Deontoloji, normatif etiğin temel dallarından biri olarak, eylemlerin doğruluğunu sonuçlarından (konsensüelizm veya utilitaryenizm gibi) bağımsız olarak, kurallar, görevler ve ahlaki ilkeler (örneğin, "yalan söyleme" veya "başkalarını araç olarak kullanma") temelinde yargılar. Immanuel Kant'ın kategorik imperatifiyle (mutlak görevler) ilişkilendirilen bu yaklaşım, 20. yüzyılın sonlarından itibaren eleştirilere (örneğin, katı kuralların esnekliği engellemesi) maruz kalmış olsa da, 21. yüzyılda teknolojik, küresel ve etik krizlerle yeniden canlanmıştır. Güncel tartışmalar, deontolojinin hibrit modellerle (örneğin, threshold deontology – eşik deontolojisi) genişletilmesini vurgular; burada mutlak yasaklar, aşırı sonuçlarda esneklik kazanır.
21.yüzyıl felsefesinde deontoloji, AI etiği, biyoetik,
küresel adalet ve iklim krizi gibi alanlarda normatif bir çerçeve sunar.
Aşağıda, Stanford Felsefe Ansiklopedisi gibi kaynaklara dayalı olarak, ana
temaları ve düşünürleri özetledim. Bu gelişmeler, 2000 sonrası yayınlara
(örneğin, 2025'e kadar) odaklanır ve deontolojinin consequentialism'e
(sonuççuluk) karşı bireysel hakları ve ajan-merkezli nedenleri ön plana
çıkardığını gösterir.
T.M. Scanlon'un contractualism'i (sözleşmeci etiği), normatif etik alanında önemli bir deontolojik yaklaşım olarak, 1998 tarihli What We Owe to Each Other (Birbirimize Ne Borçluyuz) kitabında sistematik hale getirilmiştir. Bu teori, ahlaki yargıların temelini, rasyonel bireylerin makul şekilde reddedemeyeceği ilkeler üzerine kurar; yani bir eylem yanlıştır eğer başkalarına karşı haklı gösterilemezse. Scanlon'un yaklaşımı, Kantçı özerklik ve karşılıklı saygıyı temel alırken, utilitaryenizm'in toplu fayda hesaplarını veya Rawls'un örtülü cehalet perdesini reddeder. Aşağıda, teorinin çekirdek unsurlarını, farklarını, ana argümanlarını, güncel uygulamalarını ve eleştirilerini, Stanford Felsefe Ansiklopedisi gibi kaynaklara dayanarak detaylandırdım.Çekirdek İlkelerScanlon'un contractualism'i, ahlakı bireyler arası gerekçelendirme (interpersonal justification) olarak görür. Temel ilkeler şunlardır:
1. Sözleşmecilik (Contractualism)
Ahlakın temeli, başkalarına gerekçelendirilebilirliktir.
Bir eylem yanlıştır çünkü onu yöneten ilke, makul bir kişinin reddedemeyeceği şekilde gerekçelendirilemez.
Bu yaklaşım, faydacılıktan farklıdır: sonuçların toplam faydasına değil, karşılıklı gerekçelendirmeye odaklanır.
2. Ahlaki Doğruluk ve Yanlışlık
“Doğru” ve “yanlış” kavramları, bireylerin birbirlerine karşı olan yükümlülüklerinden doğar.
Ahlak, yalnızca bireysel çıkar ya da mutlulukla değil, karşılıklı saygı ve gerekçelendirme ile ilgilidir.
3. Makul Reddetme İlkesi
Bir ilke, eğer makul bir kişi onu reddetmek için güçlü bir gerekçeye sahipse, ahlaken bağlayıcı olamaz.
Bu, ahlaki yükümlülüklerin karşılıklı kabul edilebilirlik üzerinden belirlendiği anlamına gelir.
4. Ahlaki Motivasyon
İnsanların ahlaka uyması, yalnızca cezadan korktukları için değil, başkalarına gerekçelendirme ihtiyacından kaynaklanır.
Bu, ahlakın toplumsal bağını güçlendirir: biz, birbirimize açıklama borçluyuz.
5. Ahlakın Önceliği
Ahlaki nedenler, diğer tür nedenlerden (çıkar, haz, fayda) daha güçlüdür.
Çünkü ahlaki nedenler, başkalarının özerkliğine ve eşitliğine saygı gösterme yükümlülüğünden doğar.
Merkez tez: Ahlak, “birbirimize borçlu olduğumuz şeyler”den ibarettir.
Yöntem: Sözleşmecilik → makul reddedilemez ilkeler.
Farkı: Faydacılıktan ayrılır; toplam faydaya değil, bireylerin karşılıklı gerekçelendirmesine dayanır.
Etki: Çağdaş ahlak felsefesinde “contractualism” akımının en güçlü formülasyonlarından biridir; Rawls’un siyasal sözleşmeciliğiyle akraba, ama daha çok bireyler arası ahlaki yükümlülüklere odaklıdır.
Christine Korsgaard'ın etik constructivism'i (yapılandırmacı
etiği), normatif etik ve metaetik alanında Kantçı bir yaklaşım olarak, ahlaki
normların ve gerekçelerin rasyonel ajanlar tarafından "inşa
edildiğini" savunur. Bu teori, 1990'lardan itibaren geliştirilmiş olup,
ahlakın nesnel gerçeklikten (realism) değil, pratik akıl yürütme süreçlerinden
türediğini vurgular. Korsgaard, normativitenin (normatif nedenler) kaynağını
bireysel özerklik ve rasyonel seçimde bulur; bu, bireylerin kendi değerlerini
ve görevlerini kendilerinin belirlemesini sağlar. Teori, deontolojik bir
çerçevede (önceki tartışmamızdaki gibi) bireysel onuru ön plana çıkarırken, 21.
yüzyıl sorunlarına (AI etiği, küresel adalet) uyarlanabilir niteliktedir. Ana
eserleri The Sources of Normativity (1996) ve The Constitution of Agency (2008)
temel alınarak, aşağıda ilkeleri, Kant ilişkisini, argümanları ve güncel
gelişmeleri özetledim.Çekirdek İlkelerKorsgaard'ın constructivism'i,
normativiteyi "pratik bir problem çözme aracı" olarak görür. Temel
ilkeler şunlardır:
- Normatif
İnşa (Constructed Norms): Ahlaki ilkeler, rasyonel deliberasyon (karar
verme) yoluyla inşa edilir; bunlar soyut gerçeklikten değil, ajanların
kendi rasyonelliğini koruması ihtiyacından doğar.
- Özerklik
ve Kendini Belirleme (Autonomy and Self-Constitution): Bireyler, rasyonel
varlıklar olarak kendi normlarını belirler; bu, Kantçı
"özgürlük" kavramını pratik bir temele oturtur.
- Pratik
Kimlik (Practical Identity): Ahlaki gerekçeler, bireyin "ben
kimim?" sorusuna yanıt olarak ortaya çıkar; örneğin, bir ebeveyn
olarak görevler, kimlikten türetilir.
- Evrensellik
ve Tarafsızlık: İnşa edilen normlar, tüm rasyonel ajanlar için geçerli
olmalıdır; bu, bireysel öznellikten evrensel ahlaka geçiş sağlar.
Korsgaard'ın teorisi, teknolojik ve küresel krizlere
uyarlanır:
- AI
Etiği: AI sistemleri, rasyonel deliberasyon prosedürlerini taklit etmeli;
özerklik inşası, algoritmik önyargılara karşı koruma sağlar (örneğin, etik
AI tasarımı).
- Küresel
Adalet: Normlar, evrensel deliberasyonla inşa edilir; iklim
değişikliğinde, zengin ülkelerin "pratik kimlik" yükümlülükleri
vurgulanır.
- Biyoetik:
Gen düzenlemede, bireysel özerklik inşası, rıza normlarını belirler.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder