Ernesto Laclau (1935–2014), Arjantinli bir siyaset teorisyeni ve felsefecisidir. Post-Marksist düşüncenin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. Düşüncesi, özellikle dilbilimsel ve psikanalitik teorileri kullanarak siyaseti, popülizmi ve hegemonya kavramlarını yeniden tanımlamıştır.
Hayatı ve Düşünsel Gelişimi
Laclau, Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te doğdu. Tarih
eğitimi aldıktan sonra İngiltere'ye yerleşti ve 1986'da Essex Üniversitesi'nde
Siyaset Teorisi profesörü oldu. Burada, eşi ve entelektüel partneri Chantal
Mouffe ile birlikte çalıştı. İkilinin ortak çalışmaları, post-yapısalcılık,
post-Marksizm ve popülizm teorilerinin gelişiminde dönüm noktası oldu.
Laclau'nun düşünsel kariyeri, geleneksel Marksist teorinin
ekonomik determinizmini ve sınıf merkezli analizini eleştirerek başladı. Ona
göre, toplumsal mücadeleler sadece ekonomik sınıflar arasında gerçekleşmez;
bunun yerine kimlik, cinsiyet, ırk ve etnisite gibi çeşitli alanlarda da ortaya
çıkar. Bu durum, siyasetin çok boyutlu ve çoklu bir mücadele alanı
olduğunu gösterir.
Ana Düşünceleri
Laclau'nun en önemli düşüncesi, siyaseti dil, söylem ve
kimlik üzerinden anlamaya çalışmasıdır.
- Hegemonya
ve Söylem: Laclau'nun en ünlü eseri, Mouffe ile birlikte yazdığı Hegemonya
ve Sosyalist Strateji (1985) kitabıdır. Bu eserde, Gramsci'den
esinlenerek hegemonya kavramını yeniden yorumladılar. Laclau'ya göre
hegemonya, belirli bir grubun ideolojisinin veya söyleminin, farklı
toplumsal grupları bir araya getirerek genel geçer bir ortak akıl
haline gelmesidir. Bu süreç, sadece zorla değil, söylem aracılığıyla
gerçekleşir.
- Boş
Gösteren (Empty Signifier): Laclau'nun popülizm teorisinin temelini
oluşturan bu kavram, belirli bir siyasi hareketin, birbirinden çok farklı
talepleri (örneğin, yoksulluk, yolsuzluk, yabancılaşma) tek bir çatı
altında birleştiren bir sembol veya slogan kullanmasını ifade eder. "Halk",
"ulus" veya "demokrasi" gibi terimler, bu boş
gösterenlere örnek olarak verilebilir. Bu terimler, farklı beklentilere
sahip grupları, ortak bir düşmana karşı birleştirmeye yarar.
- Radikal
Demokrasi: Laclau ve Mouffe, siyasi mücadelenin temelinin, iktidarı
ele geçirmek yerine, toplumu demokratikleştirmek için var olan
antagonizmaların (zıtlıkların) kalıcı olarak tanınması olduğunu
savunurlar. Onlara göre, toplumsal çatışma kaçınılmazdır ve bu çatışmanın
yok edilmesi yerine, radikal demokrasi içinde ifade edilmesine
olanak sağlanmalıdır.
Başlıca Yapıtları
- Hegemonya
ve Sosyalist Strateji: Radikal Demokratik Bir Politika İçin (1985,
Chantal Mouffe ile birlikte): Laclau'nun en bilinen ve en etkili eseridir.
Post-Marksizm ve popülizm teorilerinin temelini atmıştır.
- Emancipasyon
ve Popülizm (2005): Popülizm üzerine yaptığı çalışmaları
derinleştirdiği bir kitaptır. Popülizmi sadece bir siyasi tarz olarak
değil, siyasetin kendisinin ontolojisi (varlıkbilimi) olarak görür.
- On
Populist Reason (2005): Popülist söylemin nasıl işlediğini ve
siyasi mantığı nasıl yeniden şekillendirdiğini ayrıntılı olarak inceler.
Ernesto Laclau, özellikle popülizm ve siyasetin kimlik inşasıyla olan ilişkisi üzerine yaptığı analizlerle çağdaş siyaset teorisinde kalıcı bir iz bırakmıştır. Onun düşünceleri, günümüzdeki popülist hareketleri ve kimlik siyasetini anlamak için önemli bir referans noktası olmaya devam etmektedir.
Ernesto Laclau'ya Göre Popülizm Teorisi
Ernesto Laclau'nun popülizm teorisi, bu siyasi olguyu
geleneksel yaklaşımlardan farklı olarak ele alır. Çoğu siyaset bilimci
popülizmi bir ideoloji veya basit bir siyasi tarz olarak görürken, Laclau onu siyasetin
kendisinin bir mantığı olarak tanımlar.
Laclau'ya göre, popülizm siyasetin "ontolojisi"
yani varoluş biçimidir.
Popülizmin Ana Kavramları
Laclau'nun popülizm teorisi, üç temel kavram etrafında
şekillenir:
- Boş
Gösterenler (Empty Signifiers): Bu, Laclau'nun popülizm teorisinin
merkezinde yer alır. Boş gösteren, birbirinden farklı ve özgün talepleri
tek bir çatı altında birleştiren, geniş ve soyut bir kavramdır.
"Halk", "ulus", "demokrasi" veya
"özgürlük" gibi kelimeler boş gösterenlere örnektir.
- Nasıl
İşler? Halkın farklı kesimlerinin (işsizler, çiftçiler, esnaflar)
birbirinden bağımsız talepleri (daha iyi iş imkanları, adil
fiyatlandırma, vergi indirimi) vardır. Popülist bir lider, bu talepleri
tek bir "eşitlik zincirinde" birleştirir ve hepsini bir
"boş gösteren" altında toplar. Örneğin, "Bizim halkımız bu
düzene karşı" sloganı, farklı talepleri olan insanları aynı "Halk"
kimliğinde birleştirir.
- Örnek:
Bir lider, "yozlaşmış elitlere karşı mücadele" söylemiyle hem
işsiz gençleri hem de yaşlı emeklileri aynı safta toplayabilir. Çünkü
"yozlaşmış elitler" boş gösteren, "yolsuzluk" ise bu
farklı grupları ortak bir düşmana karşı birleştiren ana unsur olur.
- Hegemonya
(Hegemony): Laclau, Gramsci'den esinlenerek hegemonya kavramını
yeniden yorumlar. Hegemonya, bir grubun ideolojisinin veya söyleminin,
rıza yoluyla diğer gruplar üzerinde egemenlik kurmasıdır. Popülizm de bir
hegemonya kurma stratejisidir.
- Nasıl
İşler? Bir popülist hareket, bir boş gösteren (örneğin
"adalet") etrafında birleşen farklı grupların taleplerini
temsil ettiğini iddia eder. Bu şekilde, o hareket, tüm toplumsal
taleplerin meşru temsilcisi haline gelir ve toplumsal düzenin yeni bir hegemonik
yapısını kurar.
- Halkın
İnşası: Laclau'ya göre "halk" diye bir şey kendiliğinden var
olmaz; siyasetin popülist mantığıyla inşa edilir. Bu inşa süreci,
bir içerisi (halk) ve bir dışarısı (düşman) yaratmayı
gerektirir.
- Nasıl
İşler? Popülist lider, toplumdaki farklı talepleri temsil eden bir
"halk" kitlesi oluşturur. Bu "halk", mevcut statükoyu
veya "elitleri" düşman olarak görür. Siyasetin
kutuplaştırılması, popülizmin temelidir. Laclau için popülizm, bu
kutuplaşmanın, yani antagonizmanın, siyasi kimliğin oluşumunda
oynadığı merkezi roldür.
Laclau'nun Popülizme Bakışının Önemi
Laclau'nun teorisi, popülizmi sadece olumsuz bir siyasi olgu
olarak görmek yerine, demokrasinin ayrılmaz bir parçası olduğunu
savunur. Ona göre, bir siyasi sistem ne kadar sağlam olursa olsun, taleplerin
tamamını karşılaması imkânsızdır. Karşılanamayan talepler, boş gösterenler
aracılığıyla birleşerek yeni bir halk oluşturur ve mevcut hegemonik
düzene meydan okur. Bu nedenle, popülizm ne iyi ne de kötüdür; o, siyasetin
kendisinin kaçınılmaz bir mantığıdır.
Popülist bir hareket, Laclau'nun teorisindeki boş gösterenler ve halkın inşası stratejilerini kullanarak, genellikle üç aşamalı bir şablonu takip ederek yapılandırılır:
1. Dışlama ve Antagonizma Yaratma
İlk aşamada, popülist hareket mevcut siyasi, ekonomik veya
kültürel düzeni temsil eden bir "düşman" veya "öteki"
figürü inşa eder. Bu, Laclau'nun "antagonizma" (zıtlık) adını verdiği
temel bir adımdır.
- Düşman
Tanımı: Bu düşman, genellikle "yozlaşmış elitler", "kurulu
düzen", "yabancılar" veya "küreselci
güçler" gibi geniş ve soyut bir kavramdır. Bu figürler, halkın
yaşadığı tüm sorunların (yoksulluk, işsizlik, kültürel bozulma, güvenlik
sorunları) kaynağı olarak gösterilir.
- Örnek:
Bir lider, "Washington bataklığı"ndan bahsederek, halkın
sorunlarının kaynağının başkentteki siyasiler olduğunu öne sürebilir. Bu,
farklı taleplere sahip bireyleri ortak bir düşman etrafında birleştirir.
2. Talepleri Eşitlik Zincirinde Birleştirme
Bu aşamada, popülist hareket, birbirinden farklı ve bağımsız
talepleri (işsizlik, sağlık sorunları, düşük gelirler, kültürel kaygılar) bir
araya getirerek bir "eşitlik zinciri" oluşturur.
- Farklı
Talepler: Tek bir konu (örneğin göç) üzerinden başlayan bir hareket,
zamanla sağlık sisteminin sorunlarına, ekonomik eşitsizliğe ve kültürel
yozlaşmaya dair talepleri de bu zincire ekler.
- Ortak
Zemin: Tüm bu birbirinden bağımsız talepler, ilk aşamada yaratılan
düşmana karşı duyulan ortak bir "öfke" veya
"mağduriyet" hissiyle birleştirilir.
- Boş
Gösteren: Bu aşamada, hareketin temel sloganı veya liderin sembolü bir
"boş gösteren" haline gelir. Örneğin, "Önce
Halkımız!" sloganı, iş bulamayanlardan, sağlık hizmeti alamayanlara
kadar birçok farklı grup için farklı anlamlar taşır ancak hepsini aynı
çatı altında toplar.
3. Yeni Bir "Halk" Kimliği İnşa Etme
Son aşamada, bu eşitlik zinciri ve boş gösteren aracılığıyla
yeni bir "halk" kimliği inşa edilir. Bu "halk",
artık sadece sosyolojik veya ekonomik bir kategori değil, siyasi bir aktördür.
- "Biz"
ve "Onlar" Ayrımı: Hareketin ana söylemi, düşman olan
"onlar"a karşı duran "biz" (yani halk) üzerine
kurulur. Bu, toplumu kutuplaştırır ve sadakat ve aidiyet duygusunu
güçlendirir.
- Hegemonya
Kurma: Popülist lider, bu yeni halkın tek ve meşru temsilcisi olduğunu
iddia eder. Bu sayede, başlangıçta marjinal bir hareket bile, toplumsal
taleplerin çoğunu temsil ettiğini öne sürerek hegemonya kurmaya çalışır.
Bu şablon, popülist hareketlerin nasıl başladığını,
kitleleri nasıl mobilize ettiğini ve siyasi alanda nasıl baskın bir güç haline
geldiğini açıklamada önemli bir çerçeve sunar.
Popülizm, ideolojik bir içerikten ziyade, siyasi bir mantık veya yöntemdir.
Geleneksel siyaset bilimi, popülizmi genellikle belirli bir
ideoloji (örneğin sol veya sağ popülizm) olarak etiketler. Ancak Laclau'ya
göre, popülizmin kendi başına bir ideolojik çekirdeği yoktur. O, farklı
ideolojilerin (milliyetçilik, sosyalizm, hatta liberalizm) bir araya
getirilmesi için kullanılan bir tekniktir.
Popülizmin Yöntem Olması Ne Anlama Geliyor?
Popülist liderler, belirli bir ideolojik programa bağlı
kalmak yerine, boş gösterenler ve halkı inşa etme gibi yöntemleri
kullanarak geniş kitleleri mobilize ederler.
- İdeolojiden
Bağımsızlık: Bir lider, hem sosyalist bir söylemle ekonomik
eşitsizliği eleştirebilir hem de milliyetçi bir söylemle kültürel kimliği
vurgulayabilir. Bu, popülist hareketin ideolojik olarak tutarsız
görünmesine rağmen, farklı talepleri bir araya getirme gücünü gösterir.
- Sürekli
Uyum Sağlama: Popülist hareketler, toplumun o anki en baskın
taleplerine ve hissiyatlarına göre söylemlerini sürekli olarak
güncelleyebilirler. Bu esneklik, onlara ideolojik olarak katı bir
hareketten daha fazla hareket alanı sağlar.
Bu nedenle, popülizm bir ideolojiden ziyade, iktidara
gelmek ve iktidarda kalmak için kullanılan bir strateji olarak
görülmelidir. Bu strateji, toplumdaki hoşnutsuzlukları ve talepleri, siyasi bir
güce dönüştürme yeteneğine sahiptir.
Ernesto Laclau, popülizmin potansiyel tehlikelerine karşı
bir çözüm önerisi getirir. Ancak, onun bu önerisi popülizme karşı bir mücadele
çağrısından ziyade, popülizmin kaçınılmaz bir siyasi mantık olduğunu kabul
eden, daha temel bir demokrasi anlayışının savunulmasıdır.
Laclau, bu öneriyi eşi Chantal Mouffe ile birlikte
geliştirdiği "radikal ve çoğulcu demokrasi" kavramı üzerinden
sunar.
Laclau'nun "Radikal ve Çoğulcu Demokrasi"
Önerisi
Laclau ve Mouffe'a göre popülizm, toplumdaki
"antagonizmaların" (karşıtlıkların) yok sayıldığı veya bastırıldığı
durumlarda ortaya çıkar. Geleneksel liberal demokrasi, bu çatışmaları rasyonel
bir konsensüs (uzlaşma) yoluyla çözmeye çalışır. Ancak bu, aslında bir grup
çıkarının diğerleri üzerinde hegemonya kurmasına yol açar ve biriken
hoşnutsuzluklar popülist hareketlerin yükselişine zemin hazırlar.
Bu duruma karşı Laclau'nun önerisi, çatışmanın demokrasi
içinde meşru bir şekilde ifade edilmesidir.
- Antagonizmayı
Kabul Etmek: Laclau, toplumsal çatışmanın (sınıfsal, etnik, kültürel)
tamamen yok edilemeyeceğini savunur. Önemli olan bu çatışmaları reddetmek
değil, onları siyasi sistem içinde tanımak ve yönetmektir.
- Düşmanı
değil, "Rakibi" Kazanmak: Popülist söylem, siyasi
muhalifleri birer "düşman" olarak görür ve onları yok
etmeyi hedefler. Radikal demokrasi ise, siyasi rakipleri
"düşman" olarak değil, ortak demokratik kuralları paylaşan "rakipler"
olarak görmeyi önerir. Bu, çatışmanın şiddete dönüşmesini engeller ve
siyasi tartışmanın devamlılığını sağlar.
- Çoğulculuk:
Demokrasinin, tek bir "halk" kimliği etrafında değil, farklı
kimliklerin ve taleplerin bir arada var olabildiği çoğulcu bir yapı
üzerinde inşa edilmesi gerekir. Bu, bir grubun diğerini dışlamasını
engeller ve toplumsal farklılıkları zenginlik olarak görür.
Laclau için, popülizmin tehlikesi, bir boş gösteren
aracılığıyla tek bir "halk" inşa etmesi ve tüm çeşitliliği yok
saymasıdır. Radikal demokrasi ise tam tersine, farklı seslerin ve kimliklerin
bir araya gelmesini sağlamaya çalışır.
Özetle, Laclau popülizme karşı doğrudan bir reçete sunmaz. Aksine, demokrasinin kendi eksikliklerini kabul etmesini ve çatışmayı yok saymak yerine onu yönetebilecek mekanizmalar oluşturmasını önerir.
Ernesto Laclau ve Popülizm Teorisine Yönelik Eleştiriler
Ernesto Laclau'nun popülizm teorisi, siyaset bilimi ve
felsefe dünyasında büyük etki yaratmış olsa da, aynı zamanda yoğun eleştirilere
de maruz kalmıştır. Bu eleştiriler, genellikle onun teorisinin temel
varsayımlarına, pratik sonuçlarına ve siyasi tehlikelerine odaklanır.
1. Kavramların Aşırı Soyut ve Belirsiz Olması
- Eleştiri:
Laclau'nun "boş gösterenler" ve "eşitlik
zincirleri" gibi kavramları, eleştirmenler tarafından fazla soyut
ve ampirik olarak test edilmesi zor olduğu için eleştirilir. Bu
kavramların, somut siyasi analizlerde nasıl uygulanacağı net değildir.
Örneğin, bir söylemin ne zaman "boş" olduğu veya hangi
taleplerin bir zinciri oluşturduğu, teorinin içinde tam olarak
tanımlanmamıştır.
- Sonuç:
Bu belirsizlik, Laclau'nun teorisinin her popülist hareketi açıklamaya
uygun hale getirdiğini, ancak aslında hiçbir şeyi tam olarak
açıklamadığını iddia eden eleştirilere yol açar.
2. Eşitlik Zincirinin Olası Tehlikeleri
- Eleştiri:
Laclau, farklı taleplerin bir "eşitlik zinciri"nde birleşmesini
siyasetin doğal bir mantığı olarak görür. Ancak eleştirmenler, bu zincirin
tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini savunur. Popülist lider, bir kez
iktidara geldiğinde, bu zincirin içine dahil olmayanları veya karşıt
olanları dışlayabilir. Bu, demokratik çoğulculuğu tehlikeye atar.
- Sonuç:
Laclau'nun teorisi, popülizmin otoriter eğilimlerini hafife almakla
suçlanır. Bazı eleştirmenler, bu teorinin faşizm ve popülizm arasındaki
farkı bulanıklaştırdığını ve her ikisini de aynı mantığın farklı ifadeleri
olarak görmenin tehlikeli olduğunu belirtir.
3. Sınıf Analizini ve Ekonomik Faktörleri Göz Ardı Etmek
- Eleştiri:
Geleneksel Marksist düşünürler, Laclau'nun popülizmi analiz ederken
ekonomik altyapıyı ve sınıf çatışmasını göz ardı ettiğini öne sürer.
Laclau'ya göre siyasi mücadeleler sadece dil ve söylem üzerinden
şekillenir. Ancak bu eleştiriye göre, bir popülist hareketin yükselişinin
ardında yatan temel neden, sermayenin işçi sınıfı üzerindeki baskısı gibi somut
ekonomik faktörlerdir.
- Sonuç:
Bu yaklaşım, popülizmin yükselişinin kök nedenlerini (örneğin artan
eşitsizlikler, küreselleşmenin yarattığı ekonomik sorunlar) göz ardı
ettiği için yüzeyde kaldığı iddia edilir.
4. Radikal Demokrasi ve Pragmatik Zorluklar
- Eleştiri:
Laclau'nun popülizme karşı önerdiği "radikal demokrasi", pratik
dünyada uygulanabilirliği açısından eleştirilir. Bu model, siyasi
rakipleri "düşman" olarak görmeden sürekli bir
"antagonizma"yı sürdürmeyi önerir. Ancak gerçek siyaset,
genellikle uzlaşma ve işbirliği gerektirir. Sürekli bir çatışma hali,
siyasi istikrarsızlığa ve yönetilemezliğe yol açabilir.
- Sonuç:
Bu eleştiri, Laclau'nun teorisinin siyasetin pratik gerekliliklerini
görmezden geldiğini ve idealist bir duruş sergilediğini savunur.
Bu eleştiriler, Laclau'nun teorisinin karmaşıklığını ve
tartışmalı doğasını ortaya koymaktadır. Ancak bu eleştiriler aynı zamanda, onun
teorisinin çağdaş siyaseti anlamak için neden hala bu kadar önemli bir
başlangıç noktası olduğunu da gösterir.
Kaynakça
📘 Birincil Kaynaklar
(Çeviri Eserler)
- Laclau,
E. (2015). Popülist Akıl Üzerine (Çev. A. Yılmaz). İstanbul: Encore
Yayınları.
- Laclau,
E., & Mouffe, C. (2016). Hegemonya ve Sosyalist Strateji: Radikal
Demokratik Bir Politika İçin (Çev. A. Yılmaz). İstanbul: Encore
Yayınları.
- Laclau,
E. (2020). Siyasetin İcadı (Çev. M. Karakaş). İstanbul: İletişim
Yayınları.
📖 İkincil Kaynaklar
(Laclau Üzerine Akademik Çalışmalar)
- Karakaş,
M. (2021). Ernesto Laclau’da siyasalın ontolojisi ve antagonizma. Felsefe
ve Sosyal Bilimler Dergisi, 6(1), 45–62.
- Yalçın,
M. (2020). Ernesto Laclau’nun söylem teorisi bağlamında hegemonya kavramı.
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 75(2), 215–230.
- Demir,
S. (2019). Post-Marksist siyaset kuramında kimlik ve temsil: Laclau ve
Mouffe’un katkıları. İstanbul Üniversitesi Felsefe Dergisi, 29(1),
89–104.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder