Söylem Etiği

Söylem Etiği (Diskurstheorie der Moral) Jürgen Habermas, Frankfurt Okulu'nun önde gelen düşünürlerinden biri olarak, modern etiği dil ve iletişim felsefesi üzerinden yeniden yapılandırmıştır. Söylem Etiği, esas olarak 1983'te yayımlanan Moralbewusstsein und kommunikatives Handeln (Türkçe: Ahlaki Bilinç ve İletişimsel Eylem) adlı eserinde geliştirilen bir teoridir. Bu etik yaklaşım, Kant'ın ödev etiğini (deontoloji) ve Rawls'un adalet teorisini eleştirerek, ahlaki normların meşruiyetini rasyonel söylem (discourse) yoluyla temellendirir. Temel amacı, ahlaki yargıların öznel tercihler veya otoriteye dayalı değil, evrensel kabul edilebilir bir uzlaşmaya dayanmasıdır. Habermas'ın söylem etiği, iki ana ilkeye dayanır: Söylem İlkesi (D-Prensibi) ve Evrenselleştirme İlkesi (U-Prensibi). Aşağıda, teoriyi ana hatlarıyla açıklayacağım.

1. Temel Kavramlar: İletişimsel Eylem ve Söylem

  • İletişimsel Eylem (Kommunikatives Handeln): Habermas'a göre, insan etkileşimi iki türdür: Stratejik eylem (başarı odaklı, manipülatif) ve iletişimsel eylem (anlaşma odaklı, rasyonel). Etik, iletişimsel eyleme dayanır; burada konuşmacılar, birbirlerini ikna etmek için en iyi argümanları kullanır.
  • İdeal Söylem Durumu (Idealen Sprechsituation): Ahlaki normlar, baskıdan, güç ilişkilerinden ve dış etkenlerden arındırılmış bir "ideal" tartışmada test edilir. Bu, teorik bir ideal olsa da, pratikte yaklaşılabilir bir modeldir.
    • Koşullar: Herkes eşit katılım hakkına sahip olmalı, samimiyet (sincerity), doğruluk (truth) ve normatif doğrululuk (rightness) iddiaları serbestçe tartışılabilmeli.

2. Söylem Etiğinin Ana İlkeleri

  • Söylem İlkesi (D-Prensibi): "Yalnızca, tüm etkilenenlerin, rasyonel bir söylem yoluyla uzlaştığı normlar meşruiyet iddiasında bulunabilir."
    • Bu, demokratik bir meşruiyet kriteridir. Normlar (örneğin, "Yalan söylemek yanlıştır"), tüm tarafların eşit ve özgür tartışmasında kabul edilirse geçerlidir.
    • Örnek: Çevre kirliliği normu, etkilenen herkesin (fabrika sahipleri, yerel halk, gelecek nesiller) katıldığı bir söylemde uzlaşılırsa etik olur.
  • Evrenselleştirme İlkesi (U-Prensibi): "Bir norm, ahlaki olarak geçerliyse, tüm etkilenenler tarafından, her koşulda kabul edilebilir bir evrensel kural olarak görülebilir."
    • Kant'ın kategorik imperatifini dilbilimsel bir versiyona dönüştürür: "Bu normu, senin yerinde olsam ve tüm etkilenenler de öyle olsa, kabul eder miydim?"
    • Pratik kural: Üç adımda test edilir:
      1. Normun genelleştirilmesi (örneğin, "Herkes yalan söyleyebilir mi?").
      2. Etkilenenlerin perspektifinden bakma (empati).
      3. Tutarlılık kontrolü.

3. Eleştiriler ve Güçlü Yönleri

  • Güçlü Yönleri:
    • Demokratik ve kapsayıcı: Güçsüzlerin sesini güçlendirir (örneğin, feminist söylemlerde kullanılabilir).
    • Pratik uygulama: Hukuk felsefesi (deliberative demokrasi), bioetik ve uluslararası ilişkilerde ilham kaynağı.
  • Eleştiriler:
    • İdeal söylem durumu gerçekçi mi? Güç asimetrileri (cinsiyet, sınıf) tartışmayı bozar (örneğin, Foucault'un güç eleştirisi).
    • Batı-merkezci: Kültürel normlar evrensel olmayabilir.
    • Habermas, bunları "tatmin edici söylem" (satisficing discourse) ile yanıtlar: Mükemmeliyet değil, en iyi yaklaşım yeterlidir.
4. Genel Etkisi ve Öneriler Söylem etiği, Habermas'ın daha geniş "iletişimsel rasyonalite" projesinin parçasıdır ve siyaset felsefesini (örneğin, Faktizität und Geltung – Faktisite ve Geçerlilik) etkiler. Günümüzde, iklim değişikliği tartışmaları veya sosyal medya etiğinde yankılanır.

Söylem İlkesi (D-Prensibi)

1. Formülasyonu: Normların Meşruiyet Kriteri D-Prensibi, normların (ahlaki, hukuki veya pratik kurallar) geçerliliğini, etkilenen herkesin rasyonel bir söylemde uzlaşmasına bağlar. Orijinal formülasyonu şöyle:

(D) Yalnızca, tüm etkilenenlerin, pratik bir söylemde katılımcı olarak onaylayabileceği (veya onaylayabileceği) normlar geçerlilik iddiasında bulunabilir.

  • Anahtar Unsurlar:
    • "Tüm Etkilenenler" (All Affected): Normun sonuçlarından etkilenecek her birey veya grup; bu, kapsayıcılığı sağlar ve ayrımcılığı dışlar.
    • "Pratik Söylem" (Practical Discourse): Günlük hayatta normlar hakkında rasyonel tartışma; soyut değil, somut durumlara özgü. Katılımcılar, argümanlarla birbirlerini ikna eder – zorlama, güç veya duygusal baskı yok.
    • "Onaylama" (Approval): Empirik çoğunluk değil, rasyonel uzlaşma; "olası" (could meet) ifadesi, ideal bir konuşma durumu (ideal speech situation) varsayar – eşitlik, samimiyet (sincerity), doğruluk (truth) ve normatif doğrululuk (rightness) iddialarının serbestçe tartışıldığı bir ortam.

Bu formülasyon, normları monolojik (bireysel akıl yürütme) yerine diyalojik (kolektif) kılar. İkinci evrede, D daha genel hale gelir: "Yalnızca, tüm etkilenen kişilerin rasyonel bir söylemde katılımcı olarak razı olabileceği eylem normları geçerlidir." Bu, ahlakı aşarak hukuk ve etik değerlere de uygulanır.

2. Türetimi: Rekonstrüktif ve Pragmatik Temel Habermas, D'yi katı bir mantıksal kanıtla değil, rasyonel rekonstrüksiyon yöntemiyle türetir – yani, ahlaki pratiğin örtük yapılarını açık hale getirir. Türetimi şu adımlara dayanır:

  • Performative Contradiction Testi: D'yi reddetmek, normatif bir iddia ileri sürmekle çelişir. Örneğin, "Normlar discourse yoluyla meşru değildir" diyen biri, bu iddiasını discourse'da savunurken D'nin önkoşullarını (eşit tartışma) varsayar – bu, bir "performative self-contradiction" yaratır.
  • İletişimsel Eylemin Önkoşulları: D, Habermas'ın The Theory of Communicative Action (1981) eserindeki iletişimsel rasyonaliteden türetilir. Konuşma eylemleri (speech acts), üç geçerlilik iddiası taşır: Doğruluk, samimiyet ve normatif doğrululuk. D, bu iddiaların discourse'da test edilmesini sağlar.
  • Modernleşme Teorisi ve Ahlak Psikolojisi: Post-tradisyonel toplumlarda (gelenekler zayıfladığında), normlar tarafsız gerekçelendirmeye ihtiyaç duyar. Kohlberg'in ahlak gelişim evreleri gibi empirik verilerle desteklenir; D, "en iyi açıklama" (abductive hypothesis) olarak sunulur – falsifiye edilebilir(yanlışlanabilir) , ama alternatif yok.

Türetimi "zayıf transandantal"dir: Mutlak zorunluluk değil, rasyonel pratiğin evrensel hipotezi.

3. Evrenselleştirme İlkesi (U-Prensibi) ile İlişkisi D ve U, birbirini tamamlar; ilk evrede U'dan D türetilir, ikincisinde tersine döner:

  • U-Prensibi: "Bir norm, genel gözlemi durumunda öngörülebilir sonuçları ve yan etkileri, tüm etkilenenlerin çıkar ve değerlerini tatmin ederse (ve bilinen alternatiflere tercih edilirse) evrensel olarak kabul edilebilir."
    • U, normların içerik odaklı testini yapar: Sonuçlar, herkesin perspektifinden kabul edilebilir mi? (Kant'ın kategorik imperatifini diyalojik hale getirir.)
  • İlişki: D, prosedürel çerçeve sağlar (uzlaşma mümkün mü?); U, maddi kriter ekler (normun sonuçları evrensel mi?). Birlikte, normlar discourse'da inşa edilir – D süreci yönetir, U çıktıyı değerlendirir. Bu, Rawls'un "veil of ignorance"ını aşar; çünkü U, etkilenenlerin gerçek çıkarlarını discourse'da tartışır.

4. Uygulama Örnekleri: Pratik Söylemde Test D, soyut değil, somut durumlarda uygulanır. İşte örnekler:

  • Tatil Planlaması: Bir grup tatil yeri seçerken, "X'e gidelim" normu önerilir. Etkilenen herkes (örneğin, deniz korkusu olan biri) discourse'da katılır. Norm, tüm çıkarları (hava, aktiviteler) tatmin ederse onaylanır; korkuyu görmezden gelmek D'yi ihlal eder.
  • Zulüm Normu: "Zulüm etmeliyim" iddiası, etkilenenlerin (kurbanların) discourse'da reddedeceği için geçersizdir. Discourse, normu yeniden formüle eder veya stratejik eylemi (zorlama) ortaya çıkarır.
  • Gizli Gözetim (Peeping Tom): Birinin gizlice izlenmesi normu, keşfedildiğinde reddedileceği için D'ye uymaz – iddia sahibi, olası itirazı bildiği halde discourse'u atlar.
  • Sosisli Sandviç/ Sandviç Tartışması: Kavram tartışması bile D'yi içerir; "sandviç" tanımı, tüm katılımcıların rasyonel gerekçelerle kabul edebileceği şekilde revize edilir.
Bu örnekler, D'nin günlük koordinasyonda normları "en iyi argümanın zorlamasız gücü" (unforced force of the better argument) ile valide (onayladığını) ettiğini gösterir.

Habermas'ın Söylem Etiği'nde Evrenselleştirme İlkesi (U-Prensibi): Örnekler Habermas'ın Evrenselleştirme İlkesi (U-Prensibi), ahlaki normların geçerliliğini test etmek için bir kriter sunar. Formülasyonu şöyle özetlenebilir: "Bir norm, evrensel olarak kabul edilebilir ise, onun genel gözlemi durumunda öngörülebilir sonuçları ve yan etkileri, tüm etkilenenlerin kendi çıkarları ve değerleri açısından özgürce kabul edebileceği bir şekilde, her bir bireyin perspektifinden tatmin edici olmalıdır." Bu, Kant'ın kategorik imperatifini diyalojik bir forma dönüştürür: Normu genelleştirerek, etkilenen herkesin (sen dahil) yerine koyup kabul edip edemeyeceğimizi sorar. U-Prensibi, üç adımlı bir testle uygulanır:
  1. Genelleştirme: Normu herkese uygula ("Herkes bu normu izlerse ne olur?").
  2. Perspektif Değişimi: Etkilenen her bireyin (kurban, faydalanıcı vb.) gözünden bak.
  3. Kabul Edilebilirlik: Sonuçlar ve yan etkiler, herkesin çıkarlarını tatmin eder mi?

Habermas'ın Söylem Etiği'nde Evrenselleştirme İlkesi (U-Prensibi): Örnekler Habermas'ın Evrenselleştirme İlkesi (U-Prensibi), ahlaki normların geçerliliğini test etmek için bir kriter sunar. Formülasyonu şöyle özetlenebilir: "Bir norm, evrensel olarak kabul edilebilir ise, onun genel gözlemi durumunda öngörülebilir sonuçları ve yan etkileri, tüm etkilenenlerin kendi çıkarları ve değerleri açısından özgürce kabul edebileceği bir şekilde, her bir bireyin perspektifinden tatmin edici olmalıdır." Bu, Kant'ın kategorik imperatifini diyalojik bir forma dönüştürür: Normu genelleştirerek, etkilenen herkesin (sen dahil) yerine koyup kabul edip edemeyeceğimizi sorar. U-Prensibi, üç adımlı bir testle uygulanır:

  1. Genelleştirme: Normu herkese uygula ("Herkes bu normu izlerse ne olur?").
  2. Perspektif Değişimi: Etkilenen her bireyin (kurban, faydalanıcı vb.) gözünden bak.
  3. Kabul Edilebilirlik: Sonuçlar ve yan etkiler, herkesin çıkarlarını tatmin eder mi?

Örnekler: 

1. Söz Verme ve Yalan Söyleme Normu (Klasik Ahlaki Örnek)

  • Norm: "Söz verdiğim halde yalan söyleyerek sözümü tutmayabilirim."
  • U-Testi:
    1. Genelleştirme: Herkes her zaman sözlerini tutmazsa, vaatler boş bir formaliteye dönüşür; güven ilişkileri (iş, aşk, toplum) çöker.
    2. Perspektif Değişimi: Senin yerinde olsan (yalancı olarak fayda sağlayan), ama kurbanın yerinde olsan (aldatılan taraf), bu kabul edilebilir mi? Hayır, çünkü herkesin güven ihtiyacı ihlal edilir.
    3. Kabul Edilebilirlik: Yan etkiler (aldatma, çatışma, sosyal kaos), senin çıkarlarını bile tehdit eder (kimse sana inanmaz). Norm reddedilir: Söz tutma evrensel bir ahlak kuralıdır.
  • Sonuç: Bu, Habermas'ın U'sunun deontolojik (görev temelli) yönünü gösterir; sonuçlar kadar normun kendisi de evrensel olmalıdır.

2. Irkçı Ayrımcılık Normu (Toplumsal Adalet Örneği)

  • Norm: "Bir etnik gruba mensup kişilere iş fırsatlarında ayrımcılık yapabilirim."
  • U-Testi:
    1. Genelleştirme: Herkes etnik kökenine göre ayrımcılık yaparsa, toplum katı bir kast sistemine dönüşür; yetenek ve eşitlik yerine önyargılar hâkim olur.
    2. Perspektif Değişimi: Ayrımcılık yapanın gözünden (kısa vadeli "avantaj"), ama ayrımcılığa uğrayanın gözünden (eşitlik kaybı, aşağılanma) bak. Ayrıca, senin grubunun bir gün mağdur olabileceğini düşün.
    3. Kabul Edilebilirlik: Yan etkiler (sosyal gerilim, ekonomik verimsizlik, bireysel travma), hiçbir tarafın uzun vadeli çıkarlarını tatmin etmez. Norm reddedilir: Eşitlik, evrensel kabul edilebilir bir normdur.
  • Sonuç: Bu örnek, U'nun kapsayıcılığını vurgular; Rawls'un "cehalet perdesi"ne benzer, ama discourse yoluyla dinamik hale getirir.

3. Çevre Kirliliği Normu (Güncel Etik Sorun)

  • Norm: "Kâr için çevre standartlarını ihlal ederek kirlilik yaratabilirim (örneğin, fabrika atıkları)."
  • U-Testi:
    1. Genelleştirme: Herkes bu normu izlerse, hava/su kirliliği küresel ölçekte artar; iklim değişikliği hızlanır, kaynaklar tükenir.
    2. Perspektif Değişimi: Fabrika sahibinin gözünden (kısa vadeli kâr), ama yerel halkın, gelecek nesillerin veya senin çocuklarının gözünden (sağlık kaybı, doğal afetler) bak. Herkes etkilenir.
    3. Kabul Edilebilirlik: Yan etkiler (hastalıklar, göç, ekosistem çöküşü), senin bile çıkarlarını (güvenli bir dünya) bozar. Norm reddedilir: Sürdürülebilirlik normu, evrensel tatmin sağlar.
  • Sonuç: U, bireysel eylemleri kolektif sonuçlarla bağlar; deliberative demokraside (örneğin, AB çevre politikaları) pratik bir araçtır.

4. Vergi Kaçırma Normu (Ekonomik Etik Örneği)

  • Norm: "Vergi yükümlülüklerimi gizleyerek kaçınabilirim."
  • U-Testi:
    1. Genelleştirme: Herkes vergiden kaçınırsa, kamu hizmetleri (eğitim, sağlık, altyapı) finanse edilemez; toplumun temelleri sarsılır.
    2. Perspektif Değişimi: Kaçıranın gözünden (daha fazla para), ama düşük gelirli bir vatandaşın gözünden (hizmet kesintisi) veya senin vergi ödeyen bir çalışanın gözünden bak.
    3. Kabul Edilebilirlik: Yan etkiler (eşitsizlik artışı, sosyal huzursuzluk), herkesin (zengin dahil) güvenliğini tehdit eder. Norm reddedilir: Adil vergi, evrensel bir zorunluluktur.
  • Sonuç: Bu, U'nun pragmatik yönünü gösterir; bireysel özgürlüğü toplumsal sözleşmeyle dengeler.

Genel Değerlendirme U-Prensibi, normları soyut bir monologdan (Kant) çıkarıp hipotetik bir discourse'a dönüştürür: "Herkes bu normu kabul eder mi?" Bu, D-Prensibi'yle (söylem süreci) birlikte çalışır – U içerik testi yapar, D prosedürü sağlar. Eleştiri olarak, kültürel farklılıkları göz ardı edebilir (örneğin, bireyci Batı normları), ama Habermas bunu discourse'un kapsayıcılığıyla yanıtlar.


  • Habermas: Evrensel normatif ölçüt arar; etik, iletişimsel aklın ürünüdür.
  • Rawls: Adaletin ilkelerini rasyonel sözleşme modeliyle temellendirir.
  • Foucault: Evrensel etik iddialarını reddeder; normların iktidar ilişkilerinden doğduğunu savunur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder