Sosyal medya, günümüzde yalnızca iletişim kurma aracı değil, aynı zamanda siyasi söylemin şekillendiği bir alan haline gelmiştir. Özellikle X (eski adıyla Twitter) gibi platformlar, kamusal tartışmaları yönlendiren ve görünürlük üzerinde doğrudan etkisi olan dijital otoriteler olarak öne çıkmaktadır. Samantha Bradshaw, bu durumu “demokrasinin özelleştirilmesi” olarak tanımlar; çünkü siyasi iletişim artık kamu kurumları değil, özel şirketlerin teknik kararlarıyla belirlenmektedir. César Rendueles ise dijital medyanın toplumsal bağları zayıflattığını ve demokratik katılımı yüzeysel hale getirdiğini savunur. Bu sayfada, X platformunun siyasi etkisi bu iki düşünürün bakış açısıyla ele alınacak; istatistiksel veriler ve güncel örneklerle desteklenerek dijital kamusal alanın dönüşümü incelenecektir.
Samantha Bradshaw’ın Sosyal Medya: Demokrasi İçin Meydan
Okuma başlıklı doktora tezi, dijital platformların çağdaş siyasi iletişim
üzerindeki etkilerini derinlemesine analiz eden, son derece kapsamlı ve
eleştirel bir çalışmadır. Oxford Üniversitesi’nde sunulan bu tez, sosyal medya
platformlarının dezenformasyon, propaganda ve demokratik süreçler üzerindeki
rolünü üç ayrı ampirik çalışma üzerinden inceliyor.
Tezin Genel Yapısı ve Temaları
Bradshaw’ın tezi şu temel soruya odaklanıyor:
“Özel platform otoritesinin niteliği nedir ve bu otorite
çağdaş siyasi iletişimi ve çevrimiçi dezenformasyonu nasıl şekillendiriyor?”
Bu soruya yanıt ararken, üç büyük dijital platformu (Google,
Twitter, YouTube) ayrı ayrı ele alıyor ve her birinin propaganda ve
dezenformasyonun yayılmasındaki rolünü inceliyor.
🧠 Ana Bölümler ve
Bulgular
1. Demokrasinin Özelleştirilmesi
- Dijital
platformlar artık sadece teknoloji şirketleri değil, aynı zamanda siyasi
iletişimi yöneten özel otoriteler.
- Bu
platformlar, algoritmalar ve içerik politikaları aracılığıyla kamusal
alanı şekillendiriyor.
- Demokrasi,
teknik ve kurumsal kararlarla özelleştiriliyor.
2. Google ve Arama Motoru Algoritmaları
- “Önemsiz
haber” siteleri, arama motoru optimizasyonu sayesinde üst sıralarda yer
alabiliyor.
- Google’ın
algoritmaları, komplo teorileri ve aşırı partizan içeriklerin yayılmasına
zemin hazırlayabiliyor.
- Reklam
altyapısı, dezenformasyonun ekonomik olarak teşvik edilmesine neden
oluyor.
3. Twitter ve Yabancı Etki Operasyonları
- Twitter,
hashtag’ler ve botlar aracılığıyla yabancı devlet aktörlerinin
manipülasyonuna açık.
- Özellikle
kadın hakları savunucularına yönelik dijital taciz ve hedefli saldırılar
analiz ediliyor.
- Twitter’ın
seçim dürüstlüğü politikaları yetersiz kalıyor.
4. YouTube ve Devlet Destekli Medya
- Devlet
tarafından finanse edilen medya kanallarına yönelik etiketleme
politikaları inceleniyor.
- Kullanıcıların
bu etiketlere nasıl tepki verdiği, bilgi güvenilirliği algılarıyla
birlikte analiz ediliyor.
- YouTube’un
algoritmik yapısı, siyasi içeriklerin görünürlüğünü doğrudan etkiliyor.
🔍 Kavramsal Çerçeve
Bradshaw, çalışmasında şu teorik yaklaşımları kullanıyor:
- Teknolojik
Determinizm: Teknolojinin toplumu yönlendiren özerk bir güç olduğu
fikrine eleştirel yaklaşım.
- Uygunluk
Teorisi (Affordance): Dijital platformların kullanıcıya sunduğu eylem
olanakları ve sınırları.
- Gözetim
Kapitalizmi (Zuboff): Kullanıcı verilerinin ekonomik çıkarlar için
kullanılması.
- Kara
Kutu Toplumu (Pasquale): Platformların karar alma süreçlerinin şeffaf
olmaması.
📌 Tezin Politik ve
Normatif Vurgusu
Bradshaw’ın tezinin temel uyarısı şudur:
Dijital platformlar, demokratik değerleri desteklemek
yerine, ekonomik ve teknik çıkarlar doğrultusunda kamusal alanı
şekillendiriyor.
Bu nedenle:
- Platformların
yönetişim yapıları demokratik denetime açılmalı.
- İçerik
denetimi için tutarlı ve şeffaf standartlar geliştirilmeli.
- Veri
erişimi ve algoritmik şeffaflık sağlanmalı.
Kavramsal Çerçeve
Bradshaw, dijital platformları yalnızca teknoloji şirketleri
olarak değil, aynı zamanda çağdaş siyasi iletişimi yöneten “özel otoriteler”
olarak tanımlar. Bu yaklaşım, klasik siyaset felsefesindeki kamusal alan
(Habermas), demokratik temsil ve yurttaşlık kavramlarını yeniden düşünmeyi
gerektirir.
- Platform
Otoritesi: Google, Twitter, YouTube gibi şirketler, içerik
politikaları ve algoritmalar aracılığıyla bilgiye erişimi ve siyasi
söylemi şekillendirir.
- Kamusal
Alanın Özelleştirilmesi: Dijital kamusal alan, artık kamu kurumları
değil, özel şirketler tarafından yönetilmektedir.
- Demokrasiye
Müdahale: Bu platformlar, teknik kararlarla demokratik süreçleri
dolaylı biçimde etkiler; örneğin hangi haberin görünür olacağına
algoritmalar karar verir.
Bradshaw’ın bu bölümü, siyaset felsefesi açısından şu
soruları gündeme getiriyor:
- Kamusal
Alanın Sahibi Kimdir? Habermas’ın kamusal alan teorisi, yurttaşların
özgürce tartışabildiği bir alanı varsayar. Ancak dijital çağda bu alan,
özel şirketlerin mülkiyetine geçmiş durumda.
- Demokrasi
Teknikleşiyor mu? Demokratik karar alma süreçleri, teknik altyapılar
ve algoritmalar tarafından yönlendiriliyor. Bu, “teknokratik demokrasi” ya
da “algoritmik temsil” gibi yeni kavramları gündeme getiriyor.
- Yurttaşlık
Dijitalleşiyor mu? Bilgiye erişim, siyasi katılım ve ifade özgürlüğü
artık dijital platformlara bağımlı. Bu durum, yurttaşlık haklarının
platform politikalarıyla sınırlandırılmasına yol açıyor.
📌 Akademik Katkı
Bradshaw’ın çalışması, siyaset felsefesi literatürüne şu
katkıları sunar:
- Dijital
platformların siyasi işlevlerini tanımlamak için yeni bir kuramsal çerçeve
önerir.
- Teknolojik
altyapının demokratik değerlerle nasıl çatıştığını gösterir.
- Kamusal
alanın özelleşmesiyle birlikte, demokratik denetim mekanizmalarının
yeniden tasarlanması gerektiğini savunur.
Bradshaw, dijital platformları “özel otorite” olarak
tanımlar. Bu otoriteler, siyasi iletişimi teknik altyapılarla yönlendirir.
Demokrasi, artık yalnızca halkın iradesiyle değil, algoritmaların ve içerik
politikalarının gölgesinde şekillenmektedir.
🧩 Rendueles’in
Perspektifi:
Rendueles, bu durumu “siber fetişizm” ve “dijital
kurumsuzlaşma” kavramlarıyla açıklar. Ona göre dijital medya, demokratikleşme
değil, toplumsal çözülme yaratır. Kamusal alan, bireysel performans ve dikkat
ekonomisi tarafından ele geçirilmiştir.
📌 Ortak Sonuç: Dijital
Demokrasi Yanılsaması
Her iki düşünür de dijital teknolojilerin demokratikleşme
vaatlerinin yerine:
- Manipülasyon,
- Özelleştirme,
- Kurumsal
sorumsuzluk,
- Yüzeysel
katılım getirdiğini savunur.
Bu bağlamda, dijital medya çağında demokrasi:
“Kamu denetiminden uzak, algoritmik bir temsil sistemine
dönüşmüştür.”
X Platformu ve Dijital Demokrasi: Algoritmik Siyaset,
Dezenformasyon ve Kamusal Alanın Dönüşümü
1. 🇫🇷 Fransa’da
Algoritmik Manipülasyon Soruşturması
Kaynak: ShiftDelete, Cointelegraph, DonanımHaber3
- Fransa
Savcılığı, X’in algoritmalarını siyasi amaçlarla manipüle ettiği
gerekçesiyle 2025’te soruşturma başlattı.
- İddialar
arasında:
- Organize
biçimde yasa dışı veri toplama
- Algoritmalarla
kamuoyunu yönlendirme
- Elon
Musk’ın doğrudan müdahalesiyle içerik görünürlüğünün değişmesi
- Soruşturma
sonucunda X yüz milyonlarca euro para cezası ile karşı karşıya kalabilir.
2. 📉 Dezenformasyon ve Algı
Yönetimi
Kaynak: İletişim ve Diplomasi Dergisi – DMM Analizi
- Türkiye’de
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), X üzerinden yayılan yanlış
bilgileri analiz etti.
- 2024
Ağustos ayında paylaşılan 55 gönderinin %64’ü sosyal medya kaynaklı
dezenformasyon içeriyordu.
- En
sık kullanılan strateji: “Yalanlama/çürütme” yöntemi.
3. 🎯 Viral Dezenformasyon
Örneği
Kaynak: Birikim Dergisi – Başak Bozkurt
- 2023
seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, mitingde montajlanmış bir videoyu
gerçekmiş gibi sundu.
- Teyit.org
ve Doğruluk Payı gibi platformlar videonun sahte olduğunu kanıtladı.
- Ancak
video 50.000+ beğeni aldı ve seçmen algısını etkilediği değerlendirildi.
🧩 Siyasal Felsefi Yorum
- X,
demokratik katılımı desteklemek yerine, algoritmik görünürlük ve viral
etkileşim üzerinden siyasi manipülasyonlara zemin hazırlıyor.
- Bradshaw’ın
“demokrasinin özelleştirilmesi” eleştirisi, Rendueles’in “dijital
distopya” ve “siber fetişizm” kavramlarıyla birleşiyor.
- Kamusal
alan, artık yurttaşların değil, platform sahiplerinin teknik ve ekonomik
kararlarıyla şekilleniyor.
Dijital Demokrasi ve Devletin Rolü
Bu çelişki, dijital çağda demokrasinin yalnızca özel
platformlar tarafından değil, devlet eliyle de özelleştirilebildiğini
gösteriyor. Yani:
“Demokrasinin özelleştirilmesi” yalnızca Google, X veya Meta
gibi şirketlerle sınırlı değil; devletin dijital müdahale araçları da bu
sürecin parçası.
Avrupa’da sosyal medya ve dezenformasyonla mücadele
konusunda kamusal düzenleyici kurumlar ve politikalar mevcut—ve bu durum
oldukça yoğun bir tartışma konusu haline gelmiş durumda.
🇪🇺 Avrupa’da
Kamusal Düzenlemeler ve Kurumlar
1. Avrupa Birliği – Dijital Hizmetler Yasası (Digital
Services Act, DSA)
- 2022’de
yürürlüğe giren bu yasa, sosyal medya platformlarının içerik denetimi,
algoritmik şeffaflık ve dezenformasyonla mücadele konularında hukuki
sorumluluklarını artırıyor.
- Platformlar,
zararlı içerikleri kaldırmak, kullanıcı şikayetlerini değerlendirmek ve
algoritmaların nasıl çalıştığını açıklamak zorunda.
- Bu
yasa, AB düzeyinde kamusal denetim mekanizması olarak işlev
görüyor.
2. Dezenformasyona İlişkin Uygulama Kuralları (Code of
Practice on Disinformation)
- AB
Komisyonu tarafından geliştirilen bu kurallar, platformların
dezenformasyonla mücadelede nasıl davranması gerektiğini belirliyor.
- Meta,
Google, TikTok gibi şirketler bu kurallara uymayı taahhüt etti.
- Ancak
bu kurallar bağlayıcı değil, bu da eleştiri konusu oluyor.
3. Avrupa Komisyonu – STRATCOM (Stratejik İletişim
Birimi)
- Özellikle
Rusya kaynaklı dezenformasyon kampanyalarına karşı kurulan bu
birim, dijital bilgi savaşlarına karşı AB’nin stratejik yanıtını koordine
ediyor.
- STRATCOM,
dezenformasyon haritaları ve raporlar yayımlayarak kamuoyunu
bilgilendiriyor.
Avrupa’da dezenformasyonla mücadele için kurumsal çabalar
güçlü olsa da, bu çabalar:
- Demokratik
değerlerle nasıl dengeleneceği,
- Devletin
dijital alandaki rolünün sınırları,
- Platformların
kamusal sorumluluğu gibi konularda yoğun felsefi ve politik
tartışmalara yol açıyor.
Bu tartışmalar, Bradshaw’ın “demokrasinin özelleştirilmesi” eleştirisiyle birleştiğinde, dijital kamusal alanın hem özel şirketler hem de devletler tarafından yeniden tanımlandığını gösteriyor.
Samantha Bradshaw:
- Avrupa’da
platformlar özel otorite haline gelirken, Türkiye’de devlet bu otoriteyi
doğrudan üstleniyor.
- Her
iki durumda da kamusal alan, teknik ve kurumsal kararlarla şekilleniyor;
ancak Avrupa’da bu süreç daha fazla denetime açık.
César Rendueles:
- Türkiye’de
dijital kurumsuzlaşma, devletin müdahalesiyle yeniden ama tek sesli
biçimde yapılandırılıyor.
- Avrupa’da
ise kurumsal denetim mekanizmaları var ama neoliberal çıkarlarla iç içe
geçmiş durumda.
📌 Sonuç
Her iki bağlamda da dijital kamusal alan:
- Özgürlük
ve denetim arasında sıkışmış,
- Demokratik
müzakere yerine algoritmik görünürlük ve siyasi filtrelemeye teslim olmuş,
- Hem
özel şirketler hem de devletler tarafından yeniden tanımlanmış
durumda.
Bu tablo, dijital demokrasinin yalnızca teknolojik değil,
aynı zamanda siyasal ve etik bir mesele olduğunu gösteriyor.
Dijital medya, 21. yüzyıl siyasetinin en etkili araçlarından
biri haline gelmiştir. X gibi sosyal medya platformları, yalnızca bireylerin
iletişim kurduğu alanlar değil, aynı zamanda siyasi söylemin algoritmik olarak
şekillendiği kamusal alanlar olarak işlev görmektedir. Samantha Bradshaw’ın
“demokrasinin özelleştirilmesi” kavramı, bu dönüşümün teknik ve kurumsal
boyutlarını açığa çıkarırken; César Rendueles’in “siber fetişizm” ve “dijital
kurumsuzlaşma” eleştirileri, dijitalleşmenin toplumsal bağları nasıl
zayıflattığını göstermektedir.
Türkiye ve Avrupa örnekleri karşılaştırıldığında, dijital
kamusal alanın hem özel şirketler hem de devletler tarafından yeniden
tanımlandığı görülmektedir. Avrupa’da platformlar hukuki denetime tabi
tutulurken, Türkiye’de devletin doğrudan müdahalesiyle dijital alan daha
merkeziyetçi bir yapıya bürünmektedir. Bu durum, ifade özgürlüğü, demokratik
katılım ve kamusal şeffaflık açısından yeni tartışmaları beraberinde
getirmektedir.
Sonuç olarak, dijital medya çağında demokrasi yalnızca
teknik altyapılarla değil, siyasal ve etik ilkelerle birlikte düşünülmelidir.
Kamusal alanın çoğulculuğunu korumak, hem platformların hem de devletlerin
sorumluluğundadır. Bu sorumluluk, yalnızca içerik denetimiyle değil, algoritmik
şeffaflık, kurumsal hesap verebilirlik ve yurttaşların dijital haklarının
güvence altına alınmasıyla yerine getirilebilir.
📚 Akademik Kaynakça
🧠 Teorik Kaynaklar
- Bradshaw, S. (2020). Sosyal Medya: Demokrasi İçin Meydan Okuma – Platform Toplumunda Propaganda ve Dezenformasyon (Doktora Tezi). Oxford Üniversitesi, Oxford İnternet Enstitüsü
- Rendueles,
C. (2024). Sosyofobi: Dijital Ütopya Çağında Siyasal Değişim (A.
Türker Ok, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları. (Orijinal eser:
Sociophobia. Political Change in the Digital Utopia, 2022)
📊 Ampirik ve Güncel
Çalışmalar
- Bozkurt,
B. (2023). Dijital Siyaset ve Dezenformasyon: 2023 Türkiye Seçimleri
Üzerine Bir İnceleme. Birikim Dergisi, (408), 45–58.
- DMM
(Dezenformasyonla Mücadele Merkezi). (2024). Ağustos Ayı Dijital
Dezenformasyon Raporu. İletişim ve Diplomasi Dergisi, 6(2), 12–29.
- Karadeniz,
A. (2023). Sosyal Medya ve Seçim Stratejileri: 2023 Cumhurbaşkanlığı
Seçimi Üzerine Bir Değerlendirme. Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi,
15(1), 88–104.
ShiftDelete. (2025). Fransa’da X Platformuna Algoritmik Manipülasyon Soruşturması Başlatıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder