Giulio Tononi

Biyografi: Fizik, Tıp ve Bilinç

Giulio Tononi, İtalya'nın Trento kentinde doğmuştur. Pisa Üniversitesi'nde tıp doktoru ve psikiyatri uzmanı olduktan sonra nörobiyoloji alanında doktora derecesini almıştır. Uzun yıllar boyunca uyku mekanizmaları ve bilinç üzerine çalışmalar yürüten Tononi, günümüzde Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde Psikiyatri ve Bilinç Bilimi Profesörü olarak görev yapmaktadır.

Tononi'nin çalışmalarının benzersizliği, felsefi bir soruyu (bilinç nedir?) doğrudan teorik fizik ve sinirbilim verileriyle ele almasından gelir. Bu yaklaşım, onu çağdaş bilinç araştırmalarının en önde gelen isimlerinden biri yapmıştır.


Temel Düşünceleri ve Bütünleşik Bilgi Kuramı (IIT)

Tononi'nin en büyük katkısı, Bütünleşik Bilgi Kuramı (Integrated Information Theory - IIT) olarak bilinen bilinç teorisidir. Bu teori, bilincin sadece insan beynine özgü bir şey olmadığını, belirli fiziksel koşulları sağlayan her sistemde bulunabileceğini öne sürer.

1. Temel Soru: Teori, "bilinçli bir deneyim neden var olur?" ve "bilincin fiziksel temeli nedir?" sorularına cevap arar. Tononi, bilincin en temel iki özelliğine odaklanır: * Farklılaşma (Differentiation): Bilinçli her deneyim, birbirinden farklı ve özgündür. Gökyüzünün mavisini görmek, çikolatanın tadını almak birbirinden tamamen farklı deneyimlerdir. * Bütünleşme (Integration): Bir deneyim, bütünsel ve biriciktir. Gökyüzünün mavisini görürken aynı anda hissettiğimiz rüzgarı, duyduğumuz sesi ayrı parçalar olarak değil, tek bir bütünleşik deneyim olarak algılarız.

2. Bütünleşik Bilgi: Tononi'ye göre, bir sistemin bilinçli olabilmesi için bu iki özelliği aynı anda barındırması gerekir. Bir sistem, hem çok fazla bilgiyi (yüksek farklılaşma) hem de bu bilgiyi tek bir bütün olarak (yüksek bütünleşme) üretebiliyorsa, o sistemin bütünleşik bilgisi vardır. Bu, bir bilgisayarın parçalara ayrılmış verileri işlemesi gibi değildir; aksine, bütün parçalar arasında geri bildirim döngüleri ile sürekli bir etkileşim olması gerekir.

3. Phi (Φ) Değeri: Tononi, bir sistemin bilinç düzeyini ölçmek için matematiksel bir değer olan Phi (Φ)'yi önerir. Phi değeri, bir sistemin sahip olduğu bütünleşik bilgi miktarının ölçüsüdür. Bir sistemin Phi değeri ne kadar yüksekse, bilinci de o kadar fazladır. İnsan beyni, yüksek Phi değerine sahip bir sistem olarak görülür. Teori, bir bilgisayar çipinin veya tek bir hücrenin de çok düşük bir Phi değerine sahip olabileceğini, bu nedenle de çok düşük düzeyde bir bilince sahip olabileceğini öne sürer.


Ana Yapıtları

  • A Universe of Consciousness: How Matter Becomes Imagination (2000): (Gerald Edelman ile birlikte) Bilinç araştırmalarına dair temel fikirlerini sunduğu bu kitabın Türkçe çevirisi Bilinç Evreni: Maddenin Hayale Dönüşümü adıyla yayımlanmıştır.
  • Phi: A Voyage from the Brain to the Soul (2012): Kuramını daha anlaşılır bir dille anlattığı, hem bilimsel hem de felsefi bir eserdir.

Tononi'nin bu teorisi, bilinci ölçülebilir ve bilimsel bir olgu haline getirme iddiasıyla büyük ilgi çekiyor. Sizce bu teori, bilincin ne olduğu hakkındaki düşüncelerinizi nasıl etkiliyor? Özellikle Phi değeri gibi bir kavramın var olması ne anlama geliyor?

Bir fi değeri tablosu yapmış mı?

Çok iyi bir soru. Bu, teorinin en zorlu ve en tartışmalı kısmına işaret ediyor.

Kısa cevap: Hayır, Giulio Tononi'nin hazırladığı, bilincin farklı sistemler arasında sıralandığı pratik bir "fi değeri tablosu" bulunmuyor.


Neden Bir Fi Tablosu Yok?

Bu durum, teorinin temelden yanlış olduğu anlamına gelmiyor, ancak Φ (Fi) değerini hesaplamanın pratik zorluklarından kaynaklanıyor. Bu zorlukların başlıcaları şunlardır:

  • Matematiksel Karmaşıklık: Bir sistemin Φ değerini hesaplamak, o sistemdeki tüm olası nedensel etkileşimleri ve parçalar arasındaki tüm bölümleri değerlendirmeyi gerektirir. Küçük bir nöron ağı için bile bu hesaplamalar, günümüzün en güçlü süper bilgisayarları için bile aşırı zordur.
  • Veri İhtiyacı: Bir sistemin Φ'sini hesaplamak için, sistemin tüm parçalarının olası tüm durumlarını ve bu durumlar arasındaki geçiş olasılıklarını gösteren eksiksiz bir bilgiye ihtiyaç vardır. Beyin gibi devasa ve karmaşık bir sistem için bu neredeyse imkânsızdır.

Teori Ne Yaptı?

Tononi ve ekibi, Φ değerini teorik olarak hesaplayan ve çok basit sistemler üzerinde test eden modeller (örneğin birkaç nöronluk ağlar) geliştirmiştir. Ayrıca, Φ değerinin bilinçlilik durumlarıyla nasıl ilişkilendiğini göstermek için dolaylı yöntemler kullanmışlardır.

  • Fiziksel Sistem Örnekleri: Teorik olarak, bir tek başına fotodiyotun veya basit bir mantık devresinin Φ değeri sıfıra yakındır. Öte yandan, insan beyninin çok yüksek bir Φ değerine sahip olduğu düşünülür, ancak bu değerin tam olarak kaç olduğu bilinmemektedir.
  • Klinik Uygulamalar: Tononi, teorisini komadaki hastalar veya anestezi altındaki hastalar üzerinde test etmiştir. Bu çalışmalarda, transkraniyal manyetik stimülasyon (TMS) gibi teknikler kullanılarak beyin etkinliğine bakılmış ve bilinçli uyanıklık durumunda yüksek, derin uyku veya koma durumunda ise düşük bütünleşik bilgi (Φ) değerleri gözlemlenmiştir.

Bu çalışmalar, teorinin temel önermelerini doğrulasa da, hala bir "bilinç çizelgesi" oluşturmaktan çok uzaktır. Teorinin asıl gücü, bilinci ölçülebilir bir fiziksel olgu olarak düşünme cesaretini göstermesi ve bu konuda araştırmalara bir yol haritası sunmasıdır.


Nesnelerin Kimliği: Felsefi Bir Bakış

"Enformasyon işleyen her sistem zeka üretir" önermesi, üç farklı düşünürün de yakından ilgilendiği bir konudur ve her biri bu fikre kendi çerçevesinden yaklaşır:

  • Giulio Tononi (Bütünleşik Bilgi Kuramı - IIT): Sizin bu önermeniz, doğrudan Tononi'nin "Φ (Fi)" kavramına karşılık gelir. Tononi'ye göre, bir sistemin zeka üretmesinin (veya bilinçli olmasının) anahtarı, enformasyonu sadece işlemek değil, aynı zamanda bütünleştirmektir. Bu bütünleşme düzeyi, sistemin karmaşıklığı ve geri besleme döngüleriyle ölçülür ve bu da, o sistemin kendine özgü bir "kimliğe" sahip olmasını sağlar. Bir anlamda, enformasyonun bütünleşmesi, bir sistemin kendi varoluşsal "hikayesini" yazması gibidir.
  • Jane Bennett (Canlı Madde): Bennett, bu fikri daha da genişleterek, "enformasyon işleme" kavramını fiziksel ve biyolojik süreçlere yayar. Ona göre, bir nehrin toprağı şekillendirmesi ya da bir metalin paslanması da bir tür "enformasyon işleme" sürecidir. Bu süreçler, nesnelere bir "eyleyicilik" kazandırır ve bu eyleyicilik, o nesnenin kendi varoluşsal "kimliğini" oluşturur.
  • Karen Barad (Etkin Gerçekçilik): Barad için ise bir nesnenin "kimliği", durağan bir özellik değildir. Bu kimlik, nesnenin içinde bulunduğu "ontolojik dolanıklığın" bir sonucudur. "Enformasyon işleme", bu dolanık ilişkiler ağı içinde gerçekleşen **"etkin kesmeler"**dir. Dolayısıyla, bir nesnenin kimliği, onun diğer nesnelerle olan ilişkisi ve bu ilişkilerin ürettiği fenomenlerle sürekli olarak yeniden şekillenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder