John Searle

John Searle, 20. yüzyılın önde gelen analitik filozoflarından biri olarak, özellikle dil felsefesi, zihin felsefesi ve sosyal ontoloji alanlarında çığır açan katkılarıyla tanınır. Çözümleyici felsefenin temel taşlarından J.L. Austin ve Ludwig Wittgenstein gibi isimlerin etkisi altında şekillenen düşünceleri, dilin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda sosyal ve zihinsel gerçeklikleri inşa eden bir araç olduğunu vurgular. Erken dönem çalışmaları dil odaklıyken, kariyerinin ilerleyen yıllarında konuları genişleterek bilinç, yapay zeka ve toplumsal kurumlar gibi daha kapsamlı temalara yöneldi. Searle'in felsefesi, soyut kavramları günlük gerçekliğe bağlama çabasıyla dikkat çeker; örneğin, para veya evlilik gibi "sosyal gerçeklikler"in nasıl kolektif niyetlerle oluştuğunu sorgular.

Biyografi

John Rogers Searle, 31 Temmuz 1932'de ABD'nin Colorado eyaletine bağlı Denver şehrinde doğdu. Babası G.W. Searle, AT&T şirketinde elektrik mühendisi olarak çalışırken, annesi Hester Beck Searle bir doktordu. Çocukluğu Wisconsin'de geçti ve felsefeye olan ilgisi erken yaşlarda belli oldu. Wisconsin Üniversitesi'nde lisans eğitimine başlayan Searle, 19 yaşındayken Rhodes Bursu kazanarak Oxford Üniversitesi'ne transfer oldu. Burada BA, MA ve 1959'da DPhil derecelerini tamamladı; doktora tezi, anlam teorisindeki "anlam ve referans" kavramlarından kaynaklanan sorunları ele alıyordu ve danışmanları Peter Strawson ile J.L. Austin'di.1959'dan itibaren Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de (UC Berkeley) öğretim üyeliği yapmaya başladı. 1964-1965 yıllarında kampüsün ünlü "Özgür Konuşma Hareketi"nin ilk onursal profesörü olarak yer aldı ve 1969'da Akademik Özgürlük Komitesi'nin başkanlığını üstlendi. Kariyeri boyunca UC Berkeley'de Zihin ve Dil Felsefesi'nde Willis S. ve Marion Slusser Profesörü olarak görev yaptı; 2014'te emekli oldu ancak 2016'ya kadar ders vermeye devam etti. Oxford'da Christ Church'te de fakülte üyeliği yaptı. Searle, 1980'lerde Berkeley'nin kira stabilizasyon yönetmeliğine karşı dava açarak "Searle Kararı"nı tetikledi; bu, California Yüksek Mahkemesi'nin 1990'daki hükmüyle sonuçlandı ve kira politikalarını değiştirdi.

Felsefi başarıları arasında 2000 Jean Nicod Ödülü, 2004 Ulusal İnsani Bilimler Madalyası ve 2006 Mind & Brain Ödülü yer alır. 2010'da Amerikan Felsefe Derneği'ne seçildi ve dört ülkeden beş fahri doktora aldı. Çin'deki Tsinghua ve Doğu Çin Normal Üniversitesi'nde onursal profesörlük yaptı.

Ancak Searle'in kariyeri, 2017'de cinsel taciz iddialarıyla gölgelendi. Bir araştırma asistanı, 2016'da Searle'in tacizine uğradığını ve reddettiğinde maaşının kesildiğini iddia ederek dava açtı. UC Berkeley, 2019'da üniversite politikalarına aykırı davranışlar nedeniyle emeritus statüsünü iptal etti. Searle, 17 Eylül 2025'te Florida'daki Safety Harbor'da, 93 yaşında hayatını kaybetti. Ölümü, The New York Times ve The Guardian gibi yayınlarda, yapay zeka eleştirileri ve zihin felsefesi katkılarının altını çizerek anıldı.

 Ana Temalar

Searle'in felsefesi, analitik geleneğin katı mantığıyla pragmatik gerçekçiliği birleştirir. Ana temaları şöyle özetlenebilir:

Dil Felsefesi: Erken çalışmaları, dilin "konuşma eylemleri" (speech acts) yoluyla sosyal eylemler yarattığını savunur. J.L. Austin'in fikirlerini geliştirerek, illoküsyoner güç (sözün amacı) ile önermesel içerik (sözün ne söylediği) ayrımını yaptı. Beş konuşma eylemi türü tanımladı: Bildiriler (assertives), Yönergeler (directives), Taahhütler (commissives), İfadeler (expressives) ve Deklarasyonlar (declarations). Dolaylı konuşma eylemleri (örneğin, "Kapıyı kapatır mısın?" gibi bir soruyla emir vermek) ve "uyum yönü" (direction of fit: sözün dünyaya mı yoksa dünyanın söze mi uyması gerektiği) kavramları, dilin kurallara dayalı yapısını aydınlatır.

Konuşma Eylemleri ve Temel Ayrımlar

·        Sözün katmanları

o   Önermevi içerik (propositional content): Sözün bildirdiği içerik — “Kapı kapalı” gibi bir hüküm.

o   İlloküsyonel güç (illocutionary force): Söylemin amacını/eylem tipini belirleyen performatif yük — bildirme, rica, emir, söz verme vb.

o   Perloküsyonel etki (perlocutionary effect): Söylemin dinleyicide yarattığı sonuç — ikna etme, tesir bırakma, duygulandırma.

·        Austin → Searle hattı

o   J. L. Austin: Dilin performatif boyutunu vurguladı; bazı ifadeler yapınca işler (ör. “Seni evlendirdim”).

o   John Searle: Austin’i sistematize etti; illoküsyonel güç ile propositional içerik ayrımını netleştirdi ve konuşma eylemlerini sınıflandırdı.

Searle’in Beş Temel Konuşma Eylemi Türü (kısa)

·        Bildirimler (Assertives): Gerçeklik hakkında iddia; doğrulukla ilişkilidir — örn. “Bugün yağmur yağıyor.”

·        Yönergeler (Directives): Dinleyiciden bir eylem talep eder — örn. “Kapıyı kapat.”

·        Taahhütler (Commissives): Konuşmacının gelecekte bir şey yapma taahhüdü — örn. “Yarın yanında olacağım.”

·        İfadeler (Expressives): Konuşmacının duygusal-moral durumunu bildirir — örn. “Özür dilerim.”

·        Deklarasyonlar (Declarations): Doğrudan dünyada bir değişiklik yaratan sözler (kurumsal bağlam gerektirir) — örn. “Seni kovdum”; evlilik akdi.

Dolaylı Konuşma Eylemleri ve Örnekleri

·        Dolaylılık: Bir cümle hem önermevi içerik hem de illoküsyonel güç bakımından doğrudan görünmeyebilir.

o   Örnek: “Kapıyı kapatır mısın?” — görünürde soru (propositional: kapının kapanıp kapanmadığı soruluyor) ama illoküsyonel olarak rica/emir (dinleyiciden kapıyı kapatmasını istemek).

·        Çözümleme: Dolaylı eylemler, bağlam, ortak zemin (common ground) ve konuşma kuralları aracılığıyla çözülür; pragmatik çıkarım gerektirir.

·        Felsefi önemi: Dolaylılık, anlamı salt doğruluk-şartlarına indirgeme çabalarını sınar — niyet, bağlam ve normlar anlamın belirleyicileridir.

Direction of Fit (Uygunluk Yönü)

·        İki temel yön:

o   Word-to-world (sözün dünyaya uyması beklenir): Bildirim/isan türü eylemler — sözün amaçı dünyanın durumunu yansıtmaktır; yanlışsa düzeltme gerekir. (Örn. “İçeride yağmur yağıyor.”)

o   World-to-word (dünyanın söze uyması beklenir): Emir, talimat, söz verme türü eylemler — söz dünyayı değiştirmeye çalışır; eylem sözle hizalanmalıdır. (Örn. “Kapıyı kapat.” veya “Seni işe alıyorum.”)

·        Karışık yönler: Taahhütler ve deklarasyonlar hem gerçekliği hem normatif düzenlemeyi içerebilir; perloküsyonel etkiler farklı yönleri harekete geçirir.

Felicity Koşulları ve Kurallar

·        Performativlerin başarılı olabilmesi için gerekli koşullar (Austin’den devralınan): uygun yetki/bağlam, doğru tören/prosedür, katılımcı yeterliliği, sözün samimiyeti gibi.

·        Searle: Konuşma eylemlerinin yapısal kuralları ve illoküsyonel içeriklerle nasıl ilişkilendiğini analiz etti; kurucu (constitutive) kurallar, bu eylemleri belirler.

Pragmatik Çıkarım: Niyet, Bağlam ve Ortak Zemin

·        Anlamın çözülmesi yalnızca cümle yapısına bağlı değildir; konuşmacı niyeti, bağlam, sosyal normlar ve ortak bilgi (common ground) belirleyicidir.

·        Dolayısıyla felsefi semantik ile pragmatik arasındaki sınır Searle’den sonra daha görünür: illoküsyonel statü pragmatik normlarla beslenir.

Sonuç: Neden Önemli ve Uygulama Alanları

·        Dilin sosyal güç üretme kapasitesi: Konuşma eylemleri sosyal kurumları, yükümlülükleri, hakları kurar ve dönüştürür.

·        Kavramsal mühendislik için çıkarım: Kavram değişimleri yalnızca tanım değişikliği değil — illoküsyonel statü ve uygulama biçimleriyle (hukuki deklarasyonlar, kurumsal protokoller) birlikte tasarlanmalı.

·        YZ ve dil teknolojileri: Otomatik sistemler illoküsyonel niyeti ayırmakta zorlanır; doğru tasarım için bağlam ve normatif kurallar gereklidir.

Zihin Felsefesi ve Bilinç: Bilinç, beyin süreçlerinin neden olduğu gerçek bir öznel deneyimdir; Searle buna "biyolojik natüralizm" der. Davranışçılık, işlevselcilik gibi indirgemeci teorileri eleştirir. "Arka Plan" (Background) kavramıyla, niyetlerin bilinçdışı yeteneklere dayandığını vurgular. Algı, niyetlilik (intentionality) ve bilinç arasında bağlantı kurar; bilinç ontolojik olarak özneldir ama fizikseldir.

Sosyal Felsefe ve Ontoloji: Sosyal gerçeklik, "kurumsal gerçekler" (institutional facts) ile açıklanır; örneğin, bir kağıt parçası "para" olur çünkü kolektif niyetle "X, C bağlamında Y olarak sayılır" kuralı uygulanır. Kolektif niyetlilik (collective intentionality), toplumun temel taşıdır. "Olmak"tan "olması gerekene" (is-ought) geçişi, kurumsal gerçeklerde mümkündür.

Searle’in Kurumsal Gerçeklik (Institutional Facts) Yaklaşımı

John Searle, sosyal gerçekliği açıklarken “kurumsal gerçekler” kavramını merkezine yerleştirir: bazı olgular yalnızca insanların ortak niyeti, kolektif kuralları ve sembolik uygulamalar sayesinde öyle “olur”. Searle’in özlü formülü sıkça şu şekilde verilir: “X, C bağlamında Y sayılır” (X counts as Y in C). Bu ifade üç bileşeni açıklar: somut durum (X), toplumsal statü ya da rol (Y) ve onu geçerli kılan bağlam/kurallar (C).

Temel bileşenler ve mekanizmalar

·        Status Function / Statü İşlevi

o   Bir nesne veya davranış, onlara atfedilen sosyal statü nedeniyle farklı bir işlev kazanır (ör. kağıt parçası → para). Statü işlevi, nesnenin fiziksel özelliklerinden bağımsız olarak değer atar.

·        Konstitutif Kurallar vs Regülatif Kurallar

o   Konstitutif kurallar “X’i Y yapan” kurallardır; kurumsal gerçeklik bu kurallarla yaratılır. Regülatif kurallar ise zaten var olan faaliyetleri düzenler. Örn: “Sayılar 1–10 arasıdır” değil, “Bu fiil, bu koşullarda evlenme oluşturur” türü kural konstitutiftir.

·        Kolektif Niyetlilik (Collective Intentionality)

o   Kurumsal gerçeklik kolektif bir niyete dayanır: bireylerin ortakca “şöyle sayalım” demesi gerekir. Bu, basit çoğul bireysel inançların toplamı değildir; ‘biz-bilinçliği’ veya ortak yönelim gerektirir (we‑intentionality). Kurumlar, ortak kabul ve temsil sayesinde sürdürülebilir.

·        Deontik Güçler ve Yetkiler (Deontic Powers)

o   Kurumsal gerçeklikler yeni haklar, yükümlülükler, yetkiler üretir (örn. devlet memurunun “mahkûm etme” yetkisi). Bu güçler fiziksel dünyada doğrudan görünmez; dilsel/şematik atıflarla kurulur ve yerine getirilmesini gerektirir.

“Is”ten “Ought”a (Olmak’tan Olması Gerekene) Geçiş

·        Searle için kurumsal gerçeklikler, doğrudan “is” (olma) betiminden “ought” (olması gereken) düzeyine geçişi mümkün kılar: insanlar belirli statüleri kabul edip kurallar koyunca, o statülerin gerektirdiği normlar (haklar, yükümlülükler) doğar. Örnek: Bir mahkeme kararı yalnızca “gerçek” olduğunda değil, aynı zamanda taraflara yeni yükümlülükler yüklediğinde normatif bir dönüşüm gerçekleşir. Böylelikle “böyle sayıyoruz” → “böyle olması gerekir” hattı kurulur.

Örnekler (kısa)

·        Para: “Bu kağıt parçası, X bağlamında değerli kabul edilir” → ekonomik uygulamalar ve yükümlülükler üretir.

·        Evlilik: “Bu tören bağlamında A ve B evlidir” → hukuki haklar, sosyal roller, miras vb. ortaya çıkar.

·        Mahkeme kararları, para basma yetkisi, diplomat dokunulmazlığı: statü atanmasıyla ortaya çıkan deontik güçlerdir.

Kurumsal Gerçeklerin Sürdürülebilirliği ve Kırılganlığı

·        Kurumlar, sürekliliği için kolektif kabul ve uygulama gerektirir; kabul ve tanıma azaldığında kurum zayıflar veya çöker.

·        Kurumların kurulması için dil ve törenler önemlidir: deklarasyonlar (Austin/Searle hattı) kurumsal statülerin yaratılmasında işlevseldir.

Eleştiriler ve Tartışma Konuları (kısa)

·        Kolektif niyetliliğin doğası: “gerçekten nasıl oluşur?” sorusu; yalnızca bireysel inançların toplamı mı yoksa özel psikolojik bir fenomen mi? (Searle’e karşı tercih edilen açıklamalarda Bratman, Tuomela ve diğer kolektif niyetlilik teorileri devreye girer.)

·        Sosyal güç ilişkileri: Bazıları Searle’in modelinin güç, iktidar ve ideoloji boyutlarını hafifçe ele aldığını söyler; kurumsal gerçeklikler bazen zorla empoze edilir, sadece gönüllü ortak kabul değil.

·        Ontolojik statü tartışması: Kurumsal gerçekler “nesnel” midir yoksa yalnızca atfedilmiş mi; metafizik statüleri ve bağımlılık ilişkileri ayrıntılı tartışma gerektirir (brute facts vs institutional facts).

Bağlantı: Konuşma Eylemleri ve Kurumsal Gerçeklik

·        Searle, Austin’in performatifler ve Searle’in deklarasyonları arasında doğrudan bağ kurar: belirli dilsel eylemler (declarations) bir statü atar; dolayısıyla dil, kurumsal gerçeklik yaratmada kurucu bir araçtır. Konuşma eylemlerinin felicity koşulları (doğru bağlam, yetki, niyet) kurumsal işlevsellik için kritik önemdedir.

Kısa sonuç

Searle’in yaklaşımı sosyal dünyayı oluşturan şeyin salt “olduğu gibi” fiziksel gerçeklik olmadığını; ortak kabul, dilsel atıflar ve kolektif niyetlilik yoluyla “olması gerektiğini” üreten kurallar ve statüler olduğunu gösterir. Bu çerçeve, kavramsal mühendislik ve kurumsal reformlar için doğrudan teorik altyapı sağlar: eğer bir kavramı değiştirmek istiyorsak, yalnızca tanımı değil, o tanımı destekleyecek kolektif kabulleri, dilsel uygulamaları ve kurumsal mekanizmaları da değiştirmeliyiz.

Ok: Hafif eğriYapay Zeka ve Bilinç: Ünlü "Çin Odası" argümanıyla (1980), sentaksın (sembol manipülasyonu) semantiği (anlama) üretmediğini savunur; bilinç biyolojiktir, programlanamaz.

Searle, felsefi kariyeri boyunca yapay zeka (AI) tartışmalarının en etkili eleştirmenlerinden biri olarak öne çıktı. Analitik felsefenin katı mantığıyla, AI'nin iddialarını biyolojik ve ontolojik temellere dayandırarak sorguladı. Searle, AI'yi ikiye ayırır: Zayıf AI (weak AI), bilgisayarların düşünce süreçlerini simüle edebileceğini kabul eder – örneğin, hesaplama veya veri analizi için faydalı araçlar olarak. Ancak güçlü AI (strong AI) iddiasını, yani bilgisayarların gerçek bilinç, anlayış veya zihin sahibi olabileceğini reddeder. Ona göre, bilinç biyolojik bir süreçtir; beyin gibi organik yapılar olmadan ortaya çıkamaz. Bu görüş, Searle'in "biyolojik natüralizm" felsefesinin bir uzantısıdır: Zihin, fiziksel dünyanın bir parçasıdır ama indirgenemez bir şekilde özneldir.Searle'in AI eleştirileri, 1980'lerden itibaren felsefi literatürü şekillendirdi ve bugün bile büyük dil modelleri (LLM'ler) gibi teknolojilerin "gerçekten anlama" olup olmadığını tartışırken referans alınır. Ölümünden (2025) sonra da, AI etiği ve bilinç simülasyonu tartışmalarında mirası devam ediyor.Çin Odası Argümanı: En Ünlü EleştirisiSearle'in AI'ye yönelik en ikonik katkısı, 1980'de Behavioral and Brain Sciences dergisinde yayımlanan "Minds, Brains, and Programs" makalesindeki Çin Odası Argümanıdır. Bu düşünce deneyi, AI'nin "anlama" iddiasını sentaks (sembol manipülasyonu) ile semantik (gerçek anlam) arasındaki ayrımı vurgulayarak çürütür:

  • Deneyin Tasarımı: Bir İngilizce konuşanı (Searle'i temsil eder) boş bir odaya kilitleyin. Kapıdan Çince yazılmış bir not girer; oda, Çince bir yanıt vermelidir. Odadakinin Çince bilmediği varsayılır, ama elinde kapsamlı bir el kitabı vardır: Çince sembolleri tanıyıp, kural kitabı uyarınca başka semboller üreterek doğru yanıtı verir. Dışarıdan bakanlar, odanın "Çince anladığı" sanır – tıpkı bir AI'nin insan dilini "anladığı" gibi.
  • Sonuç: Oda (veya AI) sembolleri manipüle eder (sentaks), ama anlamaz (semantik). Gerçek anlayış, biyolojik beyin süreçlerinden kaynaklanır; programlar sadece taklit eder. Searle, "Sistem yanıt verir, ama ben yanıt veririm" der – yani, oda genelinde "anlama" olsa bile, odadakinin (insanın) anlamadığı kalır.

Bu argüman, Turing Testi'ni (AI'nin insan gibi davranırsa "zeki" sayılması) eleştirir: Davranış zekayı kanıtlamaz. Searle, hesaplama ile bilincin aynı olmadığını vurgular; bilgisayarlar "bilgi" işler ama bilinçli ajanlar olmadan gerçek hesaplama olmaz. Argüman, AI savunucularından (örneğin, John McCarthy veya Daniel Dennett) sert tepkiler aldı; bazıları "sistem yanıtı" ile odanın genelinin anladığını söyler, ama Searle bunu reddeder.Diğer Ana Düşünceler ve KatkılarSearle'in AI görüşleri, zihin felsefesiyle iç içedir ve şu temaları kapsar:

  • Biyolojik Bilinç: Bilinç, beyin hücrelerinin kimyasal reaksiyonlarından doğar – tıpkı sindirim gibi. AI'ler silikon tabanlıdır; bilinç için organik substrat (beyin) şarttır. 2015'teki Google konuşmasında, "Bilinç AI'si"ni biyologların değil, filozofların değil, nörobilimcilerin çözeceğini söyler. Güçlü AI'yi reddetmesinin nedeni: Hesaplama nedensel güç üretmez; beyin ise üretir.
  • Niyetlilik ve Bilgi: Zihin, "niyete" (intentionality) sahiptir – nesnelere yöneliktir. Bilgisayarlar sembolleri işler ama "hakkında"lık (aboutness) yaratmaz. Searle, "Bilgisayarlar bilgi işler, ama bilinçli olmadan bilgi olmaz" der.
  • Pratik Eleştiriler: AI'nin toplumsal etkilerini de sorgular. Örneğin, otonom araçlar veya chatbot'lar faydalıdır (zayıf AI), ama "gerçek zeka" iddiası yanıltıcıdır. 1984'te Margaret Boden ile tartışmasında, AI'nin "ortak akıl" hedefini ele alır: Günlük bilgiyle hedefe ulaşmak, ama bilinç olmadan eksik kalır.

Searle, AI'yi "tehdit" olarak görmez; aksine, felsefi bir meydan okuma olarak değerlendirir. Kitaplarında (Minds, Brains and Science, 1984; The Rediscovery of the Mind, 1992) bu fikirleri popülerleştirdi.Eleştiriler ve Güncel EtkiSearle'in argümanları tartışmalıdır: Bazıları (örneğin, Neil Madden), sentaks-semantik ayrımının günümüz derin öğrenme modellerinde bulanıklaştığını söyler – AI'ler artık sadece kural tabanlı değil, istatistiksel örüntülerle "öğrenir". Ancak Searle, bunu da simülasyon olarak görür; gerçek semantik için biyoloji şart.Bugün, ChatGPT gibi modellerle Searle'in mirası canlanıyor: "AI anlıyor mu?" sorusu, etik AI tasarımını etkiliyor. Ölümünden sonra, filozoflar onun görüşlerini "AI bilincinin sınırlarını" belirlemede temel olarak anıyor.Searle'in AI felsefesi, teknolojiyi abartmadan gerçekçi kılan bir uyarıdır. 

Rasyonalite ve Serbest İrade: Klasik rasyonalite modellerini sorgular; nedenler eylem yaratmaz, aralarında "boşluk" vardır. Serbest irade, nörobiyolojiyle uyumludur.

Bu temalar, Searle'in felsefesini disiplinlerarası kılar; dil, zihin ve toplumu bir bütün olarak ele alır.Önemli YapıtlarıSearle'in 20'den fazla kitabı ve yüzlerce makalesi vardır. Başlıcaları:





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder