Aristoteles’de Bilim


Cengiz İskender Özkan
Yeditepe’de Felsefe Dergisi-Sayı: 3 –Yeditepe Üniversitesi Yayınları.

Aristoteles bilmekten nedenleri bilmeyi anladığını pek çok eserinde söylemiştir. Bir şeyi ancak ilkelerini, temel öğelerini ya da nedenlerini bilince bilebiliriz (184a 10-15). Aristoteles deneyi bilgi için bir ölçüt olarak almaz. Duyu bilgisi sadece olanı, olanın olduğu gibi olduğunu, yani bir şeyin nasıl olduğunu gösterir; ama niçin öyle olduğunu göstermez (981 a 26). Deney sadece bilgiye/bilime (episteme) ve sanata (tekhne) yükselmek için bir araçtır (981 a 4). Bilime deney aracılığıyla ulaşırız ama deney sadece araçtır, olanı gösterir, şeylerin nasıl olduklarını söyler. Oysa insan bu şeylerin nedenini de bilmek ister, niçin oldukları gibi olduklarının bilgisine ulaşmak ister. Kuramlarla açıklama, niçinini söyleme etkinliği böyle bir şeydir. Arıstoteles’e göre pratik türden bilgiden daha üstün olan teorik bilgi, ilke ve nedenlere ilişkin bilgidir

Kanıtlamalı bilgi dediği bilimsel bilgiden, bilimden yani episteme dediği bilgi türünden bir şeyin neden öyle olduğunu kanıtlayan bilgiyi, nedeni, niçini gösteren bilgiyi anlar.

Dolayısıyla tek tek şeylerden ayrı hiçbir şeyin var olmadığını kabul edersek bütün varlıklar düşüncenin nesnesi değil de, duyuların nesnesi olacaktır. Oysa Aristoteles’e göre, duyumdan bilgiyi anlamadığımız sürece hiçbir şeyin bilgisi de olmayacaktır (999b 1-4).

Duyularımız bize şöyle ya da böyle olabilen şeyleri gösterir, ama tümel olanın bilgisi zorunludur ve başka türlü olamayanla ilgilidir (1010b 28- 29). Aristoteles’e göre herhangi bir nesnenin neden öyle olduğunu rastlantısal olarak değil de, hem o nesnenin nedeni olarak kavradığımızda hem de o nesnenin başka türlü olamayacağını kavradığımızda, o nesneyi mutlak anlamda bildiğimizi düşünürüz (71b 9-12). Bu nedenle hakkında mutlak anlamda bilgimizin olduğu nesne başka türlü olamaz (7 lb 15).

Aristoteles bir şeyi ‘bilmek’ten onun nedenini bilmeyi anladığına göre (71 b 30-31), çünkü “bir şeyin bilinmesini sağlayana kanıt derler” (70b 2- 3), bir şeyi kanıtlamak (apodeiknymi) demek, bir şeyin neden öyle olduğunu ve başka türlü olamayacağını o şeyin ilkelerine dayandırarak göstermek demektir; buysa ilkelerden, bilginin kaynağı, başlangıcı olan ilk olanlardan, ‘tasım’ın öncülleri olan ilk ilkelerden gelerek bir şeyin niçin öyle olduğunu göstermektir ve bu da teklerden başlayarak onların doğasını görmek, ilkelerini koymak olan epideiknymi’den farklıdır. Aristoteles’e göre “...bir ilke olarak kanıtlamanın zorunlu olduğunu öne sürmek gerekir ve eğer bir şey kanıtlanmış ise başka türlü olamaz” (74b 13-14).

Aristoteles’e göre ‘kanıtlama’ (apodeiksis) bilgi veren bir tasım (syllogism)dır (71b: 17-18). Tasımın bilgi vermesi için de ilkelerin kanıtlaması yapılan nesneye uygun olması, doğrudan (kanıtlanamaz) olması, ilk olması, sonuçtan daha bilinir olması ve sonucun nedeni olması gerekir (71 b 20-25). İlk ilkelerin sonuçtan daha önce gelmesi zorunludur; çünkü kanıtlamanın sonucun nedenleridir. Nedenler (aitia) ise doğası bakımından ‘ani ontolojik olarak önce gelirler - ereksel neden zamansal olarak sonra gelse de doğa bakımından önce gelir. Dolayısıyla bilgikuramsal olarak bakıldıkta kanıtlamanın ilkeleri de sonuçtan önce gelmelidirler.

Eğer tasımı oluşturan öncüller tümel ise böyle bir tasımla yapılan kanıtlamaya Aristoteles “mutlak anlamda kanıtlama” (75b 22-24) der ve ona göre böyle bir kanıtlamanın sonucu da bengi ve zorunludur. Çünkü ‘tümel’den “yüklendiğinin tümünde, kendi başına ve yüklenilenin kendisi olarak, kendisi olması bakımından” (73b 26-27) bulunmayı anlar. Bundan dolayı da tümel olanlar nesnelerinde zorunlu olarak bulunurlar. Yani tümel olan yüklendiği kavramın bütününe yüklenir. Kanıtlama da nesnelerde kendi başına bulunanlara özgüdür, nesnelerin neliğinde bulunanlara özgüdür (84a 11-12). Ancak yüklenen böyle ise bir şeyin neden öyle olduğunu ve başkaca olamayacağını kanıtlayabiliriz. (Yoksa tümelden her zaman ve her yerde geçerli olmayı anlarsak, Popper’in akkuğu kara kuğu örneğinde olduğu gibi tümevarım sorunu çıkar ortaya).

Aristoteles ‘e göre “Kendisi uğruna aranılan bilgi ve kavramayı, en fazla bilinebilir olan şeyin bilgisinde en çok buluruz” (982a 30-32). Bütün diğer şeyleri de kendileriyle bildiğimiz ilk ilkeler ve nedenler de en fazla bilinebilir olan şeylerdir. Aristoteles en fazla bilinebilir olmayla, bize göre değil de, doğası bakımından en fazla bilinebilir olmayı kastetmektedir.

Aristoteles Metafizik’te en fazla bilinebilir olarak nitelediği ilke (arkhe’) kavramından neleri anladığını şöyle belirtmiştir: Bir şeyin “devinmeye başladığı ilk nokta”; “devinimin en iyi başlangıç noktası”; “bir şeyin kendisinden doğduğu ve bu şeyde bulunan ilk şey”; bir şeyin kendisinden doğduğu ama bu şeyde bulunmayan ilk şey”; kendi “seçimiyle devindirileni devindiren ilk şey”; bir şeyin “bilinmesini sağlayan ilk şey” (örneğin varsayımlar kanıtlamada temel alınan ilkelerdirler). (1012b 34-1013a 16). Bu belirlemelere göre ‘ilke’nin bütün anlamlarında ortak olan şey, ‘ilke’nin bir şeyi bilmede, varolmada ve amaçta ilk hareket noktası, başlangıç, kaynak olmasıdır.

Nedenlerle ilkelerin anlam bakımından aynı sayıda  olmasını her nedenin bir ilke, başlangıç olmasına bağlar (panta gar ta aitia   arkhai) (1013a 17). Yani bir şeyin nedenini söylemek, o şeyin hangi      ilkeden dolayı öyle olduğunu ve başkaca olamayacağını söylemektir.   Bundan dolayı bir şeyin doğası, öğesi ve ousiası birer ilkedir. Ereksel neden de bir ilkedir (ilkdir), “çünkü iyi ve güzel olan (tagathon kai to kalon),     pek çok şeyin hem bilgisinin hem deviniminin başlangıcıdır” (1013a      21-23).
Ayrıca ilkelerden bazıları nedenler olarak şeylerin   kendilerindeyken bazıları da şeylere dışarıdan gelirler. . .
Aristoteles’e göre her son ya da sınır bir ilke olmasa da, her       ilke bir sondur, bir sınırdır. Bir ‘son’ olarak ilke de, başlangıç da bilginin sınırıdır (to peras). “Ereksel neden de, bir şeyin varlığı da, o şey için o         varlığın ne olduğu da, bilgi için bir sınırdır; eğer bilginin sınırıysa       nesnenin de sınırıdır” (1022a 8-10).

Kanıtlamalarda kullanılan ama kendileri kanıtlanamayan bu ilkelerin kavranışı da ‘us’ tarafından olur. Kanıtlamaların dayandığı ilkelerin kendileri de kanıtlanabilir değildir aksi halde sonsuz bir kanıtlama zinciri olacaktır ve bir şeyin niçin öyle olduğunu gösteren bir kanıtlama olanaksız hale gelecektir (84a 30-35). Kanıtlamanın kendisine dayandığı ilkeleri de us epagoge denilen bir süreçte kendine özgü bir sezgiyle (noesis) kavrar; çünkü epagoge tümele..ilişkin bir ilkedir (1998: 1 139b 28-29). “Epagoge nesnenin ne olduğunu değil, nesnenin ‘şöyle’ olup olmadığını gösterir” (1984a: 92a 37-38). Dolayısıyla epagoge neliği görmeyi sağlayamaz, kanıtlamaların öncülleri olan varsayımları ya da tanımları verir.

Aristoteles ‘e göre bilimlerde kanıtlamaların dayandığı ilkeler us tarafından konulan ilkeler olduğuna göre, bir şeyin neden öyle olduğuna ilişkin bir kanıtlama işlemi de o şeyin öyle olmasına neden olan ilkeyi söylemektir. O halde bir şeyin neden öyle olduğunu, doğasını söylemek bir tür usa’geri götürme işlemidir. Çünkü ilkeleri us koyuyorsa, şeylerin doğasını gören de ustur. Tekil bir varlığa yüklenen özellik tümel ise, o nesnede o nesne olması bakımından, kendi başına bulunuyorsa, bu durumda nesnenin neliğini bilince niçin öyle olduğunu da biliriz.

Doğabilimi söz konusu olduğunda, Aristoteles genel olarak bilim anlayışı bağlamında doğabiliminin işinin doğal varlığın ya da fizik yapıdaki varlığın ilkelerini, nedenlerini araştırmak olarak belirtir.

Aristoteles doğabilimini (Physics) genel, kuramsal bir bilim olarak, bütün doğa bilimlerinin dayandığı bir temel, bir gövde gibi ele alır. Fizik tek tek doğa bilimlerinden önce gelen, onları içine alan, bu bilimler için, yani bütün uygulamalı ve kuramsal doğa bilimleri için ilkelere ilişkin belirlemeler yapan genel, kuramsal bir bilimdir. Çünkü diğer bilimlerin içinde iş görecekleri bir doğa tasarımı, fizik varlığın yapısına ilişkin bir tasarım sunar. Aristoteles ‘in kuramsal gökbilimiyse, daha genel bir kuramsal bilim olan doğabiliminin koyduğu ilkeler üzerinde temellenir.

Genel bir doğabiliminin koyduğu ilkeler tek tek bilimler için metafizik bir temel sağlar Aristoteles doğayı bir zorunluluk alanı olarak görür. Onun fiziğine göre doğada her şeyin bir nedeni vardır, nedensiz hiçbir şey olmaz. “Doğa tarafından yapılmış olan her şey ‘bir şey için’dir (bir amaç için)” (196b 21-22). O halde Aristoteles ‘e göre doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz. Bu zorunluluğu oluşturan ilkeler doğal devinimin nedenleridirler ve doğa bakımından önce gelmekle beraber bizce çoğu kez iyi bilinmezler. Bu yüzden doğa araştırması onları bilmeye yönelik olacaktır. Araştırmanın yönü de doğa bakımından önce gelen bu zorunlu ilkeleri bilmeye yönelik olacaktır. Her kuramsal araştırma gibi doğa araştırması da (kuramsal fizik) fiziksel varlıkların devinimini araştırma nesnesi olarak alacak ve devinimin nedenine, doğanın niçin öyle olduğu ve niçin öyle olmak zorunda olduğu hakikatine ulaşmaya çalışacaktır.

Devinimin var olup olmadığı sorusu doğabiliminin ya da doğa bilimcinin işi değildir. Doğabilimi, araştırmasına, bütün ya da bazı doğal cisimlerin devindiği yollu kabulle başlar ve onların devinme nedenlerini araştırır, devinimin ilkelerini bulmaya çalışır; yani devinimi en baştan kabul ederek işe başlar, devinimi yadsımaz (185a 12-13). Devinimin en baştan kabul edilme nedeni de devinimin varlığının tek tek fiziksel varlıklara baktığımızda bizim için açık olmasıdır. Bu yüzden doğabiliminin araştırması bizim için açık olanlardan doğa bakımından yalın olanlara doğrudur. Çünkü doğabiliminin amacı olanı, görüneni açıklamaktır. Ayrıca bilgikuramsal olarak bakıldıkta her araştırma bir yerden, bir kabulden işe başlamalıdır; her şeyi kanıtlamaya, açıklamaya çalışmamak gerekir.

O halde devinimin varlığını baştan kabul eden doğabilimi, kendisine nesne olarak devinen-değişen varlıkları ve bunların devinme-değişme nedenlerini, dolayısıyla da genel olarak her türlü devinimin-değişimin nedenini alacaktır.
Doğa araştırmalarında dört tür nedenden söz edildiğini söyleyen Aristoteles, aynı şekilde bir şeyin ‘doğa’sı derken de ‘doğa’nın dört anlamda kullanıldığından bahseder. Bu nedenler maddi, devindirici, biçimsel ve ereksel nedenlerdir. Ayni şekilde bir şeyin doğasından da bir şeyin amacı, ilk devinme kaynağı, biçimi ve bir şeyin oluştuğu maddesi anlaşılır. Buradan hareketle bir şeyin ‘neden’inden onun ‘doğa’sının anlaşıldığı söylenebilir. Çünkü Aristoteles’in ‘doğa’ya ilişkin verdiği tanımlar dört tür neden ile aynıdır. Öyleyse ‘bir şeyin doğası’nın sorulması onun ‘ilk neden’inin sorulmasıdır, niçin öyle olduğunun, niçin öyle olmak zorunda olduğunun sorulmasıdır; çünkü bir şey bir doğası olduğu için öyledir ve öyle olmaktadır.

Öyleyse Aristoteles’in doğabilimi anlayışına göre doğal bir olgunun bilinmesi demek onun nedeninin bilinmesi demektir. Burada şu nokta da vurgulanmalıdır: Bir olgunun hep olduğu gibi olması, yani hep aynı şekilde gözükmesi bir açıklama olarak; o olguyu açıklayan bir nedensel açıklama olarak alınamaz. Günümüz bilim ve bilimsellik anlayışının açıklama modeli bağlamında bakıldıkta bu nokta da önemlidir. Fizik’ in VIII. Kitabında şöyle der: “Kısaca ‘eğer bir şey hep ise ya da hep böyle oluyorsa’yı yeterli bir ilke diye kabul etmek doğru değil. Demokritos doğa konusundaki nedenleri ‘daha önce böyle olmuştu’ya indirgiyor, ‘her zaman’ın, [zorunlunun] ilkesini araştırmaya değer bulmazken, kimi konularda doğru konuşuyor, ama ‘her şeyde’ bunun geçerliliğini ileri sürmesi yerinde değil. Çünkü üçgenin de açılan hep iki dik açıya eşit, ama yine de bu ebedi geçerliliğin [kendisinden] başka bir nedeni var. Oysa ebedi olan ilkelerin nedeni [kendilerinden] başka bir şey değildir (2001: 252a 32-b 5).

KAYNAKÇA
ARiSTOTELES. “Analitica Posteriora”, (Çev. J. Barnes), The Complete Works of Aristotle, Vol. I, (Yay. J. Barnes), Princeton, Princeton University Press: 1984a.
ARISTOTELES. “Metaphysics”, (Çev. W. D. Ross), The Complete Works of Aristotle, Vol. II, (Yay. J. Barnes), Princeton, Princeton University Press: 1984b.
ARİSTOTELES. Kate goriler, (Çev. Saffet Babür), Ankara, Imge Kitabevi Yayınları: 1996.
ARISTOTELES. Gökyüzü Uzerine, (Çev. Saffet Babür), Ankara, Dost Kitabevi Yayınları: 1997.
ARISTOTELES. Nikhomakhos’a Etik, (Çev. Saffet Babür), Ankara, Ayraç Yayınevi: 1998a.
ARISTOTELES. Birinci Analitikler, (Çev. Ali Houshiary), Dost Kitabevi, Ankara Yayınları: 1998b.
ARISTOTELES. Fizik, (Çev. Saffet Babür), Ankara, Dost Kitabevi Yayınları: 2001.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder