21. Yüzyıl Felsefesinde Devletin Yeniden Düşünülüşü

Devlet, siyaset felsefesinin en köklü kavramlarından biri olarak, 21. yüzyılda yalnızca yeniden tanımlanmakla kalmamış; aynı zamanda çoklu krizler bağlamında radikal biçimde sorgulanmıştır. Modernitenin rasyonel, egemen ve merkezî devlet modeli; artık dijitalleşme, ekolojik çöküş, küresel sermaye hareketliliği ve toplumsal kırılganlıklar karşısında düşünsel olarak yetersiz kalmaktadır. Bu bağlamda çağdaş felsefe, devleti yalnızca bir iktidar aygıtı olarak değil, siyasal, teknolojik, ekonomik ve ekolojik ilişkilerin düğüm noktası olarak ele almaktadır.

🔹 Neoliberal Dönüşüm ve Devletin İşlevsel Kayması

Wendy Brown, devletin neoliberal akıl tarafından dönüştürülmesini, yurttaşlığın yatırımcı kimliğe indirgenmesiyle birlikte ele alır. Devlet, artık hakların koruyucusu değil; piyasa mantığını toplumsal yaşamın tüm alanlarına taşıyan bir ideolojik düzenleyicidir. Egemenlik, simgesel bir gösteriye dönüşürken, siyasal karar alma süreçleri teknokratik yönetişimle yer değiştirir.

🔹 Dijitalleşme ve Algoritmik Egemenlik

Antoinette Rouvroy ve Bernard Stiegler gibi düşünürler, dijital çağda devletin algoritmik yönetim biçimleriyle iç içe geçtiğini savunur. Devlet, veri akışları üzerinden bireyleri düzenleyen ve öngören bir profilleme aygıtına dönüşür. Bu dönüşüm, klasik egemenlik kavramını “hesaplanabilirlik” ve “öngörülebilirlik” ilkeleriyle yeniden biçimlendirir.

🔹 Ekolojik Kriz ve Devletin Ontolojik Sınavı

Jason W. Moore ve Bruno Latour, devletin doğa üzerindeki tahakkümünü Kapitalosen bağlamında eleştirir. Devlet, yalnızca insan merkezli değil; doğa ile birlikte var olan bir siyasal fail olarak düşünülmelidir. Bu yaklaşım, egemenliği doğa üzerinde değil, doğayla birlikte karar alma yetisi olarak yeniden tanımlar.

🔹 Göç, Sınır ve Beden Politikaları

Judith Butler ve Giorgio Agamben, devletin sınır politikalarını ve “çıplak hayat” kavramını merkeze alarak, bedenin siyasal statüsünü tartışır. Devlet, göçmenlik, mültecilik ve yurttaşlık rejimleri üzerinden kimin korunmaya değer olduğuna karar veren bir biyopolitik aygıttır.

🧩 Sonuç: Devletin Kavramsal Dağılması mı, Yeniden Kuruluşu mu?

21.yüzyıl felsefesi, devleti yalnızca eleştirmekle kalmaz; onu yeniden düşünmenin yollarını da arar. Devlet artık sabit bir yapı değil; çoklu krizler karşısında yeniden biçimlenen bir siyasal formdur. Bu form, neoliberalizm, dijitalleşme, ekolojik çöküş ve toplumsal eşitsizlikler karşısında hem çözülür hem yeniden kurulur. Felsefe, bu çözülme ve kuruluş sürecini kavramsal düzeyde haritalandırma çabasındadır.

Ortak Sorunsallar

  • Egemenliğin Dönüşümü: Ulus-devletin küresel sermaye, uluslararası hukuk ve teknoloji karşısındaki yetki kaybı.
  • Güvenlik Devleti: Terör, göç, pandemi gibi krizler üzerinden istisna halinin normalleşmesi.
  • Neoliberal Devlet: Piyasa mantığının kamu yönetimine hâkim olması, sosyal devletin gerilemesi.
  • Biyoiktidar ve Nekropolitika: Devletin yaşamı yönetme (Foucault) veya ölümü yönetme (Mbembe) kapasitesi.
  • Demokratik Meşruiyet Krizi: Temsili demokrasinin zayıflaması, yurttaş katılımının azalması.

Ne Gösteriyor?

  • Egemenlik ekseni: Devletin kriz anlarında hukuku askıya alarak doğrudan yaşam üzerinde karar verme kapasitesi.
  • Demokrasi ekseni: Neoliberalizm ve otoriterleşme süreçlerinin demokratik meşruiyeti aşındırması.
  • Güvenlik ekseni: Teknoloji ve gözetim araçlarının, güvenlik gerekçesiyle toplumsal kontrolü artırması.

Ortak Noktalar

  • Devlet doğal değil, tarihsel bir inşa: İnsan topluluklarının zorunlu olarak devlete ihtiyaç duymadığı, aksine devletin belirli iktidar ilişkilerinin ürünü olduğu vurgulanır.
  • Tahakkümün kurumsallaşması: Devlet, şiddet tekelini ve hukuku kullanarak toplumsal ilişkileri belirli bir hiyerarşi içinde yeniden üretir.
  • Alternatif örgütlenme arayışı: Komünler, ağ yapıları, özyönetim, doğrudan demokrasi gibi devletsiz siyasal biçimler önerilir.

21. yüzyıl siyaset felsefesinde “post-devlet” diyebileceğimiz, yani devletin ortadan kalktığı ya da radikal biçimde dönüştüğü gelecek senaryoları ve öneriler var. Bunlar, devletin yalnızca reforme edilmesini değil, ontolojik olarak aşılmasını hedefleyen yaklaşımlar.

📌 Post-Devlet Önerileri ve Yaklaşımlar

1. Ağ Toplumuna Dayalı Yönetişim

  • Manuel Castells ve dijital anarşist düşünürler, devletin yerini dağıtık ağ yapılarının alabileceğini savunur.
  • Karar alma süreçleri blockchain, DAO (Decentralized Autonomous Organization) ve açık kaynak platformlar üzerinden yürütülür.
  • Örnek: Ethereum tabanlı topluluk yönetimleri, yerel DAO’lar.

2. Ortaklaşa (Commons) Temelli Özyönetim

  • Elinor Ostrom’un “ortak kaynakların kolektif yönetimi” modeli, devletin merkezi otoritesine gerek kalmadan toplulukların kendi kaynaklarını sürdürülebilir biçimde yönetebileceğini gösterir.
  • Örnek: Topluluk bahçeleri, kooperatif enerji ağları, açık kaynak yazılım ekosistemleri.

3. Çokluk (Multitude) ve İmparatorluk Sonrası

  • Michael Hardt & Antonio Negri, küresel kapitalist “İmparatorluk” düzeninde ulus-devletin çözülmekte olduğunu, yerine çoklukun yatay örgütlenmelerinin geçebileceğini öne sürer.
  • Devletin yerini, sınırları olmayan, ağ tabanlı, özyönetimli kolektifler alır.

4. Anarşist ve Özyönetimci Modeller

  • David Graeber, Murray Bookchin gibi anarşist düşünürler, devletsiz toplumun mümkün olduğunu tarihsel örneklerle gösterir.
  • Bookchin’in komünalizm modeli: Yerel meclisler → konfederal ağlar → merkezi devletin yerini alan yatay yapı.

5. Post-Nasyonalist Federasyonlar

  • Yasemin Yıldız ve küresel yurttaşlık savunucuları, ulus-devletin yerine çok katmanlı federatif yapılar (yerel, bölgesel, küresel meclisler) önerir.
  • Egemenlik, tek merkezde değil, farklı ölçeklerde paylaştırılır.

6. Teknolojik Özyeterlilik ve Mikro-Topluluklar

  • Jacques Attali ve bazı gelecekçiler, 3D baskı, yenilenebilir enerji, yapay zekâ gibi teknolojilerle kendi kendine yeten mikro-toplulukların devletin yerini alabileceğini öngörür.
  • Küresel düzeyde yalnızca koordinasyon kurumları kalır.

🔍 Ortak Özellikler

  • Merkeziyetin çözülmesi: Karar alma süreçleri yerelleşir veya ağlara dağılır.
  • Egemenliğin parçalanması: Tek bir “üst otorite” yerine çok katmanlı, yatay ilişkiler.
  • Teknoloji ve iletişim: Dijital altyapılar, post-devlet modellerinin omurgası.
  • Ekonomi–siyaset bütünleşmesi: Ortak üretim, paylaşım ekonomisi, kooperatifler.

Ne Anlama Geliyor?

  • Teknoloji temelli modeller, devleti “kod” ile ikame etmeye çalışıyor.
  • Topluluk temelli modeller, devleti “yatay örgütlenme” ile gereksiz kılmayı hedefliyor.
  • Karma modeller hem yerel özerklik hem de küresel koordinasyon ihtiyacını aynı anda karşılamaya çalışıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder