David Estlund, siyaset felsefesi alanına getirdiği "epistemik demokrasi" teorisiyle tanınan, çağdaş bir Amerikalı filozoftur. Demokrasinin sadece adil bir prosedür (oylama gibi) değil, aynı zamanda doğru ve rasyonel kararlar alabilme kapasitesi nedeniyle de meşru olduğunu savunur.
Düşüncesinin Temel Temaları
- Epistemik
Demokrasi (Epistemic Democracy): Estlund'a göre, demokrasinin değeri
iki ana unsura dayanır:
- Prosedürel
Adalet: Bu, herkesin eşit söz hakkına sahip olması ve oyların adil
bir şekilde sayılması gibi demokratik süreçlerin adilliğidir.
- Epistemik
Değer: Demokrasinin, tekil bireylerin veya uzmanların karar
almasından daha iyi sonuçlar üretebilme olasılığıdır. Farklı bakış
açılarının ve bilgilerinin bir araya gelmesiyle, kolektif olarak daha
isabetli ve rasyonel kararlar alınabilir. Bu, "topluluğun bilgeliği"
(wisdom of the crowds) fikrine benzer.
- Epistokrasiye
Karşı Duruşu: Estlund, en iyi kararların bilgi ve uzmanlığa dayalı
olarak alınması gerektiğini savunan epistokrasi (uzmanların
yönetimi) görüşüne karşı çıkar. Ona göre, uzmanların yönetimi, uzmanlık ve
yetkinlik kavramının, politik meşruiyet için yeterli bir temel olamayacağı
ahlaki gerekçelerle reddedilmelidir.
- Filozof
Kral Eleştirisi: Platon'un "filozof kral" kavramını
reddeder. Estlund'a göre, bilgili bir azınlığın yönetimi, ne kadar iyi
niyetli olursa olsun, yönetilenlerin rızasına dayanmadığı için meşru
değildir. Meşru yönetim, ancak demokratik prosedürlerle elde edilebilir.
Önemli Yapıtları
- Democratic
Authority: A Philosophical Framework (Demokratik Otorite:
Felsefi Bir Çerçeve, 2008): Epistemik demokrasi teorisini en kapsamlı
şekilde sunduğu ve tartışmalara yön veren temel eseridir.
Bağlamı ve İlişkileri
- John
Rawls ve Jürgen Habermas ile İlişkisi: Estlund, Rawls'un siyasi
liberalizmi ve Habermas'ın kamusal tartışma teorilerinden
etkilenmiştir. O, demokratik tartışmanın sadece bir adalet aracı değil,
aynı zamanda bilgi üreten bir süreç olduğunu savunur.
- Lee
McIntyre ile İlişkisi: Estlund'un teorisi, McIntyre'ın "hakikat
sonrası" kavramını anlamak için kritik bir zemin sunar. Estlund,
demokrasinin doğru kararlar alabileceğini savunurken, McIntyre, hakikatin
önemini yitirdiği bir ortamda bu kararların nasıl alınacağını sorgular.
- Miranda
Fricker ile İlişkisi: Estlund kolektif bilginin önemini vurgularken, Miranda
Fricker'ın epistemik adaletsizlik teorisi, belirli grupların
seslerinin nasıl susturulduğunu göstererek, demokratik tartışmanın
önündeki engelleri ortaya koyar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder