Michel Foucault, bilgi felsefesini özne–nesne ilişkisi ya da doğruluk tanımları üzerinden değil, tarihsel pratikler, söylemler ve iktidar ağları üzerinden yeniden kurdu. Bilme İstenci Üzerine Dersler’de geliştirdiği kavramlar — bilme istenci, hakikat rejimleri, bilgi–iktidar bağı — klasik epistemolojinin evrensel ve tarafsız bilgi anlayışını kökten sorguladı.
- yüzyılda
bu yaklaşım, epistemik adalet tartışmalarından dijital gözetim toplumuna,
algoritmik hakikat rejimlerinden veri kapitalizmine kadar geniş bir alanda
yeniden yankı buluyor. Foucault’nun gösterdiği gibi, bilgi yalnızca ‘doğru
inanç’ değil; toplumsal düzeneklerin, kurumsal pratiklerin ve iktidar
ilişkilerinin içinden doğan bir üretim biçimidir.
Bugünün bilgi felsefesi, epistemik adaletsizlikler
(Fricker), marjinal bilgi biçimleri (Medina, Dotson) ve algoritmik önyargılarla
yüzleşirken, Foucault’nun mirası kritik bir hatırlatma yapar: Hakikat, her
zaman bir rejim içinde üretilir; bu nedenle bilgi felsefesi, yalnızca doğruluk
koşullarını değil, bilgi üretiminin iktidar koşullarını da çözümlemek
zorundadır.
Foucault’nun 1970–71 Collège de France semineri (Bilme
İstenci Üzerine Dersler) onun epistemolojiye dair en doğrudan
müdahalelerinden biri. Bu dersler, sonraki “iktidar–bilgi” analizlerinin ve Arkeoloji
ile Soybilim yöntemlerinin köprüsü gibi okunabilir.
1. Tarihsel
Konumlandırma
- Öncesi:
Bilginin Arkeolojisi (1969) → bilgi sistemlerinin tarihsel a
priori’sini araştırır.
- Sonrası:
Toplumu Savunmak Gerekir (1975–76) ve Cinselliğin Tarihi →
bilgi/iktidar ilişkilerini açar.
- 1970–71
Semineri: Bu iki evre arasında, “bilgi”yi doğrudan kavramsallaştırdığı
eşik.
2. “Bilme İstenci” Tezi
- Foucault,
“bilgi”yi doğal bir yeti ya da zamansız bir kategori olarak
değil, tarihsel olarak kurulan bir irade olarak ele alır.
- “Bilme
istenci” → hakikati arama dürtüsü değil, hakikati belirli biçimlerde
üretmeye zorlayan tarihsel düzenektir.
- Yani
bilgi, masum bir “gerçeklik yansıması” değil; iktidarın ve söylemin
örgütlenmesiyle ortaya çıkar.
3. Derslerdeki Temel
Tezler
- Bilgi
= pratik: Bilgi, toplumsal pratiklerden bağımsız değil.
- Hakikat
rejimleri: Her dönemin kendi “hakikat üretim kuralları” vardır.
- Bilgi–iktidar
bağı: Bilgi, iktidarın bir aracı değil; iktidarın kendisiyle iç içe
geçmiş bir üretim biçimidir.
- Epistemolojik
kopuş: Klasik epistemolojinin “özne–nesne” ikiliğini reddeder; bilgi,
öznenin dünyaya yönelimi değil, tarihsel düzeneklerin ürünü.
4. 21. Yüzyıla Etkisi
- Epistemik
adalet (Fricker, Medina): Foucault’nun bilgi/iktidar analizi →
tanıklık adaletsizliği, marjinalleştirilmiş bilgi.
- Sosyal
epistemoloji: Bilgi, bireysel değil kolektif süreç → Foucault’nun
söylem analiziyle uyumlu.
- Dijital
epistemoloji: Algoritmaların “hakikat rejimleri” kurması →
Foucault’nun kavramlarıyla okunuyor.
- Postkolonyal
epistemoloji: Bilgi üretiminin sömürgeci yapıları → Foucault’nun
“hakikat rejimleri” kavramıyla analiz ediliyor.
🔗 Açıklama
- Klasik
epistemoloji: Bilgiyi bireysel zihinsel durum olarak görür, doğruluk
ve gerekçelendirme üzerinden tanımlar.
- Foucault:
Bilgiyi bireysel değil, tarihsel ve toplumsal pratiklerin ürünü
olarak kavrar.
- “Bilme
istenci” → hakikati arama değil, hakikati belirli biçimlerde üretilmeye
zorlayan tarihsel iradedir.
- Bu
nedenle bilgi, epistemolojinin saf bir kategorisi değil, iktidarın
işleyiş biçimlerinden biridir.
Foucault’nun “Bilme İstenci” Derslerinde Tezler
1. Bilgi = Tarihsel Pratik
- Temellendirme:
Foucault, Aristoteles’ten beri süregelen “insan doğası gereği bilmek
ister” öncülünü sorgular.
- Ona
göre “bilme arzusu” doğal değil, tarihsel olarak kurulan bir iradedir.
- Antik
Yunan’dan Ortaçağ’a kadar bilgi, belirli kurumsal ve söylemsel düzenekler
içinde şekillenir.
- Yani
bilgi, öznenin doğal eğilimi değil, kurumsal ve tarihsel pratiklerin
ürünüdür.
A. Klasik Epistemolojide Özne–Nesne
- Varsayım:
Bilgi, öznenin (bilen kişi) nesneye (bilinen şey) yönelmesiyle oluşur.
- Özne
→ algılar, akıl yürütür, gerekçelendirir → nesne hakkında bilgiye ulaşır.
- Yani
bilgi, özne–nesne ilişkisinin bir ürünü olarak görülür.
B. Foucault’nun Tersyüz
Etmesi
- Foucault’ya
göre özne ve nesne zaten önceden verilmiş kategoriler değildir.
- Onların
nasıl tanımlandığı, hangi sınırlar içinde düşünüldüğü, hangi alanlarda
“bilinebilir” oldukları, söylemsel ve kurumsal düzenekler
tarafından belirlenir.
- Yani
özne–nesne ilişkisi, bilginin kaynağı değil, bilginin ürünüdür.
C. Söylemsel Düzenekler
- Söylem
= yalnızca dil değil; belirli bir dönemde “ne söylenebilir, ne
düşünülebilir, ne bilinebilir”i belirleyen kurallar bütünü.
- Örnek:
17. yy’da “delilik” söylemi → delinin kim olduğu, nasıl tanımlandığı,
hangi kurumlara kapatılacağı.
- Bu
söylem, hem “nesneyi” (delilik olgusu) hem de “özneyi” (akıl sahibi birey,
doktor, yargıç) kurar.
D. Kurumsal Düzenekler
- Bilgi,
yalnızca teorik söylemlerle değil, kurumlarla da şekillenir:
hapishane, klinik, okul, laboratuvar.
- Bu
kurumlar, hangi davranışların gözlemleneceğini, hangi verilerin
kaydedileceğini, hangi yöntemlerin “bilimsel” sayılacağını belirler.
- Böylece
özne (örneğin “hasta”, “öğrenci”, “suçlu”) ve nesne (örneğin “hastalık”,
“bilgi”, “suç”) kurumsal pratiklerle inşa edilir.
E. Sonuç: Bilgi
Öncelikli Değil, Kurulmuş
- Bilgi,
öznenin nesneye yönelmesinden doğmaz.
- Tam
tersine, özne ve nesne kategorileri, önceden kurulmuş söylemsel ve
kurumsal düzeneklerin ürünüdür.
- Bu
yüzden Foucault, epistemolojiyi “özne–nesne ilişkisini çözümleme” değil, hakikat
rejimlerini ve bilgi düzeneklerini kazıma işi olarak görür.
🔗 Basit Örnek
- Klasik
epistemoloji: “Bilim insanı doğayı gözlemler → doğa hakkında bilgi
üretir.”
- Foucault:
“Bilim insanı” ve “doğa” kategorileri zaten belirli bir tarihsel dönemde,
laboratuvar, üniversite, devlet kurumları ve söylemler aracılığıyla
kurulmuştur. Yani bilgi, özne–nesne ilişkisinden önce gelen bu
düzeneklerin ürünüdür.
Açıklama
- Foucault’nun
“özne–nesne öncesi düzenekler” tezi, epistemik adalet tartışmalarında kimin
bilgi öznesi sayıldığı sorusuna doğrudan bağlanır.
- Fricker’ın
tanıklık adaletsizliği kavramı, Foucault’nun söylediği gibi,
öznenin “önceden kurulmuş” söylemsel/kültürel düzenekler içinde değer
kaybetmesini gösterir.
- Yorumlayıcı
adaletsizlik de aynı şekilde, kurumsal düzeneklerin hangi deneyimleri
“bilinebilir” kıldığıyla ilgilidir.
3. Hakikat Rejimleri
Michel Foucault'nun felsefesinde "hakikat rejimleri" (régimes de vérité), hakikatin evrensel ve nötr bir varlık olmadığını, aksine tarihsel, toplumsal ve iktidar ilişkileri içinde üretilen, dolaşıma sokulan ve kabul ettirilen bir sistem olarak ele alınmasını ifade eder. Bu kavram, Foucault'nun bilgi-iktidar (savoir-pouvoir) ilişkisinin bir uzantısıdır: Hakikat, güç mekanizmalarının bir ürünüdür ve bu rejimler, belirli bir dönemde "doğru"nun ne olduğunu belirleyen kuralları, söylemleri ve kurumları kapsar. Foucault, hakikati "gerçeklikten kopuk bir soyutlama" olarak değil, pratik bir etkinlik olarak görür –yani, kimlerin, hangi yöntemlerle ve hangi bağlamda hakikati "ürettiği"ne odaklanır.
- Üretim Mekanizmaları: Hakikat, bilimsel söylemler (discours scientifiques), yasal sistemler, eğitim kurumları veya dini otoriteler gibi "hakikat üretimi"ne adanmış kurumlar tarafından üretilir. Örneğin, modern Batı'da üniversite ve bilim enstitüleri, "hakikat"i meşrulaştıran ana aktörlerdir.
- Dolaşım ve Kabul Kuralları: Hakikat, sadece üretilmekle kalmaz; belirli "oyun kuralları"na göre dolaşıma sokulur ve kabul edilir. Bunlar, "Bu doğru mu?" sorusundan ziyade "Bu, bu rejim içinde mi doğru?" sorusunu sorar. Foucault, bunu bir "hakikat oyunu" (jeu de vérité) olarak adlandırır: Katılımcılar (bilim insanları, uzmanlar, bireyler), bu oyunun kurallarına göre hareket eder.
- İktidarla İç İçe Geçmişlik: Hakikat rejimleri, iktidarın bir yüzüdür. İktidar, hakikati baskılamakla değil, üretmekle işler. Örneğin, bir rejimde "akıl sağlığı" hakikati, psikiyatri kurumları aracılığıyla üretilir ve bu, bireyleri "normal/deli" diye sınıflandırarak iktidarı pekiştirir.

Açıklama
Antik ve Ortaçağ: Foucault’nun doğrudan “episteme” olarak adlandırmadığı, ama Rönesans’a zemin hazırlayan bilgi düzenekleri.
Rönesans–Klasik–Modern: Foucault’nun asıl analiz ettiği üçlü.
Özet
Episteme: Tarihsel bilgi düzeninin derin yapısı (uzun dönemli, yapısal).
Hakikat rejimi: O düzen içinde hangi söylemlerin “doğru” kabul edileceğini belirleyen toplumsal–kurumsal mekanizma (daha dinamik, iktidar odaklı).
İlişki: Her episteme, kendi hakikat rejimlerini üretir ve sınırlar.
- Temellendirme:
Foucault, her dönemin kendi “hakikat üretim kuralları” olduğunu gösterir.
- Örneğin
Antik Yunan’da hakikat, retorik ve adalet söylemleriyle; Ortaçağ’da
teolojiyle; modern dönemde bilimsel kurumlarla üretilir.
- Bu
nedenle hakikat, evrensel değil, dönemsel rejimlere bağlıdır.
4. Bilgi–İktidar Bağı
Bilgi-İktidar Kavramı: Aynı Ağın Yüzleri
- İktidar, bilgi üretir: İktidar, nesneleri sınıflandırır, gözetler ve normlar oluşturur. Örneğin, 18. yüzyıl disiplin toplumlarında (okullar, hastaneler, hapishaneler), bireyler sürekli gözetlenerek "normal" davranışlar üretilir. Bu gözetim, psikoloji gibi bilimsel bilgileri doğurur –ki bunlar da iktidarı meşrulaştırır.
- Bilgi, iktidarı çoğaltır: Bilimsel söylemler (discours), iktidarı yayar. Örneğin, tıp bilimi "deli"yi tanımlar ve akıl hastanelerini haklı kılar; bu da devletin toplumsal kontrolünü güçlendirir. Foucault, Deliliğin Tarihi (Histoire de la Folie, 1961) eserinde, deliliğin bir "hakikat rejimi" içinde nasıl inşa edildiğini gösterir: Bilgi, iktidarın aracıdır.
- Temellendirme:
Foucault, bilginin iktidardan bağımsız bir “yansıma” olmadığını, iktidarın
işleyiş biçimlerinden biri olduğunu savunur.
- Örnek:
Delilik, suç, cinsellik gibi alanlarda bilgi üretimi, aynı zamanda
toplumsal kontrol mekanizmalarıyla iç içedir.
- Böylece
bilgi, iktidarın “yan ürünü” değil, iktidarın kendisiyle birlikte
işleyen bir üretim biçimidir.
Foucault’nun en özgün katkılarından biri, bilgi ile iktidarı ayrı iki alan olarak değil, aynı ağın farklı yüzleri olarak düşünmesidir. Bunu birkaç katmanda açabiliriz:
A. Bilgi–İktidar Ayrılmazlığı
Klasik anlayış: Bilgi, iktidardan bağımsız, “tarafsız” bir hakikat arayışıdır.Foucault: Bilgi ve iktidar birbirini üretir. Bilgi, iktidarın işleyiş biçimlerinden biridir; iktidar da bilgi üretmeden var olamaz.Örnek: Modern tıbbın “hastalık” bilgisi, aynı zamanda hastaneler, klinikler ve sağlık politikaları üzerinden toplumsal kontrol mekanizmaları kurar.B. Disipliner İktidar ve Bilgi
18.–19. yy’da ortaya çıkan disipliner iktidar (hapishane, okul, kışla, fabrika) bireyleri gözetim, kayıt ve normlarla şekillendirir.Bu kurumlar yalnızca “disiplin” uygulamaz; aynı zamanda bilgi üretir: suçluluk istatistikleri, psikolojik tipolojiler, eğitim başarı ölçütleri.Yani disiplin, bilgi üretir; bilgi de disiplinin meşruiyetini sağlar.C. Biyoiktidar ve Bilgi
-19.yy’dan itibaren iktidar, yalnızca bireyleri değil, nüfusları yönetmeye yönelir: sağlık, doğurganlık, ölüm oranları, ekonomi.
-Bu yönetim biçimi istatistiksel bilgi olmadan mümkün değildir.-Biyoiktidar, nüfusun bilgisini üretir; bu bilgi de nüfusun yönetimini mümkün kılar.D. Hakikat Rejimleri
-Her toplum, “hakikat”in nasıl üretileceğini belirleyen kurallar bütününe sahiptir.-Hakikat rejimi, hem hangi söylemlerin doğru kabul edileceğini hem de hangi kurumların hakikat üretme yetkisine sahip olduğunu belirler.-Örneğin modern bilimsel hakikat rejimi: laboratuvar, üniversite, uzmanlık kurumları.E. Bilgi–İktidar Döngüsü
-Bilgi → İktidar: Bilgi, iktidarın araçlarını meşrulaştırır (örneğin “suçluluk bilimi” hapishaneleri haklı çıkarır).-İktidar → Bilgi: İktidar, hangi bilgilerin üretileceğini, hangi soruların sorulacağını belirler (örneğin devletin istatistik toplama pratikleri).-Bu nedenle bilgi–iktidar ilişkisi döngüsel ve üretkentir, baskıcı olduğu kadar yaratıcıdır da.F. Epistemolojik Sonuç
-Bilgi, artık “özne–nesne ilişkisi” üzerinden tanımlanamaz.-Bilgi, iktidar ilişkilerinin içinden doğan bir pratiktir.-Epistemolojinin görevi, bilginin doğruluk koşullarını değil, bilginin üretim koşullarını (söylem, kurum, iktidar ağları) analiz etmektir.Özet
Foucault için bilgi–iktidar bağı:
Ayrılmaz (bilgi iktidardan, iktidar bilgiden ayrı düşünülemez)Üretken (yeni özne tipleri, kurumlar, normlar yaratır)Tarihsel (her dönemin farklı bilgi–iktidar rejimleri vardır)
Açıklama
- Disipliner
iktidar bireyi “normal” kılar → bilgi, bireyin ölçülmesi ve
sınıflandırılmasıdır.
- Biyoiktidar
nüfusu yönetir → bilgi, istatistiksel ve biyopolitik veriler üzerinden
üretilir.
- Hakikat
rejimleri ise bu bilgilerin hangi kurallar altında “doğru” kabul
edileceğini belirler.
Bilgi ve iktidar böylece döngüsel işler:
- İktidar
bilgi üretir (örneğin suçluluk istatistikleri).
- Bilgi iktidarı meşrulaştırır (hapishanelerin gerekliliği).
Açıklama
- Disipliner
iktidar → Dijital gözetim: Artık bireyler yalnızca okulda ya da
hapishanede değil, sürekli çevrimiçi gözetim altında.
- Biyoiktidar
→ Veri kapitalizmi: Nüfusun sağlığı, tüketimi, hareketi büyük veriyle
yönetiliyor; biyopolitika, veri ekonomisine dönüşüyor.
- Hakikat
rejimleri → Algoritmik hakikat: Hakikatin kim tarafından üretileceği
sorusu, bugün Google, Meta, TikTok gibi platformların algoritmalarına
kaymış durumda.
5. Bilme İstenci
- Temellendirme:
Foucault, “bilme istenci”ni hakikati arama dürtüsü olarak değil, hakikati
belirli biçimlerde üretilmeye zorlayan tarihsel irade olarak
tanımlar.
- Yani
“bilme istenci”, öznenin içsel arzusu değil, toplumsal düzeneklerin özneyi
hakikati belirli yollarla üretmeye yönlendirmesidir.
- Bu
kavram, klasik epistemolojideki “doğal merak” anlayışını tersyüz eder.
6. Epistemolojik Yöntem: Arkeoloji ve Soybilim
- Temellendirme:
Foucault, bilgiye dair analizini klasik epistemolojinin “gerekçelendirme”
yöntemleriyle değil, arkeoloji (söylem düzeneklerinin kazısı) ve soybilim
(iktidar ilişkilerinin tarihsel izini sürme) yöntemleriyle yapar.
- Böylece
bilgi, bireysel zihinsel durum değil, söylem ve iktidar ağlarının ürünü
olarak incelenir.
🔗 Özet
- Foucault,
“bilgi”yi klasik epistemolojinin tanımından çıkarıp, tarihsel,
toplumsal ve iktidar ilişkileriyle iç içe geçmiş bir pratik olarak
yeniden kurar.
- “Bilme
istenci” kavramı, bu dönüşümün anahtarıdır: bilgi, doğal bir eğilim değil,
hakikat rejimlerinin tarihsel iradesidir.
Foucacult'da direniş stratejileri
📌 1. Bilginin
Doğallaştırılmasına Direniş
- Tez:
Bilgi, “doğal” ya da “evrensel” değil, tarihsel olarak kurulmuş bir
pratiktir.
- Strateji:
Birey, kendisine dayatılan bilgi biçimlerini “tek hakikat” olarak kabul
etmek yerine, onların tarihsel ve söylemsel kökenlerini sorgulayarak
mesafe alabilir.
- Savunma:
“Bu bilgi bana nasıl dayatılıyor, hangi kurum ve söylemler aracılığıyla?”
sorusunu sormak.
📌 2. Hakikat Rejimlerini
Çatlatmak
- Tez:
Her dönemin kendi “hakikat rejimi” vardır.
- Strateji:
Birey, alternatif bilgi biçimlerini (yerel, feminist, marjinal,
deneyimsel) görünür kılarak mevcut hakikat rejiminde çatlaklar açabilir.
- Savunma:
Tekil deneyimi, resmi bilgiye karşı epistemik bir karşı-kanıt olarak
kullanmak.
📌 3. Bilgi–İktidar
Döngüsünü Tersine Çevirmek
- Tez:
Bilgi ve iktidar birbirini üretir.
- Strateji:
Birey, iktidarın ürettiği bilgiyi pasifçe tüketmek yerine, kendi bilgi
üretim pratiklerini (tanıklık, arşiv, karşı-anlatı) kurabilir.
- Savunma:
“Karşı-bilgi” (counter-knowledge) üretmek → örneğin marjinal grupların
kendi tarihlerini yazmaları.
📌 4. Kendilik
Teknolojileri
- Tez:
Foucault’nun son döneminde öne çıkan kavram: birey, kendini kuran iktidar
tekniklerine karşı kendi kendini kurma pratikleri geliştirebilir.
- Strateji:
Okuma, yazma, söylem kurma, etik yaşam biçimleriyle kendini yeniden inşa
etmek.
- Savunma:
Kendini sadece iktidarın nesnesi değil, kendi üzerinde çalışan bir özne
olarak görmek.
📌 5. Direnişin
Mikro-Stratejileri
- Tez:
İktidar her yerdeyse, direniş de her yerdedir.
- Strateji:
Büyük devrimci kopuşlar yerine, gündelik bilgi pratiklerinde küçük
direnişler:
- Sessizleştirilmiş
bilgileri dolaşıma sokmak
- Resmi
söylemin boşluklarını ifşa etmek
- Alternatif
arşivler, hafıza mekânları kurmak
- Savunma:
İktidarın mutlaklığına karşı, bilginin çoğulluğunu yaşatmak.
🔗 Özet
Foucault, bireye “şöyle yapmalısın” demez; ama satır
aralarında şu stratejiler okunur:
- Sorgulama
(bilginin tarihsel kökenlerini açığa çıkarmak)
- Çatlatma
(hakikat rejimlerini kırılganlaştırmak)
- Karşı-bilgi
üretimi (marjinal deneyimleri bilgiye dönüştürmek)
- Kendilik
teknolojileri (özneyi yeniden kurmak)
- Mikro-direnişler (gündelik bilgi pratiklerinde alternatifler yaratmak)
Direniş Stratejileri
(Bugüne Uyarlanmış)
Foucault doğrudan reçete vermez ama satır aralarında şu
stratejiler bugüne taşınabilir:
- Bilginin
doğallaştırılmasına direniş → Algoritmaların “tarafsız” olmadığını
sorgulamak.
- Hakikat
rejimlerini çatlatmak → Alternatif bilgi ağları, bağımsız medya, açık
kaynak projeleri.
- Karşı-bilgi
üretimi → Marjinal grupların kendi dijital arşivlerini, hafıza
mekânlarını kurması.
- Kendilik
teknolojileri → Dijital özdenetim, bilinçli medya kullanımı,
algoritmik farkındalık.
- Mikro-direnişler
→ Hashtag kampanyaları, alternatif platformlar, veri şeffaflığı talepleri.
🔗 Özet
- Foucault’nun
bilgi–iktidar analizi, bugün dijital gözetim toplumunu anlamak için
güçlü bir araç.
- “Panoptikon”
→ sosyal medya gözetimi; “biyoiktidar” → veri kapitalizmi; “hakikat
rejimleri” → algoritmik hakikat.
- Direniş,
büyük devrimlerden çok, gündelik bilgi pratiklerinde alternatifler
yaratmak üzerinden ilerliyor.
Açıklama
- Foucault:
Bilgi, iktidarın ayrılmaz bir parçasıdır; özne ve nesne bu ağlarda
kurulur.
- Fricker
ve sonrası: Bu ağlarda adalet sorunu ortaya çıkar → bazı özneler
epistemik olarak bastırılır.
- Dijital
çağ: Algoritmalar yeni hakikat rejimlerinin kurucu unsuru haline
gelir; epistemik adaletsizlikler algoritmik düzeyde yeniden üretilir.
Güncel Stratejiler
(Foucault’nun satır aralarından bugüne)
- Bilginin
doğallaştırılmasına direniş → Algoritmaların tarafsız olmadığını
sorgulamak.
- Hakikat
rejimlerini çatlatmak → Bağımsız medya, alternatif bilgi ağları.
- Karşı-bilgi
üretimi → Marjinal grupların kendi dijital arşivlerini kurması.
- Mikro-direnişler → Hashtag kampanyaları, veri şeffaflığı talepleri, açık kaynak algoritmalar.
Açıklama
- Cambridge
Analytica: Foucault’nun disipliner iktidarı, bireylerin
davranışlarının veriyle şekillendirilmesi üzerinden yeniden işledi.
- COVID-19
veri yönetimi: Biyoiktidar, nüfusun sağlığını yönetirken epistemik
adalet sorunları doğurdu (kimin deneyimi kayda geçti, kimin ki dışlandı).
- Algoritmik
önyargı: Hakikat rejimleri artık teknoloji şirketlerinin
algoritmalarında kuruluyor; epistemik marjinallik burada yeniden
üretiliyor.
- Hashtag
kampanyaları: Foucault’nun “mikro-direniş” stratejileri, dijital çağda
epistemik direniş biçimlerine dönüştü.
Foucault Sosyolojisi, Dijital Alan ve Emeğin Yeni GörünümüMurat ÖZDEMİR
https://www.filomythos.com/epistemik-adalet-ve-bilgi-iktidari-bilginin-uretiminde-guc-temsil-ve-hakikat-sorunu/
Post-Kamusal Çağda Bilgi İktidarı: Algoritmik Filtreleme veOrtak Akıl Krizi








Hiç yorum yok:
Yorum Gönder