Pyrrhon (Piron)


Pyrhon (Piron) (M.Ö. 365-275)
Şüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan düşünürlerden ilki Pyrrhon’dur. Bu ilk gerçek septiğin adına bir saygı ifadesi olarak septik felsefeye “Pyrrhonizm” de denilmiştir. Pyrrhon şu düşünceden yola çıkar: Her konuda biri ötekine tamamen karşı olan iki görüş öne sürülebilir. Söz gelişi evrenin tümüyle maddi olduğu da savunabilir, ideal unsurlardan oluştuğu da savunulabilir. Bu biri ötekinin karşıtı olan iki savunmadan hangisinin gerçekten doğru olduğunu kanıtlama olanağı yoktur. ayrıca Tanrıların hem varlığı ve hem de yokluğu savunulabilir. Bu yargıların hangisi doğrudur, bilemeyiz. O halde en doğru davranış, bir konu üzerinde herhangi bir “yargıda bulunmaktan çekinmek”tir. Biz ancak yakın bir gelecekte olabilecek şeyleri, az ya da çok bir olasılıkla biliriz. Bu da pratik yaşam için yeterlidir. Bunun dışında kalan şeylerin bilinmesiyle ilgili hiçbir güvenirlik ve kesinlik yoktur. O halde yapılacak en doğru şey, bir yargıda bulunmaktan sakınmaktır. Söz gelişi herkes evren konusunda her tür yargıda bulunmaktan kaçınmalıdır. Pyrrhon’dan bu yana, yargıdan kaçmaya, derin düşünmekten kaçınmaya, özel deyişle “epohe” denilmiştir.

“Epohe” ne kadar tam uygulanırsa, huzursuzluktan o kadar uzaklaşılır ve “ruh huzuru”na o ölçüde yaklaşılır. Üstün insan, bilmediği şeyler konusunda her türlü yargıdan kaçınan insandır. Epohe, aynı zamanda her türlü şeye, yani yazgısının hazırladığı her şeye hazırlıklı olmak demektir. Üstün insan, her şeyin mümkün olduğunu, hiçbir şeyin kesin olmadığını bilir. Bu anlayışı kendisine rehber yapan insan, şansının tüm oluşlarını olduğu gibi benimser ve böylece büyük bir ruh huzuruna kavuşur. Epohe’yi kullanan bir kişiyi dünyada hiçbir şey, sarsmaz, çünkü o her şeye hazırlıklıdır ve razıdır.*

Demokritos gibi Pyrrhon da, mutluluğu dirlik ve gönül şenliği (euthymia) içinde geçen bir yaşamada bulur. Buna erişmek için de, felsefeye dayanmak gerek. Felsefenin ödevi, hayatı, son ereği olan mutluluğa göre düzenleyebilmek için doğru’yu, gerçeği tanımaktır. İşte Pyrrhon bilgi sorununu bu anlayışla ele alır. Ona göre ilk yapılacak şey de, hayatın en yüksek ereğine eriştirecek bu etkenin –bilginin –ne olduğunu, bu işi görebilecek bir durumda olup olmadığını incelemektir. Bilgi bunu yapacak durumda değil diyor Pyrrhon, çünkü her sav için birbirinin karşıtı olan ve güçce birbirine eşit bulunan iki kanıt ileri sürülebilir; bundan dolayı da hiçbir şey için belli bir şey diyemeyiz; yapacak şey: Her türlü yargıdan kaçınmadır (epokhe). Bir de: duyular olsun, akıl olsun, bize nesneleri olduğu gibi değil, göründükleri gibi gösterirler. Dogmatizmi yıkan bu görüşü ile, Pyrrhon, yine de eylemin olabileceğine, mutluluğa erişebileceğine inanır. Çünkü bizim bilemediğimiz nesnelerin kendisidir; görünüşlerini ise biliriz. Görünüşler (fenomenler) insana kalıyor, bunlar da onu eylemlerinde yönetebilirler. **

*   Ord. Prof. Dr. Ernst von Aster - İlkçağ ve Ortaçağ Felsefe Tarihi
** Prof. Macit Gökberk – Felsefe Tarihi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder