Richard Boyd

Bilimsel ve Ahlaki Realizmin Öncüsü

Richard Newell Boyd, 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başındaki analitik felsefenin kilit figürlerinden biri olarak, özellikle bilim felsefesi, epistemoloji, ahlak felsefesi ve zihin felsefesi alanlarında etkili oldu. Bilimsel realizmin savunucusu olarak tanınan Boyd, teorilerin gerçeğe yaklaşık olduğunu ve ahlaki gerçeklerin de bilimsel gerçekler gibi nesnel temellere dayandığını savundu. Bu görüşleri, "Cornell Realizmi" olarak bilinen ahlaki realizm akımının temelini attı. Kariyeri boyunca, indirgemeci olmayan bir materyalizmi geliştirerek, özel bilimlerin (biyoloji, kimya gibi) fizik yasalarına indirgenemeyeceğini vurguladı. Boyd'un felsefesi, empirik başarıyı ontolojik gerçeklikle bağlayan pragmatik bir yaklaşım sergiler; örneğin, ahlaki yargıların bilimsel açıklamalar gibi "gerçek özellikler"e dayandığını iddia eder.

Biyografi

Richard Newell Boyd, 19 Mayıs 1942'de ABD'nin Massachusetts eyaletinde doğdu. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) 1963'te matematik alanında lisans (S.B.), 1970'te felsefe doktorası (Ph.D.) derecelerini aldı. Doktora sonrası Harvard Üniversitesi'nde, ardından Michigan Üniversitesi ve Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de öğretim üyeliği yaptı. 1972'de Cornell Üniversitesi Sage Felsefe Okulu'na katılarak kariyerinin büyük kısmını burada sürdürdü; 1981'de Susan Linn Sage Felsefe ve İnsani Mektuplar Profesörü unvanını aldı ve 2017'de emekli oldu. Emekliliğinden sonra Lewis & Clark Koleji ve Claremont Kolejleri'nde ders vermeye devam etti.

Boyd, disiplinlerarası eğitim yaklaşımıyla tanınırdı; örneğin, Nicholas Sturgeon ile evrimsel psikoloji ve etik üzerine, Satya Mohanty ile edebi teori ve felsefe üzerine ortak dersler verdi. İlk yıl seminerlerinde "Felsefe Uygulamada: Bilim ve Sahte Bilim" gibi konuları işledi. Kişisel hayatında, insan gelişimi profesörü Barbara Koslowski ile evliydi; evliliklerinden oğulları Christopher Boyd (felsefeci ve kimyacı) doğdu. 20 Şubat 2021'de Ohio'nun Cleveland şehrinde, 78 yaşında hayatını kaybetti.

Ölümü, Cornell topluluğunu yasa boğdu ve felsefe camiasında geniş yankı buldu.

Ana Temalar

Boyd'un felsefesi, 1960'lardan itibaren Hilary Putnam ile ittifak kurduğu bilimsel realizm etrafında şekillendi. Ana temaları şöyle özetlenebilir:

  • Bilimsel Realizm: Bilimsel teorilerin, gözlemlenemeyen varlıkları (elektronlar gibi) gerçek olarak kabul etmemizi gerektirdiğini savunur. Teorilerin "yaklaşık gerçeğe" (approximate truth) ulaşması, realizmin gerekçesidir. Anti-realist eleştirilere (örneğin, gözlemcilik) karşı, bilimsel ilerlemenin ontolojik taahhütler taşıdığını vurgular. Bu görüş, günümüzde bilim felsefesinin ana akım pozisyonlarından biri haline geldi.

 

  • Ahlaki Realizm (Cornell Realizmi): Ahlaki özelliklerin (iyilik, adalet gibi) gerçek, indirgenemez dünya özellikleri olduğunu iddia eder. Bunlar, bilimsel özellikler gibi, açıklamalarda başarılı oldukları için gerçek sayılır – örneğin, ahlaki normlar sosyal davranışları "açıklar". Bu, doğalcı olmayan ama bilimsel temelli bir realizmdir; ahlakı metafizik bir soyutlamadan ziyade empirik bir olgu olarak görür. Boyd, ahlaki yargıların teorilere gömülü olduğunu ve bu teorilerin revize edilebileceğini söyler, tıpkı bilimde olduğu gibi.

 

  • Anti-Redüksiyonizm ve Materyalizm: Özel bilimlerin yasalarının fizik yasalarına indirgenemeyeceğini savunur. "Doğal türler" (natural kinds) kavramını geliştirerek, kimya veya biyolojideki kategorilerin gerçek ama fiziksel indirgemeden bağımsız olduğunu belirtir. Bu, zihin felsefesinde de yankı bulur: Zihinsel durumlar fiziksel ama redüksiyona uğramaz.

 

  • Diğer Alanlar: Epistemoloji'de, bilginin "güvenilirlik" temelli olduğunu; dil felsefesinde, anlamın sosyal pratiklere dayandığını; sosyal felsefede, Marksizmi bilimsel realizmle uzlaştırmayı inceledi. Biyoloji ve kimya felsefesinde, evrimsel açıklamaların felsefi derslerini tartıştı.

Boyd'un fikirleri, felsefeyi bilimle entegre ederek, soyut tartışmaları empirik gerçekliğe bağlar. Etkisi, günümüz metaetik ve bilim felsefesinde devam eder.Önemli YapıtlarıBoyd, 20'den fazla makale yazdı; kitapları sınırlı olsa da makaleleri seminal nitelikte. Başlıcaları:

Yapıt Adı

Yayın Yılı

Kısa Açıklama

On the Current Status of Scientific Realism

1983

Bilimsel realizmin geleneksel argümanlarını değerlendirir; realizmin güçlü ve zayıf yanlarını tartışır.

How to Be a Moral Realist

1988

Ahlaki realizmin manifestosu; ahlakı bilimsel açıklamalara benzeterek savunur, Cornell Realizmi'nin temel metni.

Realism, Anti-Foundationalism and the Enthusiasm for Natural Kinds

1991

Doğal türlerin rolünü inceler; anti-fundamentalist bir realizm geliştirir.

How Philosophers 'Learn' from Biology: Reductionist and Anti-Reductionist 'Lessons' from Selection Theory

1999

Biyolojiden felsefi dersler; redüksiyonizm eleştirisi.

Finite Beings, Finite Goods: The Semantic Foundations of Naturalistic Moral Realism (Nicholas Sturgeon ile)

1990'lar (derleme)

Ahlaki realizmin semantik temellerini doğalcı bir çerçevede açıklar.

Boyd'un mirası, felsefeyi bilimsel ilerlemeyle uyumlu kılan bir köprü kurar.

Ahlaki Realizm: Cornell Realizmi Nedir?

Ahlaki realizm, genel olarak, ahlaki yargıların (örneğin, "Zulüm yanlıştır") objektif gerçeklere dayandığını savunan bir metaetik görüşüdür. Bu gerçekler, konuşmacının tutumundan (stance-independent) bağımsızdır; yani, birinin "doğru" bulması gerekmez, onlar vardır. Cornell Realizmi ise, bu realizmin bir alt türü olarak, 1980'lerde Cornell Üniversitesi'nde geliştirilen bir yaklaşımdır. Adını, Richard Boyd, Nicholas Sturgeon, David O. Brink ve Peter Railton gibi filozoflardan alır – "Cornell Okulu" olarak da bilinir. Bu görüş, ahlakı doğalcı (naturalist) bir şekilde ele alır: Ahlaki özellikler (iyilik, adalet gibi), dünyanın doğal, gözlemlenebilir özellikleridir ve bilimsel özellikler (örneğin, elektronun negatif yükü) gibi davranır. Farkı, ahlakın indirgenemez olmasıdır; yani, fiziksel veya biyolojik süreçlere tam indirgenemez, ama onlardan supervene eder (üstünleşir) – bir değişiklikte ahlaki özellik de değişir. Cornell Realizmi, ahlakı soyut bir metafizik alandan çıkarıp, empirik bilimle entegre eder. Ahlaki yargılar, teorilere gömülüdür ve bilimsel teoriler gibi revize edilebilir; başarıları, açıklamalarda (explanatory power) ölçülür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder