İnsan nedir? Bu soru, felsefenin en eski ama en dinamik
sorularından biridir. Hümanizm, bu soruya verilen tarihsel bir yanıttır — ama
yalnızca bir tanım değil, bir çıkış stratejisidir. Ortaçağ’ın teolojik
merkezli, hiyerarşik ve dogmatik insan anlayışına karşı, hümanizm insanı akıl,
etik ve özgürlük kapasitesiyle yeniden tanımlayarak evrenin merkezine
yerleştirdi. Bu, hem bireysel özerklik hem de seküler bilgi üretimi için bir
zemin oluşturdu.
İnsan’ın zaman içinde bu statüyü hak etmediği ortaya çıktı. Hiyerarşinin tepesindeki insan, zamanla yeni eleştirilerin odağı hâline geldi. Posthümanizm, insanı doğa, teknoloji ve diğer varlıklarla ilişkisel bir ağ içinde yeniden konumlandırarak bu merkezin yapaylığını sorguladı. Transhümanizm ise, insanın biyolojik sınırlarını aşma arzusunu teknolojiyle birleştirerek yeni bir varlık tasarımı önerdi.
Transhümanizm, insanın kendisini doğadan üstün görme ve kontrol etme arzusunu, yani ekolojik sorunun temel nedenini sorgulamaz. Aksine, bu arzuya teknolojiyi kullanarak yeni bir boyut kazandırır. Bu nedenle, transhümanizmi "insanın küreye verdiği olumsuz etkileri aşmak için doğru bir adım" olarak nitelemek, onun bireysel odaklı ve teknoloji-merkezli doğasıyla çelişir.
Transhümanizmin ana odağı, bireysel yeteneklerin ve ömrün artırılması üzerinedir. Felsefesi, insanı acıdan, hastalıktan ve ölümden kurtarma arzusuna dayanır. Bu bağlamda, gezegenin ekolojik sağlığı, genellikle ikincil bir mesele olarak kalır.
Eleştirel bir bakış açısıyla, bu durum şöyle bir paradoks
yaratır:
- Tüketimin
Artması: Eğer insanlar teknolojiyle daha uzun yaşar ve bilişsel
kapasiteleri artırılırsa, bu durum gezegenin kaynakları üzerindeki baskıyı
azaltmak yerine, daha da artırabilir. Genişleyen bir "süper
insan" popülasyonu, daha fazla enerjiye, besine ve yaşam alanına
ihtiyaç duyacaktır.
- Aşırı
İyimserlik: Eleştirmenler, transhümanistlerin teknolojik çözümlere
olan inançlarının (örneğin, iklim krizini çözecek yeni bir enerji kaynağı
bulma) aşırı iyimser olduğunu ve bu inancın, ekolojik sorumlulukları
erteleme eğilimine yol açtığını savunurlar.
Bu üç yaklaşım, yalnızca teorik değil — ontolojik, etik ve politik düzeyde farklı insan kavrayışları sunar. Aşağıda yer alan sayfalar, konuya yaklaşımda sizin yorumunuzu oluşturmayı amaçlıyor
B.Berksan
🔎 Max More
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder