P.Feyarabend

(1924-1994) Gerek “yönteme karşı” duruşuyla, gerek “akla veda”sıyla tüm dikkatleri üzerine çeken Avusturyalı anarşist bilim felsefecisi. Viyana Çevresi’nin mantıkçı olgucu bilim anlayışının en sıkı eleştiricilerinden biri olan Paul Peyerabend, dönemdaşları Thomas Kuhn ve N. R. Hanson gibi, bilim tarihine ve çağdaş bilimsel tartışmalara daha yakından ilgi gösterilmesi gerektiğini ısrarla vurgulayarak, bu tür bir ilginin felsefenin bilime ilişkin açıklamalarının gerçek bilim pratiğiyle büyük ölçüde çeliştiğini ortaya koyacağını savunur.

Feyerabend’in felsefenin bilime ilişkin açıklamaları ile bilim pratiği ya da bilimin uygulanışı arasındaki bu tutarsızlık üzerine yoğunlaşan yapıtlarında özellikle iki düşünce ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki ölçüştürülemezlik olarak bilinir. Feyerabend’e göre rekabet halindeki kuramlar genellikle ölçüştürülemezler; çünkü onların aynı düzlemde değerlendirilebileceği ortak bir ölçüt bulunmamaktadır. Olgucu bilim felsefecileri kuramsal önkavrayışların etkisi altında olmayan katıksız gözlem diliyle oluşturulmuş temel önermelerle böyle bir ölçüt oluşturmaya çalışsalar da Feyerabend’e göre gözlem terimlerinin anlamları içinde yer aldıkları kuramlardan etkilendiği için böyle bir dil oluşturmak olanaksızdır.

Feyerabend’in yapıtlarında öne çıkan ikinci düşünce, onun dünyaca tanınan bir bilim felsefecisi olmasını sağlayan bilgikuramsal anarşizmdir. Feyerabend “bilimsel yöntem” diye bir şeyin bulunmadığını savunur: bilimsel pratiğin ona göre yönetildiği ya da yönetilmesi gereken evrensel olarak geçerli yöntembilgisel bir ilke yoktur. Eğer illa ki böyle bir ilkenin bulunması gerektiğinde ısrarlıysak, Feyerabend’ e göre bu ilke, kendisinin de inanmadığını ve usçuların içinde bulunduğu durumun alaycı bir özen olduğunu söylediği “ne olsa uyar” (anything ,goes) ilkesidir.
Felsefe
Sözlüğü- Bilim ve Sanat Yayınları


Ahmet İnam

YÖNTEME HAYIR-ÇEVİRMENİN ÖNSÖZÜ

   Burada Feyerabend 'ın görüşlerini özetlemeyeceğim; çevirdiğim yapıtı, onun başyapıtı, anlatımı yer yer çetrefilleşse de, yeterince açık yazıyor, okur kitabın tümünü okuduğunda, Feyerabend 'ı tanıyabilir. Çağdaş felsefedeki yeri konusunda da konuşmak istemiyorum; okur, Feyerabend'ın hesaplaştığı görüşlerden, felsefecilerden bunu çıkarabilir.

   Karl Paul Feyerabend , 1924'de Viyana'da doğmuş. Felsefeye geçmeden önce, matematik, fizik, astronomi, tiyatro ve opera çalışmış. Şimdi, Kaliforniya (Üniversitesi, Berkeley ve Zürih'teki Federal Teknoloji Enstitü'sünde bilim felsefesi profesörü. Son kitabı (1987), 'Elveda Akıl', (Farewell to Reason) kültür farklılıkları ve değişimleri üstüne yazdığı yazıları içeriyor. Kitabı niçin çevirdim; kitabın dünya ve Türk kültüründe etkileri ne olabilir? Bilimin sınırları, etkileri, siyasal, kültürel yaşamımızdaki yeri konusunda, doğa bilimleriyle, Avrupa kültürüyle, sanatla, toplumbilimiyle sıkı ilişkiler içinde olan Feyerabend, Popper 'in etkisinde yaşayıp onu aştıktan sonra, sonuca varıyor: Ne olsa gider!. Bilimin diğer kültür yapıları, insan yaratımları, düşünceleri içinde ayrıcalıklı yapısı yoktur. Bilimi gereksiz yere abartmak, bizi katı görüşlülüğe, bilim bağnazlığına götürebilir. Bilim değişik kültürel etkinliklerle birarada işlevini sürdürmelidir. Bu görüşler, Amerikan-İngiliz felsefesinin 1950'lerin sonlarına dek etkilemiş mantıkçı pozitivist okulu sarsmış; Gadamer, Wittgenstein, Austin, Searle, Kuhn, Derrida, Rorty ile gelen çoğulcu anlayışın ortaya çıkışına katkıda bulunmuştur. Batı felsefesi, 'görecelik' ve 'nesnellik' arasındaki çatışmayı aşmaya çalışan tartışmalar geliştirmektedir. Bu anlamda Batı Felsefesi, tarihinde çok önemli bir geçişi daha yaşamaktadır. Nesnelliğin mutlaklaştırılıp dondurulmasından kurtulmak, ama göreceliğin belirsizliğine düşmemek istemektedir. Özellikle bilimin, dilin yapısının incelenmesi, Batı insanını böylesi zor bir sorunla karşı karşıya getirmiştir.

   Feyerabend 'ın anarşizmi oldukça eleştirilmiş, aşılmaya çalışılmıştır. Burada, Feyerabend'ın bilime yönelttiği eleştiriyi anlamak gerek. Kültürün dondurulması, tek yönlü, birörnek biçime sokulmasına karşı çıkıyor, Feyerabend. Söyledikleri yeni değil, bir bakıma, daha 1920'lerde Whitehead; Science and Modern World (Bilim ve Modern Dünya) adlı yapıtının son bölümünde, sahip olduğumuz değerlerin korunması için, yaratıcılığın zorunlu oluşunu vurgulamıştı. Tutucu biri bile, değerlerini elinde tutabilmek için değişmek zorundadır. Yaratıcılık, kokuşmamak, ortadan kalkmamak için, kültürümüzü sürdürebilmek için gereklidir. Bu da, yaratıcılığa olanak sağlayan eleştiri ruhuyla, eleştiri ortamının zenginliğiyle, dıştan müdahelelerle zedelenip, yıpratılmamasıyla olanaklıdır.

   Bugün kültürümüzde, değişik nedenlerden dolayı, çok sesliliğin sağlanamadığını, özgün çalışmalarla gelişen bir ortamın henüz yeterince oluşamadığını görüyoruz. Eldeki kitap, bu açıdan, Türk aydınının ufkunu genişletmekte önemli olabilir: Üstünkörü, irdelenmemiş, önyargılarla yanlış anlaşılabilir bu kitap: Bilim düşmanlığı savunulmuyor burada: Bilimin sınırlan, yeri yurdu, ortaya konuyor, tartışılıyor. Bilimde yaratıcı olabilmiş, bilime katkıda bulunmuş Batılı insan için anarşizmin bir anlamı var: Zincirlerinden kurtulmaya çalışıyor. Kör bilimciliğin tehlikelerini görüyor. Feyerabend, deyim yerindeyse, bilimi 'ti'ye alıyor, yer yer bir kara mizah yapıyor bilim üstüne. Buna hakkı var: Bilimi tanıyor, bilim tarihi üstünde ayrıntılı, kapsamlı çalışmalar yapmış, son gelişmeleri üstüne yabana atılmayacak görüşler ileri sürmüş: Ukalalığım bağışlansın: Bilimin bir yığın canalıcı, teknik ayrıntılarına girmeden, onlar üstünde kafa patlatmadan, tez elden, tepkisel olarak, kimbilir hangi kaygılarla, bilim düşmanlığı yapmak, Türk kültüründe tehlikelidir derim. (Bilim şakşakcılığı da onun kadar tehlikelidir!) Türk aydını, Tanzimattan bu yana, Batıyla olan hesaplaşmalarında, kalıpçı düşüncelerden taklitçilikten, papağanlıktan kurtulmalıdır. Unutmamalı ki, bilim düşmanlığı da Batıdan devşirdiği bir görüş olur, eğer kendine Özgü tartışmalarla, yaratıcı ürünlerle, kendi görüşünü pekiştiremezse!

Feyerabend 'dan öğreneceğimiz çok şey var: İlki, onu körü körüne taklit etmemeli, düşüncelerinin kaynaklarına gitmeden (Çağdaş bilime, bilim tarihine, bilim felsefesine), 'demek, bilimin herhangi bir kültürel yaratıma göre ayrıcalığı yokmuş' deyivermek, kültürümüzde, bir kokuşmayı, durgunluğu başlatabilir.

Kültür anarşizminin bir kargaşaya yol açabileceği tehlikesine karşı, Feyerabend , insanın sinir sisteminin buna dayanıklı olduğunu söylüyor. (Giriş bölümü sonu) Ona göre, öyle bir an gelecektir ki, akıl yine yardıma çağrılacaktır; ama henüz o an gelmemiştir. Şimdi soru: Türk kültürü öyle bir tutumu kaldırabilecek midir? Üstelik, 'anarşizm' sözü, Feyerabend 'ın düşüncelerini enine boyuna anlama zahmetine girmeyen birçok sözde aydının tüylerini diken diken edecektir. Bir çevirmen ukalalılığı daha: anarşizm, sayıpta erk yokluğu, yöneten, iktidar yokluğu demek, Feyerabend'ın gözünde: Kişinin kendi kendisinin efendisi olması, kültürün hiçbir diliminin diğerine egemen olmaması demek; böyle bir düzen demek. Türk toplumu, son zamanlarda geçirdiği acı deneylerden dolayı 'anarşizm' sözünden ürkmektedir. Sorun bence şurada: Anarşizmin ne olduğunun anlaşılması, bu kavramın üzerine korkusuzca yürümekle olanaklıdır. Bir anarşist olarak Feyerabend, zamanı gelince akla başvurabileceğimizi kabul ediyor. Ben diyorum ki, aklın yardımıyla, aklın sınırlarının üstüne üstüne gidelim. Deyim yerindeyse, 'aklın akıncıları' olmayı başarabilelim. Yoksa, farklı görüşlere kapalılık , kültürümüzü kokuşmaya götürür. Neye inanırsak inanalım, inandığımızın dışında olanın farkına varalım: Kendi gözlerimizle, ufkumuzu açık tutarak, sınırımızı görelim. Bu anlamda, anarşist bilim anlayışı, iyice anlaşılır, dayandığı kaynaklar tarih içinde değerlendirilirse, onun korkulan anlamıyla, insanların birbirlerini boğazladığı bir anarşizm olmadığı görülür. Yunusların, Mevlânâların hoşgörüsüne sahip Türk insanına yakışır bir kültürün oluşturulmasına katkıda bulunabilecektir. Türk insanı, Batının Feyerabend ile ulaştığı bu aşamada, kendi Öz değerlerini ararken, kendini farklı düşüncelerin sağlayabileceği ufuk zenginliyle donatıp, hızla değişen çağımızda, nasıl bir dünyada yaşaması gerektiğini sürekli sorgulamalıdır. Feyerabend 'ı Türk okurlarına bu önemli kitabıyla tanıştırdığım için sevinçliyim: Çılgınlığı hak etmiş bir çılgındır o: Uçlarda dolanmanın ne büyük bir emek gerektirdiğini görsünler, akıllı olmayan insanların, farklı düşünceleri, enine boyuna incelemeden kolaya kaçan insanların, uçta görünen düşüncelerine saygı duyulamayacağını anlasınlar.




Yönteme Hayır- Paul Feyerabend-Türkçesi: Ahmet İnam -Paradigma-Haziran-Ağustos,1987

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder