşir.
- Onlife
Durumu: Bu yeni varoluşsal duruma Floridi, "onlife"
(çevrimiçi yaşam) adını verir. Geleneksel olarak, çevrimiçi ve çevrimdışı
hayatımızı birbirinden ayırırız. Ancak "onlife" durumunda,
teknoloji o kadar hayatımıza entegre olmuştur ki, çevrimiçi kimliğimiz,
ilişkilerimiz ve eylemlerimiz, çevrimdışı benliğimizden ayrı düşünülemez.
Bu, varlığımızın dijital bir katmana sahip olduğu anlamına gelir.
- Yeni
Etik Sorular: Floridi, bilgi küresinin getirdiği bu yeni varoluş
biçiminin, geleneksel etiğin cevaplayamadığı yeni sorular doğurduğunu
savunur. Örneğin, veri gizliliği, algoritmaların adaleti, dijital
kimliklerin ahlaki statüsü ve yapay zekânın hakları gibi konular, yeni bir
etik teorisi gerektirmektedir.
Floridi'nin bu çalışması, tekno-ontolojinin, sadece felsefi
bir tartışma değil, aynı zamanda etik ve toplumsal yaşamın en acil konularına
dair pratik bir rehber olduğunu gösterir.
Makalenin Temel Tezi
Makale, çağdaş teknoloji felsefesinin iklim değişikliğini genellikle göz ardı ettiğini belirtiyor ve (post) Antroposen olarak adlandırılan yeni jeolojik çağda teknolojinin rolüne odaklanıyor. Yazar, antroposentrik (insan merkezci) bir bakış açısının ötesine geçerek, dünyayı oluşturan birincil etkenin insanlık değil, somut teknolojiler olduğu hipotezini öne sürüyor. Bu, Heidegger'in "teknolojinin özünün teknolojik bir şey olmadığı" yönündeki yaklaşımına karşı bir duruş sergiliyor.
Öne Sürülen Üç Hipotez
Makale, teknoloji felsefesine dair üç temel hipotez ortaya
koyuyor ve bunları detaylıca inceliyor:
- İnsanlığın
Birincil Etken Olmaması: Yazarın ilk hipotezi, dünyayı şekillendiren
birincil gücün insanlık değil, somut teknolojiler olduğu
yönündedir. Bu, insanlığın dünyayı yaratma kapasitesinin sorgulandığı
Antroposen çağında, teknolojinin kendisinin birincil bir "yaratıcı
güç" olarak kabul edilmesini gerektirir. Makalede, buhar makinesinin
icadının sosyo-ekonomik düzeni değiştirmesinin ötesinde, dünyayı ontolojik
bir düzeyde nasıl dönüştürdüğü bir örnek olarak ele alınıyor.
- Ontik
ve Ontolojik Etki: İkinci hipoteze göre, buhar makinesi gibi ontik
düzeydeki (somut nesne düzeyindeki) teknolojik icatlar, ontolojik
bir etkiye sahiptir, yani dünyanın varoluş biçimini ve anlamını kökten
değiştirir. Makale, buhar makinesinin, dünyayı "durağan ve yerel
nesneler" dünyasından, "hareketli ve yerel olmayan
enerjiye" dayalı bir dünyaya dönüştürdüğünü savunur. Bu dönüşüm,
sadece ekonomik bir değişim değil, aynı zamanda varlığın bir bütün olarak
görünümünün dönüşümüdür.
- Özgürleştirici
Potansiyel: Makalenin üçüncü hipotezi, teknolojinin Antroposen sonrası
bir dünyayı başlatma potansiyeli taşıyan özgürleştirici bir güce
sahip olduğu yönündedir. Yazar, teknoloji sayesinde gezegenin
sürdürülebilirliğini sağlamak için yeni yolların bulunabileceğini
düşünüyor, bu da Antroposen'in getirdiği yıkıcı etkilerin ötesine
geçebileceğimiz anlamına geliyor.
Teknolojiye Karşı Olumlu Bir Ontolojik Yaklaşım
Geleneksel teknoloji felsefesi, teknolojiyi genellikle insan
ruhunu, doğayı veya toplumu yozlaştıran bir güç olarak ele almıştır.
Heidegger'in "tehlikeli" olarak nitelendirdiği teknolojinin özü,
doğayı sadece bir kaynak (Gestell) olarak görmemize neden olur.
Ancak Blok, bu kötümser bakışın ötesine geçerek, teknolojiyi
Antroposen sonrası bir dünyanın potansiyel kurtarıcısı olarak
konumlandırır. Onun yaklaşımında, teknoloji pasif bir araç değil, kendi içinde
bir potansiyel taşıyan, dünyayı dönüştürme gücüne sahip aktif bir varlıktır.
Makalenin 3. hipotezi ("teknolojinin özgürleştirici bir potansiyele sahip
olduğu") bunu açıkça ortaya koyuyor.
Teknolojinin getirdiği belirsizlikler, savaşın dehşeti ve ahlaki boşluklar gibi
sorunların yanı sıra, bu sorunların çözümünün de yine teknolojinin kendisinde
olabileceği ihtimali beliriyor.
Teknoloji
ne tamamen iyi ne de tamamen kötüdür; o sadece vardır ve varlığıyla dünyayı
dönüştürür. Bu dönüşümün yıkıcı mı, yoksa yapıcı mı olacağı, insanlığın
teknolojinin ontolojik gücünü nasıl ele alacağına bağlıdır.
İnsan ve Teknoloji Arasındaki Diyalog
Burada söz konusu olan şey,
kontrolü kendinde olan bir güçle kurulacak diyalogdur. Bu, teknolojiyi
basitçe bir "araç" veya "kötü bir varlık" olarak görmenin
ötesinde, onunla karşılıklı bir etkileşim içine girilmesidir. Bu diyalogda
insanın rolü, teknolojinin doğasını ve dünyaya olan dönüştürücü etkisini
anlamak, böylece bu gücü yıkıcı değil, yapıcı amaçlar için yönlendirebilmektir.
Blok'un felsefesi, teknolojiye karşı pasif bir teslimiyet
veya onu tamamen reddetme yerine, aktif bir katılımı savunur. Bu,
teknolojiyi sadece bir kullanıcısı olarak değil, aynı zamanda onun ontolojik
potansiyelini anlayan ve onu sorumlu bir şekilde yönlendiren bir aktör olarak
konumlandırır. Bu yaklaşım, teknolojik determinizmin getirdiği çaresizlik
hissini ortadan kaldırarak, geleceği şekillendirmede insanın rolünü yeniden
tesis eder
📘 Tekno‑Ontoloji – Türkçe Kaynakça
📌 1. Doğrudan “Tekno‑Ontoloji” Terimini Kullanan Çalışmalar
Demirbaş, İ. (2025). Bir Teknoloji Felsefesi Yöntemi Olarak Tekhneontoloji. Yüksek Lisans Tezi, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kahraman, S. (2023). “Tekno‑Ontoloji ve Postfenomenoloji: Don Ihde ve Peter‑Paul Verbeek Okuması.” Felsefe Dünyası, 78(2), 101–118.
📌 2. İlgili Felsefi Arka Plan Kaynakları
Harman, G. (2020). Nesne Yönelimli Ontoloji: Her Şeyin Yeni Bir Teorisi. Çev. Tellekt Yayınları.
Verbeek, P.‑P. (2016). “Teknolojik Aracılık ve Etik.” Çev. M. Yıldız, Doğu Batı Düşünce Dergisi, 19(77), 45–62.
Yuk Hui (2023). “Kozmoteknik Üzerine: Teknoloji ve Kozmoloji Arasında.” Çev. M. Yılmaz, Pasajlar Sosyal Bilimler Dergisi, 4(2), 45–60.
📌 3. Akademik Makaleler
Demir, B. (2022). “Tekno‑Ontoloji ve Dijital Nesneler.” Toplum ve Bilim, 158, 77–94.
Yıldız, E. (2021). “Teknoloji, Ontoloji ve Modernite Eleştirisi.” Felsefe Tartışmaları, 69, 55–72.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder