Yeni Eleştirel Teori: Kronolojik Giriş ve Marksist Bağlantı
Eleştirel Teori, Marx'ın eleştirel ruhunu, felsefenin ve
sosyal bilimlerin diğer disiplinleriyle (psikanaliz, sosyoloji, kültür teorisi)
harmanlayarak, Batı Marksizminin en etkili akımlarından biri olarak doğmuştur.
I. Kurucu Dönem: Frankfurt Okulu (1920'ler - 1940'lar)
Eleştirel Teori, 1923 yılında kurulan Sosyal Araştırmalar
Enstitüsü'nde (Institute for Social Research) filizlendi. Bu dönemin temel
motivasyonu, geleneksel Marksizmin neden Batı'da devrime yol açmadığını ve
otoriter rejimlerin (Faşizm, Nazizm, Stalinizm) nasıl yükseldiğini anlamaktı.
- Ana
Odak: Geleneksel Marksizm'in sadece ekonomik altyapıya odaklanmasını
eleştirmek ve kültürel üstyapının, ideolojinin ve kitle
kültürünün rolünü incelemek.
- Kilit
İsimler: Max Horkheimer, Theodor W. Adorno, Herbert Marcuse.
- Temel
Yapıt (Bağlantı): Aydınlanmanın Diyalektiği (Dialektik der
Aufklärung) (1944). Bu eserde, aydınlanma projesinin (yani
rasyonelliğin) başlangıçtaki özgürleştirici potansiyelini nasıl yitirip,
araçsal bir akla (teknik, kontrol ve kapitalist verimlilik odaklı)
dönüşerek yeni bir tahakküm biçimi yarattığını savundular.
II. Dönüşüm Dönemi: Jürgen Habermas (1970'ler - 1990'lar)
Eleştirel Teori, Horkheimer ve Adorno'nun karamsar (negatif)
eleştirisinden, daha yapıcı ve normatif (kural koyucu) bir yaklaşıma
doğru evrildi.
- Habermas'ın
Eleştirisi: Adorno'nun yaptığı gibi aklın tamamını reddetmek
yerine, Habermas rasyonelliğin iki türünü ayırdı: Araçsal Akıl
(teknik ve ekonomik kontrol) ve İletişimsel Akıl (karşılıklı
anlayışa dayalı dilsel etkileşim).
- Temel
Katkı: İletişimsel Eylem Teorisi (Theorie des kommunikativen
Handelns) (1981). Bu eserde, demokratik meşruiyetin ve toplumsal
rasyonalitenin, ekonomik sistemden (para ve güç) çarpıtılmamış iletişim
(kamusal alan) yoluyla nasıl kurtarılabileceği gösterilmiştir.
- Marksist
Bağlantı: Habermas, ekonomik krizleri (Marksist odak) meşruiyet
krizi (iletişimsel odak) olarak yeniden tanımlayarak Marksizm'i
siyaset felsefesi ve etik alanına taşımıştır.
III. Yeni Eleştirel Teori: Tanınma ve Adalet (21. Yüzyıl)
- yüzyılda
Eleştirel Teori, Habermas'ın rasyonel konsensüs arayışını, kimlik
politikaları ve sosyal adalet mücadeleleri karşısında yeniden
değerlendirdi. Bu aşama, Yeni Frankfurt Okulu olarak anılır.
- Kilit
İsimler: Axel Honneth (Habermas'ın öğrencisi), Nancy Fraser
(Eleştirel feminist teorisyen).
- Ana
Odak: Marksizmin geleneksel odağı olan Yeniden Dağıtım (ekonomik
eşitsizlik) mücadelesine, Tanınma (kimlik ve kültürel değer)
mücadelesini eklemek.
- Honneth'in
Tezi: Toplumsal çatışmanın temel itici gücü "Tanınma
Mücadelesi" (The Struggle for Recognition) (1992)dir.
Kapitalizm, sadece ekonomik sömürü değil, aynı zamanda bireyleri ve
grupları (sınıf, ırk, cinsiyet) değersizleştirerek, saygıyı ve sosyal
onuru gasp ederek tahakküm kurar.
- Marksist
Bağlantı: Bu yaklaşım, Post-Marksizmin kimlik politikalarına
olan yönelimini, katı bir ahlaki ve normatif çerçeveye oturtarak, ekonomik
indirgemecilikten tamamen uzaklaşmadan kültürel üstyapıyı merkeze
alır.
Yeni Frankfurt Okulu'nun Marksizmle İlişkisi
Frankfurt Okulu'nun (Horkheimer, Adorno, Marcuse) kökleri,
Marksist teoriyi 20. yüzyılın otoriter rejimleri ve kitle kültürü fenomeni
ışığında eleştirel olarak yeniden yorumlamaya dayanır. 21. yüzyıldaki Yeni
Frankfurt Okulu (özellikle Jürgen Habermas ve onun öğrencisi Axel
Honneth'in çalışmaları), bu geleneği devam ettirir.
1. Habermas ve İletişimsel Eylem Teorisi
Habermas, Marksizm'i, İletişimsel Eylem Teorisi ile
temelden dönüştürmüştür.
- Eleştiri:
Geleneksel Marksizm'in, toplumsal sorunları sadece üretim ve ekonomi
(emek) perspektifinden (araçsal akıl) görmesini eleştirir. Habermas'a
göre, modern toplumdaki krizler aynı zamanda iletişimsel çarpıtmalardan
(kamusal alanın ve demokratik söylemin bozulması) kaynaklanır.
- Katkı:
Marksist sınıf savaşımı kavramı yerine, iletişimsel rasyonellik
(çarpıtılmamış iletişim) ve meşruiyet krizi kavramlarını ön plana
çıkarır. Bu, felsefeyi ekonomik indirgemecilikten kurtarır ve onu hukuk,
ahlak ve siyaset alanına taşır.
2. Axel Honneth ve Tanınma Mücadelesi
Honneth, Eleştirel Teori'nin günümüzdeki en önde gelen
ismidir ve Marksist çatışma teorisini sosyal psikoloji ve ahlak
felsefesi ile birleştirir.
- Eleştiri:
Honneth, sosyal adaletsizliklerin temelinde sadece ekonomik yeniden
dağıtım (Marksizmin geleneksel odağı) eksikliğinin değil, aynı zamanda
tanınma (recognition) eksikliğinin de yattığını savunur.
- Katkı:
Sosyal mücadeleleri "Tanınma Mücadelesi" (Struggle for
Recognition) olarak yeniden tanımlar. Bu mücadeleler, üç temel alanda
ortaya çıkar:
- Sevgi:
Özel ilişkilerde duygusal tanınma.
- Hak:
Hukuki ve siyasi eşit olarak tanınma.
- Değer
Dayanışması: Toplumun, kişinin yaşam tarzını veya değerini sosyal
olarak tanıması.
- Marksist
Bağlantı: Honneth, sınıfsal çatışmanın da aslında "değer
dayanışmasının" (yani, işçi sınıfının toplum tarafından değerinin
tanınması) bir formu olduğunu iddia ederek, Marksist geleneği ekonomik
alandan kültürel ve kimlik alanına taşır.
Sonuç: Yeni Frankfurt Okulu ve Post-Marksizm
Yeni Frankfurt Okulu, kendisini diğer Post-Marksist
çevrelerden ayıran iki önemli özellik taşır:
- Diyalog
ve Konsensüs Vurgusu: Hardt ve Negri gibi diğer post-Marksistler
sürekli bir çatışma ve direniş halinde iken, Habermas ve Honneth rasyonel
iletişim yoluyla uzlaşmaya (konsensüs) ulaşmanın ve meşruiyet
sağlamanın önemini vurgular.
- Marksist
Revizyon: Klasik Marksist kategorileri (sınıf, emek, üretim) reddetmek
yerine, onları ahlaki ve iletişimsel kategorilerle (tanınma, hak,
söylem) tamamlamayı ve böylece çağdaş toplumun karmaşık krizlerini
(kimlik, kültür, hukuk) açıklamayı hedefler.
Bu nedenle, Yeni Frankfurt Okulu, Marksizmin eleştirel
mirasını devralan ve onu 21. yüzyılın toplumsal ve kültürel mücadelelerine
uygulayan, önde gelen bir Post-Marksist akım olarak kabul edilir.
Tanınma / Yeniden Dağıtım: Honneth ve Fraser'ın Çatışması
Bu tartışma, 20. yüzyılın Marksist ekonomi politiğinden
(Yeniden Dağıtım) 21. yüzyılın kimlik politikaları ve kültürel mücadelelerine
(Tanınma) geçişi simgeler.
I. Axel Honneth: Tanınma Mücadelesi (The Struggle for
Recognition)
Honneth, toplumsal çatışmanın temelinin, ekonomik
eşitsizlikten ziyade, bireylerin ve grupların başkaları tarafından değeri ve
onurunun tanınmaması olduğunu savunur.
- Temel
Tez: Toplumsal mücadeleler, sömürüden değil, saygısızlık
(disrespect) ve hakaret (injury) deneyiminden kaynaklanır.
Marksist sınıf çatışması bile, Honneth'e göre, işçinin ekonomik durumundan
çok, emeğinin toplumsal değerinin tanınmamasıyla ilgilidir.
- Tanınmanın
Üç Biçimi: Honneth, sağlıklı bir öz-ilişki (self-relation) için
gerekli olan ve bu nedenle adaletin temelini oluşturan üç tanınma alanını
tanımlar:
- Sevgi:
Özel ilişkilerde duygusal tanınma (Öz-güven oluşturur).
- Hak:
Hukuki alanda eşit hak sahibi olarak tanınma (Öz-saygı oluşturur).
- Değer
Dayanışması: Toplumun, bireyin yaşam biçimini ve katkılarını değerli
bulması (Öz-değer oluşturur).
- Tanınmanın
Önceliği: Honneth'e göre, bu ahlaki ve etik tanınma biçimleri,
Marksist Yeniden Dağıtım taleplerinin bile öncülüdür. Ekonomik
eşitsizlik (yeniden dağıtım sorunu), temelde bir toplumsal
değersizleştirme (tanınmama) sorunudur.
II. Nancy Fraser: İkili Perspektif ve Kimlik Politikaları
Eleştirisi
Nancy Fraser, Honneth'in Tanınma teorisini eleştirir ve bu
iki boyutun (Yeniden Dağıtım ve Tanınma) eşit derecede önemli olduğunu savunur.
- Temel
Tez: Toplumsal adaletsizlikler iki ana kategoride incelenmelidir:
- Yeniden
Dağıtım (Ekonomik): Sınıf, yoksulluk, sömürü ve kaynak eşitsizliği
gibi sosyo-ekonomik adaletsizlikler. (Marksizmin ana odağı).
- Tanınma
(Kültürel): Kimlik, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi kültürel
aşağılama, değersizleştirme ve ayrımcılık.
- Çatışma
ve Tuzak (The Recognition Trap): Fraser, Tanınma mücadelelerinin
(kimlik politikaları) bazı tehlikeler taşıdığını ileri sürer:
- Kültürel
Sınırlandırma: Kimlik politikalarına aşırı odaklanmak, bireylerin ve
grupların ekonomik adaletsizliklerini (yeniden dağıtım) gözden
kaçırmasına neden olabilir.
- Kapitalizmle
Uyum: Aşırı vurgulanan kimlik politikaları, kapitalizmin temel
yapılarını sorgulamadan kalabilir; hatta farklılıkların piyasada
"tanınmasını" sağlayarak sisteme entegre olabilir.
- Çözüm:
Perspektif Eşitliği (Parity of Participation): Fraser, adaletin nihai
hedefinin, bireylerin sosyal yaşamın tüm alanlarında eşit katılım
sağlayabileceği bir düzen olduğunu savunur. Bu katılımın sağlanması, hem
ekonomik engellerin kaldırılmasını (Yeniden Dağıtım) hem de
kültürel engellerin kaldırılmasını (Tanınma) gerektirir.
III. Üçüncü Boyut: Siyasi Temsil (Representation)
Fraser, bu ikili çerçevenin yeterli olmadığını görerek, 21.
yüzyılda adaletin üçüncü bir boyutunu ekler :
- Temsil/Siyasetin
Paritesi: Kimin adalet için savaşabileceği veya bir grubun kimin adına
konuşabileceği konusundaki adaletsizlikler. Hukuki ve siyasi süreçlere adil
katılımın sağlanması.
- Örnek:
Göçmenlerin, kendilerini doğrudan etkileyen göç yasalarının yapıldığı
süreçlere katılım hakkının olmaması, bir temsil adaletsizliğidir.
Özetle:
- Honneth:
Tanınma temeldir ve Yeniden Dağıtım sorunları onun altındadır.
Çatışma, ahlaki değersizleştirme krizidir.
- Fraser:
Tanınma ve Yeniden Dağıtım eşit derecede temeldir. Adalet, bu iki
sorunun da çözülmesini gerektiren, katılım eşitliğidir. Fraser,
Marksizmin ekonomik eleştirisinin kimlik siyaseti tarafından bastırılma
riskine karşı uyarır.
Bu iki teorisyenin tartışması, çağdaş Post-Marksizmin,
kimlik ve sınıf arasındaki gerilimi nasıl teorileştirdiğini gösteren en parlak
örnektir.
🧩 Sentez
- Köprüler:
Honneth, Fraser ve Forst, Marx’ın yabancılaşma, eşitsizlik ve özgürlük
kavramlarını güncelleyerek çağdaş toplumsal hareketlere (feminizm, kimlik
politikaları, demokrasi mücadeleleri) bağlar.
- Kopuşlar:
Ekonomik sömürü ve sınıf mücadelesi, normatif adalet teorilerinin
gölgesinde kalır. Marksist devrimci perspektif, yerini demokratik ve
normatif bir eleştiriye bırakır.
Yeni Eleştirel Teori Çevresinden Önemli Diğer İsimler
1. Rainer Forst (Almanya) – Eleştirel Adalet Teorisyeni
Rainer Forst, günümüzde Habermas'ın ahlak ve siyaset
felsefesi geleneğini en yetkin şekilde sürdüren teorisyenlerden biridir.
Honneth gibi, Forst da eleştirel teoriyi normatif bir temele oturtmaya
çalışır.
- Odak
Noktası: Adalet ve meşruiyetin temeli olarak Gerekçelendirme
(Justification) ve Eleştiri Hakkı kavramları.
- Temel
Tezi: Adalet, yalnızca kaynakların veya malların adil dağıtımı (Rawls
veya geleneksel Marksizm) değildir. Adalet, her şeyden önce, tüm
vatandaşların, kendilerini bağlayan yasa ve normları sorgulama ve
gerekçelendirme süreçlerine eşit katılım hakkına sahip olmasıdır.
- Marksist
Bağlantı: Forst, sömürünün sadece ekonomik alanda değil, aynı zamanda siyasi
ve söylemsel alanda da gerçekleştiğini gösterir. Bir sistem, eğer
normları ve kararları (yani iktidarını) herkesin eşit katılımıyla
gerekçelendiremiyorsa, bu, bir tahakküm (domination) biçimidir. Bu,
Habermas'ın meşruiyet krizi analizini doğrudan etik ve hukuk felsefesine
taşır.
2. Seyla Benhabib (Türkiye/ABD) – Feminist Siyaset
Felsefecisi
Seyla Benhabib, Habermas'ın İletişimsel Etik teorisini
eleştirel bir feminist perspektifle ele alan ve küreselleşme, göç ve kimlik
gibi çağdaş konulara uygulayan önemli bir isimdir.
- Odak
Noktası: Öteki'nin Etiği, Evrenselcilik ve Çoğulculuk, Sınırlar
ve Uluslararası Hukuk.
- Temel
Tezi: Habermas'ın evrensel "öteki" kavramının, gerçek
toplumsal ve kültürel farklılıkları (cinsiyet, ırk, ulus) yeterince hesaba
katmadığını savunur. Benhabib, etiğin ve siyasetin, somut ve tekil "somut
öteki" (concrete other) ile yüzleşmeye odaklanması gerektiğini
ileri sürer.
- Marksist
Bağlantı: Geleneksel Marksizm ve hatta Habermas'ın evrenselcilik
eğilimini, göçmenler, kadınlar ve marjinalleşen kimliklerin
somut siyasi ve ekonomik adaletsizliklerini maskelediği gerekçesiyle
eleştirir. Onun çalışması, göçmen hakları ve kozmopolit demokrasi üzerine
odaklanarak, Marksist eleştirinin sınırlarını küresel insan hakları ve
hukuku alanına genişletir.
Bu isimler, Yeni Eleştirel Teori'nin sadece ekonomik krizler veya kültürel tanınma ile değil, aynı zamanda ahlaki meşruiyet, hukuki eşitlik ve küresel siyasi adalet gibi normatif meselelerle de derinlemesine ilgilendiğini göstermektedir.
3. Rainer Forst (Almanya) – Gerekçelendirme ve Eleştiri
Hakkı
Forst, Üçüncü Kuşağın normatif adalet ve hukuk alanındaki en
önde gelen ismidir.
- Özgünlük
ve Odak Alanı: Adaleti, bir Gerekçelendirme Hakkı (The Right to
Justification) olarak temellendirmesi. Yani, bir toplumda normlar ve
yasalar, kendilerinden etkilenen herkes tarafından (çoğunlukla) kabul
edilebilir gerekçelerle savunulabiliyorsa meşrudur. Tahakküm, bireyin bu
gerekçeyi isteme hakkının reddedilmesidir.
- Kilit
Yapıtları: The Right to Justification: Elements of a Constructivist
Theory of Justice (2012), Toleranz im Konflikt (Çatışma İçinde
Hoşgörü).
- Önem:
Habermas'ın iletişimsel etiğini, hukuk ve siyaset felsefesinin en zorlu
alanlarına uygulayarak modern adalet teorisine temel bir katkı
sağlamıştır.
4. Klaus Günther (Almanya) – Söylem Etiğinin Uygulaması
Günther, söylem etiği geleneğini hukuk felsefesi ve uygulama
sorunları bağlamında derinleştiren önemli bir teorisyendir.
- Özgünlük
ve Odak Alanı: Habermas'ın teorik söylem etiği ile hukuki karar verme
pratikleri arasındaki uçurumu kapatması. Günther, doğru normları
belirlemenin bir şey, bu normları somut ve karmaşık bir bağlamda adil
bir şekilde uygulamanın ise bambaşka bir şey olduğunu gösterir.
- Kilit
Yapıtları: The Sense of Appropriateness: Application Discourses in
Morality and Law (1993).
- Önem:
Metninizde bahsedilen "uygulama, bağlamsal gerekçelendirme"
konularına odaklanarak, etiğin soyut evrenselciliğini, hukukun ve ahlaki
yargının somut bağlamsallığına taşımıştır.
5. Hans Joas (Almanya/ABD) – Pragmatist ve Yaratıcı
Sosyal Teori
Joas, Frankfurt Okulu geleneğini, Amerikan Pragmatizmi
(özellikle G.H. Mead ve John Dewey) ile birleştirmesiyle ayrılır.
- Özgünlük
ve Odak Alanı: İnsan eylemindeki "yaratıcılık, inisiyatif ve
değerlerin kendiliğinden oluşumu" anlarına odaklanması. Honneth
ve Habermas gibi Mead'in "I" (Kendiliğinden ben) ve
"Me" (Sosyal ben) kavramlarını kullanarak, sosyal teorinin
sadece düzeni veya çatışmayı değil, aynı zamanda yenilik anlarını
da nasıl açıklayabileceğini araştırır.
- Kilit
Yapıtları: The Genesis of Values (1999), The Sacredness of
the Person (2013).
- Önem:
Metninizde bahsedilen "yaratıcı ve yenilikçi dürtü" arayışına en
net felsefi yanıtı verir. Değerlerin ve normların sadece iletişimsel
konsensüsle değil, aynı zamanda pratik, deneysel ve yaratıcı deneyimlerle
nasıl ortaya çıktığını gösterir.
🧩 Sentez
- Habermas
hâlâ ikinci kuşaktan üçüncü kuşağa köprü işlevi görüyor.
- Honneth–Fraser
hattı, güncel Kritik Teori’nin çekirdeğini oluşturuyor: tanınma,
adalet, toplumsal özgürlük.
- Rosa
ve Forst, yeni temalar (zaman, hızlanma, normatif haklılık) ekleyerek
alanı genişletiyor.
- Benhabib,
feminist ve kozmopolit boyutla Frankfurt geleneğini küresel siyasete
taşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder