Francisco Javier Varela García (1946–2001), Şilili bir biyolog, filozof, sibernetikçi ve nörobilimci olup, bilişsel bilimler alanına yaptığı radikal ve disiplinler arası katkılarla tanınır. Çalışmaları, zihin, beden, eylem ve dünya arasındaki ayrılamaz bağı vurgulayan "bedenlenmiş biliş" (embodied cognition) yaklaşımının temellerini atmıştır.
Biyografi
Francisco Varela, 1946 yılında Santiago, Şili'de doğdu. Öncü
biyolog ve nörobilimci hocası Humberto Maturana ile birlikte Şili
Üniversitesi'nde tıp ve biyoloji eğitimi aldı. Harvard Üniversitesi'nde
biyoloji alanında doktorasını tamamladı. 1973'teki Şili darbesinin ardından
yedi yıl sürgünde yaşadı ve daha sonra ülkesine geri dönerek biyoloji profesörü
oldu. Hayatının ilerleyen dönemlerinde, Paris'teki Ulusal Bilimsel Araştırma
Merkezi'nde (CNRS) bilişsel bilimler ve epistemoloji alanlarında çalışmalarını
sürdürdü.
Varela, yaşamı boyunca bilimsel araştırmanın sınırlarını
zorlamış, nöroloji, bilişsel bilim, matematik, sibernetik ve özellikle Tibet
Budizmi ve fenomenoloji gibi gelenekleri bir araya getirmiştir. Bu disiplinler
arası yaklaşımın somutlaşmış hali olarak, 14. Dalai Lama ile bilim insanlarını
bir araya getiren "Mind and Life Institute" (Zihin ve Yaşam
Enstitüsü) kurucularındandır.
Temel Düşünceleri ve Kavramları
Varela'nın düşünceleri, zihni kapalı bir kutuda izole
edilmiş soyut bir hesaplama cihazı olarak gören geleneksel bilişsel bilim
anlayışına karşı çıkar.
1. Otopoiesis (Autopoiesis - Kendini Üretme)
Bu kavram, Varela'nın hocası Humberto Maturana ile birlikte
geliştirdiği ve biyolojinin temelini oluşturan en erken ve en etkili
katkısıdır.
- Tanım:
Otopoiezis, canlı sistemlerin kendini sürekli olarak üreten, sürdüren
ve onaran ağlar olduğu anlamına gelir. Bir hücre veya organizma,
bileşenlerini sürekli olarak yeniden üreterek kendi sınırlarını ve
kimliğini korur.
- Önemi:
Bu kavram, organizmanın dışarıdan gelen girdilere basitçe tepki veren
pasif bir yapı değil, kendi varoluşunu aktif olarak yaratan ve sürdüren
özerk bir sistem olduğunu vurgular. Bu özerklik, bilişin (cognition)
temelidir.
Francisco Varela'nın Autopoiesis Kavramı: Autopoiesis (otopoesis) kavramı, Varela'nın Humberto Maturana ve Ricardo Uribe ile birlikte geliştirdiği bir fikir olup, özellikle 1972'de yayımlanan Autopoiesis and Cognition: The Realization of the Living adlı kitabında sistematik hale getirildi. Bu kavram, canlı sistemlerin "kendini üretme" (self-production) yeteneğini merkeze alarak, yaşamı geleneksel mekanik modellerden ayırır. Varela'ya göre autopoiesis, yaşamın temel organizasyonel ilkesidir ve özerkliği (autonomy) sağlayan mekanizmadır. 1. Autopoiesis'in Kökeni ve Kelime Anlamı: Varela, kavramı Yunan kökenli kelimelerden türetir: Auto (kendi) + poiesis (yaratma, üretme). Bu, Don Quixote'nin "eylem mi yoksa yaratma mı?" ikilemini analiz ederken aklına geldiğini belirtir – Varela, "poiesis"in gücünü fark ederek, canlıların "kendi kendini yaratan" doğasını tanımlamak için bu terimi icat eder. Autopoiesis, bir sistemin kendi bileşenlerini üreterek ve bu bileşenler aracılığıyla kendini sınırlayarak (boundary-making) varlığını sürdürdüğü bir süreçtir. Varela ve Maturana, bunu "yaşamın gerçekleşmesi" (realization of the living) olarak görürler; yani, canlılar dışarıdan gözlemlenen nesneler değil, kendi referanslarıyla kapalı (operationally closed) ama çevreyle etkileşimli (structurally coupled) birimlerdir.Varela, autopoiesis'i "gerekli ve yeterli" bir tanım olarak sunar: "Autopoiesis, bir fiziksel sistemin özerk olmasını sağlayan mekanizmadır; autopoiesis, yaşamın özerkliğini açıklar." Bu, yaşamı kimyasal bir ortamdan "kendi ürettiği kimliğe" geçiş olarak betimler – örneğin, ilkel hücrelerin oluşumu gibi. 2. Autopoiesis'in Temel Özellikleri: Varela'nın
AçıklamasıVarela, autopoiesis'i bir sistem teorisi çerçevesinde tanımlar ve
şu ana unsurları vurgular:
Varela, bu özellikleri matematiksel ve biyofiziksel
modellerle destekler. Örneğin, 1974'te Uribe ile yazdığı makalede,
autopoiesis'i "canlı sistemlerin organizasyonu" olarak formüle
eder: Bir sistem, autopoietik ise, kendi parçalarını üreten ve bu parçalarla
sınırlanan bir topolojiye sahiptir.
Varela, autopoiesis ile cognition'ı "tamamlayıcı ve
eşdeğer" görür: Autopoiesis yapıyı sağlar, cognition ise anlamı – ikisi
birlikte "yaşamın biyofiziği"ni oluşturur.
5. Eleştiriler ve Etkiler Varela'nın açıklaması,
bazı eleştiriler alır: Ana akım biyolojide sınırlı etki (örneğin, yaşam
kriteri olarak autopoiesis yaygın değil), çünkü formal argümanlarda
tutarsızlıklar görülür. Razeto-Barry gibi eleştirmenler, "Gördüğümüzü
görmediğimiz şeyler yok sayar" gibi iddiaları aşırı bulur. Yine de,
autopoiesis sistem teorisinde temel bir kavramdır:
Sonuç olarak, Varela autopoiesis'i yaşamın "kendi kendini yaratan özerkliği" olarak görür – bu, bizi mekanik bir evrenden ziyade, döngüsel ve anlamlı bir biyofizik evrene taşır. Kavram, Varela'nın felsefesini yansıtır: Teori, deney ve fenomenolojiyi birleştiren bir köprü. Grok4Fast |
2. Eylemleme/Edimsellik (Enaction) Yaklaşımı
Varela'nın bilişsel bilim alanındaki en büyük yeniliğidir ve
"Bedenlenmiş Zihin" (The Embodied Mind) kitabında merkezde yer alır.
- Görüş:
Biliş (zihin), ne sadece beynin dünyayı doğru bir şekilde temsil etmesi
ne de dış dünyaya ait verileri işlemesidir. Bunun yerine, biliş, bedenlenmiş
bir organizmanın dünyayla eyleme dayalı etkileşimi aracılığıyla
dünyayı ve anlamı ortaya çıkarmasıdır (bringing forth).
- Bedenlenmiş
Eylem: Organizma, duyusal-motor kapasiteleri aracılığıyla çevresinde
anlamlı bir dünya yaratır. Bu, dünyayı pasif olarak almak yerine,
yürüdüğümüz yolu sererek (laying down a path in walking) ilerlemeye
benzer. Zihin, sadece beyinde değil, bütün bedenin dünyayla olan
ilişkisinde var olur.
3. Nörofenomenoloji (Neurophenomenology)
Varela'nın "bilincin zor problemine" karşı
önerdiği metodolojik bir araçtır.
- Amaç:
Bilinç araştırmalarındaki "açıklayıcı uçurumu"
(explanatory gap) kapatmayı amaçlar—yani, öznel, birinci şahıs deneyimi
(fenomenoloji) ile nesnel, üçüncü şahıs nörobilimsel veriler (nöroloji)
arasındaki uçurumu.
- Yöntem:
Nörofenomenoloji, Edmund Husserl ve Maurice Merleau-Ponty'nin felsefi
fenomenolojisinden yararlanarak, deneysel bilimde disiplinli birinci
şahıs yöntemlerinin kullanılmasını savunur.
- Karşılıklı
Kısıtlamalar: Varela'ya göre, fenomenolojik deneyim raporları (örn.
meditasyon yapanların deneyimleri) ile nöral korelasyonlar birbirini
karşılıklı olarak kısıtlamalı ve aydınlatmalıdır. Bu, öznel deneyime
nesnel bir bilimsel geçerlilik kazandırmanın bir yoludur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder