John Roemer, analitik Marksizm, bölüşüm adaleti ve fırsat
eşitliği üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan, Amerikalı bir ekonomist ve
siyaset bilimcidir. Felsefi sorulara matematiksel ve ekonomik modellerle
yaklaşmasıyla bilinir.
Düşüncesinin Temel Temaları
- Fırsat
Eşitliği (Equality of Opportunity): Roemer'in en önemli katkısıdır.
Fırsat eşitliğini, bir bireyin başarısının, kontrolü dışındaki faktörler
(sosyal sınıf, aile geçmişi veya genetik özellikler) yerine, kendi çabalarının
bir sonucu olduğu bir durum olarak tanımlar. O, bu kavrama, uygulanabilir
ve ölçülebilir bir çerçeve sağlamak için matematiksel modeller kullanır.
- Analitik
Marksizm: Bu düşünce ekolünün önde gelen temsilcilerindendir. Marksist
kavramları (sömürü ve sınıf gibi) rasyonel seçim teorisi ve oyun teorisi
gibi modern ekonomik araçlarla analiz ederek, geleneksel Marksist
felsefeye yeni bir boyut getirmiştir.
- Adil
Bölüşüm (Just Distribution): Roemer, adil bir toplumun, bireylerin
kontrolü dışındaki dezavantajları telafi etmek için kaynakları yeniden
dağıtması gerektiğini savunur. Bu, rekabetin yalnızca bireysel yetenek ve
çaba üzerinden adil bir zeminde gerçekleşmesini sağlar.
Önemli Yapıtları
- A
General Theory of Exploitation and Class (Sömürü ve Sınıf
Üzerine Genel Bir Teori, 1982): Marksist kavramları yeniden
yorumladığı ilk önemli eseridir.
- Equality
of Opportunity (Fırsat Eşitliği, 1998): Fırsat eşitliği
teorisini en detaylı şekilde sunduğu kitabıdır.
Bağlamı ve İlişkileri
- John
Rawls ile İlişkisi: Roemer'in düşüncesi, John Rawls'un adalet
teorisini daha somut ve nicel bir düzeye taşır. Rawls adalet ilkelerini
"bilgisizlik perdesi" gibi soyut düşünce deneyleriyle ele
alırken, Roemer bu ilkeleri matematiksel modellerle analiz eder.
- Analitik Felsefe ve Epistemoloji: Roemer'in, etik ve siyasi sorunlara katı bir mantıksal ve matematiksel rigorla yaklaşması, tıpkı Paul Boghossian ve Ernest Sosa gibi analitik filozofların epistemolojideki metodolojisine benzer. Bu, felsefi sorunların yalnızca soyut tartışmalarla değil, aynı zamanda titiz analizlerle de çözülebileceğini gösterir.
Rasyonel Seçim Teorisi
Bu teori, bireylerin kendi faydalarını veya çıkarlarını en
üst düzeye çıkarmak için mantıklı kararlar veren rasyonel aktörler
olduğunu varsayar.
- Roemer'ın
Kullanımı: Roemer, bu teoriyi sınıf ve sömürü gibi kavramları analiz
etmek için kullanır. Geleneksel Marksist felsefedeki belirsiz "sınıf
bilinci" veya "insan doğası" gibi kavramlar yerine,
işçileri ve sermaye sahiplerini kendi çıkarlarını en üst düzeye çıkarmaya
çalışan rasyonel bireyler olarak modeller. Bu, sömürüyü ahlaki bir suçlama
olmaktan çıkarıp, ekonomik bir etkileşimin sonucu olarak matematiksel bir
şekilde tanımlamasına olanak tanır.
Oyun Teorisi
Bu, rasyonel aktörler arasındaki stratejik etkileşimleri
inceleyen matematiksel bir çerçevedir. Bir aktörün alacağı kararın sonucu,
yalnızca kendi seçimlerine değil, aynı zamanda diğer aktörlerin de ne
yapacağına bağlıdır.
- Roemer'ın
Kullanımı: Roemer, sınıf mücadelesini ve bölüşüm adaleti sorunlarını
bir tür "oyun" olarak görür. İşçiler, sendikalar, hükümetler ve
şirketler arasındaki her etkileşim, farklı stratejilerle oynanan bir oyun
gibidir. Oyun teorisi, Roemer'ın bu karmaşık sosyal çatışmaları ve
pazarlıkları analiz etmesini, potansiyel sonuçları ve her bir aktörün en
iyi stratejilerini hesaplamasını sağlar.
Bu iki aracı kullanarak Roemer, siyaset felsefesinde devrim
niteliğinde bir adım atmıştır. O, adaleti ve sömürüyü, soyut birer kavram
olmaktan çıkarıp, matematiksel kesinlikle tanımlanabilen ve analiz edilebilen
olgular haline getirmiştir.
Bu iyi de, dijital çağda rasyonel aktörler nerede?
Bu çok isabetli ve çağımızın en önemli sorularından birini
ortaya koyan bir eleştiri. Haklısınız; dijital çağın karmaşasında, rasyonel
aktör kavramı büyük ölçüde sorgulanabilir hale gelmiştir.
Roemer ve rasyonel seçim teorisyenleri, bireylerin kendi
çıkarlarını en üst düzeye çıkarmaya odaklandığını varsayar. Bu model, analitik
bir kesinlik sunsa da, dijital çağın getirdiği şu dinamikleri göz ardı eder:
- Duygusal
ve Sosyal Etkileşimler: Sosyal medya algoritmaları, bireyleri rasyonel
çıkar hesaplamalarından çok, duygusal tepkiler, sosyal onay
arayışı ve grup kimliği gibi faktörlerle yönlendirir. Bir
bireyin kararı, "en rasyonel" olanı değil, en çok beğeni alan,
en çok öfke uyandıran veya en çok ait hissettiren seçenek olabilir.
- Dezenformasyon
ve Yanlış Bilgi: Roemer'in modelleri, aktörlerin doğru ve eksiksiz
bilgiye sahip olduğunu varsayar. Ancak dijital çağda, yanlış bilgiler
(konuştuğumuz McIntyre konusu) her yerde bulunur. Rasyonel bir
karar vermek için gerekli bilgiye sahip olamayan bir aktörün
"rasyonelliğinden" söz edemeyiz.
- Algoritmik
Manipülasyon: Tıpkı Lucas Introna'nın tartıştığı gibi,
algoritmalar, hangi bilgiyi göreceğimizi, hangi ürünleri alacağımızı ve
hangi haberleri okuyacağımızı aktif olarak manipüle eder. Bu
manipülasyonlar, bireyin kendi rasyonel tercihlerini oluşturmasını
engeller.
Bu yüzden, Roemer'in modeli, dijital çağın "rasyonel
olmayan" aktörlerini tam olarak açıklayamaz. Bu model, bugünün karmaşık
dünyasını anlamak için bir başlangıç noktası olarak kullanılabilir, ancak
sınırlılıklarının farkında olmak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder