Abelard


Peter Abelard ve 12.yy. Skolastizmi
Bütün bir okulcular arasındaki en ilginç kişilik Peter Abelard’dır (Abaelardus ya da Abeillard). 1079 yılında Pallet’te doğmuş, kilise ile çok sayıdaki çatışmalardan sonra 1142 yılında Paris’te ölmüştür. Çok ilgi çekici yetenekleri bulunan ve döneminin en göze batan öğretmeni olan Abelard, her bir önemli savı karşıt fikirler ile ortaya koyan (dicta pro et con tra) ve sorunun çözümünü okuyucunun kendisine bırakan bir yöntem izliyordu. Bu arada, sorun hakkında karar vere-bilmesi için çeşitli önerilerde bulunuyordu. Öğrencisi Peter the Lombard bu yöntemi Theology (Tannbilim) kitabında uygulayacaktır. Bu çalışma daha sonraki tüm ortaçağ düşünceleri için örnek oluşturacaktır.

Abelard’ın çalışmaları:
Epistolae: Introductio ad theologiam; Ethica; Sic et non; Dialogus inter philosophum, Judaeum et Christianum;

Abelard, Röscelin’in adcılığı ile Champeaux’lu William’ın gerçekçiliği (her ikisi de öğretmeni olmuştur) arasında bir orta noktada bulunuyor gözükmektedir. Ancak sorunun çözümü için belirli bir çözüm önerisinde bulunmaz. Tümellerin, Tanrı’nın zihni dışında gerçek varlıklar olduğu şeklindeki gerçekçi görüşe karşı çıkar: Bir şeyi, bir şeyle doğrulayamayacağımız için, çok sayıdaki şeyi tümel olarak kabul edemeyiz; çünkü bir tümel, yalnızca, bir sözcük olamaz. Abelard, aynı şekilde tümelin yalnızca bir sözcük olduğunu iddia eden Adcıları da reddetmektedir; tümeller, sözcükler (voces) değildirler, kavramsal yüklemlerdir (sermones). Belki de, tümel idealar ifadesi ile nesnelerin bir sınıfının ortak özelliklerini anlatmak istemiştir. Onlar zihnindeki kavramlardır ve bu kavramları ifade etmek için kullanılan terim ya da sözcükler seımones’dir. Bu, kavramcılık (conceptualism) olarak adlandırılacaktır. Ancak bunun tam olarak yeterli olduğu söylenemez: Abelard şeyler arasında özsel farklılıklar bulunduğunu belirtmesine karşın, tümellerin, şeylerden ayrı varlıklar olmadıklarını söyleyecektir. Abelard’ın kendisi bile doğruyu söylediğinden emin değildir; belki de hem Platon’a, hem de Aristo’ya duymuş olduğu hayranlık nedeniyle her iki yargının da doğru olduğunu düşünmektedir.

Introduction to Theology (Tanrıbilime Giriş) adli çalışması 1140 yılında Sens Konseyi tarafından kınanmıştır. Abelard, bu çalışmasında körü körüne inanmış olmamak için inançlarımızın incelenmesinin gerektiğini ortaya koymaktadır; bu sonuca mantık ve tanrıbilimdeki mantıksal yöntemleri kullanarak ulaşır. Us, inancın yerine geçmemeli, onun önünde bulunmalıdır. Dogmaların kesin mantıksal kanıtlarının açık bir şekilde ortaya konulamayacağını düşünmektedir. Bu konu da özgür istencin varlığını kabul etmektedir. İnsanlar, inanç düzlemindeki bilgi ile gelecek yaşantılarında ödüllendirilecektir. Abelard, skolastik yöntemleri sıkı sıkıya bağlı kalmaktadır. Düşüncelerinde bağımsız olmak yerine skolastik görüşe bağlıdır. Bir dogmaya ne denli güvenilirse güvenilsin, us ile onu sorgulamadan kabul edemezsiniz demektedir; bir konu hakkında kuşkuya düşmeniz ve onu sorgulamaya başlamanız, onun artık size anlamlı gelmediğini göstermektedir. Onu tam olarak kabul etmeniz için, zihninizde onu tam olarak yargılamanız gerekmektedir.

Introduction to Theology kitabının kınanmasına yol açan en önemli bölüm, Üçlülük öğretisidir. Üçlülük’te Babanın Bir ya da İyilik olduğunu söyler; Oğul, Logos ya da Tanrının zihnidir, ideaları içerir; ve Ruh-ul-Kudüs, Dünyaruhudur. Aynı zamanda üç kişiyi Tanrının gücü, usu ve iyilik istenci olarak karakterize edecektir.

Abelard, törebiliminde, iyilik istencinin önemini vurgular. “Bir eylemin doğruluğu ya da yanlışlığı derinlerde değil, niyette yatmaktadır; Tanrı ne yapıldığını değil, onun hangi tinsel duyum içinde yapıldığını göz önünde bulundurur. “Ahlaklılık bilincin bir özdeğidir. Kişi, bilincine uygun olarak davrandığı zaman doğru yaptığını düşünür. Bu durumda hata yapıyor olsa da günah işlemiş olmayacaktır. Onun eylemi tamamen erdemlidir çünkü yaptığı şeyin doğru olduğunu düşünmektedir. Onun öznel yargısı, nesnel doğruluk ilkesi ile uyum içindedir.Abelard, öznel ahlak ile nesnel ahlak eylemleri ayırımını yapmaktadır Geruş anlamda düşünüldüğünde, doğruluğun karşıtı olan her şey günahtır; fakat dar anlamda yalnızca bilinçli ve isteyerek yapılan kötülük günahtır.

Neden, yanlış olduğunu bile bile yapılan davranışlar günah olmaktadır? Çünkü böyle bir davranış Tanrıyı küçümsemek anlamına gelmektedir. Tanrısal istence boyun eğmeme tüm günahların en büyüğüdür.

Frank Thilly- Felsefenin Öyküsü- Yunan ve Ortaçağ Felsefesi- Çeviri: İbrahim Şener. İzdüşüm Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder